Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Açaxu / Ace / Ake (11. Bölüm)

-Bir tutam saçın 5000 yıllık hikâyesi-

“Artemis kültünde raks etmekten daha yaygın bir şey daha yoktur. Rahiplerin arasında raksçı, şarkıcı ve çalgıları olan kadın ve erkeklerden oluşan gruplar vardı ki, bunlardan özellikle adak törenlerinde parmak uçlarında dans eden Akrobatai ya da Akrobatları belirtmek gerekir.”(1)

Geçmişten bugüne, Çerkeslerin dansları kadınlı erkekli gruplar tarafından, bir daire içinde ve figürleri de parmak uçları üzerinde icra edildi ve hâlâ da öyle devam ediyor.

Daha önceki bölümlerde görmüştük, Artemis kültünün yaratıcılarının Amazonlar olduğundan bahis ediliyordu. Artemis/Kybele kültünde başrahibe “Megabyzos” adı veriliyormuş. Hakkında söylenenlere kısaca göz atalım.

“Artemis’in hizmetinde, genişçe bir aşama düzeni gösteren rahipleri vardı. Yüce ya da başrahip ‘Megabyzos’ idi ve kurallar gereği hadım idi. Tapınaktaki rahibelere melissai (arılar), kore (genç kızlar) ve ierei (rahibeler) adları verilirdi.”(2)

“Bu kutlama ve tören alaylarına ‘Megabize’ adı verilen genç bakireler ve tanrıçanın şanlı hizmetkârlar ordusu, rahipler, kutsal haberciler, borazancılar, asa taşıyıcıları, tanrıbilimciler, şamdan taşıyıcılar, tapınağın atlı koruyucuları, temizlikçiler, tanrıçayı giydirenler, canbazlar ve flüt çalanlar katılırdı.”(3)

“Kybele’nin Galli rahipleri ve Artemis’in Megabyzos rahipleri kendilerini iğdiş edip, kestikleri cinsel organlarını tanrıçaya sundular. Evvelce de söz ettiğimiz gibi, Efes’te ‘spondopoios’ denen, içkileri dökmekle görevli rahipler ve ‘spondaulis’ denen ve adak törenlerinde flüt çalan rahipler bulunuyordu. Antikitede söylence ile dinsel törenler arasında pek yakın karşılıklı ilinti olduğu hatırlanmalıdır. Bugün bile, iğdiş eyleminin daha insancıl ve daha hafifletilmiş bir şekli olan sünnet, bazı inanışlara göre, kutsal, dini bir törendir.”(4)

“Bir çeşit Papa olan Megabyzos ve onun emrindeki bir grup rahip tanrıçanın varlığını yönetirdi.”(5)

 Eustathius, Stetiohorus’un dediklerinden aktararak şöyle yazmaktadır: “Kuretler Giritliydiler, hem büyücü hem de sihirbazdılar.” Şöyle söyleyenler de vardır: «Kybele›nin rahipleri Kuretler, Korybantlar ve Telkhine’lerdi ki Attis’in yoluna hepsi hadım olmuşlardı.”(6)
“Zeus bir rüya görüyor ve tohumu yeryüzüne saçılıyor, bu tohumlardan kendisinde hem erkeklik hem dişilik vasfı bulunan Agdistis yaratılıyor, tanrılar bu tuhaf mahluku yakalayıp erkeklik uzvunu kesiyorlar, kesilen uzvun yerinden bir badem ağacı çıkıyor, Sangaris (Sakarya) Nehri’nin kızı, bu ağaçtan bir badem koparıyor, göğsüne koyuyor ve gebe kalarak Attis’i dünyaya getiriyor. Attis çok güzel bir delikanlı oluyor. Evleneceği sırada Agdıstis tarafından deli ediliyor, o da kendisini hadım ediyor.”(7)

“İnsanlar arasında yalnız Kolkhisliler, Mısırlılar ve Ethiopialılar sünnet olurlar. Filistin›deki Fenikeliler ve Suriyeliler, kendileri söylerler ki, bu âdeti Mısırlılardan almışlardır; Thermodon ve Parthenios ırmakları kıyılarında yaşayan Suriyeliler ve komşuları Makronlar da bunu Kolkhislilerden öğrendiklerini söylerler.”(8)

“Kolkhisliler ve bunların Kafkaslar’a kadar komşuları da kendi istekleriyle vergiye katılıyorlardı. (Zira İran egemenliği bu dağa kadar uzanıyordu, Kafkaslar’ın kuzeyinde İranlılar yoktu.) Bu halklar da böylece kendiliklerinden armağanlar veriyorlardı ve beş yılda bir getirip sunuyorlardı ve bugün de sunmaktadırlar; sunuları yüz oğlan ve yüz kızdır.”(9)
Ayrıca “Mag”ların Med halkında dinsel bir topluluk olduğu bilinmektedir.

Pers kralı Dara’nın komutanlarından birinin adının “Megabazos” olduğu ve Anadolu topraklarında isim olarak kullanıldığı bilinmektedir.(10)

Samsun’un eski adının Amisos olduğu ve bu bölgenin Amazonların ülkesi olarak görüldüğü bilinmektedir.(11, 12, 13) Bu bölgenin bilinen ilk sakinleri olarak, sırayla şunları görüyoruz: Amazonlar>Kaşkalar>Asyrialılar>Pontuslular.

Azra Erhat şöyle söylemiş: “Amazonların yayıldığı bölgelerle Hititlerin bulunduğu bölgelerin birbirini tutması da dikkati çekmekte.”(12)

“Bir yoruma göre, Amazonlar savaş tanrısı Ares’in çocuklarıdır. Bu da onların savaşçı yapılarına ve anatanrıça (ki Artemis bu tanrıçadan oluşmuştur) altarı çevresinde yaptıkları törensel savaş danslarına anlam getirir. Dahası, Kallimachus’un kabul ettiği gibi, Efes’te Artemis tapınağı çevresinde silahlarıyla yaptıkları dansları da açıklar.”(14)

“Bu Amazonlar tarihçilere göre Hititlerin savaşçı kondayları* idiler”(15) (*papazları).
“Pausanias, Amazonların aslında tapınak hizmetkârları olduğunu yazar.”(16)

“Ancak Hititler resimlerinde şarların yanında at görüntüsünü pek yoğun olarak kullanmışlardır. Amazonların da hep binici olarak görüntülenmiş olduğu akla gelmektedir.”(17)

“Amazonlar ok, yay, çifte balta (labrys), mızrak kullanır, ayca şekilli kalkan taşır, ayaküstü savaşa tutuşurlardı, fakat at sırtında süvariliği de ilk onlar yapmıştı.”(18)

“Ana Tanrıça’nın papazlarına -ki artık bunlar kadın değil, ünik (hadım) edilmiş erkeklerdi- Daktil deniliyordu.”(19)

Bazı araştırmacılara göre Kaşkaların, Ubıh-Abaza-Adıge halkının uzak atalarıdır.(20, 21, 22, 23)

MS 500-600 gibi bir dönemde bile Abhaz krallarının güzel erkek çocukları hadım edip babalarını öldürdükleri, Persya, Roma ve Bizans’a ihraç ettikleri bilinmektedir. Bu âdet ancak Bizans İmparatoru Justinianus’un (527-565) Abhazya’da Hıristiyanlığı yaygınlaştırmak için yaptığı girişimler sonucunda kaldırılmıştır. Bu misyonerlik görevi için, daha önce hadım edilerek Bizans’a gönderilmiş ve sarayda yüksek mevkilere gelmiş Abhazyalı Efrat görevlendirilmiştir.(20, 21, 22, 24, 25, 26)

Yukarıda alıntı yaptığımız Agdistıs ve Attis söylencelerinde görüldüğü gibi, her ikisinin de babalarının özellikle olmadığı görülmektedir, Abhazya’da da hadım edilen erkek çocuklar, hem Attis gibi güzel olanlardan seçilmekte hem de babaları öldürülmektedir. Hem bu benzerlik hem yaşam alanlarının örtüşmesi uzak bir geçmiş birlikteliğine çağrışım yapmaktadır.

Roma ve Bizans ordularında görev yapan Abhazyalılar için kullanılan “Ala prima Abaggorum” söylemi sanki bunları hatırlatmaktadır.(27) Anadolu’da Amazonlar, Pers ve Medlerde Mağlar, batıda Rodos, Malta şövalyeleri, Ortadoğu’da Memluklar, Osmanlı’da serhat boylarındaki Alperenler, hepsi inanç tarikatlarının askeri örgütlenmelerdir.
Procopius’un, Kafkaslar’ı Amazonların kalesi olarak göstermesi de dikkat çekicidir.(28)
Amazonların Maotis Gölü ve çevresinde oldukları, Tanais (Don) Nehri’nin eski adının da “Amazonios” olduğu, Maotislerin Skyth olduğu, Colkhis’teki Phasis (Faş) ve Termodon (Terme Çayı) nehirlerinin Skyth nehirleri olduğu tarihçiler tarafından yazılmıştır.(29, 30)
Tekrar şunu hatırlayalım, Anadolu’da Kibele’nin tapıldığı büyük dini merkez Pessinus şehri idi. Bu şehir Sangarios yani Sakarya Nehri’nin sol kıyısında ve kaynağına yakın yerdedir. Burada Kibele’nin adı “Agdistis” imiş, “Nana” da deniliyormuş. Nana, Attis’i doğuran Sakarya Nehri’nin kızı imiş.(31, 32)

Artemis, Kibele, Kubaba isimleri hakkında daha önce yorumlarda bulunmuştuk.
Burada Sangarios adından başlayarak çağrışımlarımızı açıklayalım. “os” takısının Grek dilinde ek olduğu malumdur. “Sangara” isminden türetilmiş olması büyük olasılıktır. San (annem)+ gara (beşik/yatak); annemin yatağı / beşiği anlamını vermektedir. Anatanrıçanın merkezi olan bir nehre, böyle bir adın konulması olağandır. “Agdistis” ise “(herhangi) bir yerden çıkan” anlamındadır ve mitolojik söylemine uygundur. Abazalar günlük kullanımda anneye hitap ederlerken örneğin, şöyle derler: “Nan bışpav? – Anne nasılsın?” Bu da, Attis’in anası, Sakarya Nehri’nin kızı ve aynı zamanda Kibele’nin adı da olan “Nana” kelimesine açıklık getirmektedir. Attis ise “adızt” veya “atıts” kelimeleri ile benzerlik gösterir. Bu kelimelerin karşılıkları ise “adızt – kayboldu”, “atıts: çıktı”dır. Attis’in mitolojideki işlevi de bunlara çok uymaktadır. Ölürken kaybolmuştur, yeniden dirilirken çıkmıştır.
“Ma” kelimesinin anlamını önceki bölümlerde vermiştik; sahip, malik, var eden, varlık ile ilgili kelimeleri oluşturmaktadır. Amadza (амаӡа): sır, Amazara (Амазара): hazine, Amşın (Амшын): deniz kelimelerinde olduğu gibi. Aynı zamanda kulp, sap, tutamak gibi kelimeleri de oluşturan köktür. Dolayısıyla “amazımam”, “sapı / tutamağı olmayan” demektir. Bir nazire olarak, hadım edilmişleri belki böyle anıyorlardı, sonradan “Amazon”a dönüşmüş olabilir.

Anatanrıça rahiplerinin “Megabyzos” olan adlarının da böyle bir adlandırma olduğu açıktır.
“Ga” ve “ğa” hecelerinin dişil ve eril üreme organlarının kökü olduğunu belirtmiş idik.
“A+mık+ra” sözcüğü “koparıp almak” demektir. “bz / bız” ise “dil” kelimesinin karşılığıdır.
Dolayısıyla “Megabyzos” kelimesinin karşılığı için “meg+abyzas – koparılmış dil” veya
“Mag+ğabyız (Mağabız) – koparılmış eril üreme organı” demektir. Her iki anlam da hadım edilmeyi anlatmaktadır.

Skythler Amazonlara “Oiorpata” diyorlarmış, anlamı “erkek öldürenler” demekmiş.(33)
Abazaca birleşik bir kelime olan “eyvırpatra”, “ikiye ayırmak” demektir ve aynı zamanda bir deyim olarak öldürmek eylemi için de kullanılır. “Avra”, “en-boy, beden, boy, cüsse”; “patra”, “ayırmak / kesmek” olup bu defa doğrudan “bedenini kesmek” anlamı kazanır.
“Skyth” eski Grek kaynaklarında kullanılmış bir ad. Abazacada “sı” (ben) + ”kıt / kt” (köy); “benim köyüm” demektir. MÖ 1000 ve daha öncesinden, Kafkasya sahiline giden grupların, karşılaştıkları yerlilerden tepki anlamında, “burası benim yerim – yurdum”; “ara sıkıt’up” sözcüğünden yöre halkına “Skyth” adını koymuş olmaları ihtimal dahilindedir.

Bütün bu anlattıklarımıza, 2014 yılında, Kanadalı dilbilimci John Colarusso’nun, MÖ 550-450 yıllarından kalma, antik 12 vazo üzerinde Grek harfleri ile yazılmış yazıları Abaza dili ile çözümlemiş olduğunu ekleyip, hafızamızın bir kenarında tutmamız gerekmektedir.(34)
Tüm bu alıntı ve açıklamaların ışığında, Grek fantezi betimlemeleri dışında, gerçekte Amazonların, Anadolu’da anatanrıça kültüne ait, hadımlardan oluşmuş koruyucu, askeri bir birlik olduğu açık ve sabittir ve anatanrıça kültüne sahip kadim Anadolu halkına aittir.
“Söz uçar, yazı kalır” diyor ve dağarcığımızdaki damlaları tarihe not düşüyoruz! (Devam edecek)

Kaynakça
1- Halikarnas Balıkçısı, Altıncı Kıta Akdeniz, Derleyen: Şadan Gökovalı, Bütün Eserleri 9, Bilgi Yayınevi, 1992, İstanbul, s.108
2-a.g.e. s.94
3-a.g.e. s.122
4-a.g.e. s.109
5-a.g.e. s.102
6-a.g.e. s.78
7-Şefik Can, Yunan Mitolojisi, İnkılap ve Aka Kitapevi, 1963-İstanbul
8- Herodotos, Herodot Tarihi, çeviren: Müntekim Ökmen, İş Bankası Kültür Yayınları, Ocak 2002, İstanbul, II.104
9-a.g.e. III.97
10-a.g.e. IV.143:
“Bir gün nar yiyordu, ilk narı açtığı sırada kardeşi Artabanos, “Nar taneleri kadar çok olmasını istediğin şey nedir?” diye sordu. Dareios buna, ‘Devletime Yunanistan’ı katmaktansa, Megabazos gibi adamlarımdan bu nar taneleri kadar çok olsun daha iyi,’ cevabını verdi.”
11-Ekrem Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, Net Yayınları, 2. Baskı, 1989, İstanbul
12-Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, 6. Basım, Ağustos 1996, İstanbul
“Çoğu efsanelerde Amazon’lar Karadeniz’de Thermodon (Terme) çayının kıyısında Themiskyra şehrini kurmuşlar ve orada oturmaktadırlar.”
13- Serkan DEMİREL, M.Ö. II. Binyılda Kuzey Anadolu (Karadeniz Bölgesi) Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı, Ankara, 2010:
“Kaškaların yerleştikleri coğrafi bölgenin sınırlarını ana hatlarıyla vermek gerekirse; doğuda Hayaša, batıda Tummana ve Pala, güneyde Yukarı Memleket ve kuzeyde Karadeniz’dir. Modern yerleşim merkezleriyle ifade edilecek olursa Sinop’un batısı ile Giresun arasında kalan bölge ve Tosya-Merzifon-Amasya-Tokat Koyulhisar Şebinkarahisar bölgelerinin, Kaškaların yerleşim ve yoğun etki alanı olduğunu söylemek mümkündür.”
14- Kaynak No: 1, s.108
15- Halikarnas Balıkçısı, Sonsuzluk Sessiz Büyür, 5. Basım, Bilgi Yayınevi, Ocak-2017, İstanbul. s.139
16- Kaynak No: 1, s.106
18- Kaynak No: 1, s.71
19- Kaynak No: 15, s.61
20- Aytek Namitok, Çerkeslerin Kökeni I-II, Çeviri: Aysel Çeviker, KAFDAV Yayınları, Ankara, 2008
“Bu acı verici âdetten İmparator Jüstinyen rahatsız olmuş olmalı ki, sarayındaki hadım hizmetkârlarından birini Abhaz ülkesine gönderip bu geleneğe son verilmesini istemiş, çocuklarını kaybetme korkusu yaşayan Abhazlar da bu emre uymuştu.”
21- Ruslan Betrezov, Çerkeslerin Etnik Tarihi, Rusçadan Çeviri: Orhan Uravelli, Kafdav Yayınları, Ankara, 2009
22- Valeri Beygua, Abhazya Tarihi, Çeviri: P. Mahinur Tuna, As Yayınları, İstanbul, 2000

