“Halkların eşitliği ve özgürlüğü hiçbir koşulda tartışmayacağımız en temel prensiplerimizdendir” diyen bir partinin milletvekilinin Meclis’te söylediklerini, öncesi-sonrası, olan-biteni değerlendirdiğimizde vardığımız sonuç şudur:
Kimlik söz konusu olduğunda, başka birçok sorunda olduğu gibi temel aldığımız/alınan yaklaşımın demokrasi, eşitlik, özgürlük olduğunu biliyoruz. Olmazsa olmazdır bu anlayış. Ancak; bütün halklar, hepimizin birbirimize dair ezberleri var. Birbirimize karşı hiçbirimiz masum değiliz. Beynimizin bir yerlerini; “sonradan gelenler”, “ülkenin sahibi olanlar”, “işbirlikçiler”, “haddini bilmesi gerekenler” gibi hiyerarşik ve toptancı bir yaklaşım zapt etmiş. On yıllar süren egemen kimlik baskısı, tek tipleştirme, yok sayma, ötekileştirme ve önemlisi uygulanan şiddet derin hasar oluşturmuş ve tedavisi zaman alıyor, alacak. Öyle ki, “her şart altında halklar eşittir, hiçbir anlamda hiyerarşik sıralama ve toptancı anlayış kabul edilemez” belirleyici anlayışına karşın ezberlerimiz, önyargılarımız, belki de netleştiremediğimiz iç değerlendirmelerimiz bizi teslim alabiliyor, yanlış cümleler kurmamıza neden olabiliyor. Sadece kimlik konusunda değil, kadın konusunda da, lgbt bireyler konusunda da.
Bu coğrafyada kimliklere dair bugünlere kadar uygulanan; birbirini dışlayıcı, aşağılayıcı, üstten bakan, nefret ve düşmanlık oluşturan bütün politikaları tarihin çöplüğüne atmak ve farklılıklarımızla, bir arada kardeşçe, barış içinde, insanca ve onurumuzla yaşamak iradesini hakim kılmak durumundayız.
Halklar arası mesafeyi azaltmak, önyargıları kırmak, ‘demokrasi daha fazla demokrasi’ cephesini sınırlarımızı zorlayacak kadar genişletmek için, elimizden gelenin fazlasını yapmamız gerekiyor. Bunu yapabildiğimizde ileriye doğru ancak bebek adımlar atabileceğimizi, yapılacak yanlışların ise kocaman adımlarla geriye götüreceğini, işimizin zor olduğunu ama kararlılıkla üstesinden gelebileceğimizi bilmemiz gerekiyor.
Sakık’ın özür samimiyetine inanıyoruz ve yaşanan bu olaydan dersler çıkarıp kendimize şunları telkin ediyoruz:
*Kimlik adına yaşanan olumsuz gerçekliklerin bu toprakların gerçeği olduğunu, demokrasi aldatmacası ile geçen on yıllar boyunca baskı, inkar ve tek tipleştirmenin sonucu kimliğine yabancılaşan insanlarımızın egemen kimlik ideolojisinin medya bombardımanın da etkisi ile saf tutarken bocalayabildiği tespitini yapmalıyız.
*Kimliklere, halklara dair söylemlerimizde toptancı yaklaşımdan kaçınmalıyız.
*Her halkın içinde Türk ırkçılığı lehine gönüllü asimile olanları, işbirliği yapanların olduğunu bilmeli, onların öncelikle kendi kimliklerine sonra da bütün halklara ihanet ettiğini söylemeliyiz. Ve örnekleyeceksek önce kendi halkımızdan başlamalıyız.
*Ötekileştirme hissiyatı oluşturacak her ne ezberimiz varsa beynimizden silmeliyiz.
Jıneps yola çıkarken çok net ifade etmişti: “Demokratik ve kültürel gelişmeyi -Çerkesler de dahil- salt bir etnik grubun değil, ‘Tüm Türkiye Halklarının ortak ihtiyacıdır’ temelinde algılayıp, ayrıcalıksız, herkes için ve herkesle beraber olmak adına JINEPS’le bir adım atıyoruz.”
Kimlik sorununda temel yaklaşım eşitliktir. Sayıları her ne olursa olsun bütün kimlikler eşittir, bütün diller eşittir. Çok olan, eskiden beri var olan vb. gerekçelerin hiçbiri hiyerarşi nedeni olamaz. Halklar hiyerarşisi olmaz.
Jıneps Yayın Kurulu
Gazetemiz yayın kurulu üyelerinin de içinde yer aldığı bir sosyal medya grubunda konuya dair yazışmalar olmuş ve aşağıdaki açıklamalar yayınlanmıştı:
Sırrı Sakık’ın sözleri parti programımızla da, bugüne kadar oluşturduğumuz değerlerle de çelişiyor. Halkların eşitliği ve özgürlüğü hiçbir koşulda tartışmayacağımız en temel prensiplerimizdendir. Bu yüzden arkadaşımızın sözleri, bizleri de en az sizler kadar şaşırttı ve incitti. Hem partimizin yetkili kurulları ve hem de Sakık’ın yol arkadaşları olarak kendisiyle bu yaklaşımımızı paylaştığımızdan ve paylaşacağımızdan emin olabilirsiniz. ‘Özür’ dilemenin, edilmiş o sözlerin etkisini kökten gidermeyeceğini bilsek de arkadaşımızın özrünü sizinle paylaşıyoruz.
Filiz Koçali, BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı
Sırrı Sakık:
“Genel Kurul’da yapmış olduğum konuşma ne yazık ki farklı yansıtıldı ve farklı noktalara çekildi. Biz her türlü ırkçılığa, ayrımcılığa, asimilasyona, baskıya ve zulme maruz kalmış bir halkın temsilcileri olarak asla ırkçı-milliyetçi bir tutum içerisinde olmadık, olmayız. Türkiye’deki bütün farklı etnik kimlikler başımız gözümüz üzerinedir.
Bizim sorunumuz halklarla değil, tekçiliği dayatan, farklılıkları yok sayan sistemledir. Kesinlikle söylediklerimde her hangi bir kasıt yoktur. Benim vicdanım bütün kimliklere nötrdür. Bu topraklarda yaşayan 75 milyon, en az benim kadar bu toprakların sahibidir.
Sözlerimin maksadını aştığını düşünerek incinen her kim var ise özür dilerim.”
Sayı : 2013 03