Toplu mezarlar üzerinde olimpiyat

0
513

Auschwitz, Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük toplama, zorunlu çalıştırma ve imha kampıydı. Polonya’nın Krakow şehrinin 60 km. batısındaki bu kampta 1 milyon Yahudi olmak üzere 1,1 milyon insanın öldürüldüğü tahmin edilmektedir. 1979 yılında Unesco’nun İnsanlığın Kültür Mirası listesine eklenen kamp; Yahudi mezarlığı, devlet müzesi ve anma mekanı olarak kamuya açılmıştır. Bugün Auschwitz’i ziyaret edenlerin çoğu kampa girer girmez üzerlerine sinen dehşetli duyguyu tarif etmeye çalışırken sanki tarihin orada donup kaldığına vurgu yapıyor.

Unesco’nun Kültür Mirasına eklenen mekanlardan bir diğeri ise Soçi Milli Parkı ve Kbaada’dır. Soçi, sahip olduğu asırlık ormanlar, binlerce bitki çeşidi ve barındırdığı çok sayıda hayvan türüyle koruma altında. Soçi’nin Auschwitz’i anımsatan bir başka özelliği ise, 19. yüzyılın en büyük trajedilerinden birine ev sahipliği yapmış olması. Kafkasya’nın yerli halkı Çerkesler, Çarlık Rusyası’nın uzun yıllar boyunca sürdürdüğü yayılmacı politika ve işgallere 1800’lü yılların sonuna kadar dayanabildiler, bağımsızlık uğruna son savaş Soçi yakınlarındaki Kbaada yaylasında oldu. Savaş sonrası Çerkeslerin %90’ı Osmanlı topraklarına sürgün edildi. Çok az bir kısmı Kuban bölgesindeki bataklıklara gönderildi. Diasporada yaşamaya mahkum edilen Çerkesler, Putin’in RF’si kabul etmese de, soykırımın simgesi olan 21 Mayıslarda, yaşadıkları soykırımı dünya kamuoyuna haykırmaya devam ediyorlar.

Trajedinin merkezi Soçi bugünlerde Kış Olimpiyatları ile gündemde. Rusya’nın, Çerkeslerin adını anmadan, dünya kamuoyuna Rus rivierası olarak gösterdiği kadim Çerkes toprağında, olimpiyat şehri kuruldu. 9 binden fazla kişinin evinden edildiği kentte, olimpiyatlara bir kurtarıcı gibi sımsıkı sarılan Putin, hiçbir masraftan kaçınmıyor. 60 bin işçinin çalıştırıldığı olimpiyat kentinde 16 binden fazla Tacikistanlı işçi de çalıştırıldı. RF hükümeti, şehrin doğal dokusunun bozulmasına aldırış edilmeden, yeni yollar, raylı sistemler kurdu, devasa bir şehir inşa etti. Dünya kamuoyuna göstermek istemediği mezarlıkları kamufle etti. Soçi ikliminin kış olimpiyatları için uygun olmadığını söyleyen uzmanları da dinlemedi.

Teoride kardeşlik, barış ve dostluk gibi üç önemli değerin yaygınlaşmasına aracılık eden olimpiyatlar, bugün artık büyük devletlerin ekonomik ve siyasi çıkarlarının güdümü altında. 19. Yüzyılda Paris’te Caubertin, uluslararası bir spor organizasyonu yapma fikrini ortaya attığında, sporun savaşları önleyebileceğini düşünmüştü. Ancak zamanla olimpiyatlar ticarileşti; bilet, reklam, sponsorluk faaliyetleri, izleyici kitlesi ön plana çıktı, değerler örselendi. Olimpiyatların televizyonlarda yayınlanması yayın gelirinin yanı sıra siyasi propaganda aracı olarak milliyetçilik duygularını körükledi, sosyal bir oyun olan spor üzerinden, kitlelerin ulusal gururu okşandı. Siyasi bir panayır havasına bürünen bu organizasyonun Soçi ayağında, değer yargılarının ayaklar altına alındığı bir çirkinlik yaşanmakta. Rusya, organizasyonun başından itibaren, Kazakları ön plana çıkarıp, soykırım uyguladığı Çerkesleri yok saymaya devam etmekte.

Din, dil, ırk ve siyasi ayrımcılık yapılmayacağı, sporun her türlü değer yargısının garantörlüğünü üstlendiği bu organizasyonda, kendi belirledikleri değer yargıları ayaklar altına alınmakta, dünya mirası talan edilmektedir. Bu talana sessiz kalan dünya kamuoyuna gerekçesi sorulmalıdır.

Neler yapılabilir?

Olimpiyatların başlamasına 20 hafta gibi bir süre kaldı, bu süre zarfında neler yapılabilir?

Öncelikle, tarihsel süreçte yaşananların ve gerçeklerin dünya kamuoyuna anlatılabilmesi için her tür demokratik yol ve yöntem denenmelidir.

