Açaxu / Ace / Ake (7. bölüm)

0
976

Bir tutam saçın 5000 yıllık hikâyesi

Yağmuru bahşeden göktür, bitkiyi yaratan da toprak. Evlilikle birleşir onlar; Toprak Ana’yı boğa kişiliğindeki Gök Tanrı döller yağmurlarıyla; bitkide bedenleşen Tanrı Çocuk’ tur. Taş Devri Anadolu’sunda şekillenen tinsel dünyanın resmidir bu.”

“Hititler öncesi Anadolu’da Hattilerin konuştuğu Hint-Avrupa olmayan, yerli Anadolu ya da Kafkas dillerine yakın olan bir dilin varlığı da unutulmamalıdır. Hititlerin kültür ve sanattan öte, adlarını bile Hattilere borçlu oldukları; yazı olmasa, Hatti halkından sanılacak denli geçmişle özdeşleşmiş bir yerli yaşamın içinden geldikleri de unutulmamalıdır.1

İnsanların görme becerisini kazanabilmelerini sağlayan bir araç olan ışık Abazacada “laşa”, Adigecede “nexy (nefıne)” olarak adlandırılmaktadır.

Abazacada; “La” = “göz”, “Şa”(tsa’dan) = “sıcaklık” (yakıcı, ateş, kan),

Adigecede; “Ne” = “göz”, “Xu(j)” = “beyaz, aydınlık” kelimelerinin birleşmesinden türetilmiştir.

Batı Adigecesinde ise fazla ışığın zararlı oluşundan olsa gerek “nefıne = göz körelten” (Nef = kör) olarak belirtilmiş olabilir.2,3

İnsanların ilk ateşi, yıldırım düşmesiyle yanan meşe ağaçlarından temin ettikleri sanılmaktadır. Meşe ağaçlarının kabuğunda bir miktar demir mineralleri bulunmakta olduğundan yıldırımları kendi üzerlerine daha rahat çektikleri düşünülüyor.4

Yunan Mitolojisi’ne göre de ilk ateşi elde eden kadındır; “(Arthemis) İlk çam meşalesini Mysia Olympos’da kesti ve onu yıldırımdan kor haline gelmiş bir ağacın ateşiyle tutuşturdu.”5

“Artemis adı Grekçe değildir.”6

“Artemis’in doğduğu yer… hiçbirinin bağlantıları bu denli güçlü değildir. Ephesos’ta ilk akla gelen hemen Letoitler olacaktır (Letoitler: Artemis ve Apollon)”.7

Ateş, Abazacada “mtsa”, Adigecede “mаş’o /mаf’e” olarak adlandırılır.

‘Ateş’in keşif edilerek kullanılmaya başlamasıyla, ilk önceleri soğuktan korunmak, aydınlanmak, savunma amaçlı ve yemek pişirmek için kullanılırken, yıldırım ve ateşin gizemi nedeniyle ilkel insanlar tarafından bir kült haline getirilmiştir. Sosyal hayat ocak, ateş, köz, kül etrafında şekillenmeye başlamıştır.

Anadolu’da, “Anatanrıça piramit şeklindeki kül kümesiyle temsil edilirdi. Çünkü ocakta ateş kül ile öyle muhafaza edilirdi.”8 Bu anlatım Abaza ocak kültüründe de aynı şekilde kendini bulmuştur.

Abazacada ocak, ateş yeri olarak tarif edilmez, “ахәшҭаара” olarak adlandırılır.

A+xә+ш+ҭа+aра; artikel+kül+sıcak+yer/içinde-bura”, “içinde sıcak kül olan yer:ахәшҭаара” şeklinde isimlendirilmiştir.

Ş(a)” ve “ş(ı)” sesleri “sıcak”, “ışın”, “yakan”, “ateş”, “aydınlanma”, “gün”, “bölme”, “yaratma”, “öldürme”, “kan” vb. pek çok Abazaca kelimenin kök hecesini oluşturur.9

Köz” sözcüğü de yine “kül” kelimesinden türetilerek, “а+кә+и+ц”: “artikel+kül+birlikte+ateş” “Külle birlikte olan ateş”; “акәиц” olarak adlandırılmıştır. Köz, külün içinde muhafaza edilir ve bir sonraki ateş onunla yakılırdı. Söndürülür ise ateşin yakılması uzun zaman alır ve zaman kaybedilirdi. Bu yüzden “ocağın sönmesin/ateşin sönmesin” deyimi toplumlarda hâlâ söylenegelir. Ocak hiç söndürülmezdi. Sürgün sırasında Kafkasya’dan Osmanlı’ya gelen aileler içinde, bu şekilde ateşin söndürülmeden getirildiğini anlatan anılar mevcuttur.10

İlkel çağlarda erkekler avlanmaya giderken, kadınlar ocakta yanmakta olan ateşin çevresinde günlük işlerini görürken, ateşin sönmemesi için bekleyen kadın zamanla toplumun saygın kadını oldu; paylaştıran, yöneten olarak topluluğun önderi konumuna geçerek “anaerkil” düzenin zirvesine yerleşti.

