Kafkas Diasporası Yayınlarından Seçmeler Ekim 2013

0
823

“Gönüllü Ordu” ve Kuzey Kafkasya: 1918-1920

I. Dünya Savaşı sonrası Paris’te toplanan “Barış Konferansı”na Kuban Rada’sı, GO’dan ayrı bir delegasyon göndermeye karar verdi. Fakat bir lineitsy olan Sushkov başbakan seçilince, Rada’daki federalistler (Karadeniz grubu) hükümetten ayrı bir delegasyonu Rada adına Paris’e göndermeye karar verdi. Böylelikle iki ayrı delegasyon hazırlandı. Hükümetin delegasyonunda dört kişi vardı: Karadeniz grubundan L.L. Bych ve A.A. Namitok ve lineitsy’den N.S. Dolgopolov ve D.A. Filimonov (Ataman’ın bir akrabası). Rada delegasyonu çoğunluğu federalistlerden oluşan dokuz kişilik bir gruptu. Fakat her iki delegasyonun da başı Bych oldu. Delegasyonlar Paris’e gittikten sonra federalistler GO’ya karşı mücadele eden “Kuzey Kafkasya Meclisi” delegeleriyle ilişki kurdular ve daha sonra Kuban Rada’sı bu görüşmeleri gizli bir anlaşma ile sonuçlandırdı. Ekim 1919’da Gürcistan, GO içindeki çelişkileri kızıştırmak için bu anlaşmayı yayınladı. Anlaşmayı öğrenen Denikin derhal Gn. Wrangel’e açık ve kısa bir emir gönderdi:

“Temmuz ayında Kuban Hükümeti [Kuzey Kafkas] Meclisi (2) ile bir ittifak anlaşması imzalamıştır. Bu, Rusya’ya ihanet etmeye denktir. Kuban Orduları Meclis’in emrine verilecekti. Bu anlaşma Bych, Savitsky, Kalabukhov ve Namitokov tarafından imzalandı. Bu hainlerden bulduklarını tutukla ve onları ihanet suçundan askeri mahkemeye gönder. Taganro, 25 Ekim (7 Kasım) 1919. Denikin.” (Aktaran Wrangel, s.103)

Bu emir üzerine Wrangel, bir başka Kazak generale, Pokrovsky’ye muhalefetin 33 liderinin tutuklanması emrini verdi. Pokrovsky Ekaterinodar’da Rada’yı kuşatınca, çaresiz durumda kalan Rada, Kalabukhov’u teslim etti (Kenez, (b), s. 136-137) Kalabukhov 20 Kasım’da askeri mahkemede suçlu bulunarak aynı gün idam edildi ve diğer sanıklar da sürgüne gönderildi. Böylece Rada ile GO arasındaki çelişkiler, özellikle Suskhov’un yeni hükümetiyle beraber bir ölçüde küllendirildi. Fakat Aralık 1919’daki seçimlerde Karadeniz Kazakları Rada’yı tamamen kontrol edecek duruma geldi. Aynı tarihlerde GO’nun tüm cephelerde hızla çöküşü ve Mart 1920’de Kuban’ın tahliye edilmesinden sonra bazı Kazak politikacılar GO’dan tamamen koparak Bolşeviklere teslim oldu.

GO’nun diğer çevre halkların bağımsızlığı konusundaki tavrı da “Bölünmez Rusya” düşüncesi doğrultusundaydı. İngiltere ve Fransa’nın baskıları sonucu, zaten fiili olarak hiçbir etkisi olmayacağı için, beyaz generaller (hem güneyde Denikin, hem de Sibirya’da Kolchak) daha 1919’un başlarında Polonya ve Finlandiya’nın bağımsızlıklarını tanımıştı. Fakat GO diğer çevre ülkelerde kurulan “bağımsız” devletleri (özellikle Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan’ı) uzun süre tanımadı. (3) Hatta Gürcistan ile küçük çapta sınır çatışmalarına da girmekten çekinmedi. Ancak 1920 başlarında, GO’nun Kuzey Kafkasya’da savaşı tamamen kaybedeceği açıkça belli olduğunda, sınır bölgelerinde tampon devletler yaratmaya çalışan İngiltere ve Fransa’nın istekleri doğrultusunda, Denikin bu devletlerin bağımsızlığını 14 Ocak’ta bir bildiri ile de facto (fiili olarak) tanıdı. Fakat bu “tanıma”nın artık herhangi bir etkisi yoktu. (Denikin, savaş sonrası dönemde, çevre bölgelerdeki halklara çok tavizsiz davrandığı, “Bir ve Bölünmez Rusya” politikasında çok sıkı olduğu için epeyce eleştirilmiştir. Örneğin savaş döneminde Denikin’in en büyük eleştirmenlerinden olan Gn. Wrangel, anılarında bunu açıkça vurgulamaktadır. (Bkz. Wrangel, s.76, 185, vd.) Gn. Wrangel’in oğlu daha da ileri giderek Denikin’in Polonya ve Gürcistan’a karşı düşmanca tutumu için “Eski liberal Denikin bir emperyalist oldu” demektedir. (AlexisWrangel, s. 122) Fakat ilginçtir ki Gn.Wrangel 1920 başlarında İngiliz askeri temsilcisi Gn. Holman’ın isteği üzerine İstanbul’a gitmek zorunda kaldığı zaman Denikin’e yazdığı ve çok ağır kişisel eleştirileri de içeren mektubunda Denikin’i “ayrılıkçılarla uzlaşmak” ile suçlamaktadır! (Brinkley, s.238.) Fakat her iki Wrangel’in kitaplarında bu mektuptan bir satır bile alıntı yapılmamıştır.

GO’nun genel politik yaklaşımını özetledikten sonra bu politikaların nasıl yürütüldüğüne de kısaca değinmemiz gerekiyor. GO’nun “amaç”larına ulaşmak için kullanacağı araçları, ordunun kurucularından ve ilk komutanı Gn. Kornilov son derece açıkça belirtmişti: “Rusya’nın yarısını yakmak, Rusyalıların dörtte üçünün kanını dökmek pahasına da olsa Rusya’yı kurtarmak zorundayız.” Bu amaçla, ilk bir kaç aylık dönemde esir almama yöntemi izlendi. Çünkü yine Kornilov’a göre, “daha büyük terör, daha büyük zafer” demekti. (Aktaran, Kenez, (a), s.78-79.) Esirlerin öldürülmesi politikası, işgal edilen bölgelerde zorunlu askerlik uygulaması asker ihtiyacını karşılamayınca kısmen kaldırıldı ve esirlerin de orduya alınmasına başlandı. (Gn. Wrangel, kendisinin başlattığı bir uygulamayı şöyle anlatmaktadır. 1918 Ekim’inde bir savaş sonrası pek çok esir alınır. Bütün subay ve komiserler, toplam 370 kişi, diğer esirlerin önünde öldürülür ve kalan askerlere iki tercih tanınır. Geri kalan askerler zorunlu olarak GO’ya katılırlar.) Fakat bu uygulama, sonraları hem Denikin, hem de Wrangel’in kabul ettiği gibi, GO’nun çöküş nedenlerinden biri olacaktır.

GO’nun bir başka özelliği de yağmacılığın kurumsallaşmış olmasıydı. Bu nedenle ordu halk arasında “Gönüllü Ordu” olarak değil, “Yağmacı Ordusu” olarak biliniyordu. Örneğin Denikin anılarında şöyle yazmaktadır (s.299-300): “Ordu ciddi bir malzeme ve para sıkıntısı içindeydi. Böylece savaş ganimeti ile ‘kendini teçhizatlandırma’ gelişti. ‘Savaş ganimeti’ çok geniş anlamda yorumlandı ve aşağı rütbelerde yaygınlaştı; üst rütbelerde ise, kararsız kitleleri harekete geçiren demagojik bir yöntem haline geldi. ‘Savaş ganimeti’ ve ‘müsadere’, ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için zorunlu olmasına rağmen, bütün yasal sınırları aştı ve kaba yağmacılık ve baskıya dönüştü.”

Denikin’in “ordu ciddi bir malzeme ve para sıkıntısı içindeydi” demesi ve bunu yağmacılığa özür olarak sunması gerçeği pek yansıtmamaktadır. Herşeyden önce GO’nun işgal ettiği bölgeler (Kuban, Don, vb.) görece zengin bölgelerdi. İkinci olarak, özellikle 30 Eylül 1918 Mondros Mütarekesi ile Boğazlar’ın İngiliz ve Fransız gemilerine açılmasıyla büyük miktarlarda yardım GO’ya ulaştı. Örneğin Şubat-Ekim 1918 döneminde sadece İngiltere’nin yaptığı askeri yardım 280.000 tüfek, 4.898 makinalı tüfek, 917 top, 102 tank, 194 uçak, 28 milyon mermi, 112 traktör ve 1.335 otomobile ulaşmıştı. (Kenez, (b), s.22) Brinkley’in verdiği sayılar biraz farklı olmasına rağmen aynı ölçektedir. (Bkz. Brinkley, s.216) Ekim 1919’da, en kalabalık olduğu zaman bile GO’daki asker sayısının 150.000 den az olması bu yardımın büyüklüğünü göstermekledir. Bu yardımlara ek olarak İngiliz askerleri uçakların ve tankların kullanılması işini de yüklendiler. (Alexis Wrangel, s. 102, 108, 193, vd.) İngiltere’ye ek olarak Fransa, ABD gibi ülkeler de askeri ve tıbbi malzeme yardımında bulundular. Doğal olarak bu yardımların hepsi cepheye ulaşmadı; bir kısmı subayların ve hükümet üyelerinin evlerini daha da zenginleştirmekte kullanıldı. (Bir örnek için, bkz. Kenez, (b), s.24.)

Üst düzeydeki subayların da açıkça teşvik ettiği ve katıldığı yağmacılık o kadar arttı ki, trenlerin yağma edilen mallar için kullanılması yüzünden yaralı, asker ve silah taşımacılığında aksaklıklar ortaya çıktı. (Örn. Wrangel, s.95, 110, vd.) GO’ya büyük mali ve askeri yardımlarda bulunan fakat Almanlarla işbirliğini savunduğu için Denikin’in pek sevmediği Alman işgali altındaki Don bölgesi Ataman’ı Krasnov, askerlerini “Tsaritsyn (Volgagrad) alındığı zaman iyi yağma yapılacağı” umuduyla teşvik ederdi. (4)GO’daki Shkuro, (alkolik) Mai-Maivsky, (esirlerin asılmasını seyretmekten zevk alan sadist) Pokrovsky gibi generaller yağmacılıkları ile ün kazandılar. (Sadece örnek için, bkz. Alexis Wrangel, s.82, 93, 134, vd; Wrangel, s.56, 87; Denikin, s.299-300; bu konuda Denikin’in eşine yazdığı mektuplar için bkz. Lehovich, s.297-298.) Örneğin Denikin Mai-Maivsky’ye yazdığı bir mektupta şöyle demektedir: “Genellikle komutanların müsamahası ve hatta tasvibi ile bireysel, küçük gruplarve bütün askeri birimler tarafından, Bolşeviklerden ele geçirilen devlet mülkleri ve barışçıl nüfusun özel eşyaları geniş ölçekte soyulmaktadır: Ordu depolarından başlayarak kadın iç çamaşırına kadar milyonlarca ruble değerinde çeşitli mal çalınmış, yürütülmüş veya satılmıştır.” (Aktaran, Lehovich, s.326.)

Bu mektup 10 Eylül 1919’da yazıldığı (ve bu konudaki şikayetler en başından beri bilindiği) halde Mai-Maivsky, alkolikliği yüzünden artık orduları kontrol edemediği için ve GO’nun büyük bozgunlara uğramasından sonra 23 Kasım’da görevinden alındı.

GO’nun bu özelliğinin bir başka yansıması da pogromlar (Yahudi katliamları) idi. GO, çarist subaylarıyla birlikte çarizmin pogrom geleneğini de doğal olarak devam ettirdi. Ordunun ilk gelişmeye başladığı dönemlerde görece “sessiz” olan pogromlar, Ağustos 1918’den itibaren, özellikle Ukrayna’nın büyük bir kesimi işgal edildikten sonra açık kitle katliamlarına dönüştü. Yahudilerin hem Bolşevik, hem de zengin oldukları imajı (5) (ki bu imaj GO tarafından da yaygınlaştırıldı), katliamların yaygınlaştırılması ve mazur görülmesi için gerekli temeli oluşturmuştu. Denikin, pogromları kınamasını isteyen Yahudi temsilcilerinin isteğini, böyle bir kınamanın “kendi rejimine karşı düşmanlığı arttıracağı ve halk arasında kendisini Yahudilere sattığı şeklinde şüpheler oluşturacağı” gerekçesiyle reddetmişti (Denikin, 1930). GO’nun gizli istihbarat servisi Azbuka’nın yöneticisi V.V. Shulgin pogromları kışkırtan propagandasıyla önde gelen isimlerdendi. 1905’de kurulan “Rus Halkının Birliği” partisinin ve bu partinin gizli silahlı çetesi “Kara 1001er”in kurucusu olan Shulgin savaştan sonra Almanya’ya gidecek ve hızla yükselen Naziler’e övgüler yağdıracaktı (Stephan, s.16-18).(Devam edecek)

(1)Krivochein; 1918’de toprak beyleri tarafından kurulan monarşist “Devletin Birliği Meclisi”nin de başkanıydı. Almanlarla işbirliğini savunan bu grup Denikin’in politikalarını “sol” eğilimli gördüğü için eleştiriyor ve Grand Dük Nikolaevich’in beyaz hareketin başına geçirilmesini istiyordu.

(2)GO Terek ve Dağıstan bölgelerini işgal ettiği zaman Dağlı Cumhuriyeti’nin bazı kesimleri (Gn.Khalilov, vb.) GO ile işbirliğine girişirken, GO’ya karşı kesimler de Gürcistan’a giderek “Kuzey Kafkas Meclisi” adı altında örgütlendi. Denikin’in “Meclis” diye bahsettiği grup, bu ikinci kesimdir.

(3)Denikin bu düşüncelerini ölünceye kadar korudu. Örneğin II. Dünya Savaşı dönemindeNazi işgali altındaki Fransa’da yaşarken, Naziler bütün Rusyalı göçmenlerin Rus, Ukrayna, Kafkasya, vb. ayrı kütüklere kayıt olmalarını isteyince Denikin kayıt olmayı reddetti: “Ben kendimi daima (bildiğimiz gibi Büyük Rusları, Belorusları, Küçük Rus veya Ukraynalıları, Kafkasyayı vb. kapsayan) Rus İmparatorluğu’nun bir üyesi kabul ettim ve hala öyle kabul ediyorum. Bu nedenle ben ve ailem kayıt olmayı reddettik.” (Aktaran, Lehovich, s.465.)

(4)Krasnov, Almanların çekilmesinden sonra Don Ordusu ve GO’nun birleştirilmesi üzerine Don bölgesini terkederek Almanya’ya gitti. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde politik faaliyetlerine devam eden Krasnov, II.Dünya Savaşı öncesinde, Prag’daki (Hitler’i “Kazak Ulusu’nun yüksek diktatörü ilan eden) Kazak Milliyetçi Partisi’ni destekledi ve savaşın başlamasıyla birlikte Nazilerin yönetimindeki Kazak birliklerinin kurulması işinde görev aldı.

(5) Bu imaj, Gn.Wrangel’in babasının anılarında da bol bol bulunabilir (bkz. Baron N.Wrangel, s.208, 307, vd.). Wrangel’in kendisi de kötü gördüğü insanların Yahudi kökenini her zaman vurgulamaktadır. Örneğin Tsaritsyn’de silah yerine kıymetli eşyalar taşıyan bir trende Yahudi tüccarların yakalanması olayı (Wrangel, s.272). Wrangel’in oğlu bu olayı kelimesi kelimesine Wrangel’in kitabından aktardığı halde, “Yahudi” kelimesini kullanmamayı her nedense uygun görmüştür (AIexisWrangel, s.183).

Not: Kaynaklar yazı tamamlandığında verilecektir.