Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Göğ ekini biçmiş gibi”
(1938-16 Ocak 1983)
39. ölüm yıldönümü anısına
“Yunus Emre, genç yaşta ölen insanlar için duyduğu acıyı “başağa duramadan biçilip yerlere serilen ekin” benzetmesiyle dile getirmiştir yukarıdaki dizelerde. İkinci yeni şiirinin yetkin temsilcilerinden Ergin Günçe de Türk edebiyatının bu “göğ ekin”lerinden biridir. Türk şiirinin yaban çiçeklerindendir o, hani ozanın
“Açma yaban çiçeğim yalnız kalırsın
Kimsesiz, başıboş sevdalanırsın
Kokunu rüzgâr çalar, rengini yağmur
Bilinmeden güzelliğin kalakalırsın”
dediği türden bir kır çiçeği. 45 yıla sığan kısa bir ömürde parlak rengi ve güzel kokusunu cömertçe sunmasına rağmen yeterince tanınmamış bir çiçek…
Giresun’da doğar. Maddi sıkıntılara rağmen başarılı bir öğrencilik hayatı geçirir. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde lisans, İngiltere’de yüksek lisans ve Fransa’da doktora öğrenimini tamamlar. ODTÜ’de akademisyenlik hayatı başlar. Siyasi düşünce ve eylemlerinden dolayı 70’li yıllarda üniversitedeki görevinden uzaklaştırılır hatta bir süre “içeride” kalır. Fransa ve Almanya’da özel şirketlerde çalışır, başbakanlık danışmanlığı görevini yürütür. Paris dönüşü 1983’te Ankara Esenboğa’da yaşanan bir uçak kazasında sonlanır kısa yaşamı.
Şiire lise yıllarında merak salar. Cemal Süreya, edebiyat heveslisi bu gençle tanışmasını şöyle anlatır:
“56 yılıydı. Yok yok, 57. Sezai Karakoç’la birlikte Beşiktaş’ta Veraset ve İntikal Vergi Dairesi’nin (şimdiki Deniz Müzesi binası) işlemlerini teftiş ediyorduk. Bize ayrılan odaya bir gün çok genç biri girdi. Kendisinin de şiir yazdığını, bizimle tanışmak için buraya geldiğini söyledi. İstanbul Erkek Lisesi’nde okuyormuş. Yaşından da küçük gösteriyordu. Orta ikide falan dersiniz. Üç defter vardı koltuğunda. Birinde yazdığı şiirler. İkinci defter İngilizce defteri. Üçüncüsü Fransızca. İki yabancı dili bir arada götürmek tutkusundaydı. Ergin Günçe’yi böyle tanıdım.”
https://www.soylentidergi.com/ergin-gunce-eski-bir-uygarlik-gibi-konusan-sair/
1964 yılında yayımlanan ilk şiir kitabı “Gencölmek” adını taşır. Çocuk yaşlarından itibaren zihninde yer eder ölüm düşüncesi. İlk kitabına ismini veren “Gencölmek” şiirinde şairin, kendisini bekleyen zamansız ölümü sezmiş olduğunu görürsünüz. Şiirinde “o çocuk” diye anlattığı, kendisidir aslında. Ağız dolusu gülen fakat gülüşü ölüm tarafından yarım bırakılacak çocuk… Kitabı okuyan Sezai Karakoç, şair için “Kırık bir Verlain var bu çocukta” değerlendirmesi yapar (Paul Verlaine-Fransız sembolist şairi).
Şiirleri ile ekonomik, siyasi ve toplumsal alandaki yazıları, Papirüs, Dost, a Dergisi, Değişim, Pazar Postası, Yelken, Yeni a, Sosyal Adalet gibi dergilerde yayımlanır.
Oğluna “Dadal” ismini verir, hani şu Çerkeslerin Uzunyayla’ya yerleştirilip Avşarların da zorunlu iskâna tabi tutulduğu dönemde “Ferman padişahın, dağlar bizimdir” ve “Uzunyayla ata yurdum/ Çerkez kazık çaktı m’ola?” diyen ozanın adını. Dadal Günçe, kendisiyle yapılan bir röportajda ismiyle ve babasıyla ilgili soruları şöyle yanıtlar:
-Adınızın Dadal olması ilgimi çekmiştir en çok, bildiğiniz gibi Dadaloğlu, Avşar halk ozanı. (…) Avşar boyundan gelenler arasında bile Dadal adına hiç rastlamadım, babanızın size bu adı vermesi çok güzel ve anlamlı. Bu konudaki tanıklıklarınızı merak ediyorum.
-(…) Köroğlu, Dadaloğlu, Pir Sultan; üçü de isyankârdır bunların, biliyorsunuz. Babam, Dadaloğlu okurken şu dörtlüğe denk geliyor:
“Ağlayı ağlayı Dadal’ım söyler
Vefasız dünyayı şu insan n’eyler
Bir yiğidi bir kötüye kul eyler
Şimd’en geri yaşaması güç oldu.”
