Laz edebiyatı görmezden gelinemez

0
1138

Lazca 1929’dan beri yazılı bir dildir. Bu tarih Lazca ilk gazetenin yayımlandığı tarihtir. Yine bu tarih Türkiye’de Harf Devrimi olarak adlandırılan, Arap-Fars alfabesinden Latin alfabesine geçilen tarihtir (Kasım 1928). O günden bugüne geçen 92 yılda Lazca kesintili de olsa edebi ürünler oluşturmuştur. 1929’dan 38’e İskender Chitaşi döneminin edebi ürünleri, onun devamında Xasan Helimişi’nin çalışmaları ve en son 90’lardan bu yana Türkiye’de yaratılan literatür…

Nikolay Marr’ın gramer çalışmalarını, Sovyetler zamanında yapılan metin derlemelerini, George Dumezil’in masal derlemelerini bu literatürün içerisinde saymıyorum; çünkü bunlar bilimsel amaçlarla oluşturulan, Laz olmayan kişilerin, Lazcayı dilbilimsel ve akademik açılardan incelemek üzere veriler oluşturmak amacıyla hazırlanmış malzemelerdir.

Şöyle izah edeyim, Türkçede edebiyat ve literatür iki farklı kavramdır. Literatür “Bir bilim kolunun türlü konuları üzerine yazılmış yazı ve eserlerin hepsini” ifade ederken, edebiyat “Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatını” tanımlar. İşte, yukarıda saydıklarım Lazca literatür iken, ben Lazca edebiyata değinmek istiyorum.

1929’dan bu zamana oluşan Lazca edebiyat çok geniş, çok zengin değil, parlak eserler de olmakla birlikte çok sorunlu çalışmalar da barındırmakta. Ancak bir dilin ilk edebi yapıtlarını ortaya koymak, bir temel kurmak elbette zordur. Lazcanın içerisinde bulunduğu bu edebi dönemi, Türk edebiyatına modern türlerin girmeye başladığı Osmanlı’nın son dönemiyle kıyaslayabiliriz. Bu süreç daha iyilerinin ortaya çıkabilmesi için yaşanması gereken bir süreç, asla küçümsenmemelidir. Hele son yıllarda, Laz edebiyatı Laz aktivistlerinin elinden çıkmış, kendi mecrasını, kendi aktörlerini oluşturmaya başlamıştır. Bu çok güzel bir gelişme, umut verici bir gelişme.

Anadilimiz Lazca bir taraftan yok oluşa sürüklenirken, bir taraftan da tarihi boyunca en yoğun edebi üretimini de gerçekleştiriyor.

Lazcanın oluşturduğu bu dağarcığı, bu yekûnu ısrarla görmek istemeyenler de var. Rahatsız edici bir şekilde Lazcayı hâlâ edebiyat dili olmayan, yazı dili olmayan, yazılmayan bir dil, sadece evde konuşulan bir dilmiş gibi göstermeye çalışanlar var. Bu ezber artık günümüzde bozulmuştur, ancak özellikle Gürcistan’da yapılan çalışmalar bu ezberi papağan gibi tekrarlamaktan geri durmuyor. Bunun malum sebepleri var; birincisi dil politikası. Gürcistan milliyetçilerine göre Lazlar bir edebiyat üreteceklerse bunu Lazca değil Gürcüce yapmalılar! Çünkü Lazların doğal olarak literatür dili Gürcücedir. Ezkaza yazacak olurlarsa da Lazcayı Gürcü harfleriyle yazmak gerekiyor. Lazcayı Gürcü harfleriyle yazmamak bir kesim Gürcü aydını denen tipler için varoluşsal bir problem. Bunu kendilerine, geleneklerine, inançlarına bir tepki ve hakaret olarak görüyorlar. Bu sebeple de Lazcanın Latin harfleri ile yazılmasına kesinlikle karşı çıkıyorlar ve Türkiye’de yapılan Lazca çalışmalarını, Türkiye’de oluşturulmuş Laz edebiyatını da görmezden geliyorlar.

Diğer taraftan Lazca çalışmalarının merkezi olma durumunu sağlamlaştırmak ve uluslararası kamuoyunda bu dil hakkında tasarrufta bulunmak hakkını da kaybetmek istemiyorlar.

Lazca edebiyatın gelişeceğine, daha iyi ürünler vereceğine inanıyorum. Bu köhnemiş, milliyetçi, inkârcı politikaların yapmaya uğraştıkları şey güneşi balçıkla sıvamak, ama sıvayamayacaklar. Bununla birlikte biz bu muhterislere gülüp, ciddi işler yapmalıyız.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz