Bu yazıda, Ortadoğu’da ve Ege’de neolotik dönemden itibaren görülen halklar ve konuşulan dillerle ilgili savunduğum tezleri genel olarak belirttikten sonra Hiksosların Ege’yle ilişkileri üzerinde duracağım. Böylece Hiksoslar hakkındaki seri yazılarımı da sonlandırmış oluyorum.
Neolitik Devrim göçle yayıldı
Neolitik Devrim besin üretici ekonomi demektir.
İlk Neolitik uygarlıkların geliştiği Ortadoğu, Akdeniz Üst Paleolitiği bölgesine dahildir. Mellaart’a ve bazı antropologlara göre, Neolitik Devrimi gerçekleştiren halk olasılıkla Üst Paleolitik evrenin insanlarıdır. (Mellaart, s.73) Neolitik Devrim Kuramı’nı ortaya atan Gordon Childe, tarımın diğer kültürel yeniliklerle birlikte Avrupa’ya, Tunç Çağı’na kadar Ortadoğu’dan geldiğini savunduğu gibi (Dolukhanov, s. 237), ilk tarımın, tarımcı halkın göçüyle yayıldığı tezi de genel kabul görmektedir. (Frankfurt, s.52)
Neolitik Devrimi Akdeniz halkı gerçekleştirmiştir
Neolitik tarımın gerçekleştirildiği bu coğrafyada yaşayan ve adları bilinen en eski halklar Sümerler, Hattiler, Hurriler, Subarular ve Elamlılardır. Mora yarımadası ve Ege’nin en eski halkları ise Pelasg ve Kar (Leleg) adlarını taşır.
Sümer’in doğusunda Elam ülkesi vardı. Subar/Subir halkının ülkesi Sümer’in kuzeyindeydi. Elam’ın kuzeyinde, Orta Zagroslarda muhtemelen Orta Asya’daki Kaspi halkıyla ilişkili olan ve MÖ 2200 yıllarından itibaren Sümer metinlerinde adları geçen Kassitlerin öncü klanları oturuyordu. Onların kuzey doğusu “Guti/Gute” halkının yurduydu.
Sami asıllı Akadlar, MÖ 3000 yıllarından itibaren Sümer ülkesinde görülürler. Batıda Sami asıllı Martular bulunmaktadır. MÖ 3000 yıllarında Mısır’ı fethederek birleştiren Maganların Mezopotamya ile ilişkili oldukları da kabul edilen bir görüştür.
Anadolu’nun en eski halkı olan Hattilerin Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşadığı anlaşılmaktadır. Hurri halkı ise Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Trans Kafkasya’nın en eski halkıdır. Güneydoğu Anadolu’da Hattilerle birlikte yaşayan bu halkın çok erken dönemlerde kuzey Suriye ve Filistin yöresinde de yoğun bir şekilde yaşadığı kanıtlanmaktadır. (Memiş, s.49)
Safranov, Elam ve Orta Mezopotamya kültürleri ile Maykop kültürü arasındaki benzerlikler nedeniyle Sami kabilelerinin Kuzey Kafkasya’ya göç ettiğini ileri sürmüştür. (Dolukhanov, s.439) Anton Jirkov ise Kherbet (Lübnan’da köy) seramiklerini yaratan halkın MÖ 2400 yıllarında Kafkasya’dan yola çıkıp Filistin’e ulaştığını belirtir. (Turçaninov, s.45)
Akdeniz halklarından olan Kassu/Kassitler ve Mitanniler Mezopotamya’ya sonradan gelmişlerdir. MÖ 2200 yıllarından itibaren Biblos’ta Aşuvaların (Turçaninov, s.27), Sidon ve çevresinde Sadsuvaların (Sidlerin), Kadeş’te Apsuvaların yaşadıkları kanıtlanmaktadır.
Girit’in en eski halkı
Girit’teki “en eski neolitik halkın Anadolulu ya da bunlarla yakın akraba olduğu” kabul edilmektedir. Antropologlar Girit halkını Akdeniz (Kafkas) ırkından sayarlar. (Mansel, s.8-10; Alexıou, s.19-88) MÖ dördüncü bin yılları boyunca Girit’e Kuzey Afrika halklarının (Mısır ve Libya) göç ettikleri kanıtlandığı gibi, aynı dönemin ortalarında Anadolu’dan da Girit’e göç olmuştur. “Minos Giritlilerinin Karialılarla, Leleglerle ve Lykialılarla yakınlığının bulunduğu sonucuna varılmaktadır.” (Thomson, s.31-197; Graves, s.51; Alexıou, s.19; Mansel, s.19-20-49) Helen diliyle akrabalığı olmayan Girit dili, MÖ 4. yüzyıla kadar varlığını korumuştur. (Thomson, s. 182)
Kendi iddialarına göre Karialılar Anadolu’nun yerlisidir. Kyklad adalarının ilk sakinleri de Karialılardır.
Pelasglarla Etrüskler aynı halktır
Eski dönemlerde, Yunanistan’ın Yunanlılardan önceki halkı “Pelasg” olarak adlandırılır, Yunan ülkesine de “Pelasgiye” denirdi. G. Thomson, Pelasg “anayurdunun Karadeniz’in öte yanında bir yerlerde bulunduğunu düşündürecek güçlü bir kanıta sahip olduğumuz” düşüncesindedir. (Thomson, s.192)
Pelasglar, ya da Pelasgların bir kısmı, ilkçağdaki bazı Yunan yazarları tarafından Tyrrhenler (Tyrsenler) olarak anılmıştır. Yunanlıların Etrüskleri de Tyrsenler olarak adlandırdığını bildiğimizden, Yunanlıların, Pelasglarla Etrüskleri aynı halk olarak gördüğünü söyleyebiliyoruz. (Pelasglarla ilgili ek bilgi ve Pelasglarla Karları özdeşleştiren görüş için bakınız, A. Namitok, Çerkeslerin Kökeni, 2. Kitap, s.9-19).
MÖ 2. bin yılın başlarında doğru Yunanistan’da görülen halklardan biri de Akha (Aka) halkıdır. Bu halkın Greklerle karışmış Anadolulu bir halk olduğu baskın görüştür. Bazı yazarlara göre Mikenler ile Akalar aynı halktır. (Mansel, s.59-62) Akha halkı Kafkasya ile de ilişkilendirilir. Heniokhlar ve Zygilerin (bu iki halk da Çerkes kabilesidir) Akha kökenli oldukları kabul edilmektedir. (Thomson, 2.c ilt, s.120)
Neolitik dillerin çağdaş dillerle ilişkisi
Varsayıma göre, Akdeniz üst paleolitiği bölgesinde tarih öncesinde konuşulduğu kabul edilen Basko-Kafkas dilleri şunlardır: Ön Baskça, Ön Kafkasça, Sümerce, Elamca, Hurrice, Hattice, Etrüskçe, Urartuca, Ligurca ve hiçbir belge bırakmadan kaybolan bazı diller. (Dolukhanov, s.176)
Anadolu’da konuşulan en eski dil olan Hatti dili Kuzey Kafkasya (Adige-Abaza) diliyle ilişkilendirilir. (Gurney,s.106; Dolukhanov, s.484) Hurri dili, Nakh/Çeçen diliyle ilişkili görüldüğü gibi (Dolukhanov, s.484), Guti dili de Dağıstan halkının diliyle ilişkilendirilmektedir.
V. Zytsar, Sümerce ile Elamcayı, Baskça ile Kafkas dilleri arasındaki ara bağlantıyı sağlayan diller olarak görmektedir. (Dolukhanov, s.175)
G. Thomson, Pelasgların bir kolu olduğunu yukarıda gördüğümüz Etrüsklerle ilgili şu tespitleri yapar : “Son olarak, Etrüsklerin dili, Kafkasya’da konuşulan dillerle bağıntılıydı. Bunu ilk kez, elli yıl önce Thomson ortaya çıkarmış, Marr da onaylamıştır.
Benim varabileceğim yer burası. Etrüsklerin konuştuğu dilin ve kimi Asya dillerinin Kafkasya bağıntılarının doğurduğu sorunlar, Karadeniz’den Suriye’ye, Ege’den Sumer’e kadar bütün bir bölgeyi kaplayan ortak bir dil alt-katmanının bulunmasıyla karmaşıklaşmış ve büyümüştür.” (Thomson, s.196)
Hiksosların Ege’yi istila ettikleri kesindir
Mısır’ı fethederek bir hanedanlık kuran Hiksosların, Ege’yi de istila ettiklerini bütün yazarlar kabul ederler, ancak istilanın zamanı tartışma konusudur.
Baskın görüşe göre Hiksoslar, Mısır’dan kovulduktan sonra Ege’yi istila etmişlerdir.
İkinci görüşe göre, Hiksoslar, Mısır’a geldikten hemen sonra Ege’yi istila etmişler, Girit’e ulaşmışlar ve 18. yüzyılın sonunda daha da kuzeyde koloniler kurmuşlardır. Bu varsayımla çok iyi uyuşan arkeolojik kanıtlar da bulunmaktadır Mikene kuyu mezarları Hiksoslu fatihlerin mezarı olarak değerlendirmektedir. (Bernal, s.99-100; Thomson, 2.cilt, s. 99-108)
Yunanlıların “İyon” dedikleri, Lineer B’de “ia-wo-ne” olarak geçen ve Hint-Avrupa diliyle açıklanamayan “I(a)on” halkını Herodot Pelasg sayar. Bernal’in İon’un babası Ksutos’u Hiksos tanrısı Set ile ilişkilendirmesini ben de doğru buluyorum. (Bernal, s.143; Thomson, 2.cilt, s.125)
Danaos ve Kadmos Hiksos liderleridir
Yunan efsanelerine göre, Yunanlıların mitolojik atası olan Argos kralı Danaos, Mısır’dan kovulan Hiksosların liderlerinden biridir. Kadmos ise Thebai’yi kolonileştiren diğer bir Hiksos lideridir. (Bernal, s. 72-162; Thomson, 2.cilt, s. 107) Danaos’un ikizi ise Mısır’ı açıkça gösterir bir biçimde (Aigyptos) Egiptos adını taşıyordu. (Graves, s. 258-266) Bernal’e göre Dor krallarının, kendilerini Mısır ve Fenike kökenli saydıklarına kuşku yoktur. (Bernal, s.73-141-179).
Sonuç
Özetle söylemek gerekirse, Neolitik devrimin gerçekleştirildiği Ortadoğu bölgesinde yaşayan ve adı bilinen en eski halklar, halen Kafkasya’da yaşayan halklarla ilişkilendirildiği gibi, Girit’te, Ege adlarında ve Mora yarımadasında yaşayan ve bölgenin en eski halkları olan Karlar (Lelegler), Pelasglar, Pelasgların bir kolu olan Tyrsenler (Etrüskler), Mikeneler ve Akalar da Kafkas halklarıyla ilişkilendirilen halklardandır.
Pelasg, Kar, Aka ve Dor klanlarıyla aynı adı taşıyan Kar (Karaba, Karal, Karazcüg), Makhara, Hagara, Yağan (Xan, Ğan, Mağan), Yavan (Yuvan), Aka (Akha), Atruşba (Truş, Atruş), Kil (Khil), Yaş (Ayaş), Lek, Lukh (Yelukh), Milya, Duman ve Dumanış klanlarının Adige ve Abazalar arasında halen yaşaması Ege’nin en eski halklarıyla Kafkasya halkları arasında ne kadar derin ve köklü bir ilişki bulunduğunu göstermektedir.
Yine, Hurri-Mitannilerin önderliğinde MÖ 1700 yılları civarında Mısır’ı fetheden Hiksosların Ege’yi istila ederek koloniler kurdukları kanıtlanan bir gerçekliktir.
KAYNAKÇA
A. Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara, 1998.
A. Namitok, Çerkeslerin Kökeni, 2. Kitap, Ankara, 2008.
Ekrem Memiş, ”Eski Çağ Türkiye Tarihi”, Konya, 2000.
George Thomson, Tarihöncesi Ege, 1. ve 2. cilt, İstanbul, 1998.
G.F. Turçaninov, Kafkasya’da bulunan Antik Eserlerin Keşfi ve Yazılarının Çözümlenmesi, Kafdav Yayıncılık, Ankara, 2009.
Henri Frankfurt, Uygarlığın Doğuşu, Ankara, 1989.
Martin Bernal, Kara Atena, İstanbul, 1998.
O.Robert, Gurney, “Hititler”, Ankara, 2001.
Robert Graves, Yunan Mitleri, İstanbul, 2010.
Pavel Dolukhanov, ”Eski Ortadoğu’da Çevre ve Etnik Yapı” , Ankara, 2002
Sayı: 2013 05