İki erkek kardeş bir gün güneş ve ayı paylaşmak için tartışmaya girmiş. Biri, “Güneş benim, ay senin” derken diğeri, “Hayır, ay senin, güneş ise benim” diyormuş.
Uzun süre tartışmışlar ama bir türlü anlaşamamışlar ve dünyayı dolaşmaya başlamışlar. Bir süre yürüdükten sonra yorulmuşlar ve dinlenmek için bir çınar ağacının altına oturmuşlar. Ağaçtan kocaman bir yılan inmiş ve büyük kardeşin boynuna dolanarak sıkmaya başlamış. Küçük kardeş, yılanı kafasından yakalayıp kendine doğru çekmiş. Yılan bu kez küçük kardeşe dolanmış. Abi ise bir kılıç darbesiyle yılanı öldürmüş ama kardeşi de ölümcül bir yara almış. Bu duruma çok üzülen abi, yılanı kardeşinin üzerinden alarak bataklığa fırlatmış. Bataklıkta yılanın aniden tekrar canlandığını fark etmiş.
Ne olduğunu kavramaya çalışan abi, bataklıktan su alıp kardeşinin üzerine serpmiş. Kardeşi hemen iyileşerek kalkmış. Kardeşler, bataklığın sıradan bir yer olmadığını anlamış.
Küçük kardeş, “Bu bataklık sayesinde çok para kazanabiliriz” demiş.
-İyi ama nasıl, diye sormuş abi.
-Herkese senin ölüleri dirilttiğini söyleyeceğim. Sen de tedavi etmiş olacaksın.
Böylece işe koyulmuşlar. Küçük kardeş, bataklıktan su taşımış, abi de ölüleri diriltmeye, hastaları iyileştirmeye başlamış.
Bu şekilde 5 yıl geçmiş. Kardeşler çok zengin olmuş. Bataklıktaki su ise iyice azalmaya başlamış. Küçük kardeş bir gün su almaya gittiğinde, bataklığın içinden beliren ejderha Sarmak (mitolojik varlık) seslenmiş:
-Çok su alıyorsun buradan ve huzurumu bozuyorsun.
Korkuya kapılan küçük kardeş koşmaya başlamış.
-Dur! Bir adım daha atarsan seni öldürürüm. Yanıma gel ve sorularımı cevapla.
Sarmak’a yaklaşan küçük kardeş her şeyi anlatmış. Güneş ve ay konusundaki tartışmalarını, çınar ağacından düşen yılanı, abisinin yılanı nasıl öldürdüğünü, yılanın bataklıkta nasıl canlandığını, abisinin kendisini nasıl iyileştirdiğini ve insanları nasıl tedavi ettiklerini…
-Bataklıkta sizin yüzünüzden su kalmadı. İnsanlar ölmüyor ama bataklıktaki su azalıyor ve bu bataklıktaki su biterse dünya ortadan kalkar. Yarın buraya abinle geleceğine söz ver.
-Böyle bir söz veremem. Onun adına söz verirsem ve o gelmezse, sözümü tutmamış olurum. Söylediklerinizi ona ileteceğim. Ama kendi adıma söz veriyorum, yarın geleceğim.
-Haklısın. Şimdi git, yarın buluşalım, diyen Sarmak, bataklıkta kaybolmuş.
Morali bozulan küçük kardeş, abisine tüm olanları anlatmış.
-Yarın ona gitmeliyiz.
-Senin kadar aptal değilim, istiyorsan sen git.
Ertesi gün tek başına Sarmak’ın yanına gitmiş küçük kardeş…
-Abin nerede?
-Gelmek istemedi.
-Eğer birlikte gelseydiniz, size zarar vermeyecektim. Madem öyle, olacaklar olsun. Güneş ve ay için tartışarak evinizi terk etmiştiniz. Bu tartışmanıza son vereceğim. Sen cesur ve dürüst bir insansın, güneş senin olacak. Keskin gözlü bir şahin olacaksın ve gün boyunca uçacaksın. Abin ise korkak ve hilekâr biri, ay onun olacak. Koca gözlü bir baykuş olacak ve sadece geceleri uçabilecek.
Sarmak bu sözleri söyler söylemez, küçük kardeş şahine, abisi ise koca gözlü bir baykuşa dönüşmüş. Şahin olan küçük kardeş, gün boyunca baykuşu arayıp ona yaklaşmaya çalışırmış. Abi ise güneşi nasıl kaybettiğini hatırlayıp, gündüzleri saklanırmış. (www.vini-puh.ru)
Çeviri: Serap Canbek