Abhaz ve Adige diasporasında geleneksel dekoratif sanat ve zanaatlara bakış

0
888

Bu makale Çerkes dekoratif sanatlarının Türkiye’de yaşayan Abhaz ve Adige diasporasında nasıl ve hangi metotlarla korunduğunun; semantik yapısında var olan motif, dikiş, işleniş, dokuma ve ağaç işleri ile demircilik sanatının Kuzey Kafkasya’da günümüz diasporasına aktarılışının bir analizi olacaktır.

Dekoratif ve uygulamalı sanatlar Abhaz-Adige kültüründe çok önemli bir yer tutar. Günlük yaşam ve genel olarak toplumun sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyesi ile yakından bağlantılı ve büyük ölçüde belirleyicisidir. Dekoratif ve uygulamalı sanatlar toplumun manevi deneyiminin, dünya görüşünün ve estetik fikirlerinin ilke ve kalıplarını büyük ölçüde yansıtmaktadır. Zengin ve asırlık geleneklere sahip Abhazlar ve Adigelerin halk el sanatları, ulusal sanat kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Binlerce yıldır toplumun hayatı, günlük yaşamı ve günlük aktiviteleri, dünya görüşü ve etnik kimlik anlayışı ile organik bağlantılıdır.
Daha fazla gelişme gösteren ve 20. yüzyılın başından önce var olan temel halk dekoratif sanatı türleri şunlardır: Metal sanat eserleri (demircilik, bakır kaplı yemek ve mutfak eşyaları, silahlar ve mücevherler); ahşabın işlenmesi (mobilya, oyuncak yapımı); taş oyma. Türkiye’deki Çerkeslerin zanaatları ekonomik faaliyet ve yaşam tarzı ile yakından ilişkili olduğu için, ürün tipleri, çeşitleri, yapıldıkları malzeme yerel nüfusun özel yaşam koşulları ve ihtiyaçları ile belirlenmiştir.

Ayşe ve Elmas Dışek, Cankat Devrim

19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında, Türkiye’deki Çerkesler arasında, bazı küçük ölçekli üretim türleri gittikçe daha fazla gelişmeye başladı; metal, ahşap ve deri ürünleri piyasada satışa sunuldu. Halk sanatı, profesyonel sanatın ortaya çıkışının ve gelişmesinin kaynağı haline gelmiştir. Ayşe ve Elmas Dışek kardeşlerle Cankat Devrim gibi ustalar kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel sanatları korumuşlar ve aynı zamanda yapımı ile yakından ilgilenmişlerdir.

Morfolojik açıdan baktığımızda özellikle Adige süsleme çeşitleri, çizim ve uygulama teknikleri açısından üç ana türe ayrılır: Geometrik, bitki ve zoomorfik. Bazı durumlarda, antropomorfik süslemeler hakkında konuşabiliriz. Her bir süs motifi türü, kendisine özgü bazı kültürel bilgileri de kapsar.

Süs kompozisyonu, belirli kültürel bilgileri taşıyan çok düzeyli sistematik olarak organize olurken, aynı zamanda bir fenomendir. Diaspora Adigelerinde geleneksel süs eşyalarının koruyucusu olarak hareket eden belirli nesillere ait süs motifleri ve kompozisyonları halen ilk durumunu korur. Özellikle Şapsığ ve Bjedug boylarında, 20. yüzyılın ortalarında kompakt bir şekilde yaşayan (Eskişehir, Tokat bölgelerinde) her ailenin kendi dikiş seti, nakış malzemesi olmazsa olmazlardandır. Bunu, sahada yapmış olduğumuz folklorik araştırmaların bir sonucu olarak söyleyebilmekteyiz. Bir örnekle anlatırsak; puhanta (Adigecede sandık) tahta kutularda uzun yıllar korunabilirdi. Üzerine tahta oymacılığı ile yapılan motif ya da sembol özenle işlenirdi. Bu eşyayı saklama biçimi halen aynıdır. Bir başka zanaat işi olan metal işleme sanatına baktığımızda, yüzyıllar boyunca demircilik Çerkeslerin ve özellikle Abhazların hayatında büyük bir rol oynadı. Örneğin, demircinin ilahi yaratıcı bir gücü olduğuna inanılırken adeta bir kâhin, kutsal güce sahip demirci imajı, çeşitli kültlerle ilişkilendirildi.

