Kafkas İnguş Dostluk Derneği, Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı salonunda “İnguş toplumunda geçmişten günümüze din ve mimariye etkileri” konulu bir etkinlik düzenledi. 10 Kasım’da gerçekleştirilen etkinliğe konuşmacı olarak Prof. Dr. Makka Albogachieva katıldı. 1984 yılında Çeçen-İnguş Devlet Üniversitesi’nden mezun olan Albogachieva, Kafkasya Etnografyası Anabilim Dalı Başkanı, Rus Bilimler Akademisi (RAS) Antropoloji ve Etnografya Müzesi’nde tarihçi ve kıdemli araştırmacı…
Sunumunda coğrafyanın ana mimari öğelerinden kuleleri tanıtan Albogachieva, yerleşmek için alan belirlerken kuleyi inşa edecekleri yere süt döktüklerini, belli bir zaman diliminde bu sütü emmediğinde o yerin uygun olduğuna karar verildiğini belirterek “Diğer önemli unsur yerleşimin bir su kenarında kurulmasıdır” dedi. Yüksek olan kulelerin savaş için inşa edildiğini ve mutlaka bir yılda tamamlanması gerektiğini anlatan Albogachieva, her sülalenin kendi kuleleri olduğunu vurguladı.
Pagan ve Hıristiyan inanışın hâkim olduğu dönemlere ilişkin mezarların tarihsel önem taşıdığını belirten araştırmacı, salgın hastalıklar yaşandığında kişilerin rızasıyla bu taştan yapılan bu kabirlerin izole edilmiş bir hayatı sürdürmek için kullanıldığını söyledi. Albogachieva, yıldırım çarpması sonucu ölen birinin kutsal kabul edildiğini, onun için özel taştan hazırlanan mezara oturur halde defnedildiğini anlatarak çoktanrılı dönemde inşa edilen bazı tapınakların bugün bile o toprakları koruduğuna inanıldığını kaydetti. Araştırmacı, İnguşetya’da bu çoktanrılı dönemde de hepsinin üzerinde bir tanrı olduğuna inanıldığı için İslamiyetin kendilerine çok yabancı gelmediğini ve kabul edildiğini belirtti.
Haber: Gül Yılmaz