Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Atıklar

Biz insanlar müsrifizdir, aç gözlü ve menfaatçiyizdir çoğu kez… Eşyayı, sermayeyi, emeği, zamanı hep israf ederiz. Öyle ki bizler, bütün emeklerimizi, enerjimizi, kazanımlarımızı ve önümüzde bize bahşedilmiş olan onca zamanı gerekli gereksiz, anlamlı anlamsız bir şekilde eskitip atıvermekteyiz. Hatta çoğu zaman, çoğu eşyamızı eskitmeden bile bir kenara atıvermekteyiz: Üç gün giydiğimiz ayakkabımızı, hiç giymediğimiz pantolonumuzu ya da gömleğimizi, hiç okumadığımız kitabımızı evimizin bir köşesinde heba etmekteyiz. Oysa her birine verdiğimiz para, haddi zatında kendi emeğimiz ve alın terimiz. O parayı kazanmak için harcadığımız zaman ise ömrümüzün bir parçasıdır.

Attıklarımız sadece emekten, sermayeden, zamandan ibaret değildir elbet. Öyle anlar geliyor ki anılarımızı da atıveriyoruz bir hışımla.Aman canım neyime yarayacak, artık demode oldu, vay anasına be ne günlerdi, aman boş ver vs ifadelerle beynimizde ya da gönlümüzde yer tutmuş nice anılarımızı da atmak istiyoruz ve attığımızı sanıyoruz. Aslında attığımızı sandığımız anılarımıza gönlümüzde ATIKLAR oluşturarak kendimizi daha çok yıpratıyoruz.

Akrabalıklar içinde aynı davranıyoruz. Başkasının çok basit, anlamsız bir davranışı karşısında bizlerde devasa olumsuz anlamlar oluşabiliyor. Çok basit olan herhangi bir hareket gözümüzde affedilmez bir hareketmiş gibi oluveriyor. Nasıllar, niçinler, nedenler? Bir sürü soru kafamızda sıralanıveriyor. Hiç düşünmeden, gözünün yaşına bakmadan en yakın akrabamızla olan bütün ilişkimizi koparıveriyoruz. Üstelik böyle yapmakla Allah’la olan bağımızı kestiğimizi de unutarak. Oysa yapmamız gereken son derece basit: Birazcık hoşgörü. Bizler, bu kadarcık fedakârlık göstermek yerine akrabalık bağlarımızı atıyoruz ve yine ATIKLAR oluşturuyoruz.

Hele dostluklara ne demeli? Günlük çıkarlarımız için, kendi ikbalimiz olarak gördüğümüz basit makamlar için ne dostları, ne dostlukları, ne insanları atmışızdır kimbilir? Hem de yüreğimiz hiç yanmadan. Belki iki dakikalığına dik duramama, bir defalığına dürüst davranamama becerisini gösteremeden. Örneğin işimize geç kalışımızın nedenini dürüstçe itiraf etmek yerine, sabah annemizin uyandırmadığı yalanıyla anında annemizi satmak gibi. Oysa zavallı annemiz sabahın köründe kalkmış, kahvaltımızı hazırlamış ve bizleri defaten de uyandırmıştı. Biz ise farkına varmadan enlerimizin eni annemizi ATIKLAR safına dâhil ediyoruz.

Ya işinden attıklarımızı hiç düşündük mü? Siz işinden atılan bir insan için onu tek kişi olarak mı düşünüyorsunuz? Asla. O en az bir aile. O, bir ailenin umudu. Belki o bir ailenin geleceği. Bir umudu, bir geleceği, bir şefkati, bir duayı atıyoruz da yerine bir haksızlığı, bir acıyı, bir kavgayı, bir küfrü beklide bir isyanı ikame ediyoruz, kim bilir? Böylece bir ATIKLAR sınıfı daha oluşturuyoruz.

Sevgili dostlar; çöplükler sadece yemek artıklarıyla oluşmuyor. İsraf sadece maddi olmuyor. Sadece işçilerimizden, dostluklarımızdan, akrabalık bağlarımızdan, zamanımızdan ve emeğimizden ibaret değil. Toplumla olan bağlarımızı da atıyoruz. Yaşadığımız toplumla, geçmişimizle ve geleceğimizle olan bağlarımızı atıyoruz. Böylece kalabalıklar içerisinde yapayalnız kalıveriyoruz. Bütün zenginliğimize ve bütün ihtişamımıza rağmen… An’sız, mazisiz ve atisiz… Ne kadar da ürkütücü… Bakmışsınız ki her şey bitivermiş ve hiçbir maddi varlığınız da imdadınıza yetişmemiş. Böylece başkalarını attığımızı sanırken kendimizi ATIKLAR çöplüğüne atıyoruz.

Gelin insanı, “eşşer-ü mahlûkat (Yaratılmışların en şerlisi) olmaktan, “eşref-ü mahlûkat (yaratılmışların en şereflisi) olmaya çevirelim. Ama öncelikle kendimizden başlayarak… ATIKLAR’dan kendimizi kurtarıp HAYATI İNŞA EDELİM. Unutmayalım ki XABZE MEDENİYETİ İNSANI İNŞA MEDENİYETİDİR. Yaşadığımız dünyamızı ATIKLAR dünyasına çevirmeyelim. İnsanoğlunun dünyada kalıcı olarak bırakacağı tek şey, yaptığı güzelliklerdir. Hazreti Nuh’un, ölümsüzlüğü arayan Gılgameş’e verdiği öğüt de bundan ibarettir. Sümerlerin Gılgameş Destanı’nı anlatan tabletlerden öğreniyoruz. İnsanı inşa edemeyen toplumlardan insanlığın inşası beklenemez.

Haydin ATIKLAR dünyasından çıkıp GÜZELLİKLER DÜNYASI OLAN İNSANI İNŞA ETMEYE. Çünkü hayat kısa ve geçicidir. Baki olan ise O’dur.

Yazarın Diğer Yazıları

Kökeni Adige dili olan ve farklı dillerde yaşayan bazı kelimelerin örnek çözümlemeleri -12

Pala Pala1 halkıyla ilgili elimizde yeterince bilgi yoktur. Kastamonu ve çevresinde yaşamış, Hititlerin etkisinde küçük bir krallık. Dili konusunda da yeterince bilgi sahibi değiliz....

Kökeni Adige dili olan ve farklı dillerde yaşayan bazı kelimelerin örnek çözümlemeleri -11

Assuva (Aşuwa)1 Assuva, Batı Anadolu bölgesinde 22 şehir devletinin Hititlerin baskılarına karşı oluşturdukları askeri, siyasi güç birliği için kullanılan bir ifade. Bu konfederasyonun varlığıyla birlikte...

Kökeni Adige dili olan ve farklı dillerde yaşayan bazı kelimelerin örnek çözümlemeleri -10

Değerli okurlarım, bu köşe yazısı ile birlikte aynı başlık altındaki seri yazılarımın onuncusunu okumuş olacaksınız. Tüm çalışmalarım Adigece referanslı, Otej Teoremi esaslı etimolojik çalışmalardır....

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img