Ateşli silahlar

Ateşli silahlar Kafkas insanının en özel eşyası ve bir anlamda aksesuarıydı. Ancak bölgesel geleneklerin tanınabilir olduğu burada bile açıkça görünebilir. Örneğin sap ve bıçağın, namlunun orantılılığı, siluetin düzgünlüğünü ihlal eden kırık kıvrımların ve çıkıntılı parçaların olmaması, kullanılan her malzemenin -metal, ahşap, deri, kemik- özelliklerinin tanımla

nması, Kafkasya’da da diasporada yaşayan Abhaz-Adige ustalarının çalışmalarının da karakteristiğidir. Ateşli silahlar için ahşap parçaların tasarımında, özellikle siyahla oyulmuş bir desenle süslenmiş süs plakaları çok az kullanıldı. Diğer sanat türlerinde olduğu gibi, formların, malzemelerin ve dekorasyon tekniklerinin kontrastı burada önem kazanıyor.

Kural olarak; süslemeler, geometrik olarak ya da zoomorfik denilen bir tarzda basit ve büyüktür; Abhaz soğuk silahlarının yani bıçak, kılıç, kama vs. dekoru için bu durum tipiktir.
Adige silah sanatının ayırt edici bir özelliği, kama ve silah kılıflarının deri kınlarının dekorunda altın ve gümüş dikiş elemanlarının kullanımı olarak düşünülmelidir: Kılıf sadece altın nakış desenleri veya gümüş plakalarla birlikte altın nakış ile dekore edilebilir.

Yazılı kaynaklardan ulaşılan bilgilere göre, 19. yy’ın ikinci yarısında Çerkesler tarafından silah üretimi ticari düzeye ulaştı ve Kafkasya’nın çeşitli bölgelerinin pazarlarına verildi. Bununla birlikte yeni sanat ve zanaat akımları gelişme gösterdi. Örneğin takı yapımı… Çerkeslerin geleneksel sanatının ana mücevher türleri hayata girdi. Farklı bir tarzı ve etnik yapısı ile… Örneğin kadın kemerleri, altın ve gümüş kemerler, bilezikler, yüzükler, küpeler, kadın şapkaları, önlükler, düğmeler, plakalar, zincirler, erkek kemerleri, fişeklikler ve at ekipmanı gibi.

Kutlama ve ritüeller

Türkiye’de yaşayan Çerkesler ve dünyanın dağınık yerlerinde bulunan diasporası, her zaman ev düzenine birinci derecede önem vermiştir. Bu bağlamda bereketi simgeleyen dokumada küçük bir fındık kullanarak geleneği dillendirmişlerdir. Fındıklar ipliklerle birbirine bağlanır. Özellikle düğün ritüllerinde hatiyako (eğlencenin başaktörü ve idarecisi) bu sopayı elinde tutar ve buna hatiyakobaş denilir. Tüm kutlama ve ritüellerde kullanılan eşyaların hemen hemen hepsi geleneksel sanatları birebir içine alırken yapımında folklorik değeri özenle korunmuştur. Abhaz ve Adige insanı habze hukuk kurallarına bağlı yaşayan halklardır. Bu kuralların yaptırımı bir müdahaleyi gerektirmez. Fertler bu kurallara kendiliğinden uyarlar. İşte yukarıda değindiğimiz hatiyakobaş ve onun fonksiyonu hiçbir durum ve şartta değişmemiştir. Geleneksel sanatların habze’yle bir bütünlük içinde her alanda sürdürülmesi belki de tüm bu zanaatların ve yapıcılarının korunmasını sağlamıştır; çünkü yüzyıllarca nesilden nesile bu şekilde aktarılabilmiştir.

