Adam Bogus: “O koltukları problemleri çözebilecek insanlara bırakın”

0
453

Adıgey Cumhuriyeti Adıge Xase Başkanı Adam Bogus, Dünya Çerkes Birliği ve Hauti Sohrokov ile ilgili düşüncelerini Kavpolit Haber sitesine anlattı. Bogus’un yazısını paylaşıyoruz.
Son zamanlarda Çerkes dünyasında iki kişi inanılmaz çalışmalarıyla dikkatleri üzerinde topluyorlar. İkisi de Dünya Çerkes Birliği (DÇB) üyesi ve ikisi de Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nden. Bu kişiler: Hauti Sohrokov ve Muhammed Hafitse.
Bu iki kişi son iki ay içinde Türkiye, Ürdün ve Israil’i kapsayan bir yolculuğa çıkıp diasporadaki çeşitli temsilcilerlerle görüşmelerde bulundular. Hemen bu yolculuklarının ertesinde de Kabardinki Pravda, Adıge Mak, Komsomolski Pravda gazeteleri ve diğer bazı internet sitelerinde çeşitli makaleler yayınlanmaya başladı. Yine aynı çalışmalar doğrultusunda Kabardey-Balkar Cumhuriyeti (KBC), Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti (KÇC) ve Adıgey Cumhuriyeti (AC) başkanlarıyla bir dizi toplantılara katıldılar. Bu toplantıların tarihi toplantılar olduğunu düşünüyorum. Tarihi olmasının sebebi ise DÇB’nin ilk defa bu düzeyde toplantılar yapıyor olmasıdır.
Peki tüm bunların sebebi nedir? Dünyanın her tarafına dağıtılmış Çerkes halkı son zamanlarda büyük bir tehlikeyle burun buruna olmasını gerektirecek bir şeyle mi karşı karşıyayız da halkının çıkarları için mücadele eden bu yiğit evlatlarımız alarma geçip bu tehlikeyi bertaraf etmeye mi çalışıyorlar? Ya da böyle bir durum olmasa da Çerkes halkının tüm güçlerini bir araya getirip kültürel ve toplumsal anlamda büyük bir başarı imza atmaya mı hazırlanıyorlar?
Bu ciddi bir durum ve tüm bunların sebebinin bir an önce açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Bu olanların bir an önce tüm Çerkes aktivistlerce tüm Çerkes Cumhuriyetlerinde, Çerkeslik adına çalışan yöneticilerce ve tüm Çerkeslerce hemen açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Haydi gelin bu olayı irdelemeye başlayalım.
Öncelikle 19 Eylül 2015 tarihinde Nalçik’te DÇB’nin seçimli olağan kongresinin olacağını hatırlayalım ve bu kongrede seçilecek yönetimin 3 yıl yönetimde kalacağını belirtelim.
Tam işte bu noktada duygularım, yapılan tüm bu hummalı çalışmaların bu arkadaşların yapılacak seçimlerde zaten sürdürdükleri yöneticiliklerini 3 yıl daha devam ettirmek gibi aslında çok da basit bir açıklaması olduğunu söylüyor. Bana göre bu seçimlerde seçilme şanslarının çok yüksek olduğunu görselerdi, bu kadar hummalı çalışmalara girmeye gerek de görmeyeceklerdi. Demek ki kendileri de Adıgeler içinde kendilerine yeni süre için gerekli desteği göremediler ve bu durumu bir şekilde bir an önce kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar. Ancak ben bu konuda artık çok geç kaldıklarını düşünüyorum.
Eğer bu arkadaşlar 3 yıl önce büyük bir çoğunlukla göreve getirildiklerinde hemen çalışmalara başlayarak Rusya içinde ve dışındaki tüm Xase temsilcileriyle bir araya gelip, sorun ve çözümlere dair istişarelerde bulunup sonra bu toplanan bilgileri bir plana dönüştürerek DÇB’nin önüne bir çalışma programı koymuş olsalardı tüm bu koşuşturmalara, seyahat ve çalışmalarla kendilerine destek aramalarına gerek kalmayacaktı. Bu çalışmaları 3 yıl öncesinden başlatıp iyi işler yapabilselerdi zaten Adıgeler yeniden görevde kalmaları için ricada bulunacaklardı. Tüm bu kendilerine destek aramak için yanlarında Meşbaşe İshak gibi ağır bir yükü -ki Meşbaşe İshak DÇB üyesi değildir ve ayrıca bu arkadaşların 3 yıldır neyle uğraştıkları konusunda zerre kadar bilgisi de yoktur- taşımak zorunda da kalmayacaklar, hatta bu seyahatler yapılacak olsa bile yanlarında bizim gibi Xase liderleri de onlara destek vermek için eşlik edebilecekler ve kendisini yeni dönem için teşvik bile edeceklerdi.