İstanbul, Ankara gibi kentlerde işlek bir meydanda/meydanlarda , “Soçi’de Olimpiyatlara Hayır” söylemini temel alan bir “soykırım çadırı” kurulabilir. Etkinlik, güçlü bir basın-enformasyon çalışması eşliğinde yürütülebilir. Kurum ve kuruluşların ziyaretleri ile destek sağlanabilir. Broşür, kitap, bildiri dağıtılır. Ziyaretçi defteri konabilir. Çadır farklı illere taşınarak özellikle Çerkeslerin yoğun yaşadığı kentlerde devam ettirilebilir. Çarlık Generali Zass’ın keserek mızraklar ucunda sergilediği Çerkes kafaları ve kurutarak Almanya’ya gönderdiği kafatasları soykırım çadırının sembolleri olarak kullanılabilir.

Soykırımı tanımaya yönelik ve Soçi Olimpiyat Oyunları’na mesaj içerikli imza kampanyası yapılabilir.

“Soçi Soykırım Olimpiyatları” adı altında Çerkes ve Çerkesya gerçeğini ifade eden resim, fotoğraf, harita sergisi açılabilir, şehir şehir gezdirilebilir. Çerkesya, Kbaada yaylası – Kızılçayır / Krasnaya Polyana, Soçi öne çıkarılabilir.

Gençlerden kurulu bir ekiple haftanın belli bir günü kentlerin işlek alanlarında ((İstanbul Galatasaray Lisesi önü gibi) soykırımla ilgili teatral (küçük skeçler, pandomim vb.) gösteriler sunulabilir.

“Çerkes soykırımı, sürgün ve Soçi 2014” temalı kısa filmler hazırlanabilir, fazla prodüksiyon gerektirmeyen 2-5 dakikalık çarpıcı filmler. İnternette alan adı alınıp bir video-blog oluşturulabilir ya da youtube gibi video siteleri kullanılabilir.

Dünya Çerkesleri olarak aynı gün ve saatte (saat farkını dikkate alarak tabi ki) gerçekleştirilecek eylemler organize edilebilir. Bir-iki miting, Rusya Federasyonu konsolosluk önü etkinlikler, yanı sıra farklı sokak etkinlikleri.

Profesyonel ajans, reklam vb. işi yapan Çerkes ve Çerkes dostlarından yardım alınarak, soykırımı vurgulayan slogan/sloganlar-afiş vb. çalışmalar yapılabilir. Çizgiler sözlerden daha hızlı ve daha geniş kesime hitap edebilir ve bazen daha çok şey anlatabilir. Büyük şehirlerin duvarları donatılabilir. Bu Avrupa ve ABD Çerkeslerinin de dahil edileceği bir çalışma olabilir.

Dünya ülkeleri kamuoyuna yönelik, kendi dilleri ile sosyal medya üzerinden Soçi ve Çerkes gerçeği anlatılabilir, bütün medya olanakları zorlanabilir, özellikle internet ortamı.

Bütün ülke sporcularına ulaşmak için bir çalışma yürütülebilir. Özet bilgi sunulabilir, geçmiş olimpiyat oyunlarından örnekler verilebilir.

Oyunlara katılacak ülkelerin aydınlarına, akademisyenlerine, gazetecilerine ve genel kamuoyuna yönelik çalışmalar yapılabilir. Medya özelde bilgilendirilerek, malzeme sunularak sorunun işlenmesi sağlanabilir.

Dosya hazırlığı ile oyunlara katılacak ülkelerin milletvekillerine ulaşıp bilgilendirme çalışmaları ile sorunun ülke meclislerine taşınması doğrultusunda çalışmalar yürütülebilir.

Sanatçılara, özelde Çerkes sanatçılarına ulaşılarak, onların öneri ve katılımı ile zenginleşebilecek etkinlikler organize edilebilir.

BM Yerli Halklar Sözleşmesi gereği Çerkes halklarının hakları uluslararası örgütlenmelerde tescil edilmelidir. Olimpiyat Komitesi, BM İnsan Hakları Komisyonu ve BM Yerel Halklar Komitesi’ne başvuru yapılabilir.

Farkındalık oluşturabilecek her tür girişim (tabi ki demokrasi içinde geçerli olan) önerilebilir ve uygulanabilir.

Theodor Adorno, Auschwitz’de olanlardan sonra şiir yazılamayacağını söylemişti. Bu kadar büyük bir trajedi sürecinde yaşananları anlatmanın imkansız olduğunu kastetmişti. Sürgün edilmek üzere Kbadaa yaylasında bekletilen Çerkes de atını satacak onurlu birini bulamadığı için atının üstünde kendisini Karadeniz’in sularına bırakmıştı. Bugün nasıl Auschwitz kampında olimpiyat yapılamıyorsa, Soçi’de yani toplu mezarların üzerinde de yapılamaz, yapılmamalı.