Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Nan Ba’nın yolculuğuna davet var

Çocuk masalları ve hikâyeleri yazarı Betül Kanbolat ile çocuk kitabı yazarlığını, kariyerini ve son kitabı “Nan Ba/Dünyada Bir Başına”yı konuştuk.


-Merhaba Betül Hanım, öncelikle nasılsınız? Sizi kitaplarınızla, Habitat TV’deki programınızla, Birgün gazetesindeki yazılarınızla biliyoruz ama elbette daha fazlası da vardır. Okuyucularımıza kendinizi anlatsanız neler söylersiniz?

-Teşekkür ederim. 1979, Çanakkale-Biga doğumluyum. Yıldız Teknik Üniversitesi İstatistik Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatına 2002 yılında CSA Celebrity Speakers Konuşmacı Ajansı’nda başladım. 2009 yılından bu yana gazeteci Coşkun Aral’ın yapım şirketi Haberci’de çalışıyorum. Kariyerim iletişim ve yazın alanında şekillendi diyebilirim. Çocuklara hikâyeler, büyüklere şarkı sözleri, gazete okurlarına makaleler yazıyorum. Çocuk kitapları programı hazırlayıp sunuyorum. Üç çocuk annesiyim. En yalın haliyle kendimi “okur, yazar, anne” olarak tanımlayabilirim.

 

-Yazmanın kendisi çok zor bir süreç, çocuk kitapları yazmak bana daha da zor görünüyor. Nasıl başladınız? İyi bir okuyucu muydunuz?

-Küçük yaşlarımdan itibaren okumaya ve yazı yazmaya ilgi duydum. Üniversitedeki ilk yılımda -ilk dönem ‘olasılığa giriş’ konularının yanı sıra tarih, sosyoloji gibi temel derslerden de eğitim alıyorduk- sosyoloji dersinde Kafka’nın “Dönüşüm” romanı üzerine hazırladığım inceleme ödevi sonrası ilgili hocamız bir sayısalcı olarak sosyolojide iyi iş çıkardığımı söylemiş ve bana istatistik bölümünü isteyerek seçip seçmediğimi sormuştu. Eğitim sistemimizde öğrencilerin ve ailelerin halen sıkıntısını çektiği not-başarı-ilgi-hobi açmazlarına bir örnek olarak hep anlatırım.

İstatistik mezunu olsam da süreç içinde okumaktan ve yazı yazmaktan uzaklaşmadım. 2000’lerin başında Jineps okurlarının da yakından tanıdığı sevgili Oubykh Okan İşcan’ın kuruluşuna vesile olduğu ELBRUZ.net adlı dijital platformda yazılarımı paylaşmaya başladım. Basılı ilk yazılarım çocuk hikâyesi değildi. “90’lar Çocuk mu Genç mi?” ve “Tuhaf Alışkanlıklar” adlı iki derleme kitapta yazılarımla yer aldım. Bebeklik çağında çocuklarıma kitaplar okurken çocuk yazınına olan ilgim arttı. İlk masalım “Kel Tilki” 2013’te Hayal Kitaplığı etiketiyle yayımlandı. Yıllar içinde farklı tarz ve içeriklere sahip 10 kitabım çocuklarla buluştu.

 

-Çerkes kültüründe çocukluk en tatlı dönemlerden biri gelir bana. En azından benim için öyleydi, etrafta bir sürü teyze, dayı, amca, hala, kuzenler… Anlatılan masallar, bitmeyen oyunlar… Sizin hikâyelerinizde sizin çocukluğunuz da var mı?

-Beni masal ve hikâyelerle buluşturan ilk kişi babamdır. Uykudan önce masallar anlattığı gibi fırsat buldukça da eve (o yıllarda çocuk kitapları çok yaygın değildi, özellikle küçük şehirlerde fazla seçenek yoktu) hikâye kitapları, çocuk ansiklopedileri ve dergiler getirirdi. Okuma zevkine ilkokul yıllarımda eriştim diyebilirim.


Betül Kanbolat (Fotoğraf: Gunef Doğan)

“Çocuk edebiyatındaki eserler çağının sosyokültürel iklimini, iktidar, birey, toplum ve aile davranışlarını, dönemin zorluklarını, ihtiyaçlarını, değişim dilini yansıtır”


-Çocuklar için yazılan kitaplar da çağın dönüşümüyle değişiyor, artık kolay kolay büyükanneyi yiyen kurt masalı anlatan olmuyor. Türcülüğe, cinsiyetçiliğe karşı daha duyarlı bir yazın var. Türkiye’de bunun kötü örnekleriyle hâlâ karşılaşıyoruz ne yazık ki. Pedagojik formasyon meselesi bu elbette ama diğer taraftan da siyasal bir tercih. Ne yapmalı? Bunun için mesela yasal bir yaptırım mevcut mu?

-Çocuk edebiyatındaki eserler çağının sosyokültürel iklimini, iktidar, birey, toplum ve aile davranışlarını, dönemin zorluklarını, ihtiyaçlarını, değişim dilini yansıtır. Masallar çağın ruhuna göre değişebilir, yeniden yazılıp anlatılabilir. Çocuğun iyiliğini gözetmek kaydıyla hayata dair her şey hatta ölüm bile edebiyatın konusudur ve bir çocuk kitabında işlenebilir. Toplumda sağlam bir okuma kültürü yerleşmiş ise elmalar armutlar birbirine karışmadan iyi edebiyat çocukla daha kolay buluşur. Çocuk kitaplarında bilimsel konularda çocuk-ebeveyn bilinçlenmesine yönelik içerikler hazırlanacaksa pedagojik bakış gerekli ve yerinde olabilir ama edebi bir anlatının pedagojik bir bakıştan geçme zorunluluğu yoktur.

Ebeveyn okuma yazma öğrenmeden önce çocukları adına tercihlerde bulunabilir, sakıncalı bulduğu kendi dünya görüşüne ya da inancına aykırı bulduğu içerikleri eleyebilir ama bunun cezai yaptırımlarla ilişkilendirilmesi son derece yanlış uygulamalara gebe bir sansür ortamı yaratır. Ki bu da edebiyat gibi estetik ve derinlikli bir sanata vurulabilecek en büyük darbe olur. Geçmişten bugüne kurumlar eliyle masumiyeti ve iyi niyeti sorgulanan içerikler çocuklarla buluşabiliyor. Burada eğitimcilerin ve ailelerin bilinçli tavrı tampon görevi görebilir. Okuma kültürünü küçük yaşta benimsetmek istiyorsak okuma deneyimlerinde çocuklarımıza eşlik etmek, yaratıcı sesli okumalar ve oyunlarla sabır ve istek gerektiren bu süreci desteklemek isabetli olacaktır.

 

-“Nan Ba/Dünyada Bir Başına” son kitabınız. Büyük bir merakla okudum. Yurdu Dünya olan, cinsiyeti bilinmez, sesi her yerde duyulmaz, aslında gerçek mi o da belli olmayan Dünya’da bir başına olan Nan Ba’nın yolculuğuna bizi de davet ediyorsunuz. Büyük bir yalnızlık hikâyesi de bu. Doğumunda bile yalnız. Neden bu kadar yalnız?

-Nan Ba düşsel bir varlık ama bir o kadar da BİZ. Dünyaya gözlerimizi açtığımız andan itibaren ailemiz ve çevremiz bizi kucaklar. Hikâyede Nan Ba’yı kucaklayan böyle bir aile yok ama yolculuğu boyunca atlattığı badirelere ve iç sesine baktığımda Nan Ba’nın o kadar da yalnız olmadığını, yurdunun da, yuvasının da, ailesinin de koca bir yeryüzü olduğunu söyleyebilirim.

 

-Nan Ba hiç durmadan geziyor; göller, çöller, şelaleler, okyanuslar… İnsanın ait olduğu ama unuttuğu bir şeyleri hatırlatmak istercesine geziyor. Doğaya, canlılar dünyasına ne kadar uzak olduğumuzu da hatırlattı bana Nan Ba. Asıl ait olduğumuz yeri mi hatırlatmak istediniz?

-Doğadan gitgide koptuğumuz gerçeği bir yanda, pek çok canlı türünün koruma altına alınma zorunluluğu gerçeği diğer yanda, yeni kitabımda bu yöndeki farkındalığımı da gözden geçirmek istedim. Hikâyenin sonundaki şifreli oyun sayfalarında, Nan Ba’nın macera rotasındaki pek de bilinmeyen coğrafyalara ve o coğrafyalara ait canlılara yer verdim. Ayrıca çocuklar için aidiyet kavramını düşünebilecekleri bir edebi atmosfer yaratmaya çalıştım. Hatta Nan Ba’nın adını kocaman insanlık ailesinin ürettiği sesler arasından seçtim. Yalnızlığın sınırlarını aşmak hem çok zor hem de çok kolay. Nan Ba’nın deneyimi bu yöndeki eğilimlerimize ayna tutabilir belki. Bu noktada okurlar da bir tercihte bulunmak isterse bir yazar olarak ne mutlu bana. Kitabın görsel yönü de -Emre Mandacı’nın siyah beyaz güçlü çizgileri- bu deneyimi destekler nitelikte.

 

-Son soru, çocukluğunuza ait, size anlatılan bir çocuk hikâyesini bizlerle paylaşır mısınız?

-Çocukluğuma ait değil ancak geçen yıl vefatından kısa bir süre önce babam, çocuk kalbime dokunaklı bir hikâye anlattı. Öğretmeninin sağ kolu olan uysal bir çocuk ile ona emanet edilen kırmızı gramofonun hikâyesiydi bu. Ayrıntıya girmesem. Yakında kaleme alacağım. Ete kemiğe büründüğünde belki yeniden bir araya geliriz. Teşekkür ederim.

Yazarın Diğer Yazıları

Şimdinin ve hiç geçmeyenin romanı ‘Evvelden Sonra’

  “Nigâr Abla köydeki düğüne gitmesi için o kadar ısrar etmeseydi belki de her şey başka türlü olacaktı.” Birgül Asena Güven’in romanı bu cümle ile...

Bir soykırım anlatısı ‘Turnanın Dansı’

Daha önce “Bir Başka Çanakkale” romanı hakkında söyleşi yaptığımız Adnan Özveri ile bu kez bir senaryo hakkında konuştuk. “Turnanın Dansı” adını taşıyan senaryo bir...

Ne olacak bu işler böyle?

06.02.2023 tarihinde saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde önce 7,4 olarak açıklanan ama sonra 7,7 şeklinde revize edilen ilk deprem ve ardından 13.24’te Kahramanmaraş’ın Elbistan...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img