Demokrasi balonlarının patladığı ve binlerce açılımın söz konusu olduğu, işçilerin sokaklarda yattıkları, yoksulların evlerinde sobalarını dahi yakamadığı şu günlerde aslında böyle bir şeyi söylemek bile yersiz ama, bizim bir kimliğimiz var biz ADİGEYİZ.
Bundan tam 146 yıl önceydi: genç yaşlı kadın çocuk demediler. Bırakalım bu kavramları, insan yerine koyulmayan güzel insanlardı onlar. Kırık dökük sandallara doldurarak, o sandalları okyanuslara ittiler. Vatanlarından ayrılmak istemeyenleri ise kurşuna dizdiler, başlarını gövdelerinden kestiler. Bunların bütün sorumlusu kimdi, neydi? O insanlar ne yapmıştı ki bu kadar vahşice bir soykırım gerçekleştirdiler. Ben söyleyeyim: o insanlar vatanlarında yaşamak istediler.
Şimdi yaşadığımız diasporada ve tüm dünyada, bu tarih aklımızdan hiç çıkmıyor ve korkuyoruz; acaba buradan da kovulur muyuz diye… Eevet, saygıdeğer korkusuz ADİGE halkı! Ben dâhil hepimiz korkuyoruz, hepimiz getirim kavgasına düştük, hepimiz yaşam mücadelesi içinde kaybolduk. Bu yüzdendir ki; atalarımıza yapılanları çok çabuk unuttuk
Setenay’ı, kahramanlık destanlarını çok çabuk unuttuk İmam Şami’lin I. Nikola’ya karşı Dağıstan’da verdiği halk mücadelesini ve gerilla önderliğini çok çabuk unuttuk. Artık yavaştan yavaşa sözümüzü söylememiz gerekmektedir. Son zamanlarda hepimizi üzen olayları geride bıraktık ve 21 MAYIS 1864, Ulusal Kurtuluş Günü yapacağız, diye yeminler ettiğimiz bu gün yaklaşmakta. Peki biz neler yapmalıyız? Benim bir önerim olabilir: bu günü yaşadığımız diasporalarda halkımıza anlatmalıyız. Bu bir öneridir elbet, bu konunun tartışılıp görüşülmesi gerekmektedir.
Gürcistan Güney Osetya ile Abazha’ya saldırdığında çıkıp, ‘biz Gürcistan’ın toprak bütünlüğünden yanayız’ diyen bir diasporada kesinlikle ve kesinlikle bizim tarafımız bunları söyleyenler olamaz, olmamalıdır. Şimdi eminim ki bir çok soydaşım ‘ya sev ya terk et’ deme ihtiyacını duyacak bu yazıma. Yalnız şunu belirtmem gerekir ki; biz hiçbir zaman Kuzey, Güney, Doğu ve Batı Kafkasya’dan başka hiçbir yeri onlar kadar sevmedik, sevemedik. Şunu unutmayalım ki; bizi anavatanımızdan atıp, parça bölük yaşatmaya çalışan Nikolo ve onların torunları bizim yaşadığımız ülkelerle müttefiklerdir hâlâ. Ellerini yakamızdan çekmemişlerdir. Bunu anlamak çok zor değildir. Araştırıldığında biz, Kafkasya halklarının yaşadıkları ülkelere bakın. Siz de çok rahat göreceksiniz ki, yaşadığımız ülkeler Nikola’nın torunları ile ittifak halindedirler. Neyse ki bu sadece benim düşüncemdir.
21 Mayıs 1864 insanlık tarihinin yaşadığı en büyük sürgün ve soykırımını unutmadık ve hiç unutturmaya da niyetimiz yok. 21 Mayıs’a tüm halkımızla tüm kurumlarımızla, tüm yayınlarımızla hazırlanmalıyız. Biz bunları yapamıyoruz, diyorsanız da bireysel yapacağınız çok iş olduğunu da inanıyorum. Hiç birimiz yaşadığımız şehirlerde Çerkes olduğumuzu gizlemeyiz. Bir arada toplu bir şekilde bir şey yapamıyorsak, bireysel yapacağımız çok iş vardır. Örneğin bugüne dair bir yazı ele alıp, birkaç yüz tane fotokopi çekip, insanlara dağıtmak veya ne biliyim, hep sevdiğimizin adlarını kazıyacağımıza, duvarlara ‘bugünü unutma’ diye kazımak ve ya hayal gücümüzün açık olduğu her şeyi yapmak ama mutlaka bir şeyler yapmak. Çünkü yapacak bir şeylerimiz olmalı ve o güne çok büyük bir görsellikle hazırlanmalıyız…
Sayı : 2010 04