Suruç Katliamının II. Yıldönümü

0
769

İki yıl oldu. Suruç’ta yaşanan o korkunç patlamanın Ferdane ve Nartan’ı bizden alıp götürmesinin üzerinden iki yıl geçti. Kendi canlarımız için canımız yanarken, onlarla birlikte yaşamını yitiren o gencecik insanlara da yandık. Yaşarken tanımadığımız o gençler içimizde acısı dinmeyen kayıplara dönüştü. Onları en güzel ifade eden sözcüklerle: 33 düş yolcusu…
Suruç’la birlikte nasıl bir kâbusun içine sürüklendiğimizi sonradan anladık, Türkiye halkları da anladı. Bu katliamın sonrasında yaşanacak olan katliamların habercisi olduğunu, nasıl kanlı bir senaryonun içine itildiğimizi verdiğimiz her kayıpla birlikte yeniden öğrendik. Birbirimize tutunarak, dayanışarak mücadele etmemiz gerektiğini de elbette.

Ferdane ve Nartan’ın gidişinin ardından çok yazıldı ve konuşuldu. Vicdanı körelmiş, kimliğini güçlü olana teslim etmiş ve bunu erdem zannedenlerin söylediklerini hatırlamıyorum, benim için yok hükmündeler. Tarih onları da kendi karanlıkları ile yazacak. Ama Ferdane ve Nartan’ın iyi ve güzel kalpleri, tanıdıkları her insanda bıraktıkları derin izler, ne kadar sevildikleri, cesaretleri de yazıldı. Cenazelerinde ve anma etkinliğindeki pankartta yazdığı gibi: “Su gibi gülüşlerini, vicdanlı, cesur yüreklerini, zulme karşı direnişlerini” de yazdı tarih.
Kobane’de yeniden yaşamı inşa etmek için yola çıkan SGDF üyelerine yönelik Suruç’ta gerçekleşen katliamda yaşamını yitiren Kozapha Ferdane ve Tlışe Nartan Kılıç ve onların şahsında 33 düş yolcusu, Bursa’da mezarları başında anıldı. Nartan’ın mezarına, Kobaneli çocuklara götürmek istediği oyuncaklar konuldu.

Bu yıl anma, Bursa Demokrasi Güçleri tarafından gerçekleştirildi. Programa Bursa Demokrasi Güçleri’nin yanı sıra, çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi, HDP ve ESP yöneticileri katıldı.


Saygı duruşu ile başlayan anma programında ilk olarak Suruç’taki patlamada yaralanan Sinem Kılıç konuştu. Sinem konuşmasında, ‘katliamın üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen gerçek katiller ve sorumluların açığa çıkarılıp yargılanmadığını, şu ana kadar iki duruşma görüldüğünü ve tutuklu sanığın mahkemeye dahi getirilmediğini’ söyledi. Kobane’yi yeniden inşa etmek için yola çıktıklarını hatırlatan Sinem, ‘yaşanan katliamda annesi, abisi ve çok sayıda arkadaşını yitirdiğini, oyuncaklarıyla yola çıkanlara karşı gerçekleştirilen bu katliamın ardından başlatılan adalet mücadelesini sonuna kadar sürdüreceklerini, Suruç için adalet talebinin herkes için adalet istemek olduğunu’ belirtti.
Ardından Bursa Demokrasi Güçleri adına söz alan Hasan Özaydın, ‘Suruç katliamının sadece bir katliam olmadığını, sonrasında yaşanan katliamların önünü açtığını’ söyledi. ‘Sur, Cizre, Nusaybin’de insanların bodrumlarda yakıldığını’ hatırlatan Özaydın, ‘10 Ekim Ankara katliamının da aynı güçler tarafından planlandığını’ söyledi. Kobane’ye gitmek için yola çıkan ve Suruç’ta katledilenlerin özgürlük ve barış istediğini belirten Özaydın, “Onların mücadelesini sürdüreceğiz” dedi.
Anmada konuşma yapan Ferdane’nin mücadele arkadaşı HDP PM üyesi Mukaddes Erdoğdu Çelik, Suruç katliamını “taammüden katliam” diye nitelendirdi. ‘Herhangi bir katliamda suç ve suçlular tespit edilmiyor ve yakalanmıyorsa, orada devletin, derin güçlerin olduğunu’hatırlatan Çelik, “Sivas’ta insanları yakanlarla, Hrant Dink’i öldürenlerle Suruç katliamının sorumluları aynıdır” dedi ve ekledi: “Mücadele devam ediyor. Daha güçlü durmak ve daha büyük birlikler oluşturmak zorundayız”.
Ferdane’nin şu anda cezaevinde olan kadın yoldaşlarının gönderdiği mektubu Figen Ovat okudu.

Demokratik Çerkes Kongresi-Girişimi:
“Düşleri Düşlerimizdir”
Anmada son olarak ben söz aldım ve Demokratik Çerkes Kongresi-Girişimi’nin, anma programı için gönderdiği metni okudum. Katliamın yaşandığı tarihten itibaren başlatılan “Suruç için adalet herkes için adalet” talebinin sürdürücüsü olduğumuzu, ‘şimdi yüzbinlerin herkes için adalet istediğini, adalet mücadelesi ve elbette ki eşitlik, özgürlük, barış, demokrasi daha fazla demokrasi mücadelesinin devam edeceğini’ söyledim. Ferdane ve Nartan Kılıç’ın yaşamları boyunca Çerkes kimliklerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu fakat bu kimliğe sıkışıp kalmadıklarını belirttim ve ekledim; “Sizler kimliklerinizi de özgürleştireceğiniz bir mücadelenin içinde oldunuz. Anılarınız yolumuzu aydınlatıyor. Düşleriniz düşlerimizdir. Yaşasın halkların kardeşliği”.
Ferdane ve Nartan, biz sizi çok seviyoruz. Cenazede ve anmada yer alan Adigece pankartta yazdığı gibi:
“Halkların kardeşliğine ve barışa duydukları inançla ölüme yürüdüler. Unutmayacağız, unutturmayacağız”.

Filiz Çelik

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz