Adige-Çerkes Alfabesinin Tarihçesi
I. Bölüm
Kuzey Kafkasya’da
Öteden beri Kuzey Kafkasya kültürünün en güç ve karışık problemlerinden birisi de yazı ve alfabe meselesidir. Bilindiği üzere Kuzey Kafkasyalılar ve bu meyanda Adigeler son yüzyıl içerisinde Arap, Lâtin ve Rus (Kiril) esaslı olmak üzere muhtelif alfabeler kullandılar. Abhazlar ise bundan fazla olarak bir de Gürcü alfabesini kullanma tecrübesinden geçirildiler. Bütün bu değişikliklerin Kuzey Kafkasya kültür ve edebiyatı üzerindeki tesirlerinin hiç de müspet olmadığını hemen belirtmemiz gerekir.
Yazılı Adigece, Arap yazısı halinde VII. yüzyıldan beri mevcuttu. Önceleri dinî okullarda ve Çarlık devrinde bazı liselerde okutulmuştu. XIX. yy. sonlan ile XX. yy. başlarında Adige edebiyatı, millî dilde yazan bir hayli yazar ve şaire sahipti. Araştırmalar Adigelerin daha eski devirlerde Grek yazısını da bir müddet kullandıklarını göstermektedir (1). Ayrıca Lopatinski, Marr, Uslar vd. bilginler de bazı Kuzey Kafkas dilleri için çoğu Kiril esaslı olmak üzere alfabeler meydana getirmişlerdir. Bununla beraber bütün bu alfabelerin geniş bir uygulama alanı bulamadığı ve halka inemediği de bir gerçektir.
Sovyet hâkimiyetinin ilk yıllarında, Kuzey Kafkasya aydınları o zamanki geniş serbestiden faydalanarak geçmiş yılların açığını kapatmaya çalıştılar. 1922 yılında Kuzey Kafkasya Dağlılarının kültür meseleleriyle ilgili bir konferans toplandı ve bunu takiben de Kuzey Kafkasya’da ana dillerde tedrisat yapan okullar açılmasına başlandı. 1925 yılında bu dillerin Lâtin esaslı yeni alfabeleri meydana getirildi. Fakat Kuzey Kafkasya dillerinin her biri için birkaç edebî dil ve alfabe kabul edilmişti. Hâlbuki alfabenin Lâtinleştirilmesi sırasında Kuzey Kafkasyalı aydınlar arasında, bütün alfabeleri birleştirmek ve her dilin çeşitli lehçe ve şivelerini tek bir edebî dille ifade etmek fikri hâkim bulunuyordu. Bununla ilgili olarak ülkenin çeşitli muhtar cumhuriyet eyaletlerinde birçok kongreler toplanmıştı. Fakat bunlardan pratikte bir netice elde edilemedi. Zira bu faaliyetlerde rol oynayan aydınların birçoğu sonradan “burjuva nasyonalist” olarak tavsif ve tasfiye edildiler.
1930 yılında Moskova’da Dağıstanlı Celâl Korkmaz’ ın başkanlığında, Sovyet halklarının alfabelerini birleştirmek gayesiyle yeni bir konferans daha toplandı. Fakat bundan da bir netice çıkmadı. Sebep ise bahsettiğimiz alfabe reformunun Kiril (Rus) harfleri esası üzerine yapılmak istenmesiydi.
Lâtin esaslı alfabeler yerine Kiril harflerinin kabulü meselesi 1936 – 37 yıllarında yalnız Kuzey Kafkasya’da değil bütün milli cumhuriyetlerde had şeklini almış bulunuyordu. Bu değişiklik için ortaya konan gerekçe özet olarak şuydu:
Lâtin esaslı alfabeler millî matbaalarda birtakım teknik zorluklar doğuruyordu.
Kiril harfleri sayesinde gençler Rus dilini de daha kolaylıkla öğrenebilecek ve millî okullardan Rusça tedrisat yapan yüksek okullara daha kolaylıkla geçebileceklerdi.
Bu konuda “Büyük Sovyet Ansiklopedisi” şunları yazmaktadır:
“Evvelce müspet bir rol oynamış olan Lâtin esaslı alfabeler, zamanın geçmesiyle dillerin gelişme ihtiyacını sağlayamaz hale gelmişlerdi. Durum böyle olunca da iki ayrı alfabe kullanmaktansa ana diller ve Rusça olmak üzere her iki dil için tek bir alfabe -yani Kiril
Alfabesi- esasını benimsemek daha makul bir hareket olacaktı.”
Bu gerekçeden hareketle 1938-40 yıllarında Sovyet Hükümeti tarafından yapılan alfabe değişikliği yalnız Kuzey Kafkasya’yı değil, Gürcü ve Ermeniler hariç, bütün Rus olmayan milletleri ve özellikle Türk halklarını da içine alıyordu (2).
Kuzey Kafkasya’da bugün bütün Adigeler tarafından -birkaç harf ve ses farkıyla- kullanılmakta olan Kiril esaslı alfabe, işte bu suretle meydana gelmiş ve kabul edilmiştir.
Adige Alfabesini Tespit İçin
Kafkasya Dışında Yapılan Çalışmalar
Bilindiği gibi Kuzey Kafkasya’nın Çarlık Rusyası tarafından istilâsı sonunda, 1859 – 64 yıllarından başlayarak yüz binlerce Kuzey Kafkasyalı ana yurtlarından sürüldüler ve yabancı ülkelere göç etmek zorunda bırakıldılar. Bu yüzdendir ki bugün özellikle Adigelerin ve Abhazların asıl büyük kitlesi Kafkasya dışında muhtelif Ortadoğu ülkelerinde yaşamaktadırlar.
Bu göçmenler de gittikleri ülkelerde ana dillerini korumak ve millî edebiyatlarını kurmak yolunda imkânlar nispetinde gayret sarf etmekten geri kalmadılar. Daha büyük göçün acılarının dinmemiş olduğu 1897 yılında Ahmet Cavit Paşa Arap harfleriyle hazırladığı bir Adige alfabesini İstanbul’da litografla bastırarak Adige halk edebiyatından derlemeler yapmaya girişti. Bu bakımdan muhacerette ilk Adige alfabesini Arap harfleriyle tanzim şerefi ona aittir (3). Daha sonraları Ahmet Cavit Paşanın başkanı bulunduğu “Çerkeş Teavun Cemiyeti” tarafından İstanbul’da Arap harfleriyle “Qhuaze” (Rehber) adlı Adigece bir gazete ile edebî ve dinî çeşitli kitaplar da yayınlanmıştır.
Bilhassa 1908-1920 yılları arasındaki devrede, ana yurt dışındaki Kuzey Kafkasyalı aydınlar arasında gerek siyasî ve gerekse kültürel alanda yoğun ve verimli bir çalışma göze çarpmaktadır. Zira göçmenler artık yeni şartlara bir dereceye kadar uymuşlar ve gerek Avrupa kültürüne, gerekse Doğu kültürüne ve dillerine vâkıf gerçek aydınlar yetiştirmeye başlamışlardır. Bu devrede yalnız Adige alfabesi düzenlenmekle kalmamış, birçok aydın Adige dili ile diğer Kuzey Kafkas dilleri -özellikle Abhazca- arasında bir alfabe birliği sağlamaya da çalışmışlardır. Bu gayretlere örnek olarak Mustafa Bütbe’nin İstanbul’da basılan “Çerkes Elifba Apsışola” (Abhazca ile Çerkes Alfabesi) adlı eserini gösterebiliriz (4). Bu devrede münferit kalmış ve uygulama alanı bulamamış birkaç alfabe denemesi daha mevcuttur.
Çeşitli Kuzey Kafkasya dallarına mensup aydınlar arasındaki uzun çalışma ve tartışmalar sonunda 1919 yılında yeni bir alfabe daha meydana getirildi (5). Lâtin esaslı olan bu alfabeye Kiril alfabesinden de birkaç harf alınmıştı. I. Dünya Savaşı’nı izleyen karışıklık yılları bu alfabeye ve onun etrafında filizlenen kültürel faaliyetlere de gelişme imkânı vermedi. Bununla beraber İstanbul’da bulunan “Şimalî Kafkasya Cemiyeti” tarafından bu alfabe ile çeşitli ders kitapları, edebî eserler vs. bastırılmış ve bunlar Kafkasya’ya da geniş ölçüde sevk edilmiştir (6).
1923-24 yıllarından sonra Kafkasya dışında sadece Suriye’de Adige dilinde yayın ve tedrisat yapılabildiğini görüyoruz. Burada da İstanbul’daki “Çerkes Teavun Cemiyeti” ve “Şimalî Kafkasya Cemiyeti” nin çalışmalarında görev almış aydınlardan olan Bateko Harun’un çalışmalarıyla meydana getirilen yeni bir alfabe kullanılıyor (7).
Lâtin esaslı olan bu alfabe ile Kuneytra Çerkes Okulu’nda Adige dilinde tedrisat yapılıyor, çeşitli edebî, didaktik eserler ve “Marg” (Dua, Münacaat) adlı bir gazete yayınlanıyor (1928-31) (8). Mamafih bütün bu çalışmalar da fasılalı olarak ve ancak II. Dünya Savaşı yıllarına kadar devam edebiliyor.
Yine bu devrede şair ve yazar Ömer Hilmi Tsey esas itibariyle Lâtin harflerine dayanan yeni bir alfabe yayınlıyor. Fakat uygulama alanı bulamıyor (9).
II. Dünya Savaşı yıllarında Kafkasya’yı terk etmek zorunda kalarak Ürdün’e yerleşen Adige yazar Kube Şaban burada, Ürdün ve Suriye’deki Kuzey Kafkasya kültürel teşekküllerinin de desteğiyle yeni bir alfabe hazırlıyor (10). Esas itibariyle Kiril – Adige alfabesindeki sistemin Lâtin harflerine uygulanması suretiyle meydana gelen bu alfabe ile de Ürdün, Suriye, Lübnan, Fransa ve ABD’ de Kube Şaban’ın bazı eserleri basılıyor, takvimler, muhtıralar vs. yayınlanıyor (11). (Devam edecek)
(1) Bu konuda daha geniş bilgi için bakınız: R. Trakho: Çerkesı, Sh. 83. Yazık. Literatura i Prosveşenie. Münich 1956 – R. Adighe: Cherkess Cultural Life. Caucasian Review, No: 2. Sh. 85. Münich 1956.
(2) R. Trakho: Çerkesı, Sh. 83. Yazık. Literatura i Prosveşenie. Münich 1956.
(3) Ahmet Cavit Therkhet Paşa. Yeni Kafkas. No: 7. İstanbul 1958. – Sefer E. Berzeg: Muhacerette Kuzey Kafkasyalı Yazarlar. Sh. 6, Ankara 1968.
(4) Sefer E.Berzeg: Muhacerette Kuzey Kafkasyalı Yazarlar. Sh. 8; Ankara 1968.
(5) B. Bataque Harun: Çerkes Alfabe. Şimali Kafkasya Cemiyeti yayınlarından. İstanbul 1919
(6) Böylece Adigeler Latin alfabesini benimseyen ilk Müslüman topluluklardan biri oluyorlar. Latin esaslı Türk alfabesinin hazırlık çalışmaları sırasında Atatürk’ün bu alfabeden de faydalandığı söylenir. Gerçekten de iki alfabe arasında büyük benzerlikler vardır.
(7) B. Bateko Harun: Elifba vel Şerkesiyye. Şam 1929. – B. Bateque Harun: Adighe Alfabe. 1932.
(8) Sefer E. Berzeg: Aynı eser. Sh. 16.
(9) Ömer Hilmi Tsey: Adighe Txibze (Adige Harfleri). Halep 1926.
(10) Kube Csaban: Adighe Alfibe (Kabardey lehçesinde), Şam – Amman 1952.
(11) 1967 yılında Ankara’da yayınlanmış olan “Vatan Düşüncesi” (Adige Şiirinden Seçmeler) adlı kitabımızda da bu alfabe ile basılmış birkaç metin mevcuttur.
Sayı : 2011 03