Bunu görünce merak ediyor “Dadal ne demek?” diye. Yiğit anlamına geldiğini öğreniyor ve ismim oradan geliyor. Bunları bana masal anlatır gibi anlatmıştı ben çocukken. Başkalarına da anlatırdı sordukları zaman.
-Çerkeslik bazı şiirlerinde yer alıyor, Çerkesçe bilir miydi, geleneklerle ilgili öne çıkardığı yaşantılar anımsıyor musunuz?
-Eniştem, teyzemin eşi Çetin Öner, Çerkesler hakkında kitaplar yazacak kadar Çerkesti, ondan da biliyorum ki babamın hayatı Çerkes yaşantısından epey uzaktı. Hayır, Çerkesçe bilmezdi, zaten ailesi karışık etnik kökenlere sahipti: Çerkes, Arap, Laz, Bulgar göçmeni… https://www.edebiyathaber.net/dadal-gunce-o-guzel-siirleri-yazan-bazen-ofkeli-bazen-muzip-o-adamin-oglu-olmaktan-mutluyum/
Oğlunun bu yöndeki söylemlerine karşın Günçe’nin şiirlerinde sık sık Çerkes insanı ve kültürüne yönelik atıflar ve Çerkes kökenine dair söylemleri görülür:
Saçmasapan bir Şiir
(…)
Kafkas Haritasından Çerkes köylere indik biz
Atlarını vurdu ve gömdü, kente yerleşti
Gümüş eğerlerini karartıp sakladı
Ne diye homurdanır sanki Dedem
İğdiş geyik gibidir Çerkes tabanca olmayınca
Çaresi arada kovboy sinemaları
Kamu düzeni ile aramda fark var
Şakayla öfkeyle geçti şu son beş on yılın delilikleri
Bir köpektir Çerkes aklı, ağzından bulutlar akar
Ben maymundan falan türemek istemedim
Kediden, köpekten ve attan gelirim
(…)
Çerkesler bile eskir zamanla Fakat
Şimdi anladım ki bende Ölüm kokan bir dalgınlık yaşar
(…)
Çerkesce konuşmayı bilmezsin, Lazca bilmezsin
Unuttun bıçak atmayı ve saplamayı
Adam olsan bir köpek ve bir tay edinirdin
(…)
İkindiye Mandalinalar
Gülseren için
Uykudadır şimdi bütün çerkes çocukları
(…)
Benim yüzüm çerkes yüzüdür
Öğünür eğlenirken sam yeli kulaklarımla
(…)
Bu Tanrı Dedemden Kaldı Bana
(…)
Ondan öğrenmişimdir olup bitenleri ve eski Arabistanları
Kur’an sözü bilen Suriye göçmenidir onun da dedesi vardır elbet
Kökenimiz zaten Kafkasya
Leblebi Suresini ve Deve Suresindeki çapkınlığı o öğretti bana
Aydınlık sorularıyla cebir bilen Çerkes Beyleri
(…)
Tutuklu Gençler Arasındayım
(…)
Münir Aktolga, Münir Ramazan
Ataların Yörük ya da Çerkes
(…)
Benim Aklım Bir Delidir
Benim aklım bir delidir,
Kar kuyuları çiğdemlere başlıyor
Çerkes köylerinden, kurt seslerinden coşkun
Dönen
Benim aklım bir delidir sana armağanım
http://www.turukdergisi.com/Makaleler/2099831715_17.Dr.%c3%96.%c3%9c.S.Uygur%20106-117.pdf
Türkiye Kadar Bir Çiçek
Soğuk suda çarpa çarpa yıkadım
Yüzümün niyeti bir aşk şiiri
Ayçiçeği
Gümüş çiçeği, Kavun Karpuz Mevsimi
Çiğdem: yağmur sonu çiçeği
İlk cemreden sonra bulduğumuz çiçekler
Gül güldür, Gül de güldür
Ben bu kadar anlarım bu işten
Ekinler sarardı biçtik güz geldi
Eskiden sevdiğim kızlar çiçeği
Öpemedik birbirimizi işte bunun çiçeği
Tay gibi dururdu tay gibi bir kız çiçeği
Benim poliste kaydım varmış, hohho
Poliste kaydı olmanın çiçeği
Bir dâvet olan çiçek
Süslerler eteklerini kikirdeyerek
Kaymakam evlerinde yastık çiçeği
Diz çiçeği. Türkçenin en ayıp kelimeleri
Dul, Baldız, Bizim Güveyi
Bacanak çiçeği, ayıp çiçekler
Yüzünün ve taranmanın çiçekleri
Entarin düzelirken açan çiçek
Bir dâvettir çiçek ve çok kere gidilemez
İnsanın dairede işi vardır çünkü
Amerikan polisinde bile fotoğrafım var, hah
Hangi hırsızın polisi, hani ev sahibi
İyisin sevgilim, aceleci ve sabırlı
Belki de barışa bir savaşla varılır
Çünkü işleten sevgiyi
Öfkenin kurucu meclisidir
Tarihi hızlandırmanın çiçeği
Senin saçlarında bir Macar kırmızı var
El yazması Kur’anlar
ve Benim yanaklardaki Çerkeslik
Daha bir sürü çiçekler
Senin de bir kaydın bulunmalı loy
İyisin, demek ki iyisin, sabırlı ve aceleci
Kadınlar Mevlûdu, şerbet çiçeği
Geldibirakkuşkanadıylarevân ve benim uykum
Ki güzel çiçektir her zaman
Hâfız kadınların fingirdekleri
Tüccar, telsizciler, terlikçiler
Aklımda bir kasabanın çiçeğini tamamlar
Hamamı her gün turşu kokar
Demek, düğünlerde böyle oynarlar
Gözleri duvarlara, tavana bakar
Köylerin solgun aşk çiçeği
Düğün ne kadar uzundur, Sağdıç çiçekleri
Güveyi pencereden bir silâh atar
Kızevi utanarak tarar sakalını
Göğe bir duman çiçeği salınır
Kaydımız olsa da olmasa da sevgilim, ohho
Kaç kere yıkadık birbirimizi
Ayçiçeği
İş becermişlerin yüzündeki çiçek
Kurtuluş Savaşının kaşındaki çiçek
Asyada kabaran ekmek çiçeği
Beş bin yaşından bir komutan
Sen bu kadar yüreklisin
İnce çekingenlik çiçeği
Ha dediklerinde dağda olursun
Ha diyeceklerin ağzındaki çiçek
Umudun çiçeği
Türkiye kadar bir çiçek
Yüzünün niyeti bir aşk çiçeği
Bir kalkışma yüreğindeki çiçek
Gencölmek
Ay mıdır kar mıdır pencerede
Boğulmuş çocukları martılara taşıyan
Kara köpek karşı kıyıda uluyor
Bence o çocuk öyle gülmemeli
Atları çayıra saldım diş kamaştıran erik ağaçları altına
Nisan toprağı kalbimde ağarıyor
Bence o çocuk öyle gülmemeli
Şimdi bir kadın çay demlese
Bahçemdeki korkuluk nar ağacıdır
Erken ölmüş, iyi giydirilmiş
Sular soğuyor ovada duran ince gölgesinde
Büyük ateşler, kuytu köyler gibi
Alınlarına vişne çiçekleri yağan
O kızlar, delikanlılar ve lohusalar
Oyulmuş bir bebektirler ıhlamurdan
Kestane mangalları, masallar, talikalar
Ölüm alışsın artık bize
Bir dans gibi bahçemize gelsin
Gelsin otursun ılık minderimize
Bence o çocuk öyle gülmemeli
Ay kar gibidir pencerede
Talika: Dört tekerlekli, üstü kapalı, yaylı bir tür at arabası (Rusça).
Eski Mustafa
Karşıda gün batımı eski Mustafa
Cebinde bir yirmibeşlik eski Mustafa
Oturmuş ellerini sayar hep iki bazan da üç
Güneşi kadına benzetir salkıma benzetir
Koparır üzümleri tane tane
Bu nasıl adam böyle, dişim ağrıyor görünce
Bir ayağı burda diyelim ya öteki ayağı
Bir madalyon için düşmüş savaş yollarına
Doğrusu başka ayağı da yok ya
Uzakta gün batımı eski bir plak gibi hep aynı gramofonda
Eski Mustafa bir tütün daha sardı
“Elbette” sarar “şu manzaraya bak hoca”
Onun da yüreği var bana kalırsa
Ben tam kırkyedi Mustafa tanırım
Onun kadar Mustafa görmedim daha.
Seslendirilmiş bazı şiirleri
https://www.youtube.com/watch?v=lhpjZUFaU-w (Türkiye Kadar Bir Çiçek)
https://www.youtube.com/watch?v=Fsb4dn7_It4 (Mandolin)
https://www.youtube.com/watch?v=7AmhhrRIxMc (Evde Kalmış Kızlar Masalı)
https://www.youtube.com/watch?v=Z4mr_9AeW64 (Çocuklar İçin Faşizm)
https://www.youtube.com/watch?v=EDjHPxRNjX8, (Bir Yaz Ölümüne Hazırlık)
https://www.youtube.com/watch?v=dypnW1nHwE0 (1948 Yazına Güzelleme)
https://www.youtube.com/watch?v=Tg__j9ld9rY (Kalbim Emekli Bir Avcısın Ormanda)
https://www.youtube.com/watch?v=QRGpUNhElxA (Geri Dönen Uzun Yaz)
https://www.youtube.com/watch?v=9O-e2xsJDwM (Gencölmek)