Kullanım amacına göre, altın nakış tekniği üç gruba ayrılır: Kasnağın üzerinden çekilen beyaz bir tuvale bir desen uygulanır ve daha sonra üzerine altın ipliğin uygulandığı basit beyaz ipliklerden bir döşeme yapılır; alttan kontur boyunca dikilebilir. Bundan sonra, desenli motif kesilir ve arkası tutkalla kaplanarak gerekli sertlik sağlanır. Bu şekilde elde edilen desen, dekore edilecek eşyaya bir uygulama şeklinde dikilir.

Üç zanaat

Türkiye’de 2010-2013 yılları arasında topladığımız sanat ve zanaat üzerine folklor materyalleri üç tür zanaatın korunduğunu gösterdi:
1. Altın nakış
2. Metal sanat işleme (silah işi)
3. Takı
Önemli bir bilgi olan seramik üzerindeki zengin süs malzemesi hakkında Orta Tunç Çağı dolmen kültürü önemli bir dönemdir. Kafkas kültürü çok sayıda bronz sanat eseri verdi. Kuzey Kafkasya ve özellikle Abhazya’da bu dönemin sonunda, diğerleri arasında Kuban kültürü tarafından temsil edilen geniş bir bronz ve metal işleme merkezi vardı. [3;411]
Çerkeslerin dekoratif ve

uygulamalı sanatlarını incelemek için, antik kabilelerin sanatsal faaliyetinin en erken tezahürleri önemlidir. Taşların üzerindeki çizimlere ve işaretlere göre, seramik üzerindeki ilk çizimler vasıtasıyla, antik metal takılar, silahlar, at aksesuarları ve üzerlerindeki en basit süslemeye göre, ilk inançların oluşumu ve ibadet nesneleri hakkında fikirler oluşur. Açıkçası, etnik kültürlerin genetik devamlılığını kanıtlamak için, maddi ve manevi kültür unsurlarını, yaşayan insanların ideolojisini çevrelerinin kültürel fenomenleri ile karşılaştırmak önemlidir.

Bir örnek de Nart efsanesindeki Sosruko karakteri ve onu simgeleyen olaydır: Sosruko’nun Nart Xase’ye girince nasıl karşılandığı ve bir masanın etrafında toparlanılarak kararlar alındığına ilişkin söylenceler, üçayaklı geleneksel yuvarlak masadan (Adige ane) bahseder. Bugün tahta oymacılığında tüm motif işlemesiyle “Adige ane” kültürün ve evin merkezindedir. Yapımı kadar kullanımı da olmazsa olmazlardandır.

Denleç

Çerkesler arasında evrenin en popüler sembolü “denleç” olarak kabul ediliyor. Gerçekten de “denleç” Adigelerin yaşam ve evren hakkındaki döngüsel fikirlerini bizlere yansıtmaktadır.
Geleneksel dekoratif sanatlar bir halkın kültürel ve sosyal kişiliğinin en canlı ve anlamlı belgesidir. Aynı zamanda folklorik değerler içinde değerlendirilip nesilden nesile nasıl aktarıldığına da tanık oluruz. Bugün büyük sürgün sonrasında Kafkasya’dan Anadolu’ya yerleşmek zorunda kalan ve daha sonra dünyanın pek çok ülkesine dağılan Abhazlar ve Adigeler tıpkı tüm Kuzey Kafkas halkları gibi, kendi geleneksel değerlerini yabancı topraklarda koruma çabasını sürdürmüşlerdir. Abhazlar ve Adigeler yaşadıkları ülkelerde günlük hayatlarında kullandıkları eşyalara önem verirler; onları en güzel yerlerde korur ve saklarlar.

Türkiye’de yaşayan bir Abhaz olan Zeki Cudar Hvatskia, bizlere tarihi bir bilgi sundu. Özellikle 18. yüzyılın sonu 19. yy tarihi dönemi, Kafkasya’daki tabanca, silah kullanım teknikleri ile birlikte, orijinal silah yapım aşamalarını gelecek nesillere aktarmaktadır. Çizimlerini metal, fildişi, at kemiğini özel hazırlayarak kullanmaktadır. Zeki Usta at, silahın korunma sanatındaki önemini ve Abhaz sosyal hayatındaki yerini geçmişle geleceğe bağlarken üzerine çalıştığı motifleri de gümüş ve altın kazma, gömme yöntemi ile metale aktarışını paylaşır. Zeki Cudar alaylı bir usta; kendisi bu işi babadan oğula geçen tarzda, küçük yaşlarda başlayarak öğrenmiş.

Vurgulamak istediğimiz bir nokta da şudur: Birçok Adige ve Abhaz sanat tarihçisi, el sanatlarımızın gelişimi hakkında bilimsel çalışmalar yapmıştır. Bunların arasında en önemlileri, Kushu A., Malia E., Adjinjal Y., Guchev Z., Kishev A., Kuyok M. Kuprava A., Malbahav B. ve diğerleri…

Dışeyide

Diasporada kalan yine önemli el sanatı türü, kaybolmaya yüz tutarken yeniden canlanan altın iplikle işleme sanatı “dışeyide”, tarihi geçmişi ve uygulama şekliyle yeni dönemin en popüler çalışmasıdır. Bu işin emektarları, ilk öğreticileri Dişek Ayşe ve Elmas’tır.
Onlar Kafkasya’dan Balkanlara, oradan da Türkiye’ye gelen Kabardey kardeşlerdir. 1961 yılında göç etmişler ve 1968 yılından beri de İstanbul’da sadece bu işi yapmışlardır. İlk adımı onlarla atan, Türkiye’de yaşayan Adigeler, bugün 7 bölgede yoğun kurslarla daha geniş kitlelere ulaşmaktadırlar. Ayşe ve Elmas Eşsiz uzun yıllar dışeyide’nin (altın iple örme) nasıl yapıldığını ve nerelerde uygulandığını halen araştıran sanatçılardır.

“Denleç, hureytikir, halugaguapshe, udanatishe, dishabash” Adige terminolojisi ile el sanatlarının tarzlarını yansıtır. Anadilimizde unutulmaya yüz tutmuş terminolojiyi tekrar eserlerinde kullanarak bir anlamda sanat ve kültür erozyonundan korumuşlardır. 2012 yılında ilk olarak Türkçe ve daha sonra Kabardeyceye çevrilen kitaplarını yayımlamışlardır. Adım adım en ince ayrıntısına kadar şekillerle, özel çalışmalarla yazılı metin haline getirilen bu eser, önemli bir yazılı kaynaktır.

Kurslar

Tüm bu süreçlerde birçok sanat eseri değişik tarzları ile hayat bulurken ilk olarak Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı, ardından İstanbul ve Ankara Kafkas Kültür Dernekleri zaman zaman kurslar ve sergilerle güncelliği korumaya hassasiyetle yaklaşmaktadırlar. Sonuç olarak şunu hatırlatarak makaleyi bitirmek isteriz. Asimilasyon karşısında diasporik kimlikleri korumak ve kaybetmemek mücadelesini hâlâ sürdüren Abhazlar ve Adigeler, kendilerini yabancı ülkelerde ancak kültürel ve folklorik değerleri ile yansıtabilmektedirler. Sosyolog Ayhan Kaya’nın araştırması olan “Türkiye’de Çerkesler” eserinden önemli bir analizini paylaşmak isteriz. Diaspora çalışmalarının özellikle kültürün anavatan ve diaspora ekseninde nasıl bir değişime ve dönüşüme tabi olduğunu algılamak açısından stratejik bir öneme sahiptir.
Global dünya ve getirileri ile küreselleşmeye bir de asimilasyon eklendiğinde yaşam sosyal değişimi etkilemekte ve geleneksel bağlar sadece sanat yoluyla unutulmamakta ve korunmaktadır. Diaspora kendini böyle korudu ve koruyacaktır.

*Filolog-folklorist
Abhazya Cumhuriyeti Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü
Folklor Kürsüsü Öğretim Üyesi

Kaynaklar:
1. Abkhazkaya iskustva. Suhum – S. Petersburg. 2004.
2. Agrba B. C. «Ostravnaya» shivilizatsia Cherkessii – Maykop, 2004. – 46 s.
3. Aguajba R. A. Iz istorii kavkaskay diaspori: abhazi ubihi, Sohum, 2014. – 718 s.
4. Anri de Moran. Istoria dekorativna – prikladnova iskustva

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz