Tolstoy ve Çerkesler

0
1166
Tolstoy, ölümünden bir yıl önce New York World gazetesinin muhabirine şöyle anlatır: “Kafkasya seyahatlerimden birinde medeniyetten uzak dağlarda yaşayan, dünya tarihini bölük pörçük ve çocuksu bir şekilde algılayan bir Çerkes beyinin konuğu olmuştum. Medeniyetin parmakları ne ona ne de kabilesine hiç ulaşmamıştı, vatanının vadilerinin ardındaki yaşam karanlık bir sırdı.”
Tolstoy onlara kendi eserlerini, dış dünyanın endüstrisini, icatlarını ve okullarını anlatmış. Savaşçı, general ve devlet adamlarından bahsetmeye başladığında bu konu uzun boylu, beyaz sakallı ev sahibinin ilgisini uyandırmış. “Bekle bir dakika. Komşularımın ve oğullarımın da seni dinlemesini istiyorum.” demiş Çerkes beyi.
“Biraz sonra yaklaşık 20 kişiden oluşan vahşi görünümlü atlıyla Çerkes beyin oğulları yere oturmuştu ve sanki bilgiye acıkmış gibi gözlerini bana dikmişlerdi. Önce çarları ve zaferlerini sonrasında da askeri komutanları anlattım. Anlattıklarım onları derinden etkilemiş gibi görünüyordu. Napolyon’un hikayesi öylesine ilginç gelmişti ki, her türlü detayı anlatmak zorunda kaldım. Mesela ellerinin nasıl göründüğünü, boyunun ne kadar olduğunu, tabancalarını kimin yaptığını ve atının rengini anlattım. Onların bakış açılarına uygun şekilde anlatmam ve memnun etmem çok zordu ama elimden geleni yaptım.” diyor Tolstoy.
Tolstoy sözlerini bitirdiğinde Çerkes beyi elini kaldırmış ve şöyle demiş: “Ama dünyanın en büyük generali ve yöneticisi hakkında tek bir söz bile söylemedin bize. Onun hakkında bilgi istiyoruz. O bir kahramanmış. Gök gürültüsü gibi bir sesle konuşurmuş, gülüşü gündoğumu gibiymiş. Yaptığı işler kaya kadar güçlü ve güllerin kokusu kadar hoşmuş. Annesine melekler görünmüş ve oğlunun en büyük yıldızlardan biri olacağını söylemişler. Öylesine büyük biriymiş ki en büyük düşmanlarının suçunu bağışlamış ve kendisine entrika yapanlarla el sıkışmış. Adı Lincoln ve yaşadığı ülke Amerika. Öylesine uzak bir ülke ki genç biri oraya gitmek için buradan yola çıksa vardığında yaşlanmış olurmuş. Bize o adamı anlat.”
Toplulukta bulunan bir başkası haykırmış: “Anlat lütfen. Elimizdeki atlardan en iyisini hediye ederiz sana.”
Tolstoy o anı şöyle aktarıyor: “Onlara baktığımda gözlerindeki ateşi ve yüzlerindeki ışıltıyı gördüm. Lincoln’u, bilgeliğini, aile hayatını ve gençliğini anlattım. Sordukları on sorudan ancak birine cevap verebiliyordum. Alışkanlıkları, halk üzerindeki etkisi ve fiziksel gücüyle ilgili her şeyi bilmek istiyorlardı. At üzerinde berbat göründüğünü ve sade bir yaşamı olduğunu duyduklarında şaşırdılar.”
Tolstoy tüm bildiklerini anlattıktan sonra Lincoln’un bir fotoğrafını temin edebileceğini söylemiş. Gençlerden birini de yanına alarak en yakın kasabaya gitmiş.* Fotoğrafı bulmuş ve gence vermiş. “Resmi aldığı zaman yüzündeki ciddiyete ve ellerinin titremesine şahit olmak çok enteresandı. Birkaç dakika resme baktı, gözleri dolmuştu. Derinden etkilenmişti, neden o kadar üzüldüğünü sordum.” diye anlatıyor o anları Tolstoy.
Genç adam, Tolstoy’un sorusunu bir soruyla yanıtlamış. “Adamın resmine baktığında yaşlarla dolu gözlerini ve gizli bir hüzünle dolu dudaklarını sen de fark ediyor musun?”
(Joshua Wolf Shenk’in “Lincoln’s Melancholy” kitabının giriş yazısından)
*Bu kasabada Tolstoy’un bir arkadaşı yaşamaktadır, Tolstoy onda Lincoln’un bir fotoğrafı olabileceğini düşünmüştür.

Çerkesya Tütünü

* Rusya’nın tek tütün tüccarı son çardı, şimdi ise çariçe bu işi yapıyor. Tütün çoğunlukla Wiborg ve Arkhangelsk limanlarından ihraç ediliyor. Çariçenin Çerkesya tütününün de tek tüccarı olduğu söyleniyor. Tütün içmek bir zamanlar Moskovalılara yasaklanmıştı, nedeni de tütün içtiklerinde sarhoş olmalarıydı. Bir Rus’un sarhoş olduğunda çılgına döndüğü, tütün nedeniyle kavga ve cinayetlerin arttığı, bu nedenle de çarın tütün içmeyi yasaklamak zorunda kaldığı belirtiliyor. Daha sonra halkın yeniden disiplin altına alınmasının ardından yasak kaldırılmış. Ülkede bolca yetişiyor ve hükümet bundan büyük gelir sağlıyor. Söylenildiğine göre, Çerkesya’da yılda yaklaşık onbeş bin ton tütün üretiliyor.
 
(John Macgregor’un 1847 tarihli ‘Commercial Statistics’ kitabından O dönemde Nicholas I Çar, Alexandra Feodorovna Çariçe idi.)
* Sergide sunulan ürün sayısı az ama numuneler çok kaliteli. A. Spiglazoff’un, ucuna kamıştan yapılmış kısa bir boru takılmış diğer ince puroların büyüklüğündeki puroları çok iyi. Kullanılan tütün Rusya’da yetiştirilmiş, tatlı içimli ancak kokusu Havana purosuyla aynı değil. Madalya ile ödüllendirildi. Mustafa İdarov tarafından Çerkesya topraklarında yetiştirilen Türk tütünü ise mansiyona layık görüldü.
 (1851 yılında Londra’da gerçekleştirilen ilk uluslararası fuarı ve jüri raporlarını anlatan ‘Reports by the Juries’ adlı kitaptan.)
Çeviri: Serap Canbek

Sayı : 2011 11