Ancak görünen o ki yeni dönem için kendilerine kimsenin destek vermediğini gördüler ve hiç umutları da kalmamış. O yüzden de işi değiştirip kendisine destek olmayan bazı Xase liderlerini hedef alacak şekilde yaptıkları çalışmalarda ve konuşmalarında imalarla karalamış, hatta daha ileri giderek bu kişilerin aslında İngiltere ve Amerika’ya çalışan ajanlar olduğu tespitlerinde bulunmuşlardır. Ancak bu tespitleri yaparken nedense isim belirtmeyerek sadece bu kişilerin komşu cumhuriyetlerdeki Xase liderleri olduğunu açıklamakla yetinmişlerdir. Tabi ki herkesin hemen tahmin edeceği üzere bu tespitte kastettikleri komşu cumhuriyetler KÇC ve AC’dir. Bu Xaselerin liderleri de doğal olarak anlaşılacağı üzere M. Çerkesov ve bendeniz A. Bogus olmaktadır. İsterseniz başka bir ifadeyle daha açık hale getirmeye çalışalım. Dünyadaki tüm Adıge Xaselerin, aynı zamanda da RF’de en çok Adıgenin yaşadığı KBC Adıge Xasenin başındaki kişi, bilgi kanallarını kullanmak suretiyle, komşu cumhuriyetlerdeki iki Xase liderinin ajan oldukları duyurusunda bulunuyor, düşünebiliyor musunuz? Bu duyurudan sonra ise resmi yönetim ve istihbaratlara da bu iki kişinin kimler olduğunu tahmin etmek kalıyor. Bu söylemlerinde dile getirdikleri iddalarda da hiçbir kanıt olmayıp sadece kendi tahminleri olduğu anlaşılıyor. Kendi adıma konuşmam gerekirse, hiçbir temele ve kanıta dayanmayan iddialardan dolayı üzerimde yersiz bir baskı hissetmiş de değilim aslında. Peki tüm bu söylem ve mesajlardan ne çıkarabiliriz? 1937’yi hatırlayacak olursak eğer o dönemde de bu şekilde en ufak bir söylem ve mesaj duyulduğunda, resmi makamlarca bu kişiler hakkında tutuklamalar yapıldığını, bu kişilerin halkın nezdinde de vatan haini, alçaklık ve şerefsizlikle yaftalanmış olduklarını görüyoruz. Allahtan da 1937’de değilmişiz. Bugün bir önemi yok mu, tabi ki var. Bu yaşananların Çerkes toplumu için oldukça üzücü ve üzerinde titizlikle durulması gereken bir konu olduğundan şüphem yoktur.
İsterseniz size iki ay kadar önce KÇC’de yapılan seçimli olağan kongreyi anlatayım. Kongre, cumhuriyetin en büyük salonu olan devasa tiyatro binasında yapıldı ve salon tıklım tıklım dolmuştu. Katılımcılar arasında işadamlarından çeşitli STK temsilcilerine kadar her kesimden delege vardı. Seçimler yapıldı ve M. Çerkesov oybirliğiyle yeniden başkan olarak seçildi. Burada altını çizmek istiyorum: OYBİRLİĞİYLE yeniden başkan olarak seçildi. Bundan anlaşılması gereken şudur: Bu adam ilk defa seçilmedi, demek ki seçenler bu kişiyi oldukça iyi tanıyorlardı. Bu şekilde, seçimin temiz ve gerçek bir seçim olduğunu anlamamız çok kolay olacaktır kanaatindeyim.
Benim başkan seçilmemle ilgili buradaki kongreye gelecek olursak tabi ki Adıge Xabze gereği kendimi övmek istemiyorum ancak buradaki seçimlerde de seçimin yapıldığı Filarmoni binası doluydu ve başta bölge yöneticileri olarak Başbakanımızdan tüm şehir ve köy yöneticilerine yine tüm STK temsilcilerine kadar her kesimden delegenin yer aldığı çok yoğun bir katılım gerçekleşti. Seçimlerde ise sonuç olarak 1 oy harici tüm delegelerin oyuyla başkan seçildim. O 1 oyun sahibi ise Koblev Sergey’dir.
Bu yanlış ihbarlarla başkalarına çamur atmaya çalışan kahramanlarımızın aslında ne gibi kötü sonuçlara yol açabilecek bir iş yaptıklarını anlamaya çalışalım isterseniz. Şimdi siz kendinizi iç politikayla görevli resmi bir makamda bir yönetici ya da yine bu konuları inceleyen FSB yöneticisi konumunda düşünün. Komsomolskiy Pravda gazetesi yada başka haber kanallarından AC ve KÇC Adıge Xase yöneticilerinin yurtrdışındaki bazı ülkelere ajanlık yaptığını ögreniyorsunuz. Bir taraftan da bu adamların çok yakın geçmişte yapılan seçimlerde oybirliğiyle başkan seçildiğini ancak ajanlıklarıyla ilgili kendi seçim bölgelerinde hiçbir bilgiye rastlanmadığını, bu bilgilerin kaynağının komşu cumhuriyetteki KBC Adıge Xasesi ve DÇB yöneticileri olduğunu öğrenseydiniz ne yapardınız? Sanırım bu konumda kim olsa bu tutarsızlıklar sonucu hemen bu noktalara ve tüm bu Xaselerin faaliyetlerine pür dikkat kesilirdi değil mi? Bu Xaselerin uğraştıkları faaliyetlerle ilgili rutin işlemler yapılacaksa da artık sık eleyerek şüpheci bir değerlendirmeyle yapardınız sanırım.
RF’de bu tür görevlerde olan kimselerin bu tür olaylarda kimin ajan olduğu hakkında karar veremeyecek kadar aptal olmadığını düşünüyorum tabi ki. Bu kahramanlarımızın mesnetsiz bir şekilde olsa da bu tür karalama kampanyaları düzenlemeye bile hazır olduklarını görmek üzüntü verici. Bunu yaparken bir taraftan RF toplumunda Adıge halkının imajını ne hale getirdiklerini de düşünecek olursak bu insanları nasıl sıfatlandırmak gerektiğini siz düşünün.
DÇB’deki durumu daha iyi anlayabilmeniz için yakın geçmişte yaşanmış bazı olayları da yeniden gözden geçirmek gerekiyor sanırım. Suriye’de ic savaşın başlamasından sonra, dünyanın her yerindeki Çerkesler Suriye’deki kardeşlerine yardımcı olabilmek için ne yapılabileceği konusunda hemen harekete geçmişti. Adıgey’de de bu konuyla ilgili Xasede ve STK’lar nezdinde toplantılar yaptık. Bunların sonucunda Xase olarak AC ve RF yönetimine çağrıda bulunduk. AC de RF parlamentosu nezdinde gerekli yardımın görüşülmesi için başvuruda bulundu. Burada ifade etmeliyim ki o dönemde tüm bu yapılanlar hiç de kolay olmadı. Parlamento, konunun daha iyi anlaşılması için Suriye’ye bir heyet göndermeye karar verdi. Bu heyetin başına da KBC senatörü Albert Kojakov’u görevlendirdi. Yine bu heyete KÇC’den senatör V. Derev, STK temsilcileri olarak ise A. Aslanov, K. Ajahov ve ben katıldım. Bu heyette başta bulunması gereken H. Sohrokov ise bizim yapacağımız yurtdışı seyahatine nedense katılmadı. Şimdi anlaşılıyor ki bu seyahate katılmamasının sebebi bu seyahatin şimdi yaptığı gibi kendi yönetiminin devamı ve kişisel çıkarlar olmayıp, Suriye’deki soydaşlarının ve Adıge halkının çıkarları olması durumuydu. Bu arada, gidilen yerin çok tehlikeli bir yer olduğunu da unutmamak gerekir. Çünkü orada savaş vardı. Belki kendisinin yüksek devlet adamı olarak bu tür şeylere ayıracak vakti yoktu. Ama kendi seçim kampanyası söz konusu olunca yurtdışı seyahatlerine gitmeye (tabi savaş olmayan yerlere) vakti varmış meğerse. Aynı dönemde parlamento araştırma komisyonunun daveti üzerine, istek ve önerilerimizin dinleneceği ve bu arkadaşların da olduğu bir toplantıya katıldık. Biz neler yapılması gerektiğine dair hararetli isteklerde bulunduk. Ancak şimdi düşündüğümde bu toplantıya katılan H. Sohrokov ve M. Hafitse’nin hiç de kayda değer bir söylemlerinin olduğunu hatırlayamıyorum. Bu dönemdeki aktifliklerini orada nedense hiç görememiştik. Halbuki burada belirtmek gerekirse Adıgeler açısından Suriye’deki Çerkeslerin içine düştükleri durum, 1864 yılında başlayan sürgün dışında yaşanan en önemli hadisedir.
Bu dönemde yapılan çalışmalarla ilgili V. Putin’in bir konuşmasında belirttiği şu sözleri hatırlatalım: “Halkın birliğinin inşasında STK’ların, devlet kurumunun inşasında da halkın birliğinin çok büyük bir önemi vardır.” Onun bu fikrine katılmamak da elde değil. Tabi bu teorinin pratikte olmamasının da doğal olarak ne devlete ne de halka bir fayda getirmeyeceğini belirtmeden de geçemeyeceğim. KÇC ve AC’ye özellikle de Adıgey’e bakıldığında sosyal ve politik durumun çok sakin ve istikrarlı bir seyir izlediğini görüyoruz. STK’lar açısından değerlendirecek olursak, cumhuriyette yaşayan Adıge, Rus, Azeri, Ermeni ve diğer halklar arasında bir organizasyon düzenlenmeden tek hafta gemiyor. Bu da halklar arasında diyalogun ne derece üst düzeyde olduğunun göstergesi. Sanırım işte bu yüzden de bölgemizde toplumsal ve politik olarak bir istikrar ve sakinlik söz konusu. Ancak komşumuz olan KBC’ye bakıldığında durumlar maalesef hiç de bu şekilde görünmüyor. 90’lı yıllardaki mitingleri, protestoları bir hatırlayalım. Bundan beş yıl öncesine kadar hükümete karşı silahlı ayaklanmalar bile yaşanmıştı. Bugün de bu tür şeyler devam ediyor. Bazı terör faaliyetleri olduğunu her gün duyuyoruz. Daha geçen ay haberlerde 17 teröristin etkisiz hale getirilmesi için yapılan operasyonları izledik. Peki tüm bu yaşananlara bakarak bizim o bölgedeki Xase temsilcilerimiz neler yapıyorlar acaba? Bu durumu iyileştirmek için herhangi bir aktivitelerini duyan olmuş mudur peki? Aslında bu kişiler, bölgelerinde bu tür şeyler olduğunda en başta hareket etmeleri gerekirken kendi Xaseleri içinde bile birçok şeylerin döndügünü de haber almıyor değiliz. Hakikaten kendileri bu problemlerin çözümlerini istiyorlarsa yaptıkları işlerde samimiyseler başarılı olurlar. Belki de gerçekten de istiyorlardır ama vakitleri yoktur. Sonuçta ikisi de devlet memuru. Birisi veteriner diğeri de Resmi Gazete redaktörü. Ama görülüyor ki bu işlerle uğraşmak yerine, devlet memurluklarından artan zamanlarında komşu cumhuriyetlerdeki yabancı ülkelere çalışan ajanları araştırıyorlarmış. Sanırım meslekleri olan veterinerlik ve filologluk bu tür karmaşık işleri çözümlemek için kendilerine bir avantaj sağlıyordu da onun için bu iilerle uğraştılar. Ama keşke kendi bölgelerindeki sorunlarla uğraşsalardı öncelikle. Bizim bölgemizle ilgili bir takım duyumlar alıyorlardıysa bu düşüncelerini ve tavsiyelerini öncelikle M. Çerkesov ve A. Bogus’la paylaşsalardı keşke. Onlar bunun yerine uzaktan bizim dışımızdaki enformasyon kanallarını kullanarak çamur atma yolunu seçtiler. İyiki de bize tavsiyelerde bulunmamışlar. Yoksa onlara uysaydık bizi de kendi bölgelerine çevireceklerdi demek ki.
KBC STK’larının bugünkü durumunu anlamak için şimdi de isterseniz Xaselerin geçmişine bakalım. Hatırlayacağımız üzere 90’lı yılların başında KBC’de mükemmel STK’lar ve mükemmel STK liderleri vardı. Bunların bazılarını sayacak olursak; Zaur Nalaev, Yuri Senubov, Valeriy Hatejikov en önemlileri. Yuri Kalmikov’a ise ayrıca bir parantez açmamız gerekiyor tabi ki. Kalmikov, DÇB’nin de liderliğini yapmış, ben de bu yönetimle çalışmıştım o zamanlar. Başkanlıklarını yaptıkları dönemlerde o bölgede çok önemli toplumsal ve kültürel çalışmalar yapılmış, halkın sosyal çalışmalara katılım düzeyi RF genelinde bölge olarak en üst seviyede olarak gözlenmişti. Toplumda Xasenin yeri resmi devlet organlarının da önüne çıkmaya başlamıştı. İşte sanırım tam da bu yüzden devlet bu baş belalarıyla baş edebileceklerini dşünmeye başladı. Zaman gösterdi ki bu sorunu çözmenin yolunu bizim buralarda eski bir gelenekle “koçun boynuzlarını birbirine bağlayarak yada koçun dizlerini kırararak” çözme yolunu seçtiler. Kısa zaman sonra da, hatırlanacağı üzere ilk Xase kongresinde, halkın içinden seçimle gelen delegeleri salona almamak için devlet güçleriyle salonun her tarafını kuşattılar. Sadece kendi doğrultusunda olan ki sanırım bunlar milletvekilleri ve devletle iş yapan kişilerden oluşan delegelerle Muhammed Hafitse’yi Xase başkanı olarak atadılar. İşte bu kongreden sonra da biz Xasenin ne olağan ne de olağanüstü kongreler yaptığını bile duymadık. Demek ki bu kongre herkes açısından tarihi ve tek kongre olmuş, Hafitse de ömür boyu başkan seçilmişti. Hatta bu Xasenin organlarında yer alan kişiler ve bunların yaptıkları çalışmalar konusunda da hiç haber duymadık. Galiba ya bizim bildiğimiz şekilde bu organları yoktu ya da çalışmalarını oldukça sessiz yürütüyorlardı. Görgü tanıklarının ifadelerine göre bu “koçun boynuzlarının bağlanması” işinde Sohrokov da oldukça aktif biçimde yer almıştı. Sohrokov’un bu aktivitelerininin neler olduğunu da görgü tanıkları ayrıntılı olarak anlatmışlardı. Tabi biz tüm bu yaşananlara hiç karışmamıştık. Hatta bu yaşananlarla ilgili görüşlerimizi de hiçbir yerde yüksek sesle dile getirmemiştik. Artık su son yaşananlardan sonra “Cadı avı başlamışsa centilmen olmanın da anlamı kalmamış demektir” (Çar Petro). Ha tabi ki kendi amaçları doğrultusunda istedikleri şekilde bir zafer kazandılar belki. Temiz bir zafer olmasa da. Ancak ilginç olan o zamanki kazandıkları zafer sarhoşluğu Sohrohov ve Hafitse’yi halen kendilerine getirememiş görünüyor. Peki bu zaferin faydası neydi? Onlar açısından bakacak olursak yıllarca yönetimde kaldılar, zararı ise bence çok daha büyük. Görüldüğü üzere sırf bu şekilde bir yönetim sonucu bölgede istikrarsız sosyal yapı, terörizm en baştaki sorunlar. Bu süreçte Adıge Xase de aktif olarak çalışmalarına devam ediyordu. Ancak bizde ne koçun boynuzları bağlandı ne de dizleri kırıldı. Evet burda da Xaseden devlet yönetimine davet edilenler devlet sektöründe çalışmalara başlayanlar oldu tabi ki, halen de bu kişiler çalışmaya devam ediyor ancak orda yaşananların hiçbiri bizim burda yaşanmadı. Sanırım belki de bu yüzden bölgemizde huzur ve istikrar bozulmadı. Sonuç olarak orada politik güç burada da halkın gücü kazanmış oldu. KBC’de uygulanan senaryo geçtiğimiz yaz KÇC’de de uygulanmaya çalışıldı. Seçimli kongre sırasında başkanlığa aday gösterilen M. Çerkesov’un cok yakınında olan bir kişi hem de Sohrokov tarafından aranarak arkasında devletin olacağı bir yönetim için teklif götürüldü. Başka bir deyişle orada da tam da seçim arifesinde yönetimi ele geçirme operasyonu yapıldı. Sohrokov’un bu teklifi yaptığı kişi bu tekliften dolayı çok olmuştu tabi. Bir insana yanında durduğu kişiyi arkasından vurması, ona ihanet etmesi için nasıl teklif yapılabilirdi, tabiki de doğal olarak bu teklifi reddetti. Ardından kimin başkan seçildiğini de biliyorsunuz zaten. Sonuçta bu şekilde becerememişlerdi, alternatif olarak aynı zamanda bölgedeki sadece Çerkesleri temsil eden ayrı bir Xase kurulduğu gündeme getirilmeye çalışıldı. Ancak halk dönen dolapların bir şekilde farkına vardı ve oluşacak karışıklıklara meydan vermemek için, STK’lar olarak Xasenin tanındığı deklare edildi. Hemen bunun ertesinde tüm bu süreçte cok aktif bir şekilde görev alan devlet yöneticilerinden birisi istifa etti. İşte ordaki tüm bu yaşananlara baktığımda benim aklıma gelen tek soru var. Neden DÇB’nin başı bu süreçte görevler aldı?

