Bölünmüş hayatlar 5. Bölüm

0
1085

Kâmil, Eskişehir’de hemşerilerini bulur. Durumunu onlara anlatır. Onlar genelde kendisinden büyük, thamada-ayhabı kişilerdir. “Tamam, bizimle kal” derler. Geleneklere göre onlara hizmet etmek ve yolculuklarında refakatçi olmak durumunda kalır. Sıcak yatacak yer, yemek, korunaklı bir ortam bulmuştu, refakatçi olarak uzak bir yere gidilecekse binek atı da oluyordu. Ama mutlu değildi. Hepsiyle soy ve uzak yakın akrabalık, ailevi dostluk ilişkileri varsa da, bulunduğu grup, Ankara hükümetine muhalif, padişah yanlı kişilerden oluşuyordu. Çünkü çoğunluğu Düzce-Bolu isyanından bir şekilde kurtulmuş, buraya sığınmış kişilerdi.

İlk isyanını 21 Eylül 1919 tarihinde gerçekleştiren Anzavur, 16 Şubat 1920’de yine aynı bölgede ikinci defa sorun çıkarıyor, üçüncü kez ise 11 Mayıs 1920’de top ve makineli tüfeklerle donatılmış 500 kişilik bir kuvvetle, üçüncü defa Adapazarı ve Geyve dolaylarında yine ortaya çıkıyordu.

O sıralarda İzmit Mutasarrıfı Çerkes İbrahim, İstanbul’dan Adapazarı’na gelmiş; halka Padişah’ın selamını bildirip ve 150 lira maaşla gönüllü toplamaya başlamıştı. Toplanan asi kuvvetler bütün o yöreye hâkim olduktan sonra Geyve Boğazı’ndaki Kuvayı Milliye kuvvetlerine taarruza başladılar.

13 Nisan 1920 tarihinde Bolu, Düzce dolaylarında da isyan çıktı. Bu isyan, 19 Nisan 1920 tarihinde Beypazarı’na kadar yayılmıştı.

Anzavur isyanında olduğu gibi, 13 Nisan’da başlayıp 31 Mayıs’a kadar bir buçuk ay süren Düzce ayaklanmasını da bastıran Ethem kuvvetleri, 15 Mayıs’ta başlayan Yozgat-Çapanoğlu isyanını 26 Haziran 1920’de bastırmıştı.

23 Nisan 1920’de ise Ankara’da bir merasim ile Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştı.

Mayıs 1920’de ise Yeşil Ordu efsanesi ortaya çıkmıştı, Ethem ve kardeşleri de bu cemiyette olup, Ethem’in mali desteği ile bu fırka, Eskişehir’de, Ağustos 1920’de, Yeni Dünya (Seyyare-i Yeni Dünya) adında bir yayın çıkarmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra, Mustafa Kemal’in isteği ile Ankara’ya taşındı, logosunda şöyle yazıyordu: “Dünyanın Fukara-i Kesibesi Birleşiniz”.

Bütün bu olaylar, Kâmil’in askerliğe başladığı, esir düştüğü ve serbest kaldığı zaman aralığında olup bitmişti.

Ortalık tekin değildi…

Kâmil durumundan memnun değildi…

Ama bir türlü de kurtulamıyor, hiç boş bırakmıyorlar, hep sürekli birileri ile olmak zorunda kalıyordu. Zamanında askeri makamlara ulaşamadığı için asker kaçağı konumunda kalmıştı.

Zaman zaman “bir esirlikten diğer bir esirliğe” diye hayıflanıp duruyor; ne yapsa, ne yana koysa hal çaresi bulamıyor, büyüklerini, akrabalarını da kırmak, gücendirmek istemiyordu.

Zora katlanmak, bilinmez bir geleceğe bilinçsizce yelken açmak, çaresizliğe esir olmak durumundaydı.

Çaresizce katlanıyordu…

Bir gün onu, görüşmek üzere bir yere gitmeye karar veren Bal Talustan’ın refakatçisi olmak üzere görevlendirdiler. Altına at verdiler. Çerkes âdetlerine göre refakatçi, refakat ettiği kişiden yaşça küçük ise, atlı olduğu zaman önde gider, yaya ise refakat ettiği büyük önde giderdi.

O gün de gidecekleri yere varmak için ormanlık bir alandan geçiyorlardı. Belirli bir mesafede önde giden Kâmil, geçit yeri denilebilecek dar bir alandan yol aldığı sırada, birkaç kişinin yolun sağını solunu tuttuğunu fark etti ama dönüşü yoktu. Pusudakilerden biri fısıltı halinde “Vısst” (Geç) derken eliyle de dudaklarında sus işareti yapıyordu. Baştan aşağı silahlı bu kişiler karşısında Kâmil’in başka çaresi yoktu. Ona ses çıkarmadan uzaklaşmasını işaret ettiler. Sessizce geçti. Biraz ileride yoldan içeri bir alanda, kalabalık bir atlı grubun da beklemede olduğunu gördü. Onlar da işaret ederek “Uzaklaş” diyorlardı. Çaresiz uzaklaştı. Uzaktan, pusudaki grubun Bal Talustan’ı yakaladıklarını, ona “Seni hain, gel bakalım buraya” dediklerini duyuyordu…

O zaman, Grubun Kuvayı Milliyeci Çerkesler olduğunu anlamıştı.

Kâmil daha sonraları şöyle demişti: “O günden sonra Bal Talustan’ı bir daha görmedim.”

Kâmil, bir emir eri gibi sürekli thamada-ayhabıların hizmetinde idi. Günleri hep böyle geçip gidiyor, ne evine ne de birliğine dönebilme fırsatı yakalayabiliyordu.

1921 tarihine gelindiğinde ise Yozgat isyanını bastırdıktan sonra Ankara hükümeti ile arası açılan Ethem hain ilan ediliyor, o da Yunan ordusu makamlarından geçiş hakkı isteyerek 26 Ocak 1921’de Yunanların elinde tuttuğu bölgeye geçiyordu.

28 Ocak 1921 tarihinde ise Türkiye Komünist Partisi Başkanı Ethem Nejat ve 13 arkadaşı Trabzon açıklarında öldürülüyordu.

Eski İzmit Mutasarrıfı Çule İbrahim Hakkı ve bazı Çerkeslerin girişimleri ile İzmir’de kurulan Şark-ı Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti, 24 Ekim 1921 tarihinde “Çerkes Kongresi” yapıyordu.

İstanbul’da bulunan Çerkes Teavün Cemiyeti, 2 Ağustos’ta ayan azasından Müşir Fuat Paşa’nın başkanlığında, Merkez Kumandanı Ahmet Fevzi Paşa ve Çerkes ileri gelenleri ile bir toplantı yapılmıştı. Burada, Atina’ya giden İzmit Mutasarrıfı İbrahim’in hain teşebbüsünü ret ve lanetleme kararı verildi.

Düzceli kimi Abazalar bu kongreyi, “Bu namussuzların Abazalıkla, Müslümanlıkla alakaları yoktur” diye TBMM’ye çektikleri telgraf ile telin etmişler, Aziziyeli (Pınarbaşı) Çerkes ulema, eşraf ve muteberlerinden oluşan 27 kişilik imzayla, bu olayı kınayan ve Ankara hükümetini destekleyen telgraf yollamışlardı.

21 Mart-10 Mayıs 1921 tarihleri arasında Yeşil Ordu’ya mensup kimi kişiler hükümet tarafından cezalandırılıyordu.

10 Mayıs 1921’de TBMM’de 133 milletvekilinin katılımı ile Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu kuruluyordu.

Kâmil, kâh haber olarak kendilerine ulaşan, kâh fısıltı halinde gelen, zaman zaman da dedikodu havasında konuşulan bu ve benzeri haberlerle, çalkantılı bir vatanın, çalkantılı bir şehrinde çaresiz bir durumdan rahatsız bir şekilde günlerini geçiriyordu.

Kâmil, 1922 yılına bu olaylarla giriyordu.

(Devam edecek)

 

Önceki İçerik‘Onlar bu toprakların asıl halkıdır’
Sonraki İçerikOubykh Mektupları Kasım 2023
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz