Çerkes Kim Çerkesya Neresi?

0
1604

Gelecek Hakkında Düşünceler
Yalçın KARADAŞ (K’EREF)

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 100. kuruluş yılı; 2024 de Rusya Federasyonu’nun demir yumruklu yöneticilerinin Kuzey Kafkasya Modernleşme Projesinin sonuç vereceği yıl. Yani 2024 yılında Çerkes meselesi, kimlerin isteklerine uygun olacağı bugünden bilinemese de, neredeyse sorun olmaktan çıkacak.

İki eski imparatorluk ve muktedirler yüz yılı aşkındır hemfikir oldukları Çerkes meselesini elbirliği ile çözecekler. Aklımızı başımıza alırsak, bizimle birlikte; yoksa bize sormadan…
Ancak bana kalırsa Çerkes’in kim(ler) olduğu ve Çerkesya’nın nere(ler)si olduğu meseleleri, içe dönük aydınlarımız ve hiç bir şey bilmeden kulaktan dolma kırıntılarla âlim kesilen köylülerimiz (Özalp Göneralp’in kulakları çınlasın) tarafından öylesine çiğnenmekte ki, asıl mesele hakkında kafa yoranlara “önce sen Çerkes’in kim olduğunu, Çerkesya’nın neresi olduğunu söyle de ona göre muhatap olalım” tepkilenmesiyle önyargılı, milliyetçi, ırkçı mantık tarafından hep ana sorun (Yani kimlerle birlikte ve nasıl bir Dünya’da yaşamak istiyoruz? ) arka planlara atılmaya çalışılmakta. Çerkesin kim olduğu tartışmasından uzaklaşılıp, ana sorunun tartışılmasına bir türlü geçilemiyor.
Çerkes Kelimesinin Kökeni Hakkında
Bugün Çerkes kelimesi RF’de ve oradaki devlet yapılarını tartışmasız doğru kabul edenlerde Adıge halkını ifade etmek için kullanılır. Diasporada ise genellikle Çerkes = Adıge kelimesi pek karşılık bulmaz. Bunun yerine Çerkes = Adıge, Abaza, Ubıh ilk kabuldür. İkinci kabul Çerkes = Adıge, Abaza, Ubıh ve Osettir. Diğer kabulde ise Çerkes tüm Kuzey Kafkas halklarının ortak siyasal adıdır. Son kabulü öne sürenler dışında diğer Kafkas halklarını söz konusu bile etmemek, ötekileştirmek neredeyse ortak fikir olmuştur. Yani Çerkesya kurulacak ancak yan yana yaşadıklarımıza bir şey soran yok!
Bizimkiler tartışadursun, bilindiği gibi, bilim adamları(ya da insanları) Çerkes kelimesinin kökeni hakkında da onlarca farklı tez ortaya atmışlardır. Bu tezler için birçok kaynağa bakılabilir. Ben burada en belirginlerini hatırlatacağım okurlara.
Her şeyi Türk yapmaya kalkanlar kelimenin Türki dillerden geldiğini öne sürerler. Aslında demek istedikleri bellidir. Ancak bilimsel bir kanıtları yoktur.
Farsça olduğunu, Yunanca olduğunu, Arapça olduğunu vs. öne sürenler de vardır. İlginç olan kimsenin aklına bu kelime analizlerinin mantıksızlığını sorgulamak gelmez. Neredeyse kimse kelimenin Kafkasya kökenli olabileceğini, ancak bugünkü Adıge, Abaza ya da başka bir dille çözülemeyecek kadar eski olduğunu düşünmek istemez. Anakronik yanılgılar nasıl çağdışı kalmış, tek etnikli, tek dilli, hatta tek dinli bir ulus yaratmayı dahi göklere çıkartabiliyorsa 2012 yılında, aynı mantıkla bazı halklara başkalarınca verilen bu kelimeye kendi dilinden bir anlam bulmaya çalışanlarımız da olmuştur.
Yeri gelmişken burada unutulan üç şeyi hatırlatmak gerek: Halkların genellikle iki adı vardır. Birisi kendilerini adlandırırken kullandıkları, diğeri ise komşularının adlandırmasıdır. İkinci hatırlatma ise ulus, etnisite, halk vs. kavramların çağa ve siyasi gelişmelere göre değişim göstereceği gerçeğidir. Asıl hatırlatma ise insanlık tarihinin ve toplumların etnik şekillenmesinin binlerce yılda karışım ve kaynaşımlarla oluştuğudur. Saf bir ırk olmayacağı gibi, saf bir ulus hatta saf bir halk yoktur yeryüzünde. İzlandalılar bile karman çormanmış öğrendik.
