Sunay Akın: “Trabzon’da doğdum, yüzmeyi de pek çok Trabzonlu çocuk gibi Ganita’da öğrendim. Ganita, Trabzon Tüneli’nin hemen altında küçük bir koydur. Hani insanın hangi dönemde yürüdüğü bellidir, ama nasıl yürüdüğünü anımsamaz ya, ben de yüzmeyi nasıl öğrendiğimi hatırlamıyorum. Tek bildiğim kendimi bildim bileli yüzdüğüm. İstanbul Boğazı’nı gördüğümde altı yaşımdaydım, tek kelimeyle hayran kaldım. Biliyor musunuz, denizkızlarına hala inanırım. Herkes beni şair ve yazar olarak tanır, ama ben hep bir denizaltı kaptanı olmak istemişimdir. Şiirlerimde deniz imgesi yoğun olarak yer alır, ama deniz bende bir manzara ya da arkada bir görüntü olarak durmaz, gerçekten deniz olarak vardır.”
Ganita’yı böyle betimliyor şair Sunay Akın. Bugün Kalepark denilen, Osmanlılar zamanında Güzelhisar, Romalılar, Yunanlılar ve Bizans zamanında da Bella Castron olarak anılan ve şiirlerde de Sarayburnu olarak geçen tarihi bir yer.
“Romalılar Trabzon’a konumundan dolayı özel önem veriyorlardı. Roma İmparatoru Adrian, MS. I. yüzyılda şimdiki Kalepark/Güzelhisar’ın denize doğru uzanan kayalarının altını oydurarak bir liman yaptırmıştı. Latince Bela Castron limanı olarak anılan bu liman, Avrupa-Asya ve Ortadoğu ticaretinde çok önemli bir yere sahipti. İçten veya denizden gelen transit emtia deve ve gemilerden, limanın tam üstündeki etrafı surla çevrili olan ve zamanına göre umumi mağaza mahiyetinde olan bu antrepoya boşaltılır, içeriye veya taşraya gidecek olan emtia dahi oradan yüklenirdi. Burası Avrupa’dan Asya’nın ortalarına kadar ulaşan tarihi ipek yolunun deniz ucundaki basamağında kurulan bugünkü manasıyla bir serbest bölge idi.”
İşte bu Ganita/Kalepark, Güzelhisar Kalesi olarak adlandırıldığı zamanlarda, Osmanlı döneminde buraya bir deniz feneri getirildi ve yerleştirildi.
Size bu deniz fenerinin söylencesini anlatacağız.
Yıl 1835.Trabzonlu Pirağazade Mustafa Reis ve arkadaşları Sürmene’nin Soğuksu Mahallesi’nden Ahmet Cebioğlu Yusuf Ağa, Sürmene’nin Orta Mahallesi’nden Köseoğlu Zorali’nin Ali Osman Reis, Sürmene’nin Gölense Mahallesi’nden Şükrüoğlu Hüseyin Reis. Sürmene’nin Zarha Mahallesi’nden Kösepoğlu Motu Pehlivan Sohum Kalesi’ne denizden bir baskın düzenleyerek kaledeki dillere destan döner deniz fenerini alıp Trabzon’a getirirler. Fener Trabzon’ da Güzelhisar Kalesine yerleştirilir. Bu olaydan sonra Mustafa Reis bir halk kahramanı olur.
Bu olayın halk arasındaki söylencesi de şöyledir; Pirağazade Mustafa Reis bir suç işler ve tutuklanır. Devrin valisi Hazinedaroğlu Osman Paşa’ya haber gönderir. Dillere destan Sohum Feneri’ni alıp getirir ise affedilip edilmeyeceğini sorar. Osman Paşa “Olur” der. Bu anlaşma üzerine Pirağazade Mustafa Reis denizci arkadaşlarını yanına alarak Sohum Kalesi’ne denizden bir baskın düzenler. Zorlu çatışma ve uğraşılardan sonra Sohum Feneri’ni alır Trabzon’a getirir. Döner deniz feneri Güzelhisar kalesine konur. Bu olayda gösterdiği olağanüstü kahramanlık ve başarısından dolayı Mustafa Reis Trabzon Valisi Osman Paşa tarafından affedilir.
Mustafa Reis’in akibeti üzücüdür. Sonraları Trabzon’da bir kahvehane işleten Mustafa Reis halk arasında çok sevilip sayılmaktadır. O artık efsanevi bir kişiliktir. Mustafa Ağa’nın bu durumunu çekemeyenlerden Tozoğlu Rahmi adındaki külhanbeyi, bir gün beklediği fırsatı yakalar ve onu yemek yediği lokantada arkasından bıçaklayarak öldürür. Olay Trabzon’ da büyük üzüntüyle karşılanır. Mustafa Ağa’nın cenazesi görülmemiş bir kalabalıkla kaldırılır.
Bu tarihi olay ve halk söylencesi üzerine türküler, destanlar, ağıtlar söylenir.
Aşık Tahir Karari Baba, “Mustafa Ağa Destanı” adlı şirinde bir kıtasında şöyle der;
“Nasıl methedeyim size ol eri
Şöhreti tutmuştu her bir diyarı
Anın yadigarı liman feneri
Getirip düşmandan aldı meydanı”
Baba Salim “Eşsiz Trabzonuma” adlı şiirinde şöyle der:
“Savaşta daima düşmanı yener
Kahraman halkında büyüktür hüner
Etrafa nur saçar bağrında döner
Sohum’un Feneri şen Trabzon’un”
Baba Salim “Güzel Trabzonuma “ adlı şiirinde ise şöyle demektedir:
“Sohum’un Feneri göğsünde nişan
Pirağanın Mustafa ona kavuşan
Binlerce Moskof’u etti perişan
Sendedir bu şeref bu şan Trabzon”
“Fener Destanı” adlı şiirde ise şöyle der:
“Saat birde düştüm Meydan yoluna
Meğer vadem dolmuş ecel yoluna
Rusiye’den aldım cebirle fener
Sarayburnu’nda asılı döner”
“Fener Türküsü” adlı bir şiirde ise şöyle anlatılır fener olayı:
“Sohum dedikleri bir küçük çarşı
Dükkanlar açılır kıbleye karşı
Sohum’dan almışım bir döner fener
Güzelhisar’da asılı döner
Yirmi iki saltat peşime döner
Yadigarım olsun sana Trabzon”
Şiirlere, destanlara, ağıtlara konu olan Sohum Feneri 1835 den 1917 yılına kadar Güzelhisar Kalesinde gemilere, takalara, ve sandallara, gecenin karanlığında ışıldayarak kılavuzluk eder. 1917 yılında Trabzon Ruslar tarafından işgal edilir. Mustafa Reis’in oğlu Asım Ağa’nın anlattığına göre Ruslar 1917 yılında Güzelhisar’dan feneri alıp götürürler.
Tekrar Sohum Kalesi’ne mi götürülmüştür, yoksa başka bir yere mi konmuştur, kimse bilmiyor.
Kaynakça:
1-Sohum Feneri’nin Trabzon’a getirilişi-Söylencesi ve destanları. Dr. Mustafa Duman, Kıyı Dergisi, sayı:65-Trabzon
2-Trabzon Halk Şairleri. Dr. Mustafa Duman-Anadolu Sanat Yayınları, İstanbul 1995
3-Trabzon Meşhurları Bibliyografyası. Ömer Akbulut, Ankara 1970
4-Karadeniz Bölgesi Halk Türküleri. Veysel Arseven, Kastamonu 1948
5-Karadeniz Destan ve Deyişleri. Necati Başoğlu, İstanbul 1946
6-Baba Salim Divanı, 3. Kitap, Trabzon 1951
7-Divan-ı Baba Salim, 4 .Kitap, Eskişehir 1952
8-Trabzon Feneri Türküsü. Ömer Akbulut, Hakimiyet Gazetesi, 24.2.1959 tarihli sayısı
9-Doğu Karadeniz Bölgesi Eşkıya ve Kabadayıları, Yaşar Küçük, Serender Yayınları, Trabzon 2006
10-www.trabzonrehberi.net/trabzon.asp.
Sayı : 2009 11