Âkil adam kargaşasına girmeden önce “âkil adamlar komisyonları”na girmekte yarar var. Öncelikle iki farklı âkil adam komisyonu oluşturulmaya çalışılmakta. Bunlardan birincisi yeni anayasa oluşumunda rol alması ön görülen, diğeri ise barış sürecinde PKK’nın ülke dışına çıkması konusunda âkilli davranacak insanlar.
Âkil adam konusu tartışıldığında bu ikisi bir birine karıştırılmakta ve bir sağır diyalogu yaşanmakta. Birisi yeni anayasaya müdahil olmaktan bahsederken, diğeri “PKK’nın ülke dışına çıkışı meselesine neden müdahil olalım ki?” demekte. Tartışmalar da kafalar da, karışmakta.
Bunlardan ikincisi olan PKK’nın çekilme sürecine aranan âkil adamların belirli etnik kökenden olmaları ya da Bülent Arınç’ın söylediği gibi parlamentonun içinde olması gerekmemekte, çünkü o “bir hükümet politikasının hayata geçmesidir”. Çerkeslerin bu konuda “âkilliler komisyonunda bizde olmak isteriz” taleplerini çok anlamlı bulmuyorum.
İlk başta söylediğimiz “yeni anayasa hazırlama sürecine katkı” ise Türkiye’nin 5 milyon nüfus ile 3. büyük etnik yapısı olan Çerkesler elbette göz ardı edilmemelidir.
İleri demokrasiler âkil adam aramazlar, muhatap aralar. O muhatap ise en geniş tabanlı örgütle başlayarak, kapsamı ölçüsünde genişletilerek devam eder. Bir komisyon söz konusu olduğunda Çerkes ya da diğer etnisiteler içerinde doğru adres öncelikle örgütlü yapıları, STK’larıdır. Ancak “Âkil adamlar”; Alınması muhtemel kararlara uyum içerisinde imza atacak, mülayim muhteremler topluluğu olarak algılandığında komisyonda bulunup bulunmanın da anlamı kalmaz. Israrla “akıllı” değilde “âkil” adam aranması da insan da bu hissi güçlendiriyor.
Çerkeslere Ürdün Parlamentosu’nda kontenjan milletvekili ayırırken, Türkiye’nin 3. büyük yapısı olan Çerkesleri, yeni anayasanın hazırlığında arayıp sormaması Türkiye’nin demokrasi anlayışını ve sürecin ne derece sağlıklı yürüdüğünün de göstergesi olarak önümüze çıkar. Bu sürecin sağlıklı yürümesi için âkilli olmak yetmiyor, akıllı davranmakta yarar var.
Türkiye diasporasındaki Çerkeslerin “beni de alın, beni de alın” feryatları koparmasını hiç kimse beklemesin. Çerkesler 5 milyon nüfusları, 150 yıllık sürgün koşulları ve 100 yıllık örgütlü hayatlarında, muhatap alınıp alınmayı beklemeksizin, kendi doğrularında yürümeye devam ederler. Adı ne komisyonu olursa olsun, beş milyon Çerkes’in “Türkiye’nin geleceği,” “yeni anayasa” v.s. konusunda öngörüleri merak ediliyorsa, bizlere yakışır bir davete icabet edecek STK temsilcilerimiz de, aydınlarımızda mevcuttur. Çerkeslerin ne düşündüğünü merak etmeyenlerin ise yolu açık olsun.
Çerkes Dernekleri Federasyonu:
Muhtemelen bu yazının yayınlanmasını izleyen günlerde Kafkas Dernekleri Federasyonu KAFFED, 104 delege imzalı bir olağanüstü genel kurul ile ismini “Çerkes Dernekleri Federasyonuna”na dönüştürmüş olacak. Yıllar önce Kaf-Kur’dan, federasyonlaşmaya geçiş sürecinde birkaç arkadaşla birlikte öneri olarak getirdiğimiz “isminde Çerkes ibaresinin” mutlaka bulunması” önerimiz hayata geçmiş olacak.
“Çerkes Dernekleri Federasyonu” “Kuzey Kafkasya Konfederasyonu”nun önünü açacak şekilde hayata geçmeli, tüm yapıların, Çeçen Dernekleri, Oset Dernekleri, Abaza Dernekleri ve federasyonlarının tek çatıda altında kararlar alabilmesinin ve birlikteliğinin önü açılmalıdır.
“Çerkes” tanımı ise çoğu zaman rahatsızlık verecek ölçüde tartışmalara neden olmuştur.
Aidiyet, aynı zamanda bir ruh halidir.
Kimse ve hiç bir kurum, insanların kendilerini ne hissetmesi gerektiğine dair tanımlar koymaya kalkmamalıdır. Federasyon “Çerkes Dernekleri Federasyonu”na dönüşürken kapsayıcı, daraltıcı v.s. tanımlar yapmaktan vazgeçmelidir. İnsanların kendilerini nasıl tanımlayacakları ve nereye ait hissettikleri kendilerinin özgürlüğüdür. Bunu kimsenin sorgulamaya, tanımlar içine sıkıştırmaya hakkı yoktur.
İnsanlarımızın “Kuzey Kafkasya” birlikteliğine, o dağların sadece Oset bir ferdi, sadece Abaza bir ferdi, Çeçen, Karaçay, Malkar, Dağıstanlı, Çerkes bir ferdi olarak katkı koyma özgürlüğü ve isteğine karşı durmak, akıntıya kürek çekmektir.
Aidiyetlerde özgürlük, üretimi arttıracağı gibi üst yapıdaki birliği güçlendirecektir. Kafkas Dernekleri Federasyonu, (KAFFED) konfederasyonun önünü açarak, kuruluşundan bu güne birlikteliğe önem veren yapısı ile kendini yeniden konumlandırmalıdır. Üst yapı olarak oluşturulması muhtemel olan “Kuzey Kafkasya Konfederasyonu”nu ise “Çerkes Dernekleri Federasyonu” sırtlayıp götürmek gibi bir zorunluluk hissetmemelidir. Üst yapının ne kadar sıkı ya da gevşek olacağını zaman gösterecektir.
Not: “ABD’nin Çerkes Aşkı” yazı dizisine kitaplaştırılmak üzere ara verilmiştir.
Sayı: 2013 04