Toplum içindeki yer böylece “kül” tarafından belirlenmiş oluyordu. “Yaşlı kadın” için kullanılan “аҭакәажә” kelimesi bunu tamamıyla doğrulamaktadır. Abaza inanç sistemi içerisinde en üst tepede olan “Ança” kelimesi, “yediren, besleyen ana” (an: anne, ça: yeme içme, beslenme) anlamında iken, aileyi betimleyen “taaça” kelimesi (taa: bir arada, iç içe, ça: yeme, içme) “bir arada yiyip içenler” olarak adlandırılmıştır.

Yaşlı kadının “аҭакәажә”, (a+ta+ku+jü; artikel+aile+kül+söz); “ailenin kül sözcüsü” olarak toplum içindeki yerinin önemine vurgu yapılmıştır.

Tahmada” sözcüğü de (T+ah+mada: aile+beyi+olmayan) “ailede emir vereni olmayan, beyi bulunmayan” betimlemesiyle, toplum içinde kimsenin hükmedemediği bir kimliğe dönüştürülmüştür. 11 (ÖB. AİD. s.302, 303, 636, 637)

“Paylaşma” eylemi ocak etrafında olduğu ve ocakta “kül” ile tarif edildiği için hisse-pay da külden türetilerek “küle ait, içinde”; “ахәы” ve “ахәҭа” olarak isimlendirilmiştir. Yemin etmek “ақәраә” de aynı şekilde “kül” kelimesinden türetilmiştir.

Ocak içinde, kül bir araya toplanarak, koniyi andıran bir küçük tepecik oluşturulur ve köz onun içinde saklanırdı. “Tepe” sözcüğü de “kül” üzerinden anlam verilerek “ахәы” ve “ахәада” olarak adlandırılmıştır.

Ocakların etrafı taşlarla çevrilirdi. Bundan dolayı taş adı da “kül”den türetilerek “ахаҳә”; “a+ха+ҳә”; (artikel+yüksek+kül); “kül yükseltisi” olarak adlandırılmıştır. Bu aynı zamanda “ха (ha)”, “biz” (ben’in çoğulu; insan) anlamına gelmektedir; o zaman da “ахаҳә”; “Bizim külümüz”den “Bizim ocağımız” olarak da anlamlandırılır (fırın). Yine “ахакә” şeklinde söylenişi ile de “Bizim payımız”; “Bizim üzerinde durduğumuz” anlamlarından “vatan” kelimesine dönüşür.

Шьашəхьаҳ (Шьашəы; Şaşuı) Abaza eski inancında demircilik tanrısıdır. Önceki bölümlerde görmüştük ki ilkel çağlarda ilk elde edilen madenler -bakır-demir- göktaşlarından elde edilmişti. Göktaşları, gökyüzünden yere yanan bir cisim olarak düşüyorlardı. İlkçağ kült alanlarında daima kült haline getirilmiş bir göktaşı bulunmaktadır (örn. Hattuşaş). İlkel çağlardaki insanlar onu yanan ışık olarak adlandırmış olmalılar; Шьашəы (Şaşuı) kelimesinin Türkçe karşılığı tam olarak “yakan / yanan ışık”tır. İlk madenler ondan elde edildiği için madencilik tanrısına da isim olmuştur. “Шыблэ” kelimesi de bunun değişik bir söylenişidir; “Шы: ışık”, “блэ; yakan, yanan”dan: “Yakan ışık” anlamındadır.

Abazalar, günümüzde “yıldırım”a “Афы” (Afı) derler. İlkel çağda ya yıldırıma bakarak göktaşına veya tam tersi göktaşına bakarak yıldırıma benzer ad vermişlerdir. Bugün dahi Abazacada “şü” yazılıp “” okunan heceler vardır.

Eski Abaza inancında yıldırımın çarptığı insanlar kutsal kabul edilir ve oldukları yere defnedilirlerdi. Belki de bu olayın etkisi ile savaşçılar yıldırıma öykünerek bir tutam saç bırakıyorlardı. Çünkü Abazacada “Kahraman” kelimesinin karşılığı “Афырхаҵа”dır (yıldırım adam).

Aynı inanç eski Yunan geleneklerinde de görülür; “Zira geleneklere göre Zeus’un yıldırımıyla hayatını kaybeden ölümlülerin mezarları diğerlerininkinden ayrı bir yerde olmak zorundaydı.”12

Abaza halk geleneğinde “demircilik” bir kült halini alarak hem demircilikle uğraşan ailelerde hem de genel halk olarak, bu günlerde bile ritüeller yapılır. Demircilik, altın ve gümüş işlemeciliği ile uğraşan aileler kendi özel “Ажьырныҳəа -Ajirnıhöa” (anlamı; Demirci’nin kutsal yerinde dua) ritüellerini yaparken, halk da yeni yıl kutlamalarını 13 Ocak’ta bu “Ajirnuhöa” ritüeli ile kutlarlar.

Her ailenin evlerinin yakınında, örs, çekiç ve kıskaçtan oluşan küçük bir simge demircilik atölyesi olan ritüel alanları bulunmaktadır. Aileler bu ritüeli yaparken, ritüel alanına aile fertleri dışında kimseyi almazlar, öyle ki aileye gelin gelmiş başka sülaleden olan kadınlar dahi bu ritüele katılamaz.

Aile,ritüel alanına yarım ay şeklinde dizilirler ve alanda yedi mum yakılır. Kurban olarak, özellikle keçi seçilir. Keçinin boynuzlarının çok düzgün olması, yarasının beresinin bulunmaması, sakalının uzun, güzel ve keçinin renginin lekesiz beyaz ve besili olması gerekmektedir.

Aşağıda bu ritüellerde söylenen bazı dualardan örnekler şöyledir:

Шьашәхьаҳ (Şafüxiah), yedi nıxa’nın tanrısı, altın ayak tabanının kurbanı olayım! Bildiğin gibi, ben ve ailem, tüm yakınlarım, acıya uğradık. Kurban olduğum sen, sana inanıp güvenerek, doğruluktan ayrılmadan hizmetinde olan babamız hayatını kaybetti. Bundan dolayı, hepimiz onu anmalarla meşgul olduğumuzdan, sana dönüp duamızı yapamadık, seneyi atlattık. Bugün ben, dua için gerekenleri elime alarak ayağına geldim. Hizmetini görmem için izin vermeni diliyorum. Beni kabul et. Söz veriyorum, âcizane, bilebildiğim kadarıyla, elimden geldiğince eksik etmeyeceğim, senin yolunda olacağım. Cahilliğimden, atladığım bir şey olursa, beni bağışla, bana acı. Beni esirgemeni diliyorum.”

*

Şafüxiah (Demirciler Tanrısı), yedi nıxa’nın tanrısı, kutsal ayak tabanının kurbanı olayım! Senin hizmetinde olan biri sıfatıyla diliyorum. Burada ayak dibinde dikilen insanın (adı ve soyunu söyler) benden ayrılmasına izin vermen için. O ayrı oturup, hizmetini ayrı görmek istedi. Gücünün yettiğince, canla başla senin hizmetini görecek.

Hanesini ve kendisini gözet, esirge. Bunun için gerekeni getirdi, işte burada.

Kabul et! Şimdi canlıyken gösteriyorum, sonra da yürek ve ciğerini!”

*

Şafüxiah, yedi nıxa’nın tanrısı, altın ayak tabanının kurbanı olayım! Her gün en iyi şeyleri göresin. Sen de gördün, bir hafta önce, verdiğin izinle, gereken her şeyi canı gönülden yaparak, soyumuzun demirci ocağından ayrıldım. Bu günden sonra senin hizmetini ayrı yapmama izin vermeni diliyorum. Gerekeni yerine getirebilmem için, üç yılda bir kurban ile, diğer iki yılda börek çörekle. Beni gözetmeni diliyorum. Söz verdim, gücümün yettiğince eksiksiz hizmet edeceğim. Zamanında ve gereken şekilde… Eksiğim olur, yapamadığım olursa, bağışla, bilgisizlikten, aptallığımdandır. Bana inan, bilerek bir şeyi atlamayacağım. Altın tabanının kurbanı olayım.”

*

Şafüxiah, yedi nıxa’nın tanrısı, altın tabanının kurbanı olayım. Gördüğün gibi yaşım ilerledi, gezinmekte güçlük çekiyorum. Bunun için, dedelerimin demirci ocağından bağımsız kalmama iznini diliyorum. Bundan böyle, kendi evimde, ocağımda, ailemin yanında, demirci ocağı altında dua etmemi sağlamanı diliyorum.”

