Babil’in eski efendileri Kassitler

0
9811
Bu yazımızda M.Ö. 1700 yıllarından itibaren altı yüz yıl süreyle Babil’i yöneten Kassitlere kısaca değinmek istiyoruz.

Mezopotamya’ya Göçmen Gelen Kassitler

“Kassit-Kasit” ya da “Kassu” halkı-“Kasa” biçimi de vardır, Akad dilinde “Kaşşu” deniliyordu- Hemedan ya da Urmiye Gölü bölgesinden Mezopotamya’ya inen bir halktır (Günaltay, s.526). Kassitler ilk kez, M.Ö. 2200 yıllarından itibaren paralı asker ve işçi olarak çalışmak, atlarını satmak için Mezopotamya bölgesinde görülmeye başladılar. (Narçın, s.226)
Babil’i altı yüz yıl yönettikleri halde Babil içindeki nüfusları çok azdı. Ana merkezleri, “Babil ülkesi ve Diyala boyunca batı İran’a uzanan bölgeydi. Daha kuzeyde nüfus muhtemelen tümüyle Hurrilerden oluşuyordu” (Roaf, s.140). Kassitlerin, Kerkük bölgesinde de önemli nüfusları vardı. Daha kuzeyde büyük ölçüde Hurrilerle kaynaşmışlardı. Yerleştikleri bölgelerde soylar ve kabileler biçiminde yaşıyorlardı. Her soyun (klanın) başında bir başkan vardı. (Roaf, s.207)
Kasa/Kassu/Kassit kabilelerinin Gandaş adlı liderlerinin önderliğinde M.Ö. 1730 yıllarında Babil’i ele geçirdiğini iddia edenler varsa da, gerçek  Kassit Hanedanlığının M.Ö. 1595 yılları civarında başladığı kabul edilmektedir.

Kassit Krallarının Adları

Gandaş : Bir Kassit kralının adıdır.
Agum : Üç Kassit kralının adıdır.
Kastilaş ya da Kastiliyaş: Üç ya da dört kralın adıdır.
Kara- İndaş: Bir kralın adıdır.
Kara-Hardaş: Bir kralın adıdır.
Kadaşman-Harbe : İki kralın adı.
Kadaşman-Enlil : İki kralın adı.
Kadaşman- Turgu: Bir kralın adı.
Kurigalzu : İki kralın adıdır.
Burna Buriaş: İki kralın adıdır.
Nazi-Bugaş: Bir Kassit kralının adıdır.
Nazi-Maruttaş : Bir kralın adıdır.
Kudur-Enlil: Bir kralın adıdır.
Sagaraktı-Suriaş : Bir kralın adıdır.
Adad-Şuma-Usur: Bir kralın adıdır
Adad-Şuma-İdina: Bir kralın adıdır.
Zababa-Şuma-İdina: Bir kralın adıdır.
Marduk- Apla- İdina: Bir kralın adıdır.
Meli-Şipak: Bir kralın adıdır
Enlil-Şuma-Usur: Bir kralın adıdır.
Enlil-Nadi-Ahi: Bir kralın adıdır.

Kassitlerde Dinsel İnanç

Kassitler Babil tanrılarına taparlardı- özellikle Marduk’un önemi artmıştı- fakat kendilerinin de özel tanrıları vardı. En önemli tanrıları Şukamuna ve eşi Şimaliya idi. Ugarit’te de tapılan bu tanrılar kral ailesinin koruyucularıydı.
Kassit tanrılar panteonun başı Harbe idi. Aynı tanrıya Hurriler de tapardı. Güneş tanrıları Sah ile Suriaş, ay tanrısı Şipak (diğer adıyla Şihu), savaş tanrısı Maruttaş, hava tanrısı Buriaş, tanrıça Mirizir, Kassit panteonunun tanrılarındandı. (Roaf, s.140)

Müzelerde Bekleyen Kassit Tabletleri

Babil kitabının yazarı Joan Oates: “ Mezopotamya bilginleri Kassit egemenliği dönemini çok ihmal etmişlerdir. Müzelerde incelenmeden ve ilgi görmeden yatan binlerce tablet varken, şimdiye kadar sadece 900 tanesi yayınlanmıştır”  der. (Narçın s. 228)

Esrarını Koruyan Kassit Dili

Sözü Roaf’a bırakalım, “48 sözcüklü .bir Kassit-Babilce sözcük listesi, 19 Kassit adı içeren bir liste ve Babilce karşılıkları, kimi özel isimler ve Akad metinlerinde arasıra geçen Kassitçe sözcükler (özellikle atlarla ilgili teknik terimler) dışında Kassit dili hakkında pek bir şey bilinmemektedir” (Roaf, s.140). Mieroop da “Kassit dilinde bilinen tek bir metin ya da cümlenin bulunmadığını” belitir. (Mieroop, s.152)
Kassitler döneminde Babil’de, kültür ve kült dili olarak Sümercenin korunduğunu, yazışmaların ise Babil dilinde yapıldığını biliyoruz.

Kassit Halkının Etnik Kimliği

Kassit/Kassu/Kassi halkının Hint-Avrupalı ya da Sami olmadığının artık kesinleştiği söylenebilir. En azından artık böyle bir iddiada bulunulmamaktadır. Türk olduklarını iddia eden Günaltay’ın görüşü ise hiç kabul görmemiştir.
İran arkeolojisi uzmanı E. Herzfeld ve A. Zeki Velidi Togan gibi bazı uzmanlar, Mahenjo-Daro ve Elam uygarlıklarının yaratıcısı olarak Kafkas halkı Kaspileri görmektedirler. (Togan, s. 23) Kaspi halkının torunları sayılan Buruşak halkının dilinin de, Abaza diliyle yakın ilişkili olduğu belirtilmektedir. Bu durum, Kaspi halkıyla Kassit halkının ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Kök sözcük “Kas” her iki halkta da ortaktır.
Esasen, Adıge ve Abazalarda “Kasa, Kasi, Keşa,, Kaşej, Keşej, Kazi, Gaza, Geş” klanları bulunmaktadır. (Süren, s.178) Aynı şekilde Sid  klanı Abaza ve Adıgelerin arasında yaşayan önemli bir klandır, “Sid” adlı tanrının Sidon kentinin koruyucu tanrısı olarak bölgede görülmesi konumuz açısından önemini daha çok artırmaktadı.r (Bernal, s.124)
Kassit kabile reisinin adı Gandaş, tamamen Adıge-Abaza dilinde açıklanabilen bir sözcüktür. Bu halkın arasında “Daş, Daşe, Dasse, Gan, Agum,” adları, kişi adı olarak kullanıldığı gibi, atalarından miras bir ad olarak kullanan klanlar da vardır. (Süren, s. 167 -169)
 “Kara” ve “Kar” klanları ve bu kök sözcüklerden oluşan adları kullanan çok sayıda klan da Adıge ve Abazaların arasında yaşar. “Kadaşman” adı da, Babil kentinin adı olarak kullanılan Kassitçe sözcük “Karduniaş” adı da, Adıge-Abaza dilinde açıklanabilmektedir. Bu bağlamda, Çerkeslerin ve diğer Kafkas halklarının kendilerini Arap kökenli olarak gösteren çok sayıda efsanenin önemi artmaktadır. (Met Çünatıko, s.87)

Mittaniler ve Hiksoslar

Mittaniler, Kasitlerle aynı dönemde Mezopotamya bölgesinde görülmüşler ve bölgenin Kafkas asıllı eski halklarından Hurriler üzerinde egemenlik kurmuşlardır. Mısır’ı fethederek yüz yıl kadar egemenlikleri altında tutan ve kimlikleri hakkında fazla bir şey bilinmeyen gizemli halk Hiksoslar da aynı dönemde görülürler. Hiksos-Kassit-Mittani ilişkileri çok tartışılmış olan bir konudur. Konuyu daha sonra tartışmak üzere, Mittaniler ile Hiksosları, Kassitlerle ilişkilendiren görüşlere katıldığımı belirtmekle yetiniyorum.

Sonuç

Yukarıdaki saptamalardan da anlaşılacağı gibi, Kassitlerin ne olmadıkları bilinmekte ancak ne oldukları bilinmemektedir. Ne olduklarını merak edip araştıranların bulunduğu da pek söylenemez: “İnanılmaz ama, Türkiye’deki müzeler dahil çoğu dünya müzelerinde arkeologlar tarafından bulunan tabletlerin çoğu tercüme edileceği günü bekliyor. Bu denli önemli bir uygarlıkla ilgili tabletlerin neden seri bir şekilde çözülemediğine anlam vermek güç” diyen Ali Narçın tamamen haklıdır (Narçın, s.227).
Bilinmeyen çok şey olsa da, müzelerdeki tabletler okunmayı beklese de, bilinenler Adige-Abaza halkıyla bir ilişkiyi göstermektedir, en azından bu olasılık diğer bütün olasılıklardan daha yüksektir.
KAYNAKÇA
1. Ali Narçın, A’dan Z’ye Sümer, İstanbul, 2007.
2. A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1981.
3. Marc Van De Mieroop, Antik Yakındoğu’nun Tarihi, Ankara, 2006
4. Martin Bernal, Kara Atena, İstanbul, 1998.
5. Met Çünatıko Yusuf İzzet Paşa, Kafkas Tarihi, 1.cilt, Ankara, 2002.
6. Michael Roaf, Mezopotamya ve Eski Yakındoğu, İstanbul, 1996.
7. Şemsettin Günaltay, Yakın Şark (Elam ve Mezopotamya), Ankara, 1987.
8. Zafer Süren, Çipxe-Kafkas Aile Damgaları, İstanbul, 2001.

Sayı: 2012 02