İçimizdeki DEVLET

0
1421

Hayatı boyunca yalan bir tarih ve çarpık bir milliyetçiliğin kışkırtıcı sloganlarından başka hiçbir şey öğrenemeyen bir topluluğu ne kadar ciddiye alıyoruz?

Bırakın konuşsunlar, sonuçta tarihi konuşanlar değil, tarihi koşturanlar oluşturuyor. O topluluğun söylediklerini ciddiye almak, oluşan tarihe karşı sorumluluklarımızda bizleri yıldırmaktan ötesine geçemez. Bırakın konuşsunlar, şunu iyi bilin: Bugün “en Çerkes benim” diye çırpınan o yığınların, gelecekte halkımıza dair bırakacakları en ufak bir iz yok, o iz olmadığı için biz; onların “şatafatlı” Çerkeslik nidalarına teslim olmayacağız. Çünkü bu yığınların geleceğe Çerkeslikle ilgili bırakacakları tek iz erimektir ve aslında biz tam da bu erimeye karşı harekete “Çerkeslik” kimliğiyle katılmaktayız.

Biz bir devlet içindeyiz ve bu devlette bir halk olarak hiçbir yerimiz yok, hiçbir hakkımız da yok, hiçbir sözümüz, hiçbir gücümüz de yok ama bundan daha trajik olan, içimizde o devleti yansıtan aynalar var ve o aynaların kendine dair hiçbir yeri yok, hiçbir hakkı yok, hiçbir sözü ve hiçbir gücü de yok. İçinde olduğumuz devlet “Kahraman Çerkesler” diyor, içimizdeki devlet yansımaları “biz kahramanız” diye bağırıyor. İçinde olduğumuz devlet; “Asil Çerkesler” diyor, içimizdeki devlet yansımaları “biz asiliz” diye bağırıyor! Peki; kendi yok olmakta olan dilini, kültürünü koruyamayan, kendine faydası olmayan, başkalarının hizmetçiliğini onuruyla bağıran bir toplumun bağırdığı “kahramanlık ve asalet” nidaları, halkımızı, bizi, kendilerini aptal durumuna düşürmekten daha ötesi sayılabilir mi?

Bakın açık açık söylüyorum, söz uçar kavga kalır! Bırakın İçimizdeki devlet istediği kadar konuşsun. Siz çalışın, dört bir yandan bu halkı, tarihte layık olduğu konuma getirmek, dünyada adaleti ve özgürlüğü savunan vicdanları insanlarına tekrar kavuşturmak, dilini, yurdunu, tarihini bilen aydınlık nesillere yol vermek için: İçimizdeki devlete inat, yüreğimizdeki yurda yakışanı yapın! Çalışın! Çerkesliği, insanlığın yanında, barışçıl ve adil bir yaşamın yoluna getirin. Bugün bizlere “tetikçilik unvanı” kazandıranlara inat “adaletli, özgürlükçü, bilinçli, barışçıl” davanın içerisine getirin.

Şurası artık kaçınılmaz bir gerçektir; İçimizdeki Devlet yerle bir oluyor. İçimizdeki İNSAN büyüyor.