Sürgündeki Aileler

0
521

Herkes bilmeyebilir ama Ruslar Çerkesleri yendikten sonra binlerce bahtsız Çerkes Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı. İmparatorluğun çeşitli bölgelerine toprak işlemek için dağıtıldılar ve derme çatma barakalar tahsis edildi onlara. Birleşik bir ulus olmaktansa farklı kabilelere bölünmüş bir halk Çerkesler. Müslüman olan beylerin aksine halkın çoğu tanrısal varlıklara tapıyor, bunlardan biri de orman tanrısı Mezitha’dır. Dinlerinin Kelt çoktanrıcılığına benzediği az çok doğrulanmıştır.
Kalabalık bir Çerkes topluluğu imparatorluğun çeşitli yerlerine nakledilmek üzere Samsun kıyısında toplanır. Kargaşa içinde aileler bölünür ve ebediyen ayrılır.
Erkek, kadın ve iki çocuğundan oluşan bir aile de dağılır. Erkek Ege Denizine giden gemiye binerken kadınla kızı ve oğlu Varna’ya giden gemide bulurlar kendilerini. Kadın çocuklarıyla aylarca sefillik çeker, dil de bilmemektedir. Yayan olarak birçok soydaşlarının yaşadığını duyduğu İstanbul’a doğru yola çıkar. Kocasının da orada olabileceğini düşünmektedir. Bu umutla İstanbul’a varır ve kocasını aramaya başlar. O sıralarda adam da şehir surlarının içinde bir yerde ailesine kavuşmak ümidiyle İstanbul’a yaklaşmaktadır. Üsküdar üzerinden karşıya geçer. Kalabalık karşısında şaşkına döner ve itiş kakış içinde kendisini haftalık pazar kurulan ağaçlıklı bölgedeki bir caminin avlusunda bulur. Etrafına bakınırken eteğine bir oğlanın sıkıca yapıştığı, kucağında lepiska saçlı kız taşıyan bir kadın gözüne ilişir. Aniden umutlanır ve onları takip eder. Ve uzun süredir göremediği karısı ve çocukları olduğunu anlar. Çerkes göçmenler arasında bu ve buna benzer örneklere çok sık rastlanmaktadır.
*Yunanistan’da misyonerlik yapan Amerikalı bir ailenin oğlu olarak Yunanistan’da doğdu. ABD’de eğitim gördü. İran’daki ilk ABD elçisidir. 1867 yılında basılan “Türk ve Yunanlı” adlı kitabından.
Özet Çeviri: Serap Canbek

Sayı : 2010 11

Yayınlanma Tarihi: 2010-12-01 00:00:00