Savaşın kahramanı ve haini
Fransa’ya yaptığı resmi ziyaret sırasında Nikita Kruşçev’e, Cumhurbaşkanı de Gaulle bir soru sorar: “Komutan Andre nasıl?” Kruşçev şaşkınlıkla cevaplar: “O da kim?” Şaşırma sırası De Gaulle’dedir. “Fransa’nın kahramanı Komutan Andre’yi nasıl tanımazsınız?”
Hem vatan haini hem kahraman
1941 yılında cepheye giden binlerce gönüllünün arasında, 27 Aralık 1918’de Açkoy-Martan’da doğan ve hukuk öğrenimi gören Çeçen bir genç de yer almıştı. Cemal ve Petimat’ın oğlu Alavdi’nin, birkaç yıl içinde tüm Avrupa’da tanınmış bir kahraman olacağını hiç kimse tahmin edemezdi.
Açkoy-Martan’dan orduya katılan Alavdi Ustarhanov, Fransa’nın müttefiği Sovyetler Birliği’nde “halk düşmanı” olarak ilan edilmiş, Fransa’da ise Komutan Andre adıyla bir kahramana dönüşerek, de Gaulle’nin elinden “Onur Nişanı” almıştır. Adı, Fransız Direnişi Anıtı’nda ilk sıralardadır.
Sovyetler Birliği adına güneybatı cephesinde Almanlara karşı savaşan Ustarhanov’un hayatı, Ekim 1943’te bir Alman askerin karnına attığı tekmeyle değişmiş, Almanlara esir düşmüştü. Şubat 1944’te yaklaşık yüz savaş esiriyle birlikte kamptan kaçtı. Esirlerin arasında yaralı bir Fransız asker de vardı. Bu kaçışın iki galibi Ustarhanov ve Fransız asker oldu. Ustarhanov, Fransa’ya gitmeyi başardı. “Faşizme Ölüm” adlı partizan birliğe katıldı. Zamanla komutanlığa kadar yükseldi ve ona Andre adını verdiler. Avrupa’da yaşamak istemeyen Ustarhanov, ülkesine dönmüş ama vatan hainliği suçlaması ile 10 yıllığına, Magadan’a sürgün edilmişti. Magadan’daki altın madenlerinde çalıştı. Sonrasında anavatanı Çeçenya’ya döndü. O savaştayken, aile bireyleri Kazakistan’a sürülmüş ve çoğu orada hayatını kaybetmişti. Köyündeki eski evde yaşamaya başladı.
Şüpheli ölüm
De Gaulle’nin “Fransa’nın kahramanı Komutan Andre’yi nasıl tanımazsınız?” sorusuna şaşıran Nikita Kruşçev, ülkesine döndükten sonra Komutan Andre’nin, yani Alavdi Ustarhanov’un bulunmasını emreder. Ustarhanov’un köyüne asfalt döşenir, yıkılmaya yüz tutmuş evi yenilenerek adeta bir köşke dönüştürülür, Almanya’ya karşı kazanılan zafer için “Sovyetler Birliği Kahramanı” madalyası ile ödüllendirilir. Yıl 1961’dir, çok geç kalmış bir ödüldür bu.
De Gaulle ile Kruşçev’in görüşmesinin ardından hatırlanan ve ödüllendirilen Ustarhanov’u 1964 yılında Fransız meslektaşları ziyaret eder, savaş sırasında kullandığı motosikletin benzerini hediye olarak getirmişlerdir. Fransa’ya dönmesi için ikna etmeye çalışırlar, kabul etmez.
Arkadaşlarına Grozni’deki tren istasyonuna kadar, hediye edilen motosikletle eşlik eden Ustarhanov, dönüş yolunda Samashki köyü yakınlarındaki Davydenko nehri civarında tel örgüye çarparak nehre düşer ve hayatını kaybeder. Henüz 46 yaşındadır. Neredeyse bir metreden az derinlikteki suda öldüğü için birçok kişi Ustarhanov’un öldürüldüğünü düşünür.
Yeğeni Yahya Ustharhanov, ölmeden önce amcasının “Ölüme Giden Yol” adlı bir kitap hazırladığını ve bazı yerel gazetelerde bu kitaptan alıntılar yayınlandığını söylüyor ama 1965 yılında, gizli bir emirle kitabın yayınlanması yasaklanmış.
Kitap yasaklanmamış olsaydı, hem hain hem kahraman olmanın yaşattığı acının ayrıntılarını ve gerçekleri ilk ağızdan öğrenecektik ama değişmeyecek olan şu: O hem Komutan Andre hem de Açkoy Martanlı Alavdi idi.
(www.grozny-inform, fca.narod.ru, proffi95.ru, vesti95.ru)
Adıgecenin ilk Latin versiyonu
Soldaki fotoğraf 1923-1928 yılları arasında Kabardey bölgesindeki bir açık hava okulunda çekilmiş. Tahtadaki harfler, Kabardey dili için önerilen ve 1923-1928 yılları arasında kullanılan ilk Latin versiyona ait.
Kabardey bölgesinde, 1923’te Arapçaya dayalı alfabenin yerine resmi olarak Latin alfabe başlatıldı. Kiril yerine Latin alfabe seçilmesinin nedeni Rus karşıtı tepkiyi dindirmekti, çünkü Kiril kullanılırsa Ruslaştırılma hamlesi olarak görülebilirdi. Eğitimde Çerkesce kullanılmaya başlandı. Sovyet döneminin sloganlarından biri de dilde modernizasyondu. Okullar açıldı. Yeni kelimeler türetildi, çok azı Rusça’dan alındı. 1924’te, Latin alfabeyle basılan ilk dergi yayınlandı.
1928’de ise yeni bir Latin alfabesi uygulanmaya başladı. 1930’ların ortasında Kiril kullanımıyla ilgili baskılar başladı ve dil politikasında yeni bir döneme geçildi. Rusçadan yeni kelimeler ve terimler eklendi. Bazı eğitimciler buna karşı çıkarak, Çerkes dil ve kültürünün altının oyulduğunu söyledi ve “halk düşmanı” ilan edildiler. Kabardey-Balkar Devlet Yayınevi’nin ve Eğitim’in sorumlusu İ. Afewine, devrim karşıtı çalışmalar yapmakla yani okullarda Rus dili ve edebiyatının öğretilmesine karşı çıkmakla suçlandı. Birçok insan tutuklanarak idam edildi, birçoğu da toplama kamplarına gönderildi.
Zamanla yeni politikalar benimsendi. 1937’de Kabardeyler Kiril alfabeye geçti. Giderek yeni ödünç kelimeler eklendi. 1938’de ise Rusça tüm okullarda zorunlu dil olarak kabul edildi.
(Amjad Jaimoukha’nın makalesi)