Dua için kurban. Kurbanlık beyaz tüylü olmalı, olmazsa soluk renkli. Besili ve güzel olmalı. Boynuzları eşit ve sakalı uzun (keçi).

*

Güçlü Şafüxiah, yedi nıxa’nın tanrısı! Bugün, her yıl yaptığımız gibi, babalarımızın gösterdikleri gibi, ailecek toplanıp huzurunda dikiliyoruz. Yukarıdan bizi görmen için. Gözünü ve kalbini esirgeme! Gücümüzün yettiğince her gün hizmetinde olmaya hazırız. Bir eksiğimiz olursa cahilliğimizdendir. Bağışla.

İşte duruyor dua kurbanlığımız, verdiğimiz sözdeki gibi, şimdi canlıyken gösteriyoruz, sonra yürek ve ciğerini sunacağız. Büyük, küçük hepimize acı, gözet.”13

Önceki bölümde Hattilerin ocak tanrılarına yaptıkları duaları görmüştük. Orada da “yedi ocak tanrısına” dua ediliyordu. Ocaklara bırakılan malzemeler de yedi adet idi ve madencilik malzemelerini kapsıyordu. Yukarıda görüldüğü gibi Abazaca duada da madencilik tanrısına dua edilirken ona “yedi kutsal alanın tanrısı” diye hitap edilmektedir.

İlkçağlardan beri ilk maden olan bakırın bulunması ile ilk madencilik başlamış, o kutsal kabul edilmiştir, dolayısıyla maden çağının ilk madenleri olan bakır, kalay, kurşun, gümüş, altın, tunç ve demir, hepsi ilkel çağın tek tek birer kültü idiler; zamanla demir çağı ile demir üstünlük sağlayınca diğer kültler sönümlenmiş, her biri unutulmuş ve günümüze demir kültü kalmıştır. Abazalarda madencilikle uğraşan ailelerin yaptığı ritüel ve yılbaşı “Ажьырныҳəа” kutlaması binlerce yıllık bir kült ve geleneğin günümüze yansımasıdır.

Anadolu Hatti-Hitit kültürü ile Maykop kültürü ve Kuban-Karaz kültürü ile Altın Hilal’in bir bütünlük ve devamlılık gösterdiği bilim insanlarınca kabul görmektedir. İlk madenciliğin izlerinin de bu bölgede olduğu düşünüldüğünde, Abaza “Шьашәхьаҳ” ve “Ажьырныҳəа” kültüne bilim insanlarının bu çerçevede bakmaları ve araştırmaları daha isabetli olur.

(Devam edecek)

Kaynakça:
1. Prof. Fahri Işık, Uygarlık Anadolu’dan Doğdu, Akdeniz Ülkeleri Akademisi Vakfı Yayını, 2019, s.325,523
2. Ömer Beygua, Abhazca İlk Dil mi?, Abhazoloji Yayınları No: 8, İstanbul, 1994, s.567,596
3. https://www.adigabze.net/sozluk
4. Бигуаа, Валерий Левардович. Ритуальный Мир Традиционной Религии Абхазов Академия наук Абхазии Институт гуманитарных исследований имени Д. И. Гулиа Абхазский государственный университет МАКС ПРУСС Москва – 2018, ISBN 978-5-317-05995-8
5. Robert Graves, Yunan Mitleri, Tanrılar, Kahramanlar, Söylenceler. İngilizceden çeviren: Uğur Akpur, Say Yayınları, İstanbul, 2010. s.101
6. Halikarnas Balıkçısı, Altıncı Kıta Akdeniz, Derleyen: Şadan Gökovalı, Bütün Eserleri 9, Bilgi Yayınevi, 1992-İstanbul, s.63
7. Kaynak No: 1, s.162
8. M. Şemsettin Günaltay, Yakın Şark II Anadolu En Eski Çağlardan Ahameniş’ler İstilasına Kadar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1987-Ankara, s.217
9. Kaynak No: 2, s.604, 605, 606, 620
10. Bengül Kozba Kavlan, Zamanı geri alabilir miyim acaba? 21 Mayıs 1864, Jineps Gazetesi, Temmuz 2019, s.4
11. Kaynak No: 2, s.302, 303, 636, 637
12. Kaynak No: 5, s.517
13. Kaynak No: 3, (Duaları Abazacadan Türkçeye tercümeden Akhba Esat Özen)
Abazaca sözcükler için: İrfan Okuyucu, Türkçe-Abazaca, Abazaca-Türkçe Sözlük, KAFDAV Yayınları, Ankara, 2020

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz