Peygamber’in ailesi

0
601

Sevgili dostlarım, biz insanlar genel anlamda yoksullaştıkça dindarlaşırız. Ve bu durum, yani dindarlık, çaresizliğin, umudun ve güvenin sığınağı haline gelir. Böylece yığınları esir alır. Kurtuluş hedefi olarak enjekte edilen “ÖTE DÜNYA” yaşamı tek amaç haline getirir. Bunun için de “Allah yolunda ölmek” ve bu yolda “öldürmek” vaat edilen ebedi hayatı kazanmak için yeterlidir. Enteresandır, proletaryaya (işçi sınıfı) vaat edilen dünya hayatı ile örtüşen o mücadele, isim ve yöntem farklılığı ile aynıdır. Biri tanrıyı, diğeri işçi sınıfını kullanır. Birbirilerini reddeder oluşları ise tamamen sermaye ve dinci egemenlerin beslendiği alandır. Böylece tarih boyu paslaşılan garibanlar da bir o yana bir bu yana yalpalayan su üstündeki kırık dökük sandalet misali yaşamaya devam eder. Zaman aralıkları ile tekrar eden bu durumdan asrımızın dinci egemenlerinin gayri Müslimlerin icat ettiği teknolojiyi çok ustaca kullanarak sürdürmesi, davanın hiç bitmeyeceğine işarettir.

Sevgili dostlarım, günlük geçim gailesi içinde bulunan yığınlar, zaten “okumak” denilen bilgilenmeyi aklının ucundan geçiremez. O bilinen “birileri de” her an bir gündem yaratarak, zaman kazanıp, gününü gün eder. Sonunda her şey unutulur. Ve yeni bir güne kapı aralanır… Peki ne olacak? Teşhis koymak kolay da tedavisi nedir? Yanıt; “Bugüne veya buna da şükür. Beterin beteri vardır” teslimiyeti yerine neden daha iyilerine, daha rahatlarına, daha varlıklılara değildir. İşte bunu diyebildiğimiz ve anladığımız gün, belki de beklenen zaman gelebilir…

Sevgili dostlarım, sanki ben hiç bilinmeyenleri bildiriyormuşum veya akıl veriyormuşum havasında olmak istemiyorum. Kendimce, kime, niçin ve neden bir şeyler hatırlatmak istiyorum? Yanıtım; inanınız, bu da benim egom ve defomdur. Konuşmalarımızda ve yazılarımızda örneklemeler verirken sadece hoşumuza giden sözcük ve kavramları gösteririz. Oysa her konuda tümünü sunmak ve onda bilgilenmek en ahlaki olanıdır diye düşünüyorum. Günümüzde maalesef ben dahil, bilen de bilmeyen de konuşuyor ve yazıyor. Çok inançlı iddiası ve görüntüsü içinde görünen pek çok dostumun, inandığı ve yaşamında örnek aldığını iddia ettiği Hz. Muhammed’in aile hayatından çoğunun zerre haberi yoktur. Buna, en yakın akrabalarım dahil. Onun için, bir kitaptan alıntıladığım, peygamberimizin aile hayatını içeren aşağıdaki yazıyı sunuyorum.

 

Hz. Peygamber’in (S.A.V) hanımları

Hz. Muhammed 11 kadınla evlenmiştir. Bunlardan ikisi kendisi hayatta iken vefat etmiş, dokuzu ise kendisinden sonra vefat etmiştir. Bunları burada ayrı ayrı zikredeceğiz. (Ahzab Suresine Göre Aile Hukuku. Ali Çelik İstanbul 1999. Kitabın Üçüncü Bölümü; Ahzab Suresinde Hz. Peygamber İle İlgili Aile Hukuku)

1- Hatice Binti Hüveylid

Tacire (Tüccar Kadın) ve Tahir (Temiz Kadın) diye isimlendirildi. Henüz 25 yaşında bulunan Muhammed ile evlendiği zaman 40 yaşlarında dul ve iki (2) çocuk annesiydi. Ve Haticeden iki (2) oğlu ve dört(4) kızı dünyaya geldi. Erkek çocuklar küçük yaşta vefat ettiler. Hz. Muhammed’in kızlarından birisi, sonradan üçüncü halife olacak olan Hz. Osman’la evlendi. Yani, Hz. Osmanın kayınpederi Hz. Muhammed. En küçük kızı ise, Hz. Ali ile evlendi FATIMA.

2- Sevde

Dul bir kadındır. Ve ikinci hanımıdır. 50 yaşındadır. Hz. Muhammed ondan boşanmak ister. O, bu boşanmayı kabul eder. Ve Hz. Muhammed’in Hz. AİŞE ile evlenmesine razı olur. Ve gününü ona verir. (yani buluşma sırası)

3- Aişe

Hz. Ebubekir’in kızıdır. Hz. Muhammed’in evlendiği kadınlar arasında BAKİRE olan tek kadındır. Hz. Aişe’nin kaç yaşında evlendiği tartışma konusudur. ALTI (6) yaşında sözleştiği ve DOKUZ (9) yaşında zifaf olduğu söylenir. Ve DOKUZ (9) yıl evli kalmıştır.

