Neolitik Kültürün Bereket Ayinleri
Tantalos’un oğlu Pelops’u kurban edişini, tanrıçalara tapan neolitik kültürün bereket ayini ile ilişkilendirmiş, ancak konuyu ayrıntılarıyla ele alamamıştık. Ele aldığımız konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bu konudaki görüşleri sunmak istiyoruz.
Yakındoğu’da, MÖ 5600-5000 yıllarına tarihlenen en eski neolitik çiftçi ve hayvancı toplumların yaşadığı Halaf Kültürü ve onu izleyen Ubeyd Kültürü tabakalarında pek çok dişi heykelcik çıkarılmıştır. Bunlar arasında Suriye-Kilikya kavşağında bulunan bir boğa başı, “Tanrıça toprak ananın, ölen dirilen ay boğa tarafından döllendiği ünlü mitosunun o zamandan geliştirilmiş olduğu düşüncesini vermektedir. Bu mitosun tanıdık türevleri, Klasik Dönem’in sonundaki Europa ve Zeus Boğası, Pasipha ve Poseidon Boğası, ineğe dönüştürülen Io ve Minator’un öldürülüşü efsaneleridir. Ayrıca Yakındoğu’nun en seki tapınak külliyeleri de (dünyanın en eskileridir) boğa tanrı ve inek tanrıçanın dönemin en önde gelen verimlilik simgeleri olduğu görüşünü güçlendiren kanıtlar sunmaktadır” (Campbell, s.43).
Halaf ve Ubeyd kültürüne ait en eski neolitik tapınaklar tanrıçalarla ilişkilidir ve “duvarlar dişi cinsel organları çağrıştırır biçimde ovaldir” (Campbell, s.44). Sümer öncesi Ubeyd harabelerindeki mozaikler, tapınaktaki rahipleri sütü sağar, süzer ve depolarken gösteriyor. Daha sonraki Sümer metinlerinden anladığımıza göre bu tapınakta tapılan tanrıça Ninhursag’dır. Ninhursag, kutsal sütüyle beslediği kralların tanrıçasıdır, onları korur ve kollar.
Yazının bulunmasından daha önce MÖ 3500 yıllarından kalma bir Sümer silindir mührünü inceleyen Prof. Henri Frankfort mühürde görülen bütün öğeleri ölen dirilen tanrı inancıyla ilişkilendirmiştir. MÖ 3500 yıllarında artık boğa yalnız süt veren ineklere efendilik yapmamakta, sabanı da çekmektedir.
İzleyen bin yıldaysa şehir uygarlıkları kurulmuş, kozmik kurban ayini krallar üstünde uygulanmaya başlamıştır. “Krallar bazen maiyetleriyle birlikte periyodik olarak kesilmektedirler” (Campbell, s.48). Yüceltilen yaşam artık süthanede değil, saraydadır.
MÖ 2300’den kalma iki Sümer mühründe ritüel evlilik anlatılmaktadır. Çok sayıda metne göre, tanrı ve tanrıça Yeni yıl Festivali sırasında evlenmekte, evlilikten sonra tanrıların, yöneticilerin ve bütün halkın katıldığı şölenle ritüel tamamlanmaktadır (Campbell, s.48).
Mezopotamya merkezli bu kültür bütün Yakındoğu’da (Elam’da, Anadolu’da, Kafkasya’da, Mısır’da, Libya’da ve Girit’te) paylaşılan türdeş bir kültürdür. Avrupa’ya MÖ 2500 yıllarından sonra ve göçle yayılmıştır.
Ortadoğu’nun Bereket Tanrıları ve Tantalos
Ortadoğu’da klasik çağda Adonis adıyla görülen ölen dirilen tanrının adı, “Tan-talos” bileşik adındaki “tan” sözcüğünü çağrıştırır. “Adon-is” adı, İbrani dilinde “efendi” anlamına gelen “Adon” sözcüğüne dayanırsa da, inancın kökeninde de Akadların “Tammuz” dedikleri her yıl ölen dirilen Sümer bitki tanrısı Dumuzi bulunur. Daha doğrusu Dumuzi daha sonraki dönemin ölen dirilen tanrılarının en eski prototipidir.
Ölen dirilen bir tanrı olan Hatti kökenli Hitit tanrısı Telepinu da Tantalosla ilişkili bir ad taşımaktadır. “Tele-pinu/Teli-pinu” adının sonundaki “pinu” sözcüğü halen Adige dilinde kullanılmakta olan ve çocuk anlamına gelen “bın” sözcüğüdür. “Tele/Teli” adı da Adigelerin halen kullandıkları etnik bir addır.
Hitit sonrasında Anadolu’da tapım gören “Attis/Atis” adlı ölen dirilen bitki tanrısı da “Telepinu” adlı tanrıyla aynı kökten ad taşır. (Aslında Du-muzi/Di-muzi ve Ta-muz” adları da aynı köktendir, çünkü “muzi”, “oğul” anlamındadır.) “Attis” ile ilişkili bir adı, “Tantalos” adının sonunda da görülen “Attalos” adını, Mağan/Maan asıllı Bergama kral soyunun kralları da babadan oğula ad olarak kullanırlar
İvriz’de kaya üzerinde kabartması bulunan Hitit bitki tanrısının adı Sandas’tır. Herakles’in sıfatlarından biri de Sandes idi. Son olarak Mısır’da güneşe “güneş diski Aten olarak” tapıldığını belirtelim (Bernal, s.125).
Bu tanrıları ataları olarak kabul eden ve onların soyundan geldiğine inanan klanlar da vardır. O nedenle klan adlarının incelenmesi de önem taşımaktadır.
Dan Halkı ve Danaoslar
“Dan” halkının lideri olan Danaos, Mısır’dan kovulan Hiksos liderlerinden biriydi. Başka deyişle Dan halkı, Doğu Akdeniz’e ve Mısır’a tamamen yabancıydı. MÖ 1700 yılları civarında bölgeye kuzeyden giriş yapan, Doğu Akdeniz’in yerli halklarını egemenliğine aldıktan sonra Mısır’ı fetheden Kafkas kökenli Hiksosların bir koluydu. Bu halk Mısır’dan kovulduktan sonra Argos’a yerleşti.
“Dan” isminin çevresinde çok eski söz oyunları yapılmıştır. “Dan”, öne eğilmiş yaşlı bir adam olarak tasvir edilmektedir. Bu sözcük Mısır dilinde “tni” olarak yazılıyor, “yaşlı” ya da “yorgun” anlamına geliyordu (Bernal, s.161). Sözcüğün Lineer B’de “Da-na-jo” biçiminde yazılmasına bakarak Adige-Abaza diliyle ilişkilendiriyoruz. Çünkü Adige dilinde “jı/ja” sözcüğü “yaşlı, eski” anlamına geldiği gibi aynı kök sözcük Abaza dilinde de vardır. Tıj/Tı-j, Adige dilinde “dede” anlamında halen kullanılır, fakat kökende “ta/tı, da/dı”, baba; “jı/j” yaşlı, dolayısıyla “Tıj/Tej, Dıj/Dej”, “yaşlı baba” anlamındadır. Bir Adige klanının da adıdır.
Adigelerde Dan, Danu/Danugoa, Tan/Tanbi; Abazalarda Atan/Adan klanları halen yaşamaktadır. İbranilerde görülen “Dan” klanını, bölgede kalıp İbranilerin arasında asimile olan Hiksos kökenli bir halk olarak değerlendiriyoruz.
Zeus’un, Girit’te “Dan” adlı bir Hiksos kılanının ata adıyla anılması hep gözlerden kaçırılan bir gerçektir ve Zeus’un gerçek kökenini göstermesi bakımından çok önemlidir. Aynı ad Tan-talos adının başında da görülmektedir.
“Tantalos” Adını Açıklama Çabaları
Tantalos adını, pek çok yazar, Helen dilinde açıklamaya çalışmışsa da, sözcük Helen öncesi dilden olduğundan tatmin edici bir açıklama yapılamamıştır. Bu nedenlerle Waser tarafından Helen dilinde yapılan açıklamaya Umar’ın getirdiği eleştirilere katılıyorum.
Umar ise, “Adın aslı Dandala’dır” diyor; “Danda” sözcüğünün Sanskritçede “ağaç gövdesi” anlamına geldiğini