23- Timur Açugba, Kronolojik Abhazya Tarihi, Çeviri: Oktay Chkotua, İstanbul, 2015 http://apsnyteka.org/file/achugba_t_kronolojik_abhazya_tarihi_SON.pdf
24- Ekrem Hayri Peker, Kafkasya’dan İspanya’ya, Anadolu’dan Orta Doğu’ya dolmenler
https://www.belgeseltarih.com/kafkasyadan-ispanyaya-anadoludan-orta-doguya-dolmenler/
“Y. A. Federov da Kaşkileri Abhazların uzak ataları ile ilgili görmekte ve dolmenleri yapanların kültürünü onlara bağlamaktadır.”
25-Ergin AYAN, KAFKASYA: BİR ETNO-KÜLTÜREL TARİH ÇÖZÜMLEMESİ
ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi Issn: 1309-9302 http://sobiad.odu.edu.tr Cilt: 1, Sayı: 2, Aralık 2010
26-Hüseyin Hakan Gazioğlu, Bizans İmparatorluğu’nda Cinsiyet: Hadımlık ve İktidar, Gorgon Dergisi, 5 Mart 2019
“Geç Antik dönem ve Erken Bizans dönemlerinde köle olarak imparatorluğa getirilen hadımlar güzelliklerine göre Karadeniz ve Kafkas bölgelerinden toplanmışlardır. Bizans kaynaklarında hadım kaynağı olarak en fazla sözü geçen yer Karadeniz’in doğusundaki Abhazya’dır. Prokopios, Abhaz kralının güzel oğlanları Romalılara satmak için seçerek hadım ettiğini, oluşabilecek tepkileri engellemek için bu çocukların babalarını öldürdüğünü yazar”. [Ringrose, 2003, s.10.]
27- A. Kollautz, Abasgia-Abhazya Tarihi’nin Bizans Dönemi’ne Ait Belgeleri, Çev. Bahriye Çelebi, As Yayınları, İstanbul, 2000
28- Gökhan Tok, Amazonlar
https://e-dergi.tubitak.gov.tr/edergi/yazi.pdf?dergiKodu=4&cilt=34&sayi=404&sayfa=76&yaziid=13034
“Procopius’un, Kafkasları Amazonların kalesi olarak göstermesi gelenekle uyum sağlar. Dağlar, sık ormanlar ve genel olarak keşfedilmemiş bölgeler, geç klasik dönemde yaşayanlara göre Amazonların yerleşim yerleridir.”
29- Kaynak No: 8, IV.123, MAİOTİS’ler, Maiotis Gölü çevresinde oturan Skyth boyları.
30- Çeviren: Mesut Kınacı, Pseudo-Plutarkhos, Nehirler ve Dağ İsimleri Hakkında Volume III (2017) Liberi, Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations
http://www.libridergi.org/wp-content/uploads/2018/01/lbr.2017048.pdf
31- Halikarnas Balıkçısı, Anadolu Efsaneleri, Bütün Eserleri:14, Bilgi Yayınevi, 22. Basım, İstanbul, Mayıs 2020, s.84-86
32- Kaynak No: 15, s.67
33- Kaynak No: 8, IV.110
34- Jıneps Gazetesi, Eylül 2014, Antik Grek Vazolarında Çerkes dilleri
https://jinepsgazetesi.com/2014/09/antik-grek-vazolarinda-cerkes-dilleri/

Jiy Zafer Süren
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

O Gelecek

Sen! Gölgelerde saklı halk, O kara, kudurmuş gecelerden, Sağ çıktığını unutma! Gizlense de cismin, Denizlerin duruluğunda, Vuruyor aksin, Güneşin altın ışıklarına, Setenay çiçeği gibi, Arı, duru ve vakur. Kim demiş ki bitmez gece, Olsa da...

Janxot bir aşkla nasıl yandı!

Janxot sarhoştu; aşk sarhoşu… Uzak akraba halası olan, Fatimat’ın oğlunun düğününe gittiğinden beri başı bulutlarda, yıldızlarda, kendisi, belki biraz ferahlarım diye, nerede olursa olsun soğuk...

Sessiz deniz

-Batı kafkasya kıyılarında can verenlere-   Ts’emez kıyısı, boylu boyunca, Açmış bağrını, bakıyordu, Duygulardan yoksun, O koyu mavi engin sulara, Atlantis çöktüğünden beri, Hemen yanı başında derin kuytulara. Kim bilebilir, belki sarsılmıştır, Ya...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img