6 Ağustos’ta İstanbul Abhaz Kültür Derneği’nde, “Abaza Kesici Silahlarını” tarihi ve sanatsal yönleriyle anlatan bir sunum gerçekleştiren Abhazyalı sanatçı- ressam TİMUR DZİDZARİA ile gazete okurları için bir söyleşi yaptık.
***
Timur Dzidzaria
1969 yılında Sohum’da doğdu. 1988 yılında Sohum Sanat Okulu’nu bitirdi. 1977 yılında Abhaz Devlet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’nden mezun oldu.
1992-93 savaşı gazisidir.
2000 yılında DirmitGulia özel sanat ödülünü alarak Abhazya Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı seçildi.
Sanatçı, Merkezi Moskova’da bulunan GİLDİA (Geleneksel ve Modern Savaş Aletleri Yapımı Birliği) üyesidir.Rusya Federasyonu ve uluslararası platformlarda özel sergileri açılmıştır.
Çalışmalarının büyük bölümü Abhazya hükümeti tarafından korunurken, Rusya Federasyonu başta olmak üzere Libya, Güney Osetya’ya bağlı şehirler ve Moskova’da sanatçının birçok çalışması mevcuttur. Almanya, Fransa ve İtalya ile yine Abhazya’da özel çalışmaları mevcuttur.
***
– Dernekteki sunumunuzu izledik. Abhazya’ya çok güzel sanatsal eserler kazandırdınız. Teşekkür ederiz. Sanatın çeşitli alanları varken neden demir, neden silah aletleri? Bu alanı seçmenizde etken olan nedir?
– Abhazya’nın büyük önderi Ardzınba sanatçıları, yazarları, şairleri bir araya topluyor, ülkenin motivasyonunun artması için onlardan yararlanmaya çalışıyordu. Onun etkisi ile demir- iş atölyesi kurulmuştu. Orada çalışmaya başladım. Ustam ShivijbaCumakasayesinde de Abaza savaş aletleri ve bunlar üzerine işlenen Adıge- Abaza halkının motiflerini öğrendim. Daha sonra atölye farklı bölümlere ayrıldı. Ustam ve aynı soydanShivijbaNadar’nın önerisiyle bugün çalıştığım konuya beni yönlenirdiler ve böylece 1993 yılından bu yana bu konuyla ilgili olarak çalışıyorum.O günden bu yana da bu sanatı elimden geldiğince geliştirmek ve tanıtmak çabası içindeyim.
– Genelde, geleneksel motifleri mi, yoksa iç dünyanızın dışa vurumunumu işliyorsunuz?
– Geleneksel Abaza- Adıge motiflerini kullanırken, eskide kalmış bu gün için kullanılmayan bazı desenleri, şekilleri, mevcut motiflerimizle yeniliyor, bazılarına ise günümüzde kullanılanlardan yararlanarak yeni formlar katıyorum. Bu işlerle uğraşan biliminsanlarına ve sanatçılara danışarak, müze ve yazılı kaynaklardan yararlanarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Örnek olarak, geometrik şekiller eski eserlerde çok fazla kullanılmakta. Bende bunları çeşitli yerlerde farklı şekillerde yer vererek kullanıyorum.Bazı eserlerimde de içimden geldiği gibi kendi iç dünyama özgü motifler yaratmaya çalışıyorum. Herikisini de yaptığım eserlerimde kullanıyorum.
– Demircilik deyince Adıgelerde Tlepş Abazalarda ise AynarJiy akla geliyor. Aralarında nasıl bir bağ kuruyor, nasıl bir yaklaşım sergiliyorsunuz?
– Öncelikle her ikiside aynı işi yapan mitler. Aynı şeyden doğan farklı imgeler. Ben bu iki mitin de aynı şey olduğunu, geçmişte bir tek ortak adının olduğunu düşünüyorum. Bu ortak adın ne olduğunu bugün için bilmiyorum. Aynı şey olduklarını düşündüğüm için bir ayrım gözetmiyorum. Örneğin Sasruko tüm Kafkasya halklarında ortak bir mit- imge, aynı onun gibi her ikisi de birdir. Adıge ve Abaza motifleri eserlerimde vücut buluyor. Onların farklılığını ise uzmanlar dışında kimse fark edemez. Halk onların aynı şeyler olduğunu görür ve düşünür. Ben de bu düşünceye sahibim ve elimden geldiğince onlara eserlerimde hayat vermeye çalışıyorum.
