Bir referandum da Çerkeslere gerekli

0
1496
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül anayasa paketini onayladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasını öngören 5982 sayılı Kanunu onayladı.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Gül, 5982 sayılı Kanunu, Anayasanın 175. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca halkoyuna sunulmak üzere yayımlanması için Başbakanlığa gönderdi.
Anayasa değişiklik teklifinin maddeleri, TBMM Genel Kurulu’nda 330 ile 367 oy aralığında kabul edildiği için Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra halkoyuna sunulacak.
Bu oylamanın takvimini ise YSK (Yüksek Seçim Kurulu) belirliyor. YSK, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan anayasa değişikliği paketinin 12 Eylül 2010’da halk oyuna sunulmasını kararlaştırdı.
Referandum için gerekli süreyi 120 günden 60 güne indiren değişikliğin uygulanamayacağına hükmeden YSK’ya göre; bu değişiklik seçim kanunları kapsamında ve seçim kanunlarındaki diğer değişiklikler gibi; yürürlüğe girdiği ilk bir yıl içinde uygulanamaz. Kurulun Başkanvekili Kırdar Özsoylu referanduma ilişkin çalışmaları yürütecek komisyonun planlarının ve seçim takviminin ise ilerleyen günlerde duyurulacağını söyledi.

SÜRGÜN, SOYKIRIM, SOÇİ VE KORKULAR

Soçi Çerkesya’nın ilk ve –şimdilik- son resmi başkenti. Kbaada, Rusça uydurma adıyla Krasnaya Polyana, süregelen özgürlük savaşının 21 Mayıs 1864 yılında sona erdirildiği ve Çar ordularının resmi geçit yaptıkları, yerli halkın topluca sürgüne gönderildiği kutsal tepeler. 2014 Kış Olimpiyatları’nın yapılacağı binlerce yıllık Çerkes-Ubıh toprakları. Mutlaka bir tavır geliştirmemiz gereken, provokasyona çok müsait bir durum olarak öncelikle bu konuyu bir kenarda tutmak gerek.
Son on küsur yıldır, her tür yalan ve dirence karşın Sürgün ve Soykırımın yıldönümü 21 Mayıslarda Kafkasya ve diyaspora içinde anılmakta.
Bu yıl da Anavatan ve diyasporada güçlerin izin verdiği ölçüde anılacak. Rusya Federasyonu Çarlık rejiminin mirasçısı olarak hala bu insanlık dışı uygulamayı aklın almayacağı tarihi gerçeklerden uzak tezlerle inkara devam ederken, bizim insanlarımız henüz bu konuda bile ortak hareket etmeyi beceremeyecek kadar dağınık ve örgütsüz.
Son yıllarda tüm örgütlerimizin birlikte hareket etmesini sağlama çabaları en büyük örgütlenme KafFed tarafından sürekli sabote edilmekte. Bu yıl da böyle oldu ve bir CHP’li eliyle kurban edildi ortak duruşumuz.
Anlaşılan o ki, ortak hareket etmemiz birilerini fena korkutmakta.
Aynı en büyük nüfusu barındıran Türkiye’nin demokratikleşmesinden ve statükonun alaşağı edilmesinden korkanlar gibi.

STATÜKO DİRENİYOR, SAFLAR NETLEŞİYOR

İçinde yaşadığımız ülke de aynı Kafkasya’yı iç etmiş anti demokratik sözde federasyon Rusya gibi değişime direniyor. Darbe anayasasının değiştirilmesi için yapılan çalışmalarda gördük ki, bu ülkenin ezberci “kendine demokratlar” ve “sözde solcuları” da statükocu Kemalistler ile aynı safta yer almaktalar. Bunları yıllardır yazdığımızda ateş püskürenlerin halini merak ediyorum.
Ufuk Uras’ı biz seçtirdik adam gitti, parti kapatmayı düzenleyen oylamada Türk milliyetçileri ve statüko delisi CHP ile birlikte statükodan yana tavır koydu. Parti kapatmadan en çok muzdarip olan Kürt milliyetçileri yine aynı şekilde…
Yani, dertlerinin demokrasi olmadığı kabak gibi ortaya çıktı.
Derler ya her işte bir hayır vardır…

SİİRT’TEKİ ŞEREFSİZLİK

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Prof. Üskül iğrenç bir tabloyu gözler önüne seren raporu açıkladı. Çocuklara yönelik iki iğrenç cinsel saldırı-istismar olayı sonrası yapılan inceleme raporu bir başka pisliği daha ortaya çıkardı. Rapor diyor ki: Kent’te 2008 yılından 2010’un Mayıs ayına kadar 18 yaşından küçük 76 çocuk doğum yaptı; bunlardan biri 10 yaşında olmak üzere 15’inin 12-15 yaş aralığında olduğu belirlendi.
Bu da mı töre!?
Türkiye’nin mide bulandırıcı bir rezil gerçeği daha açığa çıktı!
Okurken ve yazarken midem bulandı. Kimlerle birlikte yaşıyoruz!?

YEWA YEWA 1864!

Hemşerimiz Radikal yazarı Efkan Bucak 7 Mayıs 2010 tarihli Radikal Gazetesi’nde bu başlığı kullanarak bazı idealist sporsever kardeşlerimizin kurduğu kulübü konu edindi yine. Kulübü ve amaçlarını anlattıktan sonra halkımızın hiç destek vermeyişi sonucu gelinen üzücü durumu haklı olarak eleştirmiş.
Mangalda kül bırakmıyor, kasım kasım kasılıyor ve kimsenin yaptığını, fikrini beğenmiyoruz. Ama tek futbol kulübümüze gösterdiğimiz ilgi, 5 yıldır direnen ve bağımsız kalmanın cezasını çeken gazetemiz Jıneps’e gösterilen ilgiden de az.
Kendimizi ne zaman sorgulayıp aklımızı başımıza devşireceğiz acaba?

DİÇEG DENEN KORKUTUCU VE ÇEÇEN FARUK SERGİSİ

Bu arada Demokrasi İçin Çerkes Girişimi (DİÇEG) sivil inisiyatifi olarak diyaspora tarihimizde ilk kez Türkiye ve Dünya kamuoyu önünde yer almamız bazılarını anlaşılan fena ürkütmüş. Dışımızdaki ezberci ve anti demokratik malum güçlerden değil, büyük örgütümüzden söz ediyorum. Yani KafFed’den.
Yapılacaksa kendileri yaparlar ya, DİÇEG’in Çerkes halkının içinden uzaklaşmasını örgütlemeye çalışmaktalar şu sıralar. Kırıkkale ve İzmir toplantılarının engellenmesi için gösterdikleri gayret doğrusu gözlerimizi yaşarttı. Bu ne enerji, bu ne kararlılık böyle!?…
Jıneps Gazetesini ve bazı insanlarımızın çalışmalarını engelleme ve “yok sayma” konusunda deneyimliler ne de olsa. En son ressam Çeçen kardeşimiz, (Sikoş) Faruk Kutlu’yu klasik “yok sayışları” da bir kenara not edilmeli. Doğrusu çok ilgi gösterdiler.
Kendilerinin kontrolu dışında en ufak bir sese tahammülsüz bu yönetimin sonunu doğrusu sizin gibi ben de merak etmekteyim.
Kim ne kadar yırtınırsa yırtınsın Dünyanın dönüşünü engellemek mümkün değildir. Çerkesya gerçeği gibi…

ÇERKESYA GERÇEĞİ

Ne yaptı ne ettilerse Çerkesya engellenemedi ve Çerkes gerçeği Dünya ve Türkiye gündeminde yerini sağlamlaştırmakta. Buna hizmet eden sitelerden biri de cherkessia.net. Teşekkür yanında ciddi bir uyarıyı hak ediyor bu arkadaşlarımız. Temel tezleri doğru ve amaçları kutsal. Ancak içlerinden bir iki kişide mevcut olan Çerkes kültür ve terbiyesine, “xabze”ye hiç yakışmayan söylem ve yöntemleri kabul edilemez.
Farklı düşünceler sansürleniyor; aklı başında yazılar yazabilen bir takım insanlar aldıkları takma adlarla amaçlarına hiç yarar sağlamayacak bir söylem biçimini içselleştirmekteler. Kerhen yazmasını kabul ettikleri, fikirleri kendileriyle bire bir örtüşmeyen yazarları çok ağır bir dille aşağılamak yanında, kendi aralarında yazışmalarla deyim yerinde ise “madara etme”ye çok hevesliler.
Bunlar çok önemli değil; ancak 19.yy. ırkçı yaklaşımlarıyla 21. yy.da kurmaya çalıştıkları “tek dilli, tek etnikli, tek kültürlü Çerkesya” ideolojisinin nasıl da cansiperane savunulduğu apayrı bir dram bizim için. Dünya’nın 200 yıl önce geçtiği noktadan bugün geçmeye kalkışmanın yaratacağı Çerkesya nasıl bir ülke olur!?
Kemalist Türkiye ve Putin Rusya’sına rahmet okutmanın alemi yok.
İstanbul, 5 Mayıs 2010

Sayı: 2010 05