Saat tıkır tıkır çalışıyor…
Çalışmasa bile günde iki defa doğruyu gösteriyor…
…
Yine bir dolunay gecesi…
Tam gece yarısı, tam bir ay, mavi küreden görüldüğü kadarıyla…
Gel-git denizde mi sadece…
…
Kan, gül olmuş…
Gül, kan olmuş…
…
Koruyucusu olurmuş, kimse girmesin diye…
Bir taş konurmuş mezara, kalbimdesin demek için…
Beş köşeli bir yıldız, biri insan dördü element…
Babanın adı anıldı bir defa daha…
Yaprakları kurumamış bir gül, hiç kurumayacak…
Kan kırmızı gül, kanadıkça yürek, gül hep taze kalacak…
Bir tanesi bir köşeye, bir tanesi bir köşeye…
Gün doğuşunu karşılayacak yapraklar…
Bir tanesi hiç bilinmeyen bir köşeye…
Bir taş gibi bir gül…
…
Üç gül, üç kat…
Üç gül, üç diken…
Üç gül, üç yeşil yaprak…
…
Dolunayın gücü bu kadar olmayacak, bir sonraki dolunaya kadar…
Gel-git…
Beşincinin gelip gitmeleri…
Dört element ile temizlenecek, tanrı parçacığından üstelik…
…
Bir taş yerli yerinde değil, iç içe geçmiş taşlar arasında….
Üstelik hemen fark ediliyor…
Taş konuyor o boşluğa, bu taş olmaz ise yenisi bulunacak…
…
Buz eriyecek, saklanan bir metin çıkacak ortaya…
Kimsenin bilmediği bir metin, okunacak dört bir yana..
Anlamını bilmeden okunan, anlam kazanacak…
Sahiplenen yıkayacak, bir buket gülün yapraklarıyla, üç defa yıkayacak…
…
Çalışmasa bile, günde iki defa doğruyu gösteriyor…
Bir duman tütüyor, dans edercesine…
Kasım dolunayına kadar…