Türkleşerek erimemek için

0
426

Neğaplhe Askerbiy, Çerkeslerin yakından tanıdğı bir isim. Çerkes tarihini anlatmak, gelecek kuşaklara atalarını, gelenek-göreneklerini ve sürgün edildikleri ülkelerini tanıtmak üzere elini taşın altına koyanlardan. 2007 yılında belgesel film ‘Çerkesya’nın yapımcılığını üstlenen Askerbiy’in yapımcısı olduğu ikinci belgesel film ‘Adige Habze’ ise 2009 yılında tamamlandı. 

İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin misafiri olarak Türkiye’de bulunan sinemacı Neğaplhe Askerbiy, ‘asimilasyona karşı sinema’yı görüştük.. 

 

Jıneps-   Sizi tanıyabilir miyiz? 

Neğaplhe Askerbiy-   Koudz köyünde doğdum, Maykop’ta yaşıyorum. Mühendisim, fabrikalarda çalıştım. Çerkes tarihinin gizlendiğini, gerçeklerin karartıldığını gördüğüm için Çerkes halkının filmini yapmaya karar verdim. 

 

J-   İlk filminiz Çerkesya mı? 

NA-   Evet. ‘Çerkesya’nın galasını, 21 Mayıs 2007 yılında Maykop’ta yaptık. Filmi 6 dilde hazırladım. İki Adığe diyalekti ile birlikte, Rusça, İngilizce, Arapça ve Türkçe. Çerkesler bu ülkelerde yaşıyorlar; içinde bulundukları topluma kendilerini anlatabilmeleri için bu dillerde de hazırladım filmi. Burada amaç tarihimizi doğru anlatabilmek. Rus Çarlığının halkımızı nasıl dağıttığını, yok ettiğini göstermek. Bugün 50’ye yakın ülkeye dağıldığımız gerçeğini çocuklarımıza olduğu gibi gösterebilmek… 

‘Adıge Habze’ ise ikinci filmim. 2009 yılında Maykop’ta galasını yaptık. Bunu da Çerkesya gibi 6 dilde hazırladım. Filmi Maykop dışında, Nalçık, Çerkesk, Krasnodar ve Moskova’da gösterdik. 

Karaçay-Çerkes ve Adıgey parlamentoları tarafından ‘Adıge Habze’ filmi için bana teşekkür plaketleri verildi. Ayrıca Tataristan’ın başkenti Kazan’daki Uluslararası Müslüman Film Festivali ‘Altın Minbar’ da filmlerim başarı kazandı. 

 

J-   Türkiye’ye geliş amacınız? 

NA-   Gelişimin birinci nedeni; bildiğim ve gördüğüm bir gerçeğe karşı yani Çerkesçenin kaybolmasına karşı filmlerimin gösterimini yapmak. Ürdün’de filmin Arapça gösterimini yaptım ve söyleşide bulundum. 21 mayısta İstanbul’a geldim. Burada, Ankara, Kayseri, Adana, Antakya ve Reyhaniye’de film gösterimi ve söyleşiler yaptım. 

İnsanların ilgisi, gençlerin gözündeki ışıltı beni mutlu etti. Görüştüğüm gençlerdeki anavatana dönme arzusu beni etkiledi. Bu gençlerin dönmeleri bizi zenginleştirir. 

Türkiye’ye gelişimin ikinci nedeni ise; üçüncü filmim ‘Çerkes Diasporası’ için çekimler yapmak içindi. 

Filmde; ‘Rus Çarlığı Çerkesleri yenilgiye uğratıp vatanlarından sürdükten sonra nerelere gittiler, başlarına ne gibi felaketler geldi, nasıl bir yol izlediler, nerelerde yaşıyorlar, nasıl bir hayatları var’ sorularına yanıt aramaya çalışacağım. 

21 mayıs sürgün anmalarında İstanbul ve Kefken’deki etkinlikleri kaydettim. Ankara’da, Kayseri Pınarbaşı’ndaki Çerkes köylerinde çekimler yaptım. Mümkün olduğu kadar çok insanla konuşmaya çalıştım. Şimdi ilk etap çekimleri bitirdim ve Maykop’a dönüyorum. Sonbaharda ikinci etap çekimlere başlayacağım. Kışın da montaj ve seslendirmeleri tamamlayıp bahara gösterime hazır hale getirmek istiyorum. 

 

 J-   Diasporada hangi düşünceyi ön plana çıkarmak istiyorsunuz? 

NA-   Osmanlıya geldiklerinde nerelere yerleştirildiler? Neden stratejik ve tampon bölgelere yerleştirildiler? Örneğin Bulgar sınırına yerleştirilenler olası Rus saldırısına karşı Osmanlıyı koruyacaktı. Pek çok acılar çekti Çerkesler, bunları göstermek istiyorum. Türkler savaştıkça onlarla birlikte onların yanında savaştılar ve bu savaşlarda pek çok Çerkes öldü. 

Balkanlar’a yerleştirilenler orada 15 yıl kadar yaşadıktan sonra Golan tepelerine yeniden iskan edildiler. İsrail-Arap savaşında ise yeniden yerlerinden yurtlarından olan Çerkesler, ABD ve Suriye taraflarına gitmek zorunda kaldılar. Filmde tüm bunları anlatmayı planlıyorum. 

 

J-   Yaptığınız bu çalışmalar ciddi bir ekonomik güç istiyor. Kaynak bulabiliyor musunuz? 

NA-   İlk filmimde bu işe gönül vermiş Çerkes gençlerinin ciddi katkıları oldu, hem maddi hem de manevi olarak. İkinci filme ilk filmin satış geliri ile başladım ve yine Çerkes gençlerinin yardımı ile tamamladım. 

 

J-   Peki bir sponsor arayışınız var mı? 

NA-   Benim önümde bir 5 yıllık plan var. Bu plan doğrultusunda 3 boyutlu çizgi film projelerim var. Nart destanlarını çekmek istiyorum. İlk film de ‘Savsırıko’ olacak, bunun şu anda taslak çizimlerini yaptırıyorum. Bütün bunlar için stüdyo gerekiyor; ses, mix, montaj aleti, … Bu da 350-500 bin dolar arası çok ciddi bir toplam tutuyor. Çerkeslerin içinde pek çok iş adamı var, bunların katkıları olursa bu işler çok daha çabuk olur. Burada önemli olan, katkının Çerkes kültürüne yapılacak olması, böyle düşünülmesi. 

 

J-   Eklemek istediğiniz bir şey var mı? 

NA-   Benim herkese söylediğim bir şey var! Ürdün’de de burada da gördüğüm bir şey. Çerkesçe bilmelerine rağmen ya Türkçe ya da Arapça kullanıyor insanlar. Çocuklar ise hiç bilmiyor. 

O çocukların babalarına, ‘anavatanınıza dönmelisiniz, en azından bunu düşünmelisiniz’ diyorum. Ekonomi iyi değil diyorlar. Onları; ‘Ekonomi iyi değilse de çocuklarını oraya götürsen biraz da gayret etsen, çocukların Çerkes kalsa, Çerkes olarak yetişse daha iyi değil mi? Vatanımızı yeniden inşa edecek olan bu çocuklar değil mi?’ diye yanıtlıyorum. 

İkinci bir yol da; ya Araplaşarak ya da Türkleşerek eriyip gitmek ve çocukların ‘bir zamanlar dedelerimiz Çerkesti’ demeleri. 

Sizce hangisini seçmeliyiz? 

Bence her şart altında anavatanımıza dönmeliyiz ve bunu düşünmeliyiz. 

 

J– Teşekkür ederiz.. 

 

Sayı : 2010 06 

 

Önceki İçerikBir referandum da Çerkeslere gerekli
Sonraki İçerikBağlarbaşı Ruhu
Çurmit Sebahattin
Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Çerkes Kuşçular Köyü’nde 1973 yılında doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Lise 1’den sonra okul hayatını bitirip inşaatlarda çalışmaya başladı. 1990 yılında İstanbul’a gitti. Orada İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin gençlik kollarında ve sosyal faaliyet kollarında yer aldı. 2005 yılında yayınlanmaya başlayan Jıneps gazetesinin yakınında, okuru olarak başladığı yayın serüvenine yayın kurulu üyesi olarak devam ediyor. Şimdilerde ise köyünde organik tarım yapma gayretinde.