Boku yiyen Kürt olunca…

0
625

Büyük Kemalist Celal Şengör’ün ruh halini sözde demokrat aydınların, beyaz Türklerin büyük bölümünde görmeniz mümkündür.

Küçük burjuva aydınlarının sergilediği demokrasi ve evrensellik performansı, Türkiye’de uzun süredir sınıfta kalmış durumdadır. Öyle bir sosyal demokrat düşünün ki, camide yok, mitingte yok, mücadelede yok, meydanda yok. Suriye’de Ezidi kadınlar satılırken yok, Kobane direnirken Suruç’ta yok. Türkiye barışı zorlarken, miting alanlarını ölümüne doldururken Ankara’da yok.

“Ne işleri vardı orda canım?” sorusu gündeme gelince ellerinde yelpazeleri ile tribünde yerlerini alırlar.

Memlekette cehaletin yükselişinde Kemalizm çemberine sıkışıp kalmış demokratların payı yok mudur? Vardır elbette.

Okumuşu bok yerse, cahil cehaletini nimet sayar.

Peki, nerede görülür bu aslan sosyal demokratlar?

Dikensiz gül bahçesi caddelerde, balo nizamında bayraklarla yürürken, köşeye sıkıştırılan ve saldırılan barışın çocukları “yeter be kardeşim” dendiğinde bütün Türkçülükleri ile ortaya çıkıp faşizmle kol kola girerler. Silvan’da, Cizre’de, Nusaybin’de top mermilerinin açtığı delikleri savunurken TC‘li isimleri ile en cengaver salvolarını atarlar. Demokrasi bahçesinde yeşerecek, barışa, kardeşliğe, evrenselliğe uzanacak genç beyinleri zapt-u rapt altında tutar,gelişime açık gençleri kendi çemberlerinde tutsaklığa mahkum ederler. Arada kalanlar ise en fazla sağelini kalbine koyup, sol yumruğu havaya kaldırdırır, bu çemberin kırdığını sanırlar. Yok be kardeşim o kadarcıkla olmuyor.

Hep kafalarının arkasında bir milliyetçilik. Bok yiyen Kürt olunca en babaları “işkence değildir” der. Katledilen Ermeni olunca katliam yoktur der. Dersim dağlarında kimyasal silahla pike yapan pilotların adını havaalanlarına verirler, sorduğunuzda “demokratız” derler.

Yakın tarihin kendi oluşturdukları bir “Fıkıf” içerisinde değerlendirilmesini isterler. Kendi dinleri ve kutsal kaseleri ile yaşarlar.

Ve hep izindedirler.

Çoğu emekli eski bürokrat yeni demokrattır. Bahçe ile uğraşıp arada sosyal medyada salvolar sallarlar, “kopyala yapıştır” ile ideolog kesilirler.

Bir de bu temeller üzerine Anadolu Bulvarı’nda bina kurmuş muhalefet A.Ş. müteahhitleri, siyasileri var ki sormayın gitsin. Meseleleri yakından ve sadece izlerler. Dört yılda bir kez seçim sloganı bulurlar ki evlere şenlik. İki otobüs giydirir, saltanata devam ederler. Onlar hep kalededir. Filenin de muhalefetin de daimi sultanlarıdırlar.

Kendilerini ezen ve ezilenin arasından sıyrılıp, paçayı kurtarmış sayarlar. Düzenin değişmesi umurlarında değildir. Nihayetinde kendileri düzülmezler.

“Pierre Cardin” gömlekler giyip, kolalı beyaz yakalarla Ankara’da rakı sofralarında memleket kurtarır, kurtarıcıya içerler. Gazetelerinde birbirlerini gaza getirip Yılmaz Özdil okurlar.

Hayvanları sever, çiçek dikerler. Sevgililer gününü kaçırmaz, öğretmenler gününü 5 Ekim yerine cuntanın belirlediği 24 Kasım’da kutlarlar.

Büyük kısmı iyi insanlardır ancak bir kısır döngüde dönüp dururlar. Ne yazık ki Muhalefet bezirganlarının, faşist kafalı kalemşörlerin kurbanı oluyorlar.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi” ifadesinden “Büyük” ü çıkardığında “Türkiye Millet Meclisi” kalacağını, toplanılan meclisin “Türkiye Millet Meclisi” olduğu gerçeğinden uzak tutuyorlar. Irkçılık çemberine mahkum, Türkçülüğü çimento sanıyorlar. Leyla Zana “Türkiye Milleti” dediğinde neye karşı çıktıklarını bilmeden bağırıyorlar.

Hasıl-ı kelam:

Bir günlüğüne kırın şu çemberi de bir kereliğine Silvan’da Kürt olun be kardeşim. Ya da istiyorsanız Kobane’de Hollandalı. Dersim’de Alevi, Şengal’de Ezidi, Karadeniz’de devrimci, Çorum’da Çerkes, Trabzon’da Laz, Mardin’de kiliseye giden tedirgin bir Süryani olun. Yüksekova’da, Cizre’de elinde beyaz bayraklı herhangi bir vatandaş olun. İşte o zaman Türkiye Milletini, Türkiye Meclisini, Türkiyeliliği, Türkiye halklarını, yok sayılanı, yok olanı anlayacaksınız. Tekçilikle, Türkçülükle değil, birliktelikle var olmanın dayanılmaz hafifliğini anlayacaksınız.

Sabırla bekliyoruz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz