Evet dil kimliktir. Dil bir kimsenin kimliğidir. Doğrusunu söylersek, dil bir halkın kolektif kimliğidir. İyice biliyoruz, anadili de konuşmayla yaşar. Zaten bugüne kadar da dil öyle yaşadı. Eski zamanlarda, köylerde yaşıyorduk da, dil bize yetiyordu. Ancak günümüzde kentlerde ve büyük kentlerde yaşıyoruz, onun için bu dili, Lazcayı yazmamız gerekir. Bize okul da gerekir. Bize Radyo-Televizyon da gerekir. Bize gazete de gerekir. Bize Lazca yazılmış romanlar da, kitaplar da gerekir. Dil böyle yaşar ve onunla da kimlik.
Lazca bir halkın dilidir, yaşayan bir halkın dilidir. Hitit diline baktığımız gibi, Lazcaya bakmıyoruz.
Şöyle onsekiz yıl önce, “OGNİ”ye omuz verdiğimiz günlerde, ne haldeydik, onu da biliyoruz. Oradan öğrendiğimiz şeylerle şimdi buradayız. Bu çok önemli bir durumdur, ben öyle düşünüyorum. Birbirimizden öğrendik, yine de öğreniyoruz. Dil Tanrısal bir iştir. İnsanların eliyle yaşar. Ancak, biliyoruz, dil bir kişinin değil, bu dilde gözü olan aydınların işidir. Onun için de dil alanında birlikte çalışmamız gerekir.
Roman yazmak da, makale yazmak da zordur. Ancak önemlidir de. Onun için “Daçxuri” – “Ateş”in yazarı Murat Ercan Murğulişi’ye ve “Si Giçkin” – “Sen Bilirsin”in yazarı Osman Şafak Buyuklişi’ye teşekkür ediyorum. Tabi, onlara destek veren her kişiye teşekkür edelim.
Artık bu kitaplar yazarların değil, bu dille, Lazca ile dertlenen herkesindir. Tanrı sizin yüzünüzü güldürsün. (14 Temmuz 2011 – “Daçxuri” ve “Si Giçkin” adlı kitapların kokteylinde, İsina Bar- Kadıköy)
Ali İhsan Aksamaz
Sayı : 2011 07