Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Ürdün’deki Çerkesleri Osmanlı gönderdi

Ürdünlü ünlü yönetmen Muhiddin Kandur’un yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği ‘Çerkes’ filmi önce Rusya Film Festivali onur ödülünün sahibi oldu. Ardından Monaco Film Festivali’nde en iyi film seçildi. 2 Nisan’da Kayseri’de yapılacak galanın ardından Türkiye’de gösterime girecek olan filmin büyük ilgi göreceği kesin. Kandur ‘Çerkes’ filmi, gelecekteki projeleri ve Çerkesler hakkındaki görüşleriyle ilgili sorularımızı cevapladı.
  ‘Çerkes’ filminin senaryosu Bedevilerle Çerkesler arasındaki bir trajediden yola çıkıyor. Türkiye’deki Çerkesler için Bedeviler o kadar bilindik bir kültür değil. Ürdün’deki Çerkeslerle aynı duyguyu hissedebilecekler mi sizce?
Konuyu yakın bulacaklarını ve ilgi göstereceklerini düşünüyorum, çünkü Ürdün’e göç edenler 1900 yılında İstanbul’dan Osmanlı yönetimi tarafından gönderilen Çerkeslerdir. Yani film Osmanlı tarihinden bir sayfayı da kapsamaktadır. Dolayısıyla sadece Çerkeslerin değil Türk halkının da bu öyküye ilgi göstereceğini düşünüyorum. Çerkesce konuşulan ve belgesel olmayan bir sinema filminde eski geleneklerimizi izlemek, Türkiye’deki Çerkeslerin çoğunun ilgisini çekecektir. Bedevi-Çerkes kültür ve geleneklerinin arasındaki farklılıkları göstermek için kullanılmıştır aşk hikâyesi.
Çerkesler üzerine film yapmaya devam etmeyi planlıyorsunuz. Türkiye’de de bir film çekeceksiniz. Senaryo konusundaki çalışmalarınız ve planlarınız hangi aşamada?
Evet, Çerkes konusuyla ilgili film yapmaya devam etmek istiyorum. Şu anda iki projem var. İlki Çerkes serisinin ikinci aşaması olacak. İlk filmdeki belli başlı ailelerin Kafkasya’dan neden ayrıldığını anlatacak, bu bağlamda da 1864 sonrasında gerçekleşen kitlesel sürgün ve göçlerin trajik yanlarını anımsamalarla sergileyecek. Bu filmin çekimleri Kafkasya’da başlayıp Türkiye’de devam edecek. Projenin senaryosu hazır, yapımıyla ilgili hazırlıklara en kısa zamanda başlamayı umuyorum.

İkinci proje ise Çerkes Ethem’le ilgili. ‘Devrim’ adlı romanımda Ethem’in öyküsü var. Senaryo hazırlıklarına Güner Kuban’la çalışarak yakında başlayacağım. Bu filmin sadece Türkiye’de dağıtılacak bir film olmasından ziyade uluslararası büyük bir prodüksiyon olmasını istiyoruz.
Çerkes diyasporasının yaşadığı tüm ülkelerde bulunduğunuzu biliyorum. Buna anavatan da dahil. Sizce Çerkesler anavatan haricindeki hangi ülkede geleneklerini daha çok korumuş görünüyorlar? 
Bu cevaplanması zor bir soru. Çünkü her toplumda Adığe Habzeyi halen sürdüren aileler var. Ancak anavatan dahil en fazla Çerkesin Türkiye’de yaşadığını unutmamalısınız. Rakamsal bazda baktığınızda geleneklerin en çok Türkiye’de sürdürüldüğünü söylemek cazip geliyor bana…
Çerkesler dört bir yana savrulmuş ve farklı ülkelerde yaşıyorlar. Çerkeslerin geleceğiyle ilgili sizin düşünceleriniz nelerdir?
Etnik kimliğimizi sürdürmek istiyorsak kültürümüzü canlandırmamız ve güçlendirmemiz gerekiyor. Gençlerimize dil öğretmeli ve sadece müziği değil anavatanda sahip olduğumuz edebiyat hazinemizi de araştırarak kültürümüzü yaymaya başlamalıyız. Ana zorluklar yazı ve iletişim konusunda. Diyaspora Çerkesleri Kiril alfabesi öğrenmekte zorlanıyor ve çoğu bu yüzden vazgeçiyor. Latin tabanlı bir alfabe geliştirip tüm diyaspora Çerkesleri için bu alfabeyi kullanmak… Neden olmasın? Anavatan da aynısını yapsın demek değil bu. Zaten imkânsız. Ama Çerkeslerin çoğu Kafkasya dışında yaşıyor ve anavatandaki edebi zenginlikler bugünkü yeni teknolojiyle kolaylıkla Latin alfabesine kopyalanabilir. Latin tabanlı bir alfabe geliştirebilirsek sonraki adım bunu Google ya da Microsoft’un veri sözlüğüne kaydettirmek olacaktır. Böylece dilimiz herkesin evrensel olarak kullanımında olacaktır. Bugünkü çeviri teknolojisi ile her şey mümkün.
Sizin ‘Çerkes’ tanımınızı merak ediyorum. Çerkes sizce sadece Adığe mi demek? Ya da bu tanımın içinde Osetler, Çeçenler, Lezgiler, Abazalar ve diğer halklar da yer alıyor mu?
Kafkasya halklarının çoğunun Türkiye’de Çerkes olarak anlaşılmasının bir gelenek olduğunu biliyorum. Ancak Türkiye dışında Çerkes dendiğinde Adığe anlaşılır. Bunlar Çerkeslerin 14 kabilesidir. Elbette ki Oset, Çeçen ve Abazaların da kendilerine özgü ulusal kimlikleri ve dilleri vardır.
***************
Kısa Biyografi:
Uluslar arası arenalarda 40 yılı aşkın deneyime sahip yazar, film yapımcısı ve işadamı. Kandur  1938 yılında Ürdün’de doğdu ve tüm eğitimini (lisans-yüksek lisans-doktora) Amerika’da tamamladı. Mesleki kariyerine 1962’de New York J. Walter Thompson Co. firmasının reklam ve belgesel film bölümünde başladı. Sonrasında Bristol Myers pazarlama bölümüne geçti ve 1969 sonuna kadar çalıştı. 1970’te ilk romanı “The Skyjack Affair” i (Uçak Kaçırma Macerası) yayınladı ve yetmişli yılların başında Tv – Sinema filmlerinde senarist ve yönetmen olarak çalıştığı Holywood’a taşındı. (Mannix, Bonanza, The Spectre of Edgar Allan Poe, Yanco).
1974/75’te iş dünyasına pazarlama uzmanı olarak geri döndü, sonrasında çeşitli çok uluslu şirket ve bankalara danışmanlık yaptı.
1990’da birkaç tarihi romanla yazarlık kariyerine devam etti ve birçok belgesel dizi yaptı. (The Last Horsemen- Son Atlılar, Musical Journeys-Müzikal yolculuklar). Kandur ayrıca atçılık-at sporları konusunda uluslararası bir uzman ve saf kan Arap atı yetiştiricisi olarak bilinir.
Çok yönlü bir sanatçı olan Kandur’un klasik müzik besteleri Rusya, Japonya, Almanya ve İspanya’da konserlerde çalınmaktadır.

Eserleri:

Müridizm
Uçak Kaçırma Macerası
Parçalanma
Kafkas Üçlemesi
Devrim
Diaspora Çocukları
Balkanların Hikayesi
Son Av
Tehlikeli Karşılaşmalar
Çeçenya’daki Kayıp
Efsane
Irak: Çöl Geçitleri
Çölde Gündoğumu

Sayı : 2011 03

Serap Canbek
Serap Canbek
İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümündeki tahsilinin ardından sigorta sektöründe çalıştı. 2011 yılından beri Jıneps gazetesinde yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeryüzünde güçlü izler bırakan kadın: Şamirze Ludmila

Avrupa Parlamentosu’nun Strazburg’daki binasının önüne 1994 yılında dikilen ve Avrupa Birliği’ni sembolize eden heykeli yapan sanatçı Ludmila Tcherina’nın babasının Çerkes olduğunu tesadüfen öğrenip de...

Sürdürülebilir kültürel miras

Sürdürülebilir kültürel miras Çocuklar, bir halkın kimliğini ve kültürünü yansıtan anadilleriyle kimlik kazanır ve sosyalleşir. “10 sene sonra bulamayacağımızı düşündüğümüz Adıgabze çocuk seslerini kayıt altına...

Savaşa dair iki film

Abhazya Savaşı’nın 30. yılında, Gürcistanlı yönetmen ve senaryo yazarı Nana Janelidze’nin “Devam Et Lisa” ve Tiflis’te yaşayan Abaza yönetmen Anna Dziapşipa’nın “Sınır Çizgisinde Otoportre”...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img