Seçim propaganda çalışmalarında partilerin yarattığı ses ve çevre kirliliği başladı. Gözümüze ve kulağımıza sokuşturdukları şeylerden hiç hoşlanmıyorum. Bir işe yarıyor olmalı ki her seçimde benzer şeyler yapılıyor. Propaganda da hiçbir ölçüleri yok. ‘Kıs şu sesi, desibeli yüksek, okul-hastane var’ diyemezsin vd. Televizyon reklamları da başladı. Dakikalarca süren reklamlar. ‘Nereden bulurlar bu kadar parayı?’ sorusunu sormaya gerek yok. Bizden aldıklarıdır yani hazine yardımıdır. Yanı sıra bağışlar, aday adaylığı için ödemeler, bilemediğimiz havuzlar.
Çerkes kimliğinin yaşatılması ve yarına taşınması, birbirinin içinde olan, birbirini tamamlayan iki ayaklı bir mücadele gerektiriyor. Türkiye’de kimlik yani demokrasi mücadelesi ve 150 yıllık tarihsel adaletsizliğe yönelik mücadele. Genel Seçimler de bu mücadelenin önemli araçlarından biri aslında.150 yıllık sürgün ve 90 yıllık cumhuriyet döneminden sonra Çerkes kimliğinin durumuna dair önemli ipuçları da yakalanabilir seçim süreçlerinde. Ne yapacağımıza, nasıl yapacağımıza karar verirken, sonuçları öngörürken, kimlik bilinci konusunda aldığımız yol belirleyici önemdedir. Israrla tarih ve kimlik bilincinden, kimliğe yabancılaşmadan söz ederim. Siyasi bilincin oluşmasında belirleyici önemdedir zira.
Cumhuriyet tarihi boyunca ‘tek tip’çi politikalar öylesine iyi uygulanmış ki, insanlar bir yandan kimliklerine yabancılaştırılırken yanı sıra benzer mağduriyetleri yaşayan kimlikler bir şekilde birbirinden uzak tutulabilmiş. Ve hatta birbirlerine karşı hakaretamiz ve tepkisel yaklaşımlar sergileyebilmiş, kimliğin ve kültürün taşıyıcısı anadil bölücülük ve terörle eşitlenebilmiş, ‘Anadilimizi biz de istiyoruz ama onlar gibi değiliz’ cümleleri kurulabilmiş.
Egemen anlayış, ‘ülke çıkarı, ulus çıkarı, kamu barışı, genel ahlak’ denen soyut şeyleri belirleyen egemen yapı, 90 yıldır bu ülkeye, insanlarına demokrasiyi, eşitliği, özgürlüğü reva görmedi. Bu duruma itirazımızı yükseltmeliyiz. Ezberleri bozmalı, benzer “kaderi” paylaşanlar, eşitlikten nasibini alamamışlar, özgür olmayanlar bir arada, dayanışma içinde olmalıyız.
Şubat ayı başında bir kesim Çerkesin imzası ile bir çağrı metni yayınlandı ve talepler sıralandı. Çok kısa ve çok genel şeyler. Kimliğe duyarlı hemen her Çerkesin altına imza atabileceği şeyler. Üç partiye verildi. AKP, CHP ve HDP’ye. Seçim bildirgelerinde yer vermeleri talep edildi. Sonucu birlikte göreceğiz. Umarım oy tercihinde sonuçlar dikkate alınır. 17 seçimdir süren sözde Çerkes adaylar kandırmacasının değişmesini sağlamak için bu konu önemlidir. Bizler, kulağımıza üflenecek olan “partilerden Çerkes adaylar var” lafını iyi sorgulamalıyız. 17 seçimdir üflendi, sonuç yok ortada. Şimdi değişen bir şey olmayacağının garantisidir bu 17 seçim. Aslında kendileri için seçilecek, aidiyet duydukları partilerin liderlerinin iki dudağı arasından çıkacak lafa bakacak, Meclis kürsüsünden Çerkes lafını ne zaman edecek diye bekleyeceğimiz adaylara verilecek oyumuz olmamalı. Sadece Çerkes meclislerinde Çerkes olan ve hamasi nutuklar atanlar değil daha fazlası gerek.
Siyasetçileri değerlendirebilmek için, kimliğimize özel birçok şey yaşadık bu ülkede. Bunlar değerlendirmelerimizde belirleyici olmalı. Gözlerimizin içine bakıp bizi oyalamalarına son vermek ve birbirimizi yemek yerine onları feda etmek iyi olmaz mı?
Bir ölçü oluşturması açısından Jıneps gazetesinde parti yetkilileri ile söyleşiler yapıyoruz. Aynı soruları; Çerkes soykırımını, sürgünü, anadili, Abhazya’yı, Güney Osetya’yı soruyoruz. Oy verirken bu yanıtlar önem taşımalı. Partizanlıkla vereceğimiz oy olmamalı artık. HDP ve CHP ile söyleşiler yayınlandı. AKP randevu vermedi. Soruları ilettik, yazılı yanıt verme gereği de duymadılar.
Çerkeslerin bağımsız adayla meclise vekil gönderme konusunda da, kimlik ve siyasi bilinç sıkıntısı nedeniyle Çerkes oyunun yeterli olamayacağı tespitini yapabilirim. Keşke olabilse idi. Çerkes oyu yetmeyince de işin içine ittifaklar, işbirlikleri ve tabi ki demokrasi anlayışı girecektir. Bu konuda da Çerkesler olarak ne derece iyi sınav verdiğimiz kocaman bir soru işareti. Çerkesler özelinde bağımsız adaylık ilk olsa ve başka özellikler taşısa da ne değiştirebilir? Meclis ise varılacak yol, ne kadar sonuç odaklı olabilir? Seçime kadar propaganda konusu ise önemli olan; ‘keşke merkez medya kapılarını açsa da güldür güldür değişebilse birşeyler’ diyebiliyorum ancak. Aynı gün aynı başlıkla Kabataş konusunda köşe yazısı yazan 13 “gazeteci” gerçeği, medya gücünü ve kontrolünü göstermesi açısından iyi bir örnektir bu arada. Bağımsız adaylık örnekleri yaşandı ülkede. Blok adayları (2007) ve BDP bağımsız adayları (2011) ile -ki her iki seçimi yakından gözlemlediğimi ve taraf olduğumu belirtmeliyim- bölgesinde oy potansiyeli çeşitli nedenlerden yüksek Kamer Genç gibi bağımsız adaylar seçilebildi. Bu örnekler önemlidir.
Yolumuz kısa değil. Bugünden yarına değiştirebileceğimiz şeylerle ve her zaman ileriye doğru yürüyüşü sürdürmek kararlılığında olmalıyız. Bu genel seçimlerde kimliği ile meclise girecek bir Çerkes vekil, başka bir yürüyüşün başlangıcı olacak sadece. Önemli bir adım atılmış olacak ve adımların arkasını getirmek kolaylaşacak. Olmazsa dünyanın sonu değil. Bir kere hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kimliğe duyarlı Çerkesler kimlik ve demokrasi ve meclis konusunu değerlendirecek ve çıkaracağı derslerle bir sonrakine daha kararlı hazırlanacak. Yani uç noktalarda olmamalı seçim meselesinde. ‘Ya hep ya hiç’ gibi bir durum söz konusu değil. Uzun soluklu bir mücadele gerekli. 150 yıllık sürgün sürecinde 90 yıldır da yok sayılıyoruz ne de olsa.
Rojava Toplumsal Sözleşmesi girişinde Çeçenler yer aldı, geçen sayımızda verdik. Bu pratiğin gerisine gidilemez artık ve bu örneğin temsilcisi olan, yukarıda işaret ettiğim oy verme ölçülerini de dikkate alarak, yazıyı yazdığım ana kadar tercihim HDP’dir. Seçim bildirgelerini ve propagandalarını bekliyorum tabi ki.