Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinin Zevra Köyü’nde yaşayan Ezidi evlerine korucular el koydu. Duruma tepki gösteren köylüler yaptıkları açıklamada, “Ezidi olmamız ve sürekli köyde kalmamamız nedeniyle, bu aile zaman zaman mallarımıza el koyma girişiminde bulunuyor ve bizi ölümle tehdit ediyor” dedi.
Ezidi Kültür Vakfı Türkiye Temsilcisi Eyüp Burç, kamuoyuna yansıyan habere ilişkin PİRHA Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu.
Burç, yaşanan olayları şu sözlerle anlattı: “Köye gitmek isteyen Ezidilerin önleri kesiliyor, olaylar çıkartılıyor, haberlerde de izlediğiniz gibi tarlasını sürmeye gidenlerin traktörleri tahrip ediliyor, camları kırdırılıyor, tarlasını sulamak isteyenlerin su boruları kesiliyor, Ezidi mezarlar tahrip ediliyor.”
Ezidilerin göçe zorlandıklarını belirten Burç, “Bu göçü de bir şekliyle devlet de destekledi. 80’lerde bunu çok iyi biliyoruz. Daha önce kimlik kartlarında dini inanç yerine Ezidi yazılıyordu. 80’lerde Milli Güvenlik Konseyi’nin aldığı bir kararla çarpı işareti yani dinsiz gösterilmeye çalışıldı. Dolayısıyla bir devlet eliyle de sistematik olarak geliştirilen bir Müslümanlaştırma ya da göç ettirilme süreciyle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
Burç, sözlerine şöyle devam etti: “Oradaki yetkililer ikili oynamaktan vazgeçsinler. Korucudur ama korucu, devletin legal silahını illegal ve gasp için kullanamaz. En azından bunu devlet yetkililerine hatırlatmak gerekiyor. Kuşkusuz bütün bu atmosfer son vakayı da etkiliyor. Çünkü Ezidiyi öldürmek neredeyse artık cezasızlıkla eşdeğer olmuş gibi. Ve bu tarihsel olarak hep böyle oldu. Tıpkı nekropolitikalarda, biyopolitikalarda yaklaşılan mesele gibi nasıl öleceğimize, nasıl yaşayacağımıza bölgesel egemenler karar veriyor. Dolayısıyla bizim başımıza gelen tümüyle tarihsel olarak bu anlayıştan kaynaklı katliamlar oldu. Biz başımıza gelenlerin bu son vakayla ilgisinin olduğunu düşünüyoruz.
Bu aslında İŞİD’in bölgesel güçlerle beraber planladığı, Ezidi Soykırımı olan 3 Ağustos ile beraber kendini egemene ait hisseden gruplara bir cesaret vermiştir. İşte o yüzden diyoruz ki bir soykırım mahkemesinin kurulması elzemdir. Suçların, suçluların cezasız kalmaması için, bir daha böyle soykırımların olmaması için ya da ‘Ezidiye her türlü şeyi yapabilirsiniz, karşılığında ceza bulamazsınız’ anlayışından çıkmaları için bu yıldönümü üzerinden de tekrar bir yaklaşım göstermek gerekiyor. Ezidilerin soykırımına giden sürecin, uluslararası insanlık suçları mahkemesinde faillerin yargılanması gerekiyor.”