– Genelde savaşı çağrıştıran materyaller üzerinde çalışıyorsunuz. Aynı zaman da bir sanatçısınız. Buradan barışa uzanmak, barışı işlemek zor olmuyor mu?
– Evet, onlar geçmişin savaş aletleri. Öldürücü, ama aynı zamanda kendini koruma- kollama araçları, güvence duyma işlevlerini de görüyorlar.Yalnızca savaş aleti olarak görmemek gerek, bilim de bu işin içinde. Sanatçılar bunu farklı şekilde kullanır ve işlerler. Bugün ise geçmişten günümüze kalmış, halkımızın birer sanat eserleri olarak görmek, onlardaki işçiliği ve emeği görmek, geleneksel elsanatları olarak değerlendirmek gerekiyor.
– Abhazya bir doğa cenneti. Doğa, kendi içinde barışı çağrıştırır. Abhazya da sanat, festival diyarı olabilir. Dünyaya kendini, doğası ve sanatıyla bu cepheden kabul ettirebilir. Bu, aynı zamanda bağımsızlığının kabulüne katkı sağlayabilir. Bir sanatçı olarak bu konudaki görüşlerini alabilir miyiz?
– Ülkem gerçekten bir doğa cenneti. Dilerim diasporada yaşayan bütün kardeşlerim bir gün orayı görebilirler. Doğasıyla, havasıyla yaşanılası bir yer. Abhazya’da eskiden beri sanatçılar birliği var. Bu konuda özverili bir şekilde çalışıyorlar. Kendi adıma bu konuda üstüme düşeni yapmaya çalışıyorum. Hem ülkemde, hem Rusya Federasyonu’nun çeşitli şehirlerinde ve yurtdışında örneğin İspanya’da, İtalya’da, değişik Avrupa şehirlerinde yapılan sergi, festival vb. etkinliklere katılarak hem ülkemi temsil etmeye, hem de halkımızın yaratmış olduğu materyalleri yeniden üretip,insanların görmesini sağlayarak, onların beğenisine sunarak elimden geldiğince ülkemi ve halkımı tanıtmaya çalışıyorum. Sanatın değişik alanlarında, müzik, resim, elsanatları, tiyatro, dans vd., Rusya Federasyonu ve daha birçok ülkede, halkımızı ve ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek için kişi ve gruplar olarak sanatçılar çaba içinde, Kültür Bakanlığımız başta olmak üzere Abhazya da ülke olarak gerekli gayret ve desteği vermektedir. Bu çaba ve destek gün geçtikçe artan bir şekilde devam etmektedir. Sanatçılarımız ve Ülkem tüm olumsuzluklara rağmen,büyük bir özveri ile ellerinden gelen gayreti göstermeye devam etmektedirler.
– Adıge- Abaza ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Diasporada Adıgeler soykırım- sürgün konusunda Rusya Federasyonu nezdinde adalet arayışında. Abhazya Cumhuriyeti’nin RF ile ilişkileri farklı boyutta. Bu durum Adıge- Abaza ilişkilerini nasıl etkiliyor, etkiler?
– Öncelikle herkes bu soruyu soruyor. Bu kafa karıştırmak üzere sorulan bir soru. Bu tarihsel bir süreçtir. Abhazya yaşamıyla, kültürüyle, geçişiyle bağımsızlığa giden yolu kendi elleriyle hazırladı. Bunu yaparken Adıgeler ve Çeçenler başta olmak üzere bütün kardeş halklar yanlarındaydı. Onlarla birlikte bu sonuca ulaştılar. Bugün için reel olan yapabileceklerimizi konuşmak, yapamayacaklarımızı konuşmamaktır. Abhazya Anayasası’nda 21 Mayısla ilgili hüküm açık olarak yazılıdır; “Kaybedilenlerin ve zorla vatanlarından sürülenlerin günü” olarak.Rusya orada, Kafkasya’da orada.Bunları oradan söküp atamazsın, bu gerçekle yaşamak zorundayız, herkesin bu gerçeği görmesi lazım. Şu ayrımı yapmamak lazım; Diasporadakiler, Anavatandakiler. “BİZ” diyebilmemiz lazım, ayrımsız olarak, bir bütün olarak“BİZ” diyebilmeliyiz.Şükür ki Kafkasya’da bir halkın bağımsızlığı tanındı, hepimizin, Adıge- Abaza, bunun kıymetini iyi bilmesi gerekiyor. Bazıları da tüm bunlardan sonra “günün birinde Rusya Federasyonuna katılmaz mısınız” diyebiliyor.Şu gerçeği hiç kimse unutmamalı; Abhazya bağımsız ve özgür bir ülkedir, bundan vazgeçmeyecek!
– Abhazya’nın demografik yapısı belli, yarısını başka halklar oluşturuyor. Diasporadan anavatana da gerekli olan nüfus aktarımı maalesef olmuyor. Bunu dikkate alarak Diaspora Adıgelerine Abhazya vatandaşlığı verilmesi konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Dünyanın neresinde olursanız olun, Abaza ve Ubıh kökenli iseniz Abhazya Anayasası sizi vatandaş olarak kabul ediyor. Abhazya Anayasası hazırlanırken diğer kardeş cumhuriyetlerin yöneticileri ile görüş alış- verişi yapılarak, onlarında demografi endişesinden kaynaklanan bir centilmenlik anlaşmasına varılarak her cumhuriyet kendi halkından olana vatandaşlık verme prensibinde anlaşıldı. Tüm bunlara rağmen bu konunun aşılabilmesi gerekmektedir. Adıgeler’in de Abhazya vatandaşlığı alma haklarının olduğuna inanıyorum. Adıge kardeşlerime tavsiyem şimdilik ancak şu olabilir; çekinmeksizin vatandaşlık istek dilekçelerini, uzun zaman ve zahmet istese de ilgili makamlara versinler. Toplu halde, 100- 200 kişilik gruplar olarak dilekçe versinler, sürekli sonucusorsunlar ve ısrarcı olsunlar.Bunun için yıllık bir kontenjan da ayrılabilir. Zamanla bu konunun çözüleceğine inanıyorum. Anavatana gelerek vatandaş olmak gerekmiyor, diasporada da vatandaş olmak anavatan için bir kazanımdır. Keşke herkes diasporada vatandaş olma bilincine kavuşabilse. Bunu Türkiye göz ardı edemez. Bu, Abhazya’nın tanınması için bir kazanç olacaktır.
– Sayın Timur, eklemek istedikleriniz varsa onları rica edelim.
– Yaşı 50-60 ve daha büyük olanların hayal bile edemeyeceği bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bugün Abhazya bağımsız, özgür bir ülke. Onlar bunu hayal dahi edemiyorlardı. Sözüm gençlere. Abhazya savaşı süresince, doğan, yetişen gençler var diasporada. Onlar savaşı görmedi. Onların nüfusu ne kadarsa, 50- 100 bin, şu anda Abhazya vatandaşı olanların oranı %1 bile değil. Maalesef Abhazya Cumhuriyeti açısından bu yeterli bir sayı değildir. Tüm Abazaların Anavatana gelip bir defada olsa görmelerini isterim. Dilerim, onlardan bir kısmı anavatana yerleşir, anavatan için çalışır, inanıyorum ki faydalı şeylerde yaparlar. Gelecekte İçlerinden birisi cumhurbaşkanı da olur. Bunun için biliyorsunuz anadilini bilme şartı var. Anadilimizi de unutmamamız, bilmiyorsak öğrenmemiz gerekiyor.
Abhazya bağımsız bir ülke. Herkesin bunu iyi kavraması gerekiyor. Diaspora ve Anavatanda olan diğer kardeş halklarımızın birlikteliği ve gücüyle daha iyi günlerin bizi beklediğini biliyorum.
Bu ülke, bu devlet “BİZİM”dir.