22 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal ve arkadaşları Amasya Genelgesi’ni yayınlarlar. Ardından, 23 Temmuz -7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum Kongresi, 4 -11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi gerçekleştirilir. Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye 18 Ekim 1919 tarihinde tekrar Amasya’ya gelerek Salih Paşa ile buluşurlar. 22 Ekim 1919 tarihinde de “Amasya Protokolleri” imzalanır. 27 Aralık 1919 da Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye Ankara’ya giderler.
Mustafa Kemal Nutuk’ta “Amasya Görüşmeleri” hakkında ve bu görüşmelerde Salih Paşa ile Heyet-i Temsiliye adına imzalanan protokoller hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir;
“Efendiler, hatırlayacaksınız, Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Amasya’da buluşmak kararlaştırılmıştı…Salih Paşa, 15 Ekimde İstanbul’dan yola çıktı. Biz de 16 Ekimde Sivas’tan yola çıktık. 18 Ekimde Amasya’da bulunduk. Salih Paşaya, uğrayacağı iskelelerde milli teşkilatlarca parlak karşılama törenleri yapılması ve bizim adımıza “ Hoş geldiniz” denilmesi için yönerge verilmişti.
Biz de, Amasya’da, pek büyük gösterilerle kendisini karşıladık.
Salih Paşa ile Amasya’da 20 Ekimde başlayan görüşmelerimiz, 22 Ekimde sona erdi. Üç gün süren görüşmeler sonunda ikişer sayı olmak üzere beş tane protokol düzenlendi. Bu beş protokolden üçünü, Salih Paşa’da kalanları biz, bizde kalanları Salih Paşa imzaladık. İki tane protokol, gizli sayılarak imza edilmedi.
Amasya buluşması sonucu olan kararlar, kolordulara da bildirildi.
Efendiler, sıra gelmişken bir noktayı belirtmek isterim. Biz milli teşkilatların ve Heyeti Temsiliye’nin İstanbul Hükümetince resmi olarak tanınmış bir siyasal varlık olduğunu; görüşmelerimizin resmi olduğunu ve sonuçlarına göre iş görmek gerektiğinin taraflarca kabul edilmiş bulunduğunu açıkça ortaya koydurmak istiyorduk.
Bunun, için, görüşme sonuçları ile ilgili tutanakların protokol olduğunu kabul ettirmek ve İstanbul Hükümetinin delegesi olan Bahriye Nazırına imzalatmak önemli idi.”
****
Nutukta adı geçen Bahriye Nazırı Karzeg Salih Hulusi Paşa, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda Tuna Filosu Komutanlığı ve Çerkes Yardımcı Birlikleri’nde komutanlık yapmış olan İstanbul Liman Reisi Karzeg Dilaver Paşa’nın oğludur.
1864 de İstanbul’da doğdu. 1885’de Harp Okulu’nu, 1888’de Harp Akademisi’ni birincilikle bitirdi. Kolağası iken Almanya’ya ihtisas için gönderildi. Dört sene kaldı (1891-1894). 1899’da Miralay oldu ve Fransa’ya gitti. 1901’de Mirlivalığa (tümgeneral) yükseldi. Kayınpederi Mareşal Tuğa Fuad Paşa’nın Sultan Abdülhamit tarafından rütbesi alınarak Şam’a sürülmesinden sonra Diyarbakır’a (1903) sürüldü. Hürriyetçi fikirlere sahip ve Meşrutiyete inanmış münevver bir insan olarak, kanaatini açıkça söylediğinden jurnal edildi, Sivas’a Divan-ı Harp’te muhakeme edilmek üzere, elleri kelepçeli gönderildi. İki sene, hakkında hiç bir hüküm verilmeden Sivas’ta mahpus kaldı, maaşı verilmedi, çok sıkıntı çekti. Meşruiyetle beraber İstanbul’a geldi(1908), Genel Kurmay ikinci reisi oldu. Nâzım Paşanın yerine İkinci Ordu Kumandanı olduğu sırada, Otuz Bir Mart Vakası oldu. Mahmut Şevket ve Şevket Turgut Paşalarla İstanbul’a geldi. Tevfik Paşa kabinesinde (1909) ve daha sonra Hüseyin Hilmi Paşaların kabinesinde Harbiye Nazırı oldu.
