#TRTÇerkes

0
1639

Devlet destekli anadilde yayın yapan bir televizyon kanalı üzerine birçok şey söyleniyor ve daha fazla şeylerde söylenebilir elbette. Türkiye’de Türk milliyetçilerinin ve bu milliyetçilerin etkisindeki envai çeşit ulusalcıların kendilerinden olmayanı görmek-duymak istememelerini, öfke ve nefret dolu düşüncelerinin etkisiyle ortaya sürdükleri argümanları bir kenara bırakacak olursak, Türkiye vatandaşı herhangi birinin (özellikle Çerkes bir kişinin) TRT’de 7 gün 24 saat Çerkesçe yayın yapan bir kanalın varlığına neden karşı çıktığını anlamak oldukça zordur.

TRT’de yayın yapan Çerkesçe bir televizyon kanalının hükümet politikalarının etkisinde kalacağı ve hatta TRT’nin Türkçe dahil diğer bütün dillerde yayın yapan kanallarındaki gibi iktidarın algı propagandalarını yürüteceği düşüncesi tamamen haksız olmasa da: Çerkeslerin Çerkesliği, cumhuriyet tarihinden bugüne kadar Türkiye’de gelmiş-geçmiş bütün hükümetlerin Çerkesliği eriten asimilasyon politikaları hariç hiçbir zaman muhalif bir kimlik olmamıştır. Elbette günümüzde Çerkesler hem bireyler hem de gruplar halinde bu ülkede yaşıyor olmanın gerçeğine dayalı olarak, Çerkeslikle birlikte oluşan diğer kimliklerinin etkisiyle doğal bir şekilde muhalif yapılar, düşünceler ortaya çıkardılar. Ancak genel olarak Çerkesliğin bu ülkede yok olmaya karşı direnmekten, diğer bir deyişle Çerkes kalmaya çalışmaktan başka Çerkeslik mücadelesi yoktur. Bazı halklar gibi kökü bu coğrafyaya dayalı ulusal bir hedefleri olmamıştır ve olması için bir neden de yoktur. Korunması gereken şey Çerkesler için basittir: Varlığını inşa eden dil ve kültür.

Çerkesliğin gelecek vizyonunu oluşturan en temel değer kendi vatanlarına dönmekten başka bir şey değildir. Çerkesliğin kökünün dayandığı coğrafya, Kafkasya’daki vatanları Çerkesya’dadır. Bu coğrafyanın üzerinde kendisi olarak kalıp, bir gün vatanında tekrar kökler salıp çiçekler açmaktan başka bir derdi yoktur Çerkesliğin. Çerkeslerin içinde ferdi veya gruplar halinde birçok nedenle hükümete ve hatta sisteme (düzen) muhalif düşünceler olsa da bu muhalif düşüncelerin temel gelecek vizyonları Çerkeslikle ilgili değil. Böyle baktığımızda; TRT’de Çerkesçe yayın yapan bir televizyon kanalının yayın içeriği bence üçüncü plana düşmektedir.

TRT Çerkes kanalının açılması en başta devletin bir halk olarak Çerkesleri dolaylı da olsa kabul etmesidir. Çerkesler cumhuriyetin ilk yıllarından bu zamana kadar daima inkâr edilmiş ve bu zamana kadar hâlâ varlığı kabul edilmemiş bir millettir. Bence bu yüzden henüz doğuramadığımız çocuğa don biçercesine, açtıramadığımız kanalın içeriğini tartışıp enerjimizi tüketeceğimize en demokratik hakkımız olan bu talebimizin devlet tarafından kabul edilmesi için mücadele edelim. Bilelim ki: TRT Çerkes açılmadığı her zaman, devletin Çerkes halkını inkâr etmeye devam ettiği anlardır ve TRT Çerkes mücadelesi bir bakıma inkâra ve asimilasyona karşı bir mücadelenin şu andaki en önemli parçasıdır ve TRT Çerkes şu anda Çerkeslerin kendilerini devlete “Çerkes” olarak kabul ettirebilmelerinin güçlü bir argümanıdır.