4- Hafsa

İkinci Halife Hz. Ömer’in kızıdır. O da 22 yaşında dul kalmıştır. Hz. Ömer kızını, Hz. Muhammed’in kızı Rukiye’yi henüz kaybetmiş olan Hz. Osman’a teklif eder. Kabul etmeyince, aynı teklifi Hz. Ebubekir’e teklif eder, o da kabul etmez. Bu defa Hz. Muhammed, Hafsa ile evlenmek istediğini Hz. Ömer’e iletir. Ve böylece Hafsa, Hz. Muhammed’in karısı olur.

5- Zeyneb Binti Hüzeyme

Bu evlilik çok kısa sürdü. İki veya üç ay. O da duldu. İlk kocası savaşta öldü.

6- Ümmü Seleme

Asıl adı Hind’dir. Daha önce evlendiği adamdan 4 çocuğu vardı.

7- Zeyneb Binti Cahş

Anne tarafından Hz. Muhammed’in akrabasıdır. Evlatlık Zeyd’in karısı iken ondan ayrılıp Hz. Muhammed ile evlenmiştir. Hikâyesi enteresandır.

8- Cüveyriye Binti Haris

Çok enteresan bir kadın. Savaşta esir düşen kadınlardan Hz. Muhammed’in payına düşen ganimet kadın (insanın ganimeti olur mu?).

9- Ümmü Habibe Binti Ebi Süfyan

Ebu Süfyan’ın kızıdır. İlginç, kitaptan okumak gerekir.

10- Safiyye Binti Huyey

Hz. Muhammed’le evlenmeden önce iki evlilik yapmıştır. Hz. Musa’nın kardeşi ve peygamber olan Hz. Harun’un soyundan gelmektedir.

11- Meymüne Binti Haris

Dul ve ikinci evliliğidir.

 

Hz. Peygamber’in (S.A.V) cariyeleri

1- Reyhane

Yahudi asıllı bir cariyedir. SAVAŞ GANİMETİ olarak Hz. Muhammed’in hissesine düşmüştür.

2- Mariye

Kaynaklarda Mariye El Kıptiyye diye geçmektedir. Kıpti bir baba ve Rum anneden dünyaya geldiği söylenmektedir.

 

Hz. Peygamber’in (S.A.V) çocukları

Resulullah’ın üçü (3) erkek (Kasım-Abdullah-İbrahim), dördü (4) kız olmak üzere yedi (7) çocuğu dünyaya gelmiştir. Bunlar, doğuş sırasıyla; Kasım- Zeyneb-Rukiyye-Ümmü Gülsüm-Fatıma-Abdullah-İbrahim isimlerini taşımışlardır. Bunların altısı (6) Hz. Hatice’den, İbrahim ise Mısırlı Hz. Mariyye’den idi.

 

NOT:

Sevgili dostlarım, ben “Adigelerin (Адыгэхэм) yazı (Тхын) kullanıp kullanmadıklarına dair sürdürdüğüm çalışmalarımda, başvuru kaynaklarımın başında dinsel veriler gelmektedir. O anlamda Tevrat-Zebur (Mezmurlar)-İncil ve Kuran’ı okumaya başladım (Türkçe meallerini). Bunlar, “Göksel” inanç verileridir. Bir de “Görsel” inanç ve yazılı kaynakları var. Acaba Adigeler (Адыгэхэр) tarih içinde bu iki kaynaktan hangisini yaşadılar ve hangisini yaşıyorlar? Burada da amacım Adigece (Адыгэбзэ) bir sözcük bulabilmektedir. O anlamda “DİN ÂLİMİ” dildaşlarımdan yardım bekliyorken, onlar bana “DİNSEL İNANÇLARDAN” söz ediyormuşum gibi algılayarak hakaret ediyorlar. Velev ki DİNSEL İNANÇTAN bahsediyorum. Sana ne! “Senin dinin sana, benim dinim bana” değil mi? Haa, bir şeyin doğrusunu öğretmek mi istiyorsun, belge ve bilgi içinde “yorumsuz” sunarsın. Çünkü Tanrısal buyruklar, kişilerin yorumlarına göre değildir. Şayet, her kişi bir yorum yaparsa, o buyruklar, yorumlar kumkumasına döner. Örneğin, “ÖLDÜRMEYECEKSİN” buyruğuna “HAKSIZ YERE” sözünü eklersen, her kişi kendine göre bir haklılık yaratarak öldürmeye devam eder. “Hafifçe dövün!” sözünün tavanını, tabanını kim tayin edecek?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz