Handan Demiröz
KAFFED Yönetim Kurulu Üyesi
*(Etkinlik açılış konuşması)
Sevgili dostlar, hepiniz hoşgeldiniz.
UNESCO tarafından, tüm dünyada kültürel çeşitliliği ve çokdilliliği desteklemek amacıyla kabul ve ilan edilmiş olan anadil günü hepimize kutlu olsun.
Dil, her toplum için değerlidir, vazgeçilmezdir ve kutsaldır. Bizi binlerce yıllık geçmişe bağlayan, duygularımızı, düşüncelerimizi yoğuran temel harçtır.
Bugün burada, Türkiye’de ‘resmi dil’inin gölgesi altındaki anadilleri konuşup tartışacağız. Bu dillerden şiirler-şarkılar seslendireceğiz. Hiç değilse bugün, yanıbaşımızda olup hiç duyamadığımız pekçok dilden birkaç sözcük duyarak zenginliğimizin tadına varacağız. Kendi anadilimizi ve tüm dilleri onurlandıracağız.
Bize bu şansı veren Bilgi Üniversitesi’ne, üniversitenin AB Enstitüsüne teşekkür ederim.
Yanısıra, bu etkinliğe destek veren başta Global Dialogue Fonu olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür etmek isterim. Kafkas Dernekleri Federasyonu olarak bu etkinliğin proje ortağı olmaktan onur duyuyoruz.
UNESCO’ya göre dünyada halen en az 6 bin 700 farklı dil yaşamaktadır (çeşitli kaynaklarda bu sayı 6 bin 800’den 7 bin 400’e kadar değişmektedir). Bu dillerin bazıları yüzmilyonlarca kişi tarafından, bazıları ise sadece birkaç kişi tarafından konuşulmaktadır. Bugün dillerin sadece 300 kadarı ‘resmi dil’ statüsündedir ve devletlerin doğrudan koruması altındadır. Diğerleri ise savunmasızdır. UNESCO’ya göre 2 bin 400 dil yokolma tehditi altındadır.
Dünyada dillerin yokolma süreci elbetteki sömürgecilik döneminde hız kazanmıştır. Özellikle Avrupa’nın Amerika’yı, Afrika’yı ve Uzak Asya’yı sömürgeleştirmesi sonucu son 600 yılda yüzlerce özgün dil yokolup gitmiştir. Mayaların, Azteklerin, İnkaların astronomi bilimi üretmiş dillerinden başlayarak, iki yüzyıl öncesine kadar dünyanın pekçok bölgesinde kendi dilleriyle yaşama zenginlik katan yüzlerce yerli halk, ya dilleriyle birlikte tarih sahnesinden silinmişlerdir ya da egemen dillere teslim olmuşlardır.
Yakın dönemde ise en büyük tehdit, ulus-devlet modelinin dayattığı tek dilliliktir. Yine Avrupa’dan başlayıp dalga dalga dünyaya yayılan bu model, bugün yüzlerce ülkede binlerce farklı dil, az sayıdaki egemen dilin baskısı altında yokolma tehditiyle karşı karşıyadır.
Halen Türkiye’de 34 ayrı dilin yaşamakta olduğu bilinmektedir. Bu dillerin bir kısmı bu ülke sınırları içinde doğmuş ve gelişmiştir, bir kısmı da Osmanlı İmparatorluğu’nun küçülme sürecinde yakın çevreden Türkiye’ye malolmuştur. Türkiye’nin yakın coğrafyasında en fazla dilin konuşulduğu bölge Federasyonumuzun ilişkili olduğu Kuzey Kafkasya’dır. Bu bölgede, beş milyonu bulmayan toplam nüfus içinde 50’ye yakın ayrı halk yaşamakta ve faklı dil konuşmaktadır. Bu dillerin yarıya yakını Türkiye’ye taşınmıştır.
Bugün Türkiye’de yaşayan dillerin yarıdan fazlası yakın gelecekte yokolma tehlikesi altındadır. Son çeyrek yüzyılda ise bizim kardeş dilimiz olan Ubıhça ile Anadolu’nun binlerce yıllık zenginliği olan Kapadokya Yunancası yokolmuştur. Şayet bugünkü koşullar devam ederse Türkiye’deki pekçok dil, bu yüzyılın sonuna ulaşamadan yokolacaktır.
Elbette çözüm, bu gidişatın değiştirilmesidir. Bütün dillere yaşama ve gelişme şansı verecek topyekün bir değişim şarttır. Bunun tek yolu, bu dillerin devlet kaynaklarıyla desteklenmesidir.
Bunu sağlamak için elbirliğiyle çalışmalıyız. Biz Kafkas Dernekleri Federasyonu olarak bugün burada bulunan ve bulunamayan tüm farklı kültürlerle ve dillerle birlikte mücadele etmeye hazırız. Salt anadille ilgili değil, tüm demokratik hakların kazanımı konusunda işbirliğine-güçbirliğine hazırız. Şayet birlikte mücadele edersek sonuca ulaşmak daha mümkün olacaktır.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayı : 2011 02