Bunları son on yıldır neredeyse hiç televizyon izlemeyen bir kardeşiniz olarak yazıyorum. TRT Çerkes’te ne yayınlanacağı da umurumda değil. Benim için önemli olan, Çerkeslerin inkâr edilerek yok sayılması ve asimile olmaya devam ediyor olmasıdır ve günü geldiğinde bu inkâr edilmekten ve yok sayılmaktan asimile olmamış tek bir Çerkesin bile vatanına dönmesi, vatanında halkına ve insanlığa “Çerkeslik insanlıktır” şiarını hiç unutmamış olarak hizmet etmesidir. Sizin için de bunların önemli olmasını diliyorum. Bugün “ TRT Çerkes açılsa ne olacak, iktidarın propagandasını yapacak, karşıyım” diyenler, yarın “Çerkesçe anadilde eğitim verilse ne olacak, iktidarın müfredatını okuyacak” diyecekler mi?

Bir dilin yaşaması için sadece belli bir ideoloji ve düşünceyle konuşması gerekemez, bir dil her düşünce ve ideolojiyi konuşarak yaşayabilir. Bugün içeriğini sevmediğimiz şeyleri konuşan dilimiz yarın en sevdiğimiz ezgileri duyurabilir bize. Bir halk kendi dilini konuşabildiğince yaşar. Biz yaşamak zorundayız. Çerkes kalmak zorundayız.

Bu sebeple TRT Çerkes için bugüne kadar yapılan bütün eylemlere destek verdim ve bugünden sonra da öyle olacak. Mesela, geçtiğimiz günlerde Çerkes Eylem Grubu’nun duyurusuyla Kayseri’de gerçekleşen “ TRT Çerkes istiyoruz” mitinginin organizatörlerinden Selçuk Bağlar’a, bu mitingde sprey boyalar ile karayolları levhalarına ve bir balık çiftliği duvarına stencil yöntemi ile “ TRT Çerkes” ve “Adige wey wey” yazılması gerekçe gösterilerek dava açıldığı belirtildi ve insanlar sosyal medya aracılığı ile hem açılan bu davaya hem de demokratik haklarının yıllardır tanınmamasına tepki gösterdiler.

Takip edip katılım gösterdiğim üzere sosyal medyada gerçekleştirilen bu organize eyleme katılım, Türkiye gündemlerine oranla küçük kalmış olsa bile Çerkes gündeminde ilk sıralara yerleşti. Bu gündeme katılanların yüksek çoğunluğu gençlik olurken, bu eylemi destekleyen herhangi bir kurum, dernek veya popüler Çerkes örgütleri olmadı. Tabii bu benim TRT Çerkes talebiyle katıldığım ikinci etkinlikti. Bir önceki etkinlik, 2017 yılında “Çerkes Soykırımı ve Demokratik Haklarımız için mücadele grubu” isimli platformun duyurusuyla Bimer (Başbakanlığın kaldırılmasından sonra CİMER’e dönüştü) üzerinden TRT Çerkes talep edilmesiydi. Bizzat katıldığım ve yine bu köşede Mart 2017 sayısında yayınlanan yazımın konuyla ilgili bölümü şu şekildeydi:

“Çerkes soykırımı ve demokratik haklarımız için mücadele grubunun başlattığı kampanya ile 1 ay boyunca BİMER üzerinden TRT Çerkesçe açılması talep edildi. Bu taleplere ‘Kanallarımızdan TRT AVAZ kanalı, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan, Türkçe konuşan insanların ve devletlerin ortak değerlerine vurgu yaparak Türk halkları arasında kültürel bir köprü olmanın yanında, Balkanlar, Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu’ya yönelik yayınlarla Türkiye’nin ve Türk devletlerinin, Türk insanının tanıtılmasını sağlamak, Türkiye ile diğer Türk devletleri arasında dil birliği oluşturmak, kültürel ilişkilerin geliştirilmesine yardımcı olmak amacıyla kurulmuştur’ şeklinde yanıt verildi. Çerkesler bu yüzden #hayır diyecek.”

Hem 2017 yılındaki BİMER’e başvuru eylemine hem de sosyal medyada düzenlenen #TRTÇerkes eylemine katıldım. Yarın da katılacağım. Kim düzenliyor diye sormayacağım, düzenleyenler hangi Tanrı’ya inanıyor, hangi partiye oy veriyor, hangi derneğe gidiyor diye düşünmeyeceğim. Çünkü yine bu köşede yayınlanan “Boşluk doldurmak” adlı makalemde yazdıklarıma inanıyorum. Çünkü biliyorum ki katılmak istemediğim, savunmak istemediğim her şey için bir bahane bulabilirim. Ancak hiçbir bahanem Çerkesliğe kazandırmaz ve Çerkesliğin kaybedeceği hiçbir şeyi kalmadı benim için.