Kabinenin istifasıyla Ayan üyeliğine tayin edildi. 1912’de İbrahim Hakkı Paşa kabinesinde Bahriye Nazırı oldu, bir müddet sonra kendi arzusu ile istifa etti. Gazi Ahmet Muhtar Paşa kabinesinde Nafıa (Bayındırlık)Nazırı oldu. Onu izleyen Kamil Paşa kabinesinde ise Bahriye Nazırlığı vekaletine atanarak barış görüşmeleri için Osmanlı delegeleri arasında Londra’ya gönderildi. Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar askeri bir görevde bulunmadı, sadece Ayan Meclisi üyesi olarak görev yaptı.
1919’da, Damad Ferid Paşa hükümetinde Bahriye Nazırı oldu. Ali Rıza Paşa kabinesinde de mevkiini muhafaza etti.
İbnülemin Mahmut Kemal İnal “Son Sadrazamlar” da diyor ki: “Ali Rıza Paşa kabinesinin kurulmasını takiben, Meclisi Vükelâ’da, Ferid Paşa zamanında Anadolu’da ki Kuvay-ı Milliye ile Merkez-i Hükümet’in büsbütün kesintiye uğrayan ilişkisinin tabii hale getirilmesi, vatanın selameti adına en büyük bir hayati mesele olması bakımından, bu işin süratle yapılması kararlaştırılmıştı.
MeclisiVükelâdan birinin Kuvay-i Milliye Kumandanı Mustafa Kemal Paşa ile bizzat görüşmek üzere acilen gitmesi –kendi teklifiyle– kararlaştırıldığından kendinin gitmesi uygun bulundu. Amasya’da buluşmak kararı verildiğinden Samsun yoluyla gitti. Amasya’da Mustafa Kemal Paşa, Raufve Bekir Sami Beyler hazır oldukları halde üç gece derin müzakereden sonra iki taraf, her nokta üzerinde mutabık kaldıklarına dair —iki nüsha olarak— bir protokol imza ve teati edildi. İçeriği, Mustafa Kemal Paşa’nın neşrolunan nutuklarında mevcuttur. Yine Samsun yolu ile İstanbul’a geldi.
Ali Rıza Paşanın istifası üzerine sadrazamlığa getirilen Salih Paşa’nın sadareti, 7 Mart 1920’den, 2 Nisan 1920’ye kadar yirmi beş gün devam edebildi. Sadaretinin en acı hâdisesi, 16 Mart 1920, İstanbul’un işgalidir. Kuvay-i Milliye’nin hükümetçe resmen takbih edilmesi ve millî liderlerin gıyaben de olsa idama mahkûm edilmeleri hakkında İngiltere’nin yaptığı ısrarlı tazyikler üzerine: “Böyle bir denaati kabul edemem” diyerek istifa etti. Yerine Damad Ferid Paşanın dördüncü sadareti başladı. Şeyhülislâm Dürri zade Abdullah Efendinin fetvalarıyla, Mustafa Kemal ve arkadaşları idama mahkûm edilirlerken, Damad Ferid, kendisine daima rakip gördüğü ve Kuvay-i Milliyeyi «takbih» etmemekte ısrar eden Salih Paşayı da divan-ı harbe sevk etmek istedi. Bu hususta, divan-ı harp reisi meşhur Nemrud Mustafa Paşaya bir de «ihzar» müzekkeresi hazırlattı. Salih Paşa’ya tebligat yapıldı. Hakkında istenen ceza, on beş sene mahkûmiyetti. Davasının birinci celsesinde, Damat Ferid hükümetinin sukutu ve Tevfik Paşanın, Osmanlı Devleti hayatında sonuncu olan sadaretinin başlaması üzerine dava sukut etti ve Salih Paşa, Tevfik Paşa kabinesine yine Bahriye Nazırı oldu.”
İstanbul Hükümeti ile Ankara arasındaki sorunların çözümü için Ahmet İzzet Paşa başkanlığındaki bir kurulla Bilecik’e geldiğinde Mustafa Kemal Paşa tarafından tutuklanarak Ankara’ya götürüldü. Ankara’da üç ay ikamet etmek zorunda bırakıldı. İstanbul’a dönmesine izin verilince Mustafa Kemal’ e söz verdiği gibi bakanlıktan istifa etti.
Ancak son Osmanlı kabinesinde yine Bahriye Nazırlığı görevine getirildi. Büyük Millet Meclisinin Saltanat ve Hilâfeti ilga eden kanunu üzerine, Osmanlı İmparatorluğunun son kabinesinde, sonuncu Bahriye Nazırı olarak da, arkadaşları gibi istifa etti.
Göztepe’deki evinde münzevi bir hayat yaşadı. Ömrünün son sendelerinde, geçim sıkıntısı çekti.
20 Kasım 1939’da vefat etti. Eyüp Sultan da, Gümüşsuyu mezarlığına defnedildi.
Sayı: 2012 02