Suriye’de 15 Mart 2011’de Dera’da protestolarla başlayan iç savaş, 13 yıllın ardından rejimin devrilmesiyle sonuçlandı. Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğindeki rejim karşıtı gruplar Halep’te başlayan ve 12 gün süren ilerlemenin sonunda başkent Şam’da kontrolü ele geçirdi. Beşar Esad ülkeyi terk etti ve Moskova’ya sığındı.
Mezopotamya Ajansı’ndan’dan Tolga Güney’in haberine göre, savaş öncesi 22 milyon Suriye nüfusunun yüzde 80’e yakını Sünni Müslüman, yüzde 10’u Alevi, yüzde 5’i Hıristiyan, yüzde ise 3’ü Dürzilerden oluşuyordu. Arap, Kürt, Türkmen ve Çerkesler ile Kafkas göçmenlerinden oluşan Suriye’de Hıristiyanlar içinde Süryaniler ve Ortodoks Ermeniler önemli yer tutarken Kürt nüfusu, Suriye nüfusunun yüzde 9’unu oluşturuyordu.
Fakat savaş ülkede tüm bu demografik yapıyı değiştirmiş durumda. Birleşmiş Milletler verilerine göre kayıtlı resmi Suriyeli mülteci sayısı 5,3 milyon. Ülke içindeki göçle birlikte 11 milyon insanın göç ettiği tahmin ediliyor. Kıyı bölgelerdeki Sünni kasabalarının ya da Şam’daki Alevi ağırlıklı yerleşim yerlerinin 2011’den itibaren yerle bir edilmesiyle başlayan süreç, daha sonra DAİŞ ve diğer İslamcı örgütlerin ele geçirdiği tüm bölgelerdeki etnik ya da dini grupları katletmesi ya da göçe zorlaması ile sürdü. Sünnilerin kayda değer bir bölümü rejim kontrolündeki bölgelere gitmektense yurtdışına çıkmayı ya da Sünni muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde kalmayı tercih etti.
Süryani-Asuri, Keldani ve Ermeniler
Savaşın ilk döneminde özellikle IŞİD, bölgede yaşayan Süryani-Asuri, Keldani ve Ermenileri yerlerinden sürdü, mülklerini gasp etti.
Özellikle Habur nehri kıyılarındaki Hıristiyanlar, IŞİD’in çok sayıda insanı öldürüp yüzlercesini rehine alması ve bunların fidye ile kurtarılması sonrasında köylerini terk etmek zorunda kaldı.
Savaş sürecinde Cezîre’deki Hıristiyanların yaklaşık yüzde 40’ı bölgeyi terk etti.
Bu bölgedeki arazilerin yüzde 35-38’i de Hıristiyanlara aitti. Yine IŞİD’in 2015 ve Temmuz 2016 Kamışlo bombalamaları da dahil olmak üzere Suriyeli Hıristiyanları hedef alan birçok saldırısı oldu.
Kiliseler yıkıldı
Lazkiye’ye bağlı Kesep kasabasında El Nusra, Ensar İslam ve diğer örgütlerin saldırıları sonucunda 900 Ermeni aile Keseb’den Lazkiye ve farklı yerlere göç etmek zorunda kaldı. Kaçamayanlar tutuklanırken, Ermenilere ait ev ve kiliseler tahrip edildi. İdlib kent merkezi ile Cisir El Şiğur’da binlerce Hıristiyan bu yüzden Suriye’nin diğer kentlerine ve Lübnan’a göç etti. Selefi örgüt ve gruplar, El Xesaniye köyündeki Rum Ortodoks Kilisesi’ni toplu mezara çevirdi.
Yine Şam’ın kırsal bölgesi Adra’da 100 bin Nusayri, Dürzi, Hıristiyan ve İsmaili göçmenin sığındığı kampı basan El Nusra çeteleri çok sayıda kişiyi kaçırıp, katletti. 2013’te Aramilerin yaşadığı Şam’a 50 km uzaklıktaki Malula’da kiliseler ateşe verildi, 12 rahibe kaçırıldı. İç savaş öncesi Halep’te de nüfusları 18 bin olan Ermenilerin büyük bir kısmı maruz kaldıkları saldırılar nedeniyle kentten göç etmek zorunda kaldı. Efrîn’de ise, hem bombardımanlar hem de Türkiye destekli grupların ‘kâfirlerin kafasının kesilmesi’ tehdidi üzerine bölgedeki 250 Hıristiyan aile Halep’e göç etti, onlara ait kiliseler ve kutsal mekânlar yerle bir edildi.
Sadece Humus’ta, Müslüman Kardeşler’e bağlı Faruk Tugayı, 120 binden fazla Arap Hıristiyanı yerlerinden göçertti. Rakka, Girê Spî, Serêkanî’ye, Dêrazor, Til Temir, Tirbespiyê, Kamışlo ve Habur Vadisi’ndeki Tel Tamer yakınlarındaki köylerde de DAİŞ ve Türkiye destekli örgütlerin saldırılarına uğrayan Hristiyanlar bölgeden göç etmek zorunda bırakıldı. Halep’te bulunan St. Rita Tilel Ermeni Kilisesi, Der Zor’da Ermeni soykırımı anısına inşa edilen kilise, Rakka’da bulunan Ermeni Katolik Kilisesi de dahil 60’dan fazla kilise de yıkıldı.
Dürziler din değiştirmeye zorlandı
Savaştan önceki kaynaklara göre Suriye’de 700 bin Dürzi bulunuyordu. Dürziler savaş boyunca çatışmanın dışında ve kendi köylerini korumak için savunmada kaldı. Fakat Nusra Cephesi, İdlib eyaletindeki Kelb Luza (Ayn Laruz) Köyü’nde Dürzilere saldırarak 20 kişiyi katletti. Qalb Loze katliamından önce, Nusra yüzlerce Dürzi’yi Sünni İslama geçmeye zorlamış, mezarlarını tahrip etmiş ve türbelerini yıkmıştı. Dürziler, Esad’ın düşmesi durumunda azınlık gruplarının hedef alınacağından ve toplulukların Suriye’deki Sünni çoğunluk içinde yer alan radikaller tarafından ortadan kaldırılacağından korkuyor.
Aleviler, cihatçıların hedefinde
DAİŞ, El Nusra ve diğer radikal selefi örgütlerin hedefinde olan en önemli kesim ise Aleviler oldu. Attıkları bu sloganlar zamanla “Sizi kesmeye geldik ey Aleviler” marşına döndü. Cihatçı örgütler ve IŞİD, işgal ettikleri bölgelerde duvarlara bu sloganı yazdı ve hayata geçirdi. Beraber yüzlerce operasyona çıkan ÖSO, IŞİD, Nusra, İslami Cephe, Ahrar Şam ve Sukkur Şam gibi cihatçı örgütler, çok sayıda katliama da beraber imza attılar.
Lazkiye’de El Kaide ve ÖSO’nun yaptığı Alevi katliamıyla ilgili detaylı bir rapor hazırlayan İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün açıklamasında, yüzlerce insanın öldürüldüğü, toplu mezarlara konulduğu, yüzlercesinin de kaçırıldığı ve halen kayıp olduğu belirtildi.
Hama, Humus, Halep’te yaşayan Aleviler yerlerinden göç etmek zorunda kalırken, şehirlerin yapısı tamamen Sünnileşti.
Azınlık halklar endişeli
Rejimin düşmesiyle birlikte radikal cihatçıların daha önce yarattığı korku ve endişe Suriye’de hâkim olmaya başladı. Özellikle Arap Aleviler, Ermeniler ve diğer Hıristiyan gruplar, HTŞ ve SMO’yu kendilerine karşı büyük bir tehdit olarak görüyor.
Cihatçı gruplar, Suriye’de evlerin duvarlarına, kiliselere yazdıkları, protesto gösterilerinde haykırdıkları “Aleviler tabuta, Hıristiyanlar Beyrut’a” sloganlarıyla, bu azınlık toplulukları hedef gösterdi ve savaş boyunca birçok katliam ve yerinden etmeye maruz bıraktı.