Kbaada Yolundaki Rus Askere

0
2044
Hey asker!
 
Söyle hey, Rus çarı için savaşan genç asker, sen neredensin?
 
Kazan’dan mı, Astrahan’dan mı, yoksa Azaklı mısın, Kazakistan’dan mı geldin, Mançuryalı mısın?
 
Rostov, Kiev ya da Moskova’dan mısın?
 
Yoksa Petersburglu bir asilzade misin, şöhret peşinde koşan?
 
Bura nere, bilgin var mı?
 
Bir avuç toprak için mi geldin, beş kopik maaş için mi?
 
Ya da göğsüne takılacak bir bronz kahramanlık madalyası için mi geldin?
 
Yoksa çar benim bahçemi, evimi mi sana vaat etti?
 
Annem var mı? İhtiyar bir deden, genç bir kız kardeşin var mı?
 
Evli misin? Bir küçük bebeğin var mı, kundakta, seni bekleyen?
 
Yavuklunu mu bıraktın geride; beni bekle diye!
 
Hiç sordun mu kendine, ben neyim diye; o elinde tuttuğun tüfek, o kılıç, o mızrak ne işe yarar sordun mu kendine?
 
Binlerce kilometre uzaktan hangi umuda bel bağlayıp, pembe hayaller kurup yol teptin?
 
Arkanda bıraktığın mı kazancın, yoksa acımasızca kıydığın canlar mı?
 
Tanrıya inanır mıydın, dini bütün birimiydin tanrının verdiği canı alırken?
 
Çar uzanıp demir pençesiyle almış mıydı yüreğinden insanlığını?
 
Yoksa sen kazanacakların uğruna Azak’tan geçerken denize mi atmıştın?
 
Akşam, işten evine döndüğünde okşuyor musun çocuklarının masum başını masumların kanlarına bulanmış ellerinle,
gülümseyebiliyor musun tüm vahşetinizi gören gözlerin ile?
 
Anlatmadın, anlatamazsın, utancındır seni suskunluğa tutsak eden. Bakma kulaklarında çar bandosunun galibiyet marşları çaldığına; bedeninde, yüreğinde, en son insanlık damlası olarak kalan şeydir suskunluğun!
 
Sen istediğin kadar sus tarihin karanlık sayfalarında.
 
Bak; dürüstler susmuyor, Lermontov anlatıyor yaptıklarınızı:
 
“Yanar köyler; olmaz koruyanları
Kırdı düşman yurdun evlatlarını,
Ve kızıltı ebedi bir meteor adeta
Ürpertiyor, oynuyor bulutlarla.
Vahşi bir hayvan gibi muzaffer
Huzurlu yuvaya dolar süngüler;
Öldürür yaşlıları, çocukları,
Masun kızları, genç anaları
Okşar kana bulanmış elleriyle…” 1
 
Ve Çar itiraf ediyor; “General Yevdokumov, 1860 yılında sunmuş olduğunuz, tarafımızdan onaylanan, Batı Kafkasya’da savaşın hızla bitirilmesine yönelik hareket planı için ödüllendirilmektesiniz; plan, bizim beklentimizi dahi aşacak derecede parlak bir başarı getirmiştir, konulan hedeflere çabuk ulaşılmış, attığınız adımların sağlamlığı ispatlanmıştır. Üç yıllık süre zarfında refaha kavuşturulan, düşmanımız olan yerli nüfustan temizlenen Batı Kafkasya’nın büyük bölümüne Rus nüfus sağlam bir şekilde yerleşmiş, uzun süren, çok kan dökülen savaş bitmiş, devlet, yüzeli yıl boyunca kendisine yük olan büyük masraflardan kurtulmuştur, şüphesiz zararlarını fazlasıyla karşılayacak geniş ve verimli bir bölgeye sahip olmuştur”. 2
 
Bak ne diyor bir tarihçi; “Yevdokumov , aziz ve çilekeş Georgi II. nişanını , nişan nizamnamesine aykırı olarak, çatışmada, savaşta ordu yönettiği için değil Çerkes kabilelerinin hakkından gelecek planı önerdiği ve gerçekleştirdiği için almıştı”.2
 
Genç asker; sen sana verilen emirler doğrultusunda, o verimli toprakları insansızlaştırmak için ilerledin.
 
Belki öldün bir Çerkes köyü kenarında, belki dondun Kaf dağının bir yamacında; belki de bir kahraman olarak döndün köyüne, evine, yavukluna…
 
Her yaktığınız köy insansızlaşırken, sen de her köyde biraz daha insanlıktan çıktın.
 
Çerkesya insanından koparılıp alındı, Çar ve sen insanlıktan koptunuz.
 
Siz umudunuzu yok olmamız üzerine kurmuştunuz…
 
Biz o umudu yıktık, bir sürgün gibi yeniden yeşerdik…
 
B. H .Akbaşev ‘in söylemiş olduğu şu sözlere katılmamak imkansız; “Ve eğer bizler Kafkas Savaşı’nın iç karartıcı gerçeğinden söz ediyorsak, bunu olumsuz bir hava estirmek için değil, ne kadar iç karartıcı da olsa tarihin gerçeğini çağdaşlarımıza ve gelecek nesillere ilan etme ihtiyacından ötürü yapıyoruz”.3
 
“Soykırımı kabul etmeyen yalnızca Rusya’nın politik yönetimi ve ona itaat eden yerel yönetimlerdir. Ve kabul edilmemesi olanaksız olan şeyin resmen kabulü kısa zamanda gerçekleşecek gibi değildir”.4
 
Bu acı yukarıda belirtildiği gibi kabul edilmemesi olanaksız tarihi bir gerçek; sürgün-soykırım.
 
Şüphesizdir ki; Rus halkı ve aydınlarının insan haklarına saygılı, demokrat kesimleri geçmişin bu talihsiz olayını acıyla anımsayacak ve Çerkes halkına hakkını teslim edecek, soykırımı tanıyacaktır!
 
Konuşmak, anlamak, el uzatmak; bu insan olmanın, olabilmenin koşulsuz şartıdır.
 
İnsanlık galibiyetlerle övünmek değildir, acıları paylaşmak, anlayabilmek, ortak olabilmektir.
 
—-
1-M.Y. Lermontov, İsmail Bey adlı poeminden,1832.
2-Doğru ile Eğri, İgor Y.Kutsenko, Ankara-2009,Shf:116-117,KAFDAV.
3- a.g.e., Shf:124
4-a.g.e., Shf:127
 
 

Sayı: 2012 05
Yayınlanma Tarihi: 2012-05-01 00:00:00

Önceki İçerikSemerkov Nisan 2012
Sonraki İçerikAdıgecenin geleceği ve dil bilinci
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.