Sürgünde 147. yıl

0
1993
21 Mayıs 1864, bilinen en eski insanlık suçunun tarihidir. Temsil Edilmeyen Uluslar ve Halklar Örgütü (UNPO), 1997 yılında kayıtlara bu suçu şöyle geçirmiştir: “19. yüzyılda “Çerkes Halkına soykırım yapıldığının tescil edilmesi” ve “Çerkes Halkına sürgün ulus statüsü” verilmesi, Çerkeslere hem Rusya, hem de yaşadıkları ülke vatandaşlığı olmak üzere “Çifte Vatandaşlık Hakkı” verilmesi, Çerkes Halkının ulusal topraklarına dönebilme garantisi verilmesi çağrısını yapıyor.”
Kuşkusuz bu çağrının Türkiye ve dünya kamuoyunda hak ettiği düzeyde  yankı bulmasının önündeki tek engel, emperyal devletlerin politikaları değildir. En az onlar kadar, diaspora Çerkeslerinin temsilciliğine soyunmuş kurumları yönetenlerin, Çerkes aydınlarının ve son olarak da tüm Çerkeslerin kendi tarihlerine sahip çıkmaktaki yetersizlikleridir.
Soykırım ve sürgünün simgesel tarihi 21 Mayıs, aralıklarla süren 300 yıllık eşitsiz bir savaşın resmen sona erdiği tarihtir.
Rusya, İngiltere ve Osmanlı imparatorluklarının kurduğu “şeytan üçgeni”nde kıyımdan geçirilen Çerkeslerin yaklaşık 1.5 milyonu vatanını terk etmek zorunda kalırken, yaklaşık 500 bini sürgün yolculuğunda ve ilk yerleştikleri bölgelerde yaşamını yitirdi, sadece Trabzon’da 53 bin Çerkes öldü.
Ama trajedi burada bitmedi. Osmanlı’da da, göçmenler için 10 yıl askerlik muafiyetine rağmen “Gönüllü Birlikler”le yeniden savaşa ve yeniden göçe zorlandılar.
Ancak bilinenin aksine Çerkesler güçleri yettiğince “kimlik mücadelesini” de sürdürdüler. Örneğin, 2. Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul’da kurulan Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti, pek çok yerde şube de açtı. Hemen arkasından kurulan “Şimali Kafkasya Cemiyeti” ise, siyasi çalışma yapan ilk kurum oldu. Diasporada ilk kez Adığe ve Abhaz dilleri alfabeleri düzenledi, ilk Adıgece gazeteyi yayınladı. Adıgece ve Abhazca kitaplar bastırıldı. Ama Cemiyet, Cumhuriyet döneminde kapatıldı.
Kapatma furyasının bir başka dönemi de 12 Eylül Darbe dönemiydi. Dernekler kapatıldı, kimi yöneticiler gözaltına alındı, tutuklandı, hatta faili meçhule kurban gitti.
Yine darbe döneminde gözaltına alınan Çerkes gençlerine ‘Türk olduklarını kabul ettirmek için işkence yapıldı.
Şimdi Çerkesler ne istiyor?
Tüm halklarla birlikte eşit ve özgür yaşamak istiyor. Tüm kimlik, kültür ve demokratik hakların verilmesini istiyor. Yani, etnik kimliğin tanınmasını, anadille eğitim hakkı, anadildeki isim, soy isim ve yerleşim yeri adlarının geri verilmesini  istiyor.
Çeçenya’da 40 bini çocuk, 250 bin cana mal olan kirli savaşın sona ermesini, Çeçen Halkı’nın onaylayacağı statünün sağlanmasını, insan hakları ihlallerinin sona ermesini ve mültecilere resmi statü tanınmasını istiyor.
Abhazya’nın bağımsızlığının tanınmasını, Türkiye’nin Gürcistan’a verdiği askeri ve siyasi desteği kesmesini, bizim vergilerimizin Abhazya ve Osetya’daki kardeşlerimize kurşun olarak geri dönmesine son verilmesini istiyor, Güney Osetya Halkı’nın geleceğine özgürce karar verme hakkına saygı duyulmasını istiyor.
Bilinmesinde  yarar var ki; 21 Mayıs’ı yalnız acılarımızı hatırlamak için değil, dünyanın 21 Mayıs’ı “Çerkes Soykırım ve Sürgünü” olarak tanımasını talep etmek,  “çifte vatandaşlık” hakkımızı haykırmak ve Rusya, soykırım yaptığını kabul edinceye kadar mücadele edeceğimizi duyurmak üzere vesile sayıyoruz.
Bilinmesinde yarar var ki;  21 Mayıs’ı yalnız bir simge gün olarak değil, aynı zamanda yaşadıkları topraklardaki “kimlik ölümüne” karşı bir direniş, hak ve özgürlük mücadelesinin her yıl yenilenen başlangıç tarihi olarak da görüyoruz.

Sayı: 2011 06