Muharrem Baykan

21 yazı

Ye gagiy ye gafiy…

Solgun güz mevsiminin yeşerttiği Gunaşey gençlik rüzgârının cüretkârca estiği oldukça serin, hatta sonuna doğru ayaza çalan geceler... Zifiri karanlıkta ilk sokağa çıkanın aramızdaki şifreli ıslığı kullanarak sığır toplanma yerlerine doğru ilerlemesiyle karşı...

Jerıştey’de cegu…

Jerıştey’de düğün olduğunu duyduğumuzda saat epey ilerlemiş sayılırdı...  Naçar Gunaşey gençliği huzursuz yukarı aşağı dolanırken Orhan’ın bir muzırlık peşinde olduğu belliydi.  Bir süre ortalıktan yok olan Orhan, bir at arabasının okundan tutmuş, hızla...

Ay ışığından süzülenler…

Sürülerden ıskartaya çıkarılmış düşkün kuzularla bir sonraki koç katımına kadar molaya çekilmiş koçların bulunduğu ilginç bir sürü karışımında bulurduk serin güz akşamında kendimizi... Kavakların ahenkli yaprak şıkırtıları altında uykuya direnirken, boğaza doğru...

Patos gözlüğü

Sarı sıcakların en yoğun olduğu ağustosta birer birer getirilen sırasıyla kışlık ot, harız, arpa, buğday yığınlarının yükselmeye başladığı ayın adıydı ağustos... Birbirleriyle yarışırcasına harman yerlerine ulaşan başaklar devasa yüksekliklere erişir, sanki yığınlardan...

Temmuz…

At arabalarının hasat mevsimine evrildiği zamandı temmuz... Her iki yanına paralel ikişer ağacı uzatıp arkasına bir enlem ağaçla birleştirip hasadı yüklemeye elverişli hale getirilen at arabalarını hazırlarken heyecandan yerimde duramazdım. Hayranlıkla izlediğim...

Haziran!

Toprak kâgir damlarımızda sırtüstü ayın buğusunda sinema oynatırdık Atilla’yla... Bulutlar perdemiz olur açarlardı kabayelli, parçalı bulutlu dev gökyüzü ekranında... Bazen komedi, bazen drama, bazen de nazlı bir uçurtma olurdu kuyruğunda bir atmaca... Bazen bir...

Mayıs kuzuları ve navruzlar

Rüzgârın artık kulaklarımızı yakmadığı, burnumuza bozdağın eteklerinden savrulan, topraktan yeni fışkıran navruz kokularını taşıdığı zamandı mayıs... Kulaklarını enlemek dışında (!) bakmaya, koklamaya doyamadığım yeni doğmuş kuzuların kokuları yayılırdı tüm Uzunyayla bozkırına. Baharla birlikte...

El dokuma halılar…

Bir döneme damgasını vuran el dokuma halılar, aynı zamanda bir nesile de damgasını vurmuş, derin hatıralar bırakmıştır. Halıcı Burhan’ın kırmızı pikabının patinaj yaparak çıktığı köy yollarında elimizde bir örnek iple peşine düştüğümüz...

‘Haydi tamam!.. Selam…’

Şubatı sevmem, ürkütür beni, canımızdan can almıştır, kaybetmişizdir hep bu aylarda, hep bu mevsimde olur olmasın istediklerim... Yine böyle bir beyaz örtüydü son yolculuğunda üzerlerini örten... Onların bana yaşattıkları, çocukluk ve gençlik yıllarımda...

Ocakta bir gün…

Geceden yakılmış sobanın bunaltıcı sıcağından eser kalmamış... Gömüldüğünüz saf koyun yününden yorganınızdan -söz meclisten dışarı- açıkta kalan burnunuzu sabaha doğru hissetmeden uyanırsınız...  Yataktan çıkmakla çıkmamak arasında verdiğiniz savaşı her sabah kaybeder, bir...