Sohrokov yeniden başkan

Dünya Çerkes Birliği Olağan Genel Kurulu 19 Eylül 2015 tarihinde Nalçik’te yapıldı. Genel kurula katılan 73 delegeden 62 kişinin oyunu alan önceki başkan Hauti Sohrokov, yeniden DÇB başkanı oldu.

Başkan Yardımcıları
Recami Bursa (Birinci Başkan Yardımcısı-Türkiye)
Orfan Barsık (Başkan Yardımcısı-Suriye)
Zamira Naşapigova (Başkan Yardımcısı-Kabardey Balkar Cumhuriyeti)

 

KBC’de yakın geçmişte yaşanan, yönetime karşı silahlı ayaklanma konusu tüm gazetecilerin oldukça ilgisini çekmiş ve bu konuda birçok gazeteci de bölgede incelemelerde bulunmuştu. Bu konuda hazırlanan bir belgeselde parlamento temsilcisi olan Mihail Babic verdiği röportajda tüm bu yaşananların sebebinin sosyal yapıdaki sorunlar, işsizlik, bölgedeki islami faktörler ve en önemlisi de büyük çaptaki yolsuzluklar olduğuna dikkat çekti. M. Babic tabi ki bu olaylara kendi yorumunu getirmiş olabilir ancak tesbitlerde kendinden oldukça emin gözüküyordu. İşte bunlara bakınca bu arkadaşlara seslenmek isterim. Sayın Sohrokov ve Hafitse; sizin bölgenizde bu derece problemleriniz var, o yüzden de kendi bölgenizde yapmanız gereken oldukça çok işiniz var demektir. Bu nedenle de kendi bölgenizdeki işlere bakın. Bizim bölgelerimize burnunuzu sokmakla bize kendi hastalıklarınızı bulaştırmaktan başka vereceğiniz bir şey yok. Eğer kendi bölgenizdeki problemleri çözemiyorsanız o koltukları problemleri çözebilecek insanlara bırakın. KBC’de bu işin altından kalkacak insan sayısı yeterince çok. Ancak görülüyor ki yaptıklari hatalardan ders almayıp bir türlü durmuyorlar, şimdi de duyduğumuz kadarıyla KBC başkanı aracılığıyla KÇC ve AC başkanlarına Xaselerin nasıl çalışması gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunduruyorlar. Orda uyguladıkları senaryoları buralarda da hayata geçirmek istiyorlar.
Biz bu konularda uzun süre sessiz kaldık. DÇB içinde karışıklık olmasın dedik, o yüzden de fikirlerimizi yüksek sesle dile getirmekten çekindik. O yüzdendir ki kongreye kadar DÇB üyeliğimi durdurdum. Ancak Allah da biliyor ya bu çamur atmalar, bu karalama kampanyaları haddini oldukça aştı. Jan Jak Ruso’nun dediği gibi “Bazen özgürlük barıştan daha önce gelir”. Sanırım Çerkeslerin sorunlarına çözüm aramak için, Çerkeslik için onlarla devam eden barış sürecinin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Bu arada I. A. Regnum’da Asker Soht’un yazdığına göre DÇB’de her şey yolunda. A. Grisina’nın Komsomolskiy’de yazdıklarına değinmek isterim. Kişiler ayırt edilmeden herkesi kapsayacak şekilde suçlamalar getirilmiş. Makalenin sonunda da hakkımızda yabancı ülkelerdeki dostlarıyla beraber DÇB içinde yöneticiler içinde savaş çıkartmaya, Latin Alfabesi’ne geçilmesini sağlamaya, DÇB yönetimini görevlerinden uzaklaştırmaya çalışıp daha sonra da DÇB olarak Rusya’ya soykırımın tanınması çağrısını yapacağımız gibi suçlamalar getirilmiş. Makalenin başında taksicilerle ve halktan bazı kişilerle sohbet ettiklerini belirtiyor. Sanırım tüm bu suçlamalarla ilgili bilgileri de o taksiciler ve halktan kişilerle yaptığı sohbetlerden öğrenmiş. Ayrıca DÇB’nin tüm delegasyon sürecini ve yaşanan gelişmeleri de biliyor. Yapıldığından bahsettiği şeylerden, bu planlardan benim bile haberim yoktu doğrusu. Sanırım yazısına taksici ve halktan kişilerden başka Sohrokov ve Hafitse’nin kendisine anlattığı hikayeleri de eklemiş. Ayrıca benim yurtdışında öyle dostlarım yok. Bu konuları da DÇB dışında hiç kimseyle de paylaşmam. Ama bildiğim kadarıyla Sohrokov ve Hafitse oldukça sık yurtdışı seyahatine çıkıyor. Özellikle Muhammed’in bu seyahatleri yüzü çoktan geçmiştir. Bunları anlatırken ben de onlara çamur atmanın peşinde değilim. Ancak eğer bu yabancı ülkelerdeki dostlar konusu bu kadar önemliyse onların yabancı dostlarının bizden kat be kat daha fazla olduğunu belirtmek için anlatıyorum. Grisina’nın varsayımlari kağıt üzerine yazılmış şeylerden ibaret değil, sanırım profesyonelce ve bir sipariş üzerine hazırlanmışa benziyor. Bu da siparişi verenler açısından cok pahalı bir şey olmasa gerek. Ancak bu ekspertizde en cok gercek payı olan tesbit sanırım yönetimin istifası konusu. Ancak bu, iddia edildigi gibi yabancı güçlerin hazırladığı senaryo icabı değil, işte tüm bu anlattıklarımızda görüleceği gibi bu yönetimin gerek sipariş üzerine yaptırdığı karalama politikaları gerekse Adıgeler üzerine oynanan kirli oyunların artık sona ermesi içindir.
Bu iki kahramanımız Adıge ve Kabardeylerin birbirinden ayrı olduklarını, Kabardeylerin Adıge olmadığını düşünüyorlar ve bunu belirtmekten de kaçınmıyorlar. Bu tabi ki kendi görüşleridir ancak Adıgelerin yüzde 99’u bu şekilde düşünmüyor. DÇB liderinin neler yapması gerektiğini sanırım bu arkadaşlar anlamıyor. DÇB liderlerinin Xabzenin ve dürüstlüğün sembolü olması gerekir. Halkın içinden doğan ve onların gururu olan bir kişinin lider olması gerekir. Y. Kalmikov’un A. Shalaho’nun olduğu gibi. En önemli olan da bu kişilerin, liderliği kirli oyunlarla elde etmemesi gerekir, içinden geldiği halk onlar için yaptıklarını ve yapacaklarını görüp, bunun karşılığında liderliği kendisine ödül olarak vermesi gerekir. Bu liderlik görevi kişilere maddi çıkarlar elde etmek için fırsat vermiyor, tam aksine halkı için sürekli olarak çalışma fırsatı sağlıyor. Bu görevi bir kavganın sonunda elde edilmiş ganimet olarak gören kişiler tarafından değil tam tersine seni oraya layık gören kişilerin arzularıyla geri alınbilir ancak. Bunun başka bir şekilde olması mümkün değildir. H. Sohrokov sanırım bunu anlamadı. Tahminime göre hiçbir zaman da anlayamayacak.
İşte tüm bu anlattıklarımın ışığında kişisel görüşüme göre, Sohrokov’un yeniden görevde kalması DÇB için bir felakettir.
Kaynak: Kavpolit
Çeviri: Fatih Dinçer

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz