Ben çocukken…

0
1621

Ben çocukken Samsun’da bir tane dernek vardı. O kadar değerliydi ki ona küsemez, çağrısını reddedemez, sizi eğip bükmesine afra tafra yapamazdınız. “Bir çocuğu bir köy yetiştirir” özdeyişindeki köy, o dernekti.

***

Ben çocukken, düğünler ‘wuig’ ile başlar yine aynı oyunla biterdi; aradaki oyunların türü çokluğu, azlığı, uzunluğu kısalığı sorun olmazdı. Takım tutanlar, parti tutanlar oyun tutmazdı.

***

Ben çocukken Samsun’a Çeçenya’dan gelen bir misafiri; bir Abzeh karşılar, bir Şapsığ ağırlar, bir başkası bize getirir, annemle Çeçence konuşan misafir hüzünlenip ağlayınca, süreci yöneten bütün bu aktörler oturup ağlardı. Annemin bir simultane kültürü olmadığı için çevirmezdi de üstelik. O anlayarak, diğerleri anlamadan ağlardı.

***

Ben çocukken zenginlerin akordeonu, fakirlerin mızıkası olur sanıyordum.

***

Ben çocukken bize gelen bir Lezgi’nin hediye olarak getirdiği Çeçence bir plağı, bir Ubıh yalvar yakar aldı ve bir daha da geri getirmedi.

Vay canına, şu son yazdığımı okuyunca bana bile tuhaf geldi!

***

Ben çocukken Samsun Derneği’nin ekibinde oynayan küçük ablamın eşi büyük ablamdı!

Çünkü bir oğlan çocuğu eksikti ve tüyü bitmemiş gençlerin içinde, yüzüne kömürle bıyık yapılmış tek oyuncu büyük ablamdı.

***

Ben çocukken Çerkesler her gün evleniyordu. Her gün bir mızıka eşliğinde annemi evden alıyorlar, babamla düğünde buluşuyor ve ben her gece, iki tahta sandalyeden yapılmış berbat bir yatakta(!) uyuyordum.

***

Ben çocukken babam, bütün Kuzey Kafkas halklarının dilinde “ayıp” ne demek zorla öğretmişti.

***

Ben çocukken bir düğünde annem silah atmıştı. Eve polis gelmiş, damadın da polis olduğunu duyunca kibarca uyarıp ayrılmışlardı.

***

Ben çocukken babam, eve gelen Çerkes bir misafirle kısa süre de olsa onun kendi anadilinde konuşurdu.

***

Ben çocukken, ellerinde zeytin ve sıcak ekmekle gece yarısı misafirler gelirdi. Onlar gidene kadar kimse bana karışmaz ve ben geç saatlere kadar oturabilirdim.

***

Ben çocukken İstanbul’dan postaya verilen ve üzerinde sadece “Çerkes Zeki” yazan adressiz bir zarf gelmişti; babam bir iddiayı kazanmış ve bir takım elbise almıştı. Gri.

***

Ben çocukken, yırtılmış bir deniz yatağını Nüfus Müdürlüğü’nde tamir ettirmiştik. Nüfus Müdürü Çerkesti ve sıcak pres (nüfus kâğıtları için) sadece orada vardı.

***

Ben çocukken her Sivas treninde bir Çerkes yetkili olur ve bize simsiyah çaylar ikram ederlerdi.

***

Kuyumcu, saatçi, kunduracı, kuruyemişçi, polis, kasap, kumaşçı, terzi, berber akla gelebilecek her meslekten bir Çerkes, sabit ve sonsuz hayatımızın içindeydi…

***

Ben çocukken Samsun’da bir tane dernek vardı. Feci kalabalıktık ve herkes sığabiliyordu…

Sayı: 2020 05
Yayınlanma Tarihi: 2020-05-01 00:00:00
Önceki İçerik‘Travmalarla başa çıkmanın en temel yollarından birisi kuşkusuz sanat’
Sonraki İçerikMerasimden direnişe 21 Mayıs
Cihan İşbaşı
Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Resim Ana Sanat Dalını bitirdi. Karikatür, illüstrasyon ve tiyatro ile profesyonel olarak ilgilendi. Marje dergisinde tasarımcı, yazar ve karikatürist olarak çalıştı… 90’lı yılların sonunda İletişim tasarımı ve reklam yazarlığı yapmaya başladı. Antalya’ya yerleştiği ‘97 yılından itibaren sadece bu alanda çalışan İşbaşı, farklı üniversitelerde “Reklamda Yaratıcılık” ve “İletişim tasarımı” dersleri veriyor. Son 20 yıldır, kurucu ortağı olduğu Graphx’in Yaratıcı Yönetmenliği görevini sürdüren İşbaşı evli ve bir kız babasıdır.