Türkiye diasporasının ilk Abazaca-Türkçe sözlüğü

0
1443

Kültür emekçisi Agırba Fehmi Yılmaz, SSCB elçiliğinden aldığı Kiril daktilo tuşlarıyla Abazaca harfleri tek tek yazdı ve hazırladığı alfabeyi fotokopi ile çoğalttı


Gazetemizin 2. sayfasında her ay yinelediğimiz çağrıda “Birbirimizden haberdar olmamız hepimize iyi gelecektir” diyoruz. Bu çağrıya yanıt verip Agırba Fehmi Yılmaz’ın alfabe çalışması hakkında beni bilgilendiren ve çocuklarıyla buluşturan Atrışba Kamil Şirinel’e çok teşekkür ediyorum.
İmkânsızlıklar içinde çareler yaratarak Türkiye’nin ilk Abazaca-Türkçe sözlüğünü hazırlayan Agırba Fehmi Yılmaz’ın anısına saygıyla…

Agırba Fehmi Yılmaz 1926 yılında Adapazarı’nda dünyaya geldi. Babası Agırba Mevlit ve annesi Kudupha Naciye’nin beş çocuklarından en büyüğü Fehmi Yılmaz’dı. İlk ve ortaokulu Adapazarı’nda okuduktan sonra Haydarpaşa Lisesi’nin yatılı bölümünün imtihanını kazanarak lise eğitimini İstanbul’da aldı.

Askerlik yapmak için gittiği Edirne’nin Enez kazasında tanıdığı Nazire Hanım ile 1948’de evlendi. Kısa zamanda Enez halkının sevgi ve saygısını kazanmıştı. Üç dönem belediye başkanlığı seçimlerini kazanarak Enez’e hizmet verdi.

Yılmaz çiftinin 1952 yılında Nesrin, 1955 yılında Nermin, 1960 yılında ise Bülent olmak üzere üç çocukları oldu. Çocuklarının hem Abaza örf-âdetlerine göre yetişmeleri hem de tahsil yapmaları hayatındaki en çok istediği şeylerdi.

Sonrasını kızı Agırıbha Hayriye Nermin Yılmaz’ın anlattıklarından öğrenelim:

“1960 yılında Ankara’da açılan memuriyet sınavını kazanarak Devlet Su İşleri’nde memur olarak çalışmaya başladı. 1973 yılında İstanbul Abhaz Kültür Derneği’nin o dönemki başkanının hediye ettiği Kiril alfabesi ile yazılmış Abhazca kitapları okuyamadığı için çok üzüldü. Önce Kiril alfabesini öğrendi ve sonrasında o kitapları okudu. Kendisinden sonra gelecek kuşakların Abazaca konuşma ve okumayı öğrenemeyecek olmasını düşünmek onu çok üzüyordu. Bu yüzden Abazaca-Türkçe bir sözlük hazırlamaya karar verdi. Sovyetler Birliği’nin Ankara’daki elçiliğine gidip Kiril alfabesinin tuşlarını aldı, Latin harfli daktilonun tuşlarını çıkarıp onları taktı. Tek tek harfleri yazıyor, sonra onları ince makaslarla kesip ayrı bir yerde yan yana yapıştırıp kelimeleri oluşturmaya çalışıyordu.

Tereddüte düştüğü kelimeleri Ankara’da tanıdığı Abazaca bilen yakınlarına soruyor, kelimeleri tekrar tekrar söylemelerini rica ediyordu. Bazen de telaffuzda birbirine benzer kelimelerde yanlışlık yapmamak için Adapazarı’na gidiyor, tanıdığı Abaza büyüklerinden o kelimeleri tekrarlamalarını istiyordu ve ince ayrımları da doğru yazmak için çok gayret ediyordu.

Agırba Fehmi’nin bu çalışmalarını en yakın çevremizde bile boşa harcanan bir zaman ve emek olarak görenler oldu. Tam tersi düşünen, 40 yaşından sonra Kiril alfabesini kendi kendine öğrenip sözlük çalışması yapmasını takdir edenler çoğunluktaydı. Agırba Fehmi tenkitlere kulaklarını tıkamıştı, azimle inançla çalışmalarına gece gündüz devam etti ve sözlük çalışmalarına daha çok vakit ayırabilmek için 1978 yılında emekli oldu.

O zamanın şartlarında matbaada kelimeler kurşun harflerle dizilip sonra baskıya geçiliyordu. Kiril alfabesi ile baskı yapan matbaa olmadığı için, 239 sayfalık sözlüğü 1984’te bitirdiğinde bastırarak yayımlayamadı. Fotokopi ile sınırlı sayıda çoğaltıyor, sayfaları bir araya getirip kapak oluşturmaya kadar her şeyini kendi yapıyordu. Arzu edenlere hediye ediyor, sonra tekrar aynı şekilde çoğaltıyordu.

Sözlüğü bitirdikten sonra Ankara Kafkas Kültür Derneği’nde arzu eden gençlere Abazaca okuma ve yazma dersleri de verdi.

1985 yıllarıydı, Kafkasya’daki akrabalarımızla görüşmeler başlamıştı, sözlüğü görünce çok mutlu oldular, ‘Bizim Türkçe öğrenmemizi sağlayacak’ deyip sözlüğü Kafkasya’ya götürdüler. Daha sonra üniversitelerinde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü kurulduğunu ve orada okuyan öğrencilerin bu sözlükten yararlandıklarını öğrendiğinde, emeklerinin hayalinden de ötelerde netice vermesi onu dünyalara sahip olmuş kadar sevindirdi.

Daha sonraki yıllarda arkadaşlarıyla birlikte Kafkasya’ya gitme imkânı da oldu. Döndüğünde anlata anlata bitiremiyordu. Hayatı boyunca onu bu derece mutlu görmemiştik.

5 Nisan 2007 günü Nazire Hanım, 2 Temmuz 2007 günü ise Agırba Fehmi hayata veda etti. Nur içinde yatsınlar.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz