Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

İçsel dönüşümün izleri…

Bir keşif yolculuğunda Setenay Özbek

İçsel dönüşümün izleri…

Ressam Setenay Özbek ile sanatı, eserleri ve “Dönüşüm” adlı son sergisi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Ulusal ve uluslararası pek çok ödüle de sahip sanatçının eserleri 2 Eylül 2023’te Bodrum Belediyesi Kültür AŞ Mausolos Sergi Salonu’nda sanatseverlerle buluştu. 2 Ekim’de sona ermesi planlanan sergi, gördüğü ilgi nedeniyle 25 Ekim’e kadar ziyarete açık olacak.


-Pablo Picasso “Sanat gereksiz şeylerin ayıklanmasıdır” derken Horace “Resim kelimeleri olmayan bir şiirdir” diyor. Sizin için sanat, özellikle resim nedir? 

-Sanat benim kendimi ifade ediş biçimimdir. Pablo Picasso’nun “Sanat gereksiz şeylerin ayıklanmasıdır” ifadesi ve Horace’nin “Resim kelimeleri olmayan bir şiirdir” sözü, sanatın farklı yönlerini yansıtan ilginç tanımlamalar. Sanat, birçok farklı disiplini kapsayan geniş bir kavramdır. Özellikle resim sanatı, duygu, düşünce veya özlem gibi hislerin estetik kurallar çerçevesinde iki boyutlu bir düzleme yansıtılmasıdır. Resim sanatı, mekân, hacim, hareket, ışık ve renkler gibi unsurların kullanılmasını gerektirir ve birçok türü vardır.  

Sanatın sadece resimle sınırlı olmadığını belirtmek isterim. Sanatın diğer formları arasında heykel, müzik, edebiyat, dans ve tiyatro gibi alanlar da var. Her bir sanat dalı kendine özgü bir ifade biçimidir ve farklı duyguları ifade etmek için kullanılır. 

Ayrıca sanatın anlamı ve değeri kişiden kişiye değişebilir. Sanat eserleri insanların hayal gücünü besleyebilir, düşündürücü olabilir veya duygusal tepkiler uyandırabilir. Sanatın amacı insanları etkilemek ve düşündürmektir. Sanatın özellikle resim üzerinden ifade edilen bir yaratıcılık biçimi olduğunu söyleyebilirim. Ancak sanatın sınırları geniş olduğu için herkesin kendi tanımını yapması da mümkün. 

-“Hiçkimse Bir Başkası Olamaz” adlı bir eseriniz var. Hiç kimse bir başkası değilse Setenay Özbek’i resimde farklı kılan özellikleri nelerdir? 

-Renkleri kullanma biçimim, hayatı algılayışım ve bunu tuvalime yansıtırken izlediğim yol ve kusursuzluk kaygısına düşmemeyi sağlayan cesaretim sanırım beni özgün kılıyor. “Hiçkimse Bir Başkası Olamaz” derken herkes tek, yani biriciktir. Sanatçı da özgün olmak durumundadır.

-Tarihte bazı ressamlar bazı renklerle anılmış, örneğin Paul Cezanne ve Henri Rousseau krom yeşiliyle, Kazimir Maleviç siyahla ve herkesin bildiği gibi Van Gogh ise sarı renkle. Siz de soyut ekspresyonist sanatsal yaklaşımın paralelinde bir renk sanatçısı olarak dikkat çekiyorsunuz, kuşkusuz renk sizin için temel ifade aracı, bu bağlamda eserlerinizde ağırlıklı bir renk var mı ya da sizin renkleri kullanımdaki tercihleriniz nedir? 

-Renk, resim sanatında çok önemli bir unsurdur ve benim gibi soyut dışavurumcu ressamlar tarafından kullanılan bir tekniktir. Renklerin kullanımı, resim sanatının diğer türlerinde de önemlidir. Örneğin, pop sanatı, renkleri görsel iletişim araçlarında kullanırken, op art ise optik etkiler yaratmak için renkleri kullanır. Renkler ayrıca geleneksel Türk el sanatlarından olan ebru sanatında da önemli bir yere sahiptir.  

Kendimle ve gerçeklikle olan ilişkimi derinleştirdiğim soyut resimlerimde duygularımı, düşüncelerimi renklerle ifade ediyorum. Özellikle yaşadığım coğrafyanın doğasının renklerinde, genellikle mavi ve mavinin değişik tonlarını, sarı ve portakal renklerini son yıllarda sıkça kullanıyorum. Günümüzün koşullarında var olan, günlük kaygılardan arınmış bir yaşama duyduğum özlemin tuvallerime yansımasını görebilirsiniz. 

-Kendi duygu yoğunluğunuzu ve kişisel dönüşümlerinizi aktardığınız işlerinizde, çoğunlukla içsel alanınızı ve dünyanızı dışarıya soyut bir şekilde yansıtmayı tercih ettiniz. İnsanı ve onun duygu dünyasını, tabiatı en başarılı şekilde yansıtan klasik eserlerde denemeyi hiç düşündünüz mü? Ya da denediniz mi? 

-Çok küçük yaşlardan beri resim yapıyorum ve Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi mezunuyum. Elbette resim eğitimime klasik çalışmalarla başladım. Yıllarca desen çalıştım. Fakülteyi de iyi bir desenim olmasaydı kazanamazdım. Zaman geçtikçe, çalıştıkça ben de değiştim ve dönüştüm. 

Klasik resim ve soyut resim, sanatın farklı yönlerini yansıtan iki farklı tarzıdır. Klasik resim, gerçek dünyadaki nesneleri ve formları doğrudan taklit etmek için kullanılırken, soyut resim, renk, çizgi, biçim ve desen gibi görsel unsurları kullanarak soyut bir etki yaratmayı amaçlar. Klasik resimde, sanatçılar nesneleri doğru bir şekilde tasvir etmek için perspektif, tonlama ve renk kullanırken, soyut resimde sanatçılar sınırları zorlar ve hayal güçlerini kullanarak yepyeni bir dünya yaratırlar. Soyut resimlerde, gerçek dünyadaki nesnelerin tanınması zor olabilir. Bunun yerine, renklerin ve formların bir araya gelmesiyle oluşan soyut bir etki yaratılır. Günümüzde yani çağdaş sanatta sanatçılar eserlerini artık çok farklı yöntemlerle üretiyorlar. Estetik algısı çok değişti ve sınırsız bir özgürlükle çalışıyorlar.  

 

-Hans Radecker “Soyut sanat her bireyin kendi evrenini yaşamasıdır” der. Her sanatçı söylemek istediklerini kendi sanatıyla dile getirir. Sizin için edebiyat, sinema derken resim sanatı sözünüzü en iyi ifade edebildiğiniz sanat dalı şüphesiz. Son günlerde açmış olduğunuz “Dönüşüm” adlı serginiz bize neler anlatır, biraz bahseder misiniz? 

-Son sergim olan “Dönüşüm”, 1993 ile 2023 yılları arasında yaptığım klasik çalışmalarımdan bazı örneklerden ve bugüne kadar gelen diğer resimlerimden örnekler içeriyor. Yaşadığım değişimi ve dönüşümümü oldukça iyi yansıtan ilginç bir sergi oldu. Daha önce sorduğunuz “İnsanı ve onun duygu dünyasını, tabiatı en başarılı şekilde yansıtan klasik eserlerde denemeyi hiç düşündünüz mü? Ya da denediniz mi?” sorularının cevabı bu son sergimde var. 

-Bu sergi hayatınızda yarattığınız değişimi, yenilenmeyi ifade eden, esasında sizin dönüşümünüzü gösteren bir sergi. Dönüşüm bir süreçtir, formun ötesine geçmektir, bir keşif yolculuğudur, buna istinaden bu yolculukta neyi buldunuz? Geçmişinize baktığınız bu sergide ne gördüğünüzü değerlendirir misiniz? 

-Bu sergide yaşadığım hayatın, sanatımın her evresini gördüm. Kendimi ne kadar geliştirdiğimi, nasıl değiştiğimi ve bu yaşam yolculuğumda neler yaşadığımı tekrar hatırladım. Aslında asla geriye dönüp ne yapmıştım diye bakmam ve eski resimlerimin bazılarını sadece kendime saklarım. Ancak bu sergimin küratörü Sayın Profesör Kıymet Giray’dı ve atölyeme geldiğinde hiç soru sormadan gizlediğim bazı resimleri tek tek bulup ortaya çıkarmasını hayranlıkla izledim. Bir sanatçının değerli bir küratörle çalışmasının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gördüm. Bir tür kendimle yüzleşme yaşadığımı söyleyebilirim. Kendisine bu sergi için şükran duyuyorum.  

-Dünyaca bilinen bir ressamsınız, bunun yanı sıra yazarsınız ve filmleriniz de var; hani söyleşilerde genellikle sorulan bir soru vardır ya “Başarılı bir sanatçı olmanızdaki etkenler nelerdir” diye, işte o etkenlerden bir tanesine değinmek istiyorum. Bir Çerkes sanatçı olarak kültürel öğelerimizi kendi tarzınızla imgelediğiniz eserleriniz de var, hatta son serginize aldığınız resme bayıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Bir söyleşide en büyük motivasyon kaynağınızın aile büyüklerinizden Behice Hanım olduğunu söylediniz. Onun ve kültürümüzün sizin hayatınızdaki ve sanatçı kişiliğinizdeki etkileri nelerdir? 

-Ben çok şanslı bir çocuktum, bunu şimdi çok daha iyi anlıyorum. Çokkültürlü bir babaya ve çok yaratıcı bir anneye sahiptim. Babam aile geçmişimizi ve kim olduğumuzu anlatırdı. Beni 10-11 yaşlarından itibaren dünya klasiklerini okumaya ve resim yapmaya teşvik etti. Çocukluğumda onun ve dedemin anlattığı hikâyeler, ayrıca annemin Çerkesçe anlattığı masallar hayal dünyamı geliştirdi. O yıllarda evimizin bodrum katında bir sandıkta babaannem Behice Hanım’ın yazdığı bir hikâye dosyası buldum. Ailesinin Kafkasya’daki geçmişini bildiği kadarıyla yazmış. Dosyanın kapağında kendi yaptığı bir resim vardı. Bu dosyayı 2014 yılına kadar sakladım. Sonra bu hikâyeyi araştırıp geliştirerek “Kafdağı’nın Ateşi” adlı romanımı 2016’da yazdım ve 2021 yılında da basıldı. Resimlerimde, özellikle kitabımı yazdığım dönemde kendi kültürel öğelerimizi kullandım. Zaman zaman da kullanmaya devam ediyorum ve onları kendi kişisel koleksiyonum için saklıyorum. 

  

-Değerli vaktinizden ayırıp sorularıma cevap verdiğiniz için teşekkür eder, yeni çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim. 

-Ben de size çok teşekkür ederim. 

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Yazarın Diğer Yazıları

Çerkes müziğinin dünü, bugünü ve yarına aktarımı

Kültürel bellek mekânı olarak sözlü kültür ve müzik Çerkes müziğinin dünü, bugünü ve yarına aktarımı “Nart Aşemez çok tanınan biriydi. Düzgün bir fiziği vardı, güzel giyinirdi....

Geçmişin Çerkes mutfağından gelecekteki sofralara…

Sürdürülebilir gastronomi Sürdürülebilirlik, özellikle çevre ve iklim konularında sıklıkla karşımıza çıkan bir kavram olsa da, sadece çevresel değişim ve gelişmelerle sınırlı değildir. Sürdürülebilirlik esasında kelime...

Bir toplum işçisi…

Atasözleri ve deyimler dilimizin zenginlikleridir ve önemli bir yere sahiptir. Her atasözümüz binlerce yıllık toplumsal yaşantımızın ürünü olarak bize yol göstermektedir. Bir halkın atasözlerini...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img