Mart’ın sekizi Dünya Kadınlar Günü

0
1118

25 Mart 1911 tarihinde alevler içinde yitip giden canların tüm dünyaya kabul ettirdikleri emeğin, eşitliğin günüdür. New York Asch binasında faaliyet gösteren Triangle Gömlek Firması’nda sönmemiş bir sigara izmaritinden kaynaklandığı tahmin edilen yangın, 129’u kadın 146 kişiyi hayattan kopardı. İş çıkışı hırsızlığı kontrol için tek asansörün çalışması ve izinsiz dışarı çıkmayı önlemek için yangın merdivenlerine açılan kapıların kilitlenmesi can kaybının artmasında etkili olmuştu. Alevlerin içinde kalan cansız bedenler henüz 14-25 yaşlarındaki gencecik kadınlardı. Bu cansız bedenlere saygıyla başlayalım ve kadınlara özel kanserler içinde erken tanının hasta sağkalımı açısından önemli olduğu meme ve rahim ağzı kanserinden bahsedelim…

Meme kanseri, kadınlarda görülen kanser vakalarının %25’ini, kansere bağlı ölümlerin %15’ini oluşturmakta.

* En önemli risk faktörü ise kadın olmak! Her 8 kadından 1’i yaşamının bir döneminde meme kanserine yakalanmakta. (Bu arada her 100 meme kanserinin 1’i erkeklerde görülmekte olup seyri kadınlardakinden daha hızlı ve kötüdür.)

* Ailede (anne tarafında) meme kanseri olması, değiştirilemez risk faktörlerinin en önemlisi… Anne-kız-kız kardeş gibi birinci derece akrabada 50 yaşından önce görülen meme kanseri, riski 3 kat artırmakta. Ailedeki meme kanserli kişi sayısı ve bu kişilerin hastalığa erken yaşta yakalanmış olması da önemli risk faktörü.

* Kanserin daha önce bir memede görülmesi, diğer memede de görülme riskini artırır.

* Daha önce radyoterapi tedavisi görmek risk oluşturur.

* Erken ilk adet (12 yaşından önce), geç menopoz (50 yaşın üstü), hiç doğum yapmamış, emzirmemiş olmak, 30 yaşından sonra ilk doğumunu yapmış olmak,

menopozun etkilerini azaltmak için kullanılan östrojen hormonu (1.5 kat) kişinin östrojene maruziyetini artırdığı için risk oluşturmakta.

* Meme kanseri vakalarının %5-10’u genetik. Genetik meme kanserinin en sık rastlanan nedeni, BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki bozukluktur. Bu gene sahip bireylerde meme kanser riski %80’dir.

* Yaş ilerledikçe (50 yaş önemliJ) risk artar. 55 yaş ve üstü kadınların 3’te 2’sinde, yayılma gösteren meme kanseri bulunmakta.

* Meme dokusunun yoğun olması (bunu radyolojik yöntemlerle belirleyebiliyoruz) da kansere yatkınlık nedeni.

* Şişmanlık, sigara ve aşırı alkol tüketimi, hareketsiz yaşam değiştirilebilir risk faktörleri arasında.

Ancak risk faktörlerine sahip olmanız meme kanserine yakalanacağınız anlamına gelmez. Hiçbir şikâyetinizin olmaması da kanser olmadığınızı göstermez. Öyleyse ne yapmalıyız? Daha bilinçli olup erken dönemde tanı konmasını sağlamak için tarama yöntemlerini kullanmalıyız. Bunların en basiti, 20 yaşından sonra uygulanması gereken, kişinin her ay kendini muayene etmesidir. Düzenli olarak her ay adetin başlangıcından itibaren 4-5 gün sonra yapılmalıdır. Menopozlu kadınlarınsa periyodik olarak, ayda bir kez aynı günlere denk gelecek şekilde meme muayenesini yapmaları gerekmekte. Kendi kendine meme muayenesinde, belden üst taraftaki giysileri çıkarıp ayna karşısında bir kolunuzu başınızın üzerine alın, diğer elinizle meme ve koltukaltını kontrol edin. Her iki memede asimetrik görünüm, meme ağrısı, memede kitle, ciltte çukurlaşma – kalınlaşma – çekinti – ülserleşme – kızarıklık – portakal kabuğu görünümü, meme başında düzleşme, ters dönme – çekilme – kanama – koyu renkli akıntı, koltukaltında kitle ya da kolda ödem gibi lenf bezlerinin tutulumuna bağlı değişiklikler hastalığın belirtileri olabilir. Bu durumlarda hemen bir doktora başvurmak gerekir.

Meme kanserinde en önemli radyolojik tarama yöntemi “mammografi”dir. Düşük doz x-ışını ile meme kompresse edilerek görüntüleme yapılmakta. (Fısıltı gazetesinde söylenenlere inanmayın lütfen, çekim sırasında aldığınız doz, yaklaşık 7-8 haftada doğadan aldığımız doz kadar ve ihmal edilebilir düzeyde.) Doğurgan dönemdeki kadınlarda en uygun çekim zamanı adet kanaması bittikten sonraki haftadır, menopozlu kadınlarda çekim her zaman yapılabilir. 2015 yılında Amerikan Kanser Derneği’nce tarama protokolü, 40–55 yaş arasında yılda bir kez, 55 yaşından sonra iki yılda bir kez olarak belirlenmiştir. Ancak kişiye özel durumlarda, örneğin ailesel risk faktörü varlığında çekim yaşı ve süresi değişebilmekte. (Bu arada mammografi ve ultrason çekimlerine giderken lütfen yanınızda eski tetkiklerinizi de götürün. Eski tetkiklerin normal olması dahi bazen çok şey ifade etmektedir ve hiçbir doktor, hastanın sözüne dayanarak görüntü veya rapora bakmadan kıyaslama yapmaz!)

Son yıllarda gündeme gelen “tomosentez”, mammografinin 3 boyutlu şeklidir, daha ayrıntılı inceleme sağlar ama prensipleri aynıdır.

Meme görüntüleme kullanılan bir diğer yöntem olan ultrason (USG) ise yoğun meme dokusu veya mammografide şüpheli bölgelerin aydınlatılmasında yardımcıdır, ancak 40 yaş sonrasında tek başına taramada yeterli değildir. 20-25 yaşından itibaren veya memede ele gelen kitle şüphesi – ailesel risk varlığında daha erken yaşlarda uygulamaya başlanabilir. 40 yaşından sonra ise önce mammografi, sonrasında gerekli görülürse USG çekilerek tarama yapılmalı.

“Manyetik rezonans görüntüleme”nin (MRG) ise tarama aşamasında değeri oldukça sınırlı. Meme kanseri tanısı almış hastalarda başka odak saptamak, nadiren diğer radyolojik yöntemlerde şüphelenilen alanları değerlendirmek için kullanılmakta.

Memede tümör odağından şüphelenildiğinde mutlaka biyopsiyle tanı konmalı. Biyopsi genellikle USG eşliğinde yapılmakla birlikte MRG ile saptanabilen nadir lezyonlarda MRG eşliğinde de biyopsi yapılabilmekte.

Avrupa ve Kanada’da yürütülen çalışmalar, mammografi başta olmak üzere tarama yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla meme kanserinden ölümlerin %40 azaldığını göstermekte. Unutulmamalı ki, meme kanseri erken tanı aldığında tamamen tedavi edilebilir bir hastalık. Bunun yanı sıra erken saptanan vakalarda tedavi süreci daha kolay olmakta, memenin tamamını almak yerine meme koruyucu cerrahi yöntemleri uygulanabilmekte, radyoterapi ve kemoterapi daha düşük dozlarda verilebilmekte.

Araştırmalar yaşam tarzındaki değişimin, meme kanseri gelişme oranını % 1.6, ailesinde kanser olanlarda ise % 3.2 oranında azalttığını göstermekte. Yaşam tarzındaki değişimden kastedilen düzenli egzersiz yapmak, vücut kitle indeksinin düşürülmesi (kilo vermek) ve alkol tüketiminin azaltılması. Literatürde gece şiftinde çalışmanın kanser riskini artırdığı, sabah erken uyananlarda meme kanserine daha az rastlandığı belirtilmekte. Ancak “akşamcı bir insanı sabahçı bir insandan daha fazla risk altına sokan şeyin ne olduğu” hâlâ çözülebilmiş değil!

Özetle; meme kanserinden korunmak için 20’li yaşlardan itibaren kendi muayenemizi yapıyoruz, 20-25 yaşından itibaren en azından bir kez meme USG yaptırıyoruz, 40 yaşında ilk mammografi ve gerekirse sonrasında USG ile tarama yaptırıyoruz. 55 yaşına kadar yılda bir kez, 55 yaşından sonra iki yılda bir mammografi çektiriyoruz.

Birinci derece akrabalarında meme kanseri olan bireylerin, kanser olan aile ferdinin kansere yakalandığı yaşın 15 yıl öncesinden itibaren 6 ayda bir doktor kontrolüne girmeleri gerekmekte. Günümüzde genetik testlerle (BRCA1 ve 2 gibi) kansere yakalanma riski belirlenebilmekte.

Özetle; değiştirilebilir risk faktörlerini düzenleyerek ve tarama programlarına uyarak ölümcül meme kanserinden korunmak  mümkün. Bunun için formunuzu koruyun, spor yapın, eti kısıtlayın, Akdeniz usulü beslenin, yağ tüketimini azaltın, sigarayı bırakın, alkolü sınırlandırın, kadınlık hormon ilaçlarından (tıbbi gerekçe olmadıkça) uzak durun, 30 yaşından önce anne olun, çocuğunuzu bol bol emzirin, stresin esiri olmayın – bol bol kahkaha atın. İşin tıbbi boyutuna gelince; meme kanserinden korunmak için 20’li yaşlardan itibaren kendi muayenemizi yapıyoruz, 20-25 yaşından itibaren en azından bir kez meme USG, 40 yaşında ilk mammografi ve gerekirse sonrasında USG ile tarama yaptırıyoruz. 55 yaşına kadar yılda bir kez, 55 yaşından sonra iki yılda bir mammografi çektiriyoruz. Birinci derece akrabalarında meme kanseri olan bireyler, kanser olan aile ferdinin kansere yakalandığı yaşın 15 yıl öncesinden itibaren 6 ayda bir doktor kontrolüne başlıyorlar.

Konu önemli olunca biraz uzadı, kusura bakmayın; rahim ağzı kanseri Jıneps’in nisan sayısında… Sağlıcakla, sevgiyle kalın…

Sayı: 2019 03
Yayınlanma Tarihi: 2019-03-01 00:00:00
Önceki İçerik“APSNI” 100 YAŞINDA
Sonraki İçerikAlmanya: Genel Kurul
Dr. Hajbeviko Fatma Yılmaz
20 Ocak 1977’de Kayseri Pınarbaşı’nda doğdum. İlkokulu Kayseri Ahmet Paşa İlkokulu’nda, orta-lise eğitimimi Kayseri Nuh Mehmet Küçükçalık Anadolu Lisesi’nde aldım. Tıp eğitimimi 2000 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tamamladım. Uzmanlık eğitimimi, İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’nda 2014’te tamamladım. 2019 yılında Türk Nöroloji Derneği Nöroradyoloji Diploması’nı aldım. Türk Tabipler Birliği, Türk Nöroradyoloji Derneği ve KAHEV üyesiyim.