Çerkeslere gelince, bu topluluk da binlerce yılda aynı şekilde oluşmuştur. O kadar çok kavimle savaş ve ticaret ilişkisi kurulmuştur ki, Kafkas coğrafyasında bugünkü insanların etnik yapısı tam bir karışım ve kaynaşımla ortaya çıkmıştır. Kafkas coğrafyasının en tartışmalı kelimesi olan Çerkes de böyledir. Yani halk gibi kelimenin kökeni de karışım ve kaynaşım sonucudur.
Neden Saçmalıyorum; Neye Dayanarak?
Yazdıklarımı daha iyi anlamak ve yorumlayabilmek için şu kitapların öncelikle mutlaka okunmuş olmasını dilerim:
Beygua Ömer Büyüka’nın tüm kitapları (Bizim ve sonraki kuşağımızdan doğru dürüst okuyan kimseyi henüz tanımadım. Ancak dedikodu sırasında cahilce eleştirilerin -karalama desek daha uygun- yüzlercesi yapmıştır; tabii ki okumadan!), Ruslan Betrozov’un Çerkesler’in Etnik Tarihi, eski İslam Ansiklopedisi’ndeki Kafkas, Çerkes, Abaza, Alan, İskit, Sarmat vb. tüm maddeleri; ancak özellikle Mirza Bala’nın yazdığı ve “..Çerkes ulusunun oluşumunda İskit, Sarmat ve Alan kabilelerinin büyük bir etkisi vardır…” dediği, Çerkesler maddesi. (Yine üzülerek yaşı 40’ın altında olanların dilinin eskiliğinden dolayı anlamalarının güç olduğunu da belirtmek isterim. Ne yazık ki bu değerli eser sansüre uğramadan, eksiksiz şekilde yeniden yazılmadı ve önemli dünya dillerinde bastırılmadı). Devam edersek, Osetya’da ders kitabı olarak okutulan Osetya Tarih Atlası, Nart Destanları’nın Türkçeye çevrilen Adıge, Abaza ve Oset versiyonları ile KafDav yayıncılıktan çıkan Meotlar Adıgeler’in Ataları adlı eserler…
Sonuçlar
Bu kadar yıldan sonra naçizane ben şu sonuçlara ulaştım:
Çerkes kelimesi ve ulusu tek etniğe (Adıge) indirgenemez ve Çerkesya sadece Adıgeler’in ülkesi değildir; olmamıştır.
Çerkesya sadece Adıge, Abaza ve Ubıhlar’ın ülkesi de değildir; olmamıştır.
Çerkesya denen ülkede tüm Kuzey-Batı ve Orta Kafkasya halkları yaşamıştır; yaşayacaktır. Daha eski haritalarda ise tüm Kuzey Kafkasya’nın Çerkesya-CIRCASSIA olarak tanımlandığını da hatırlatmak gerekir.
Çerkes kelimesi çağdaş Osetler’in atalarından Sarmatlar’ın önemli bir kolu olan SİRAK halkları ve yerli(otokton) KAS halklarının birlikte oluşturdukları bir kelime olabilir ve Çerkesler karışık bir halktır. Yani, SİRAK+KAS, SİRAKAS, SİRAKES’ten dönüşen kelime ve halklar bütünü olan ÇERKES. Zaman içinde Orta Kafkasya’da Siraklarla karışan Kaslar Oset; Batı Kafkasya’da ise Kaslarla karışan Siraklar Adıge-Abaza-Ubıh olmuşlardır. Yani Hint Avrupa halkıdır diyerek Osetleri Çerkes dışına çıkartmak yanlıştır.
KAS kelimesi tüm Kafkasya’da tarih boyunca ve bugün hep var olagelen, otokton halkları da tanımlayan bir kavramdır. Sirkaskas, Apkas, Kasbek, Kasbi, Kasog ve Kafkas kelimeleri bunlardan bazılarıdır.
Bazılarının Türki dil konuştukları için kendilerinden kabul etmek istemedikleri Karaçay-Balkar halklarının tarihteki adlarından birisi ALAN, diğeri de DAĞ ÇERKESİ ve KARA ÇERKES’tir.
Oset ve Karaçay-Balkar halklarının ikisine birden Kabardeyler KUŞHA(Dağlı) derler ve her iki halk kendilerine ALAN ve DAĞLI( Karaçayca TAULU) derler. Kimin ALAN olduğu hep tartışılır. Ancak eski Kabardeyler dışında kimse hem onların, hem diğerlerinin ALAN olabileceğini düşünmez.
Kuzey Kafkas coğrafyasında dil bakımından Kafkas kökenli olmayan diller konuşan halklar da Kafkasya’nın yerli halklarıdır ve söz konusu halklar Dünyanın başka bölgelerine ancak ve ancak Kafkasya’dan gitmişler ise vardırlar. (Hayri Ersoy’un da kulakları çınlasın) Yani tümü o coğrafya ve kültürün ürünleridir; aralarında yabancı yoktur.
Adıge milliyetçilerinin yalnız yola çıkma siyasetlerine gerekçe olarak öne sürdükleri “diğer tüm Kafkas halklarının kendi yollarını çizdikleri ve sorunlarını çözmekte oldukları” tezinin de hiçbir dayanağı yoktur. Zira yeni Dünya’da, Rusya Federasyonu’nun gittikçe merkezileşen yönetim yapısında artık tek başına hiçbir halkın ayakta kalma şansı kalmamıştır. Kafkas halkları bir arada düşünmek ve birlikte davranmak zorundadırlar.
Bu halkların arasına etnik, dilsel, dinsel farklılıkları sorun yaratmak için sokuşturmak barışa ve çözüme hizmet etmez. Hepsi farklılıklarıyla bu bütünün içinde tüm değerleriyle varlıklarını sürdürebilirler; sürdüreceklerdir de.
NART destanları köken itibarıyla hem Oset, hem Adığe-Abaza-Ubıh, hem de Karaçay- Balkar halklarına ait ortak değerdir. Bu değer daha sonra Gürcülerin de dahil olduğu tüm Kafkas halklarına kısmen de olsa mal olmuştur. Kime ait olduğunun kavgasına girmek gereksizdir. Zira tüm değerleri gibi Kafkas halklarının ortak birikimidir. Tıpkı yemekler ve her birinin etnik farklılığı bilinse de halkların kıvançla icra ettikleri Kafkas dansları gibi…
Yıl 2012; artık 18. ya da 19. yy.da değiliz. İflas etmiş ulus devlet kafasıyla, o günlerden miras, geri kalmış mantığıyla; o senin, bu benim, herkes kendi yoluna anlayışıyla Çerkes olunamaz; Çerkes kalınamaz. Ya da başkalarının dediği gibi, Oset, Karaçay, Çeçen, Lezgi; Avar veya Kumuk olunamaz; Kafkasyalı kalınamaz!
Birileri Çerkesim diyorsa Çerkestir. Kimsenin değilsin deme hakkı ve haddi yoktur. Aynı şekilde Çerkes olmadığını söyleyen de ne olduğunu iddia ediyorsa odur; kimseyi ilgilendirmez. Birlikte yaşamak isteyenler birlikte, ayrı yaşamak isteyenler ayrı yaşayabilirler.
Çok dilli, çok etnikli ve çok dinli ulus ve devlet de olunabilir- ki yakın gelecekte çoğunlukla böyle olacaktır- muktedirlerin ezberlettiği, Dünyayı kana bulamış inkârcı – ırkçı bakışa teslim olmak zorunluluğu ortadan kalkmaktadır. Bu durum en çok “yok sayılan” halklara yarar sağlayacaktır. Tüm Kafkas halkları ve Çerkesler de “kendileri” olarak var olmak istediklerine göre…
Bazıları kendilerine ne derlerse desinler, diasporada yaşıyorlarsa komşuları onlara Çerkes demeye devam edecekler. Türkiye’de bu insanlar ya Türk olacaklar, ya da Çerkes! İsteyen geleceğini, kimliğini özgürce seçebilir.
Yani…
“Halkları yalnızlaştırma projeleri”ne dikkat edilmelidir! 2014’te de, 2024’teki projede de tüm Kafkas halkları, Dünyanın her yerinde, mutlaka birlikte hareket etmeli ve etken olmalıdırlar. Nasıl adlandırılırsa adlandırılsın Kafkasyalılar birlikte yaşamalıdırlar. Kendi olarak yaşamak isteyen tüm Kafkas halkları gibi Çerkesya’yı yaratacak güç de budur. Koca Dünya’daki küçücük Kafkas halkları kendilerini kandırıp böbürlenmektense, organize olup, hep birlikte çalışmalılar. Empatiyle!..
 

Sayı : 2012 04

Yayınlanma Tarihi: 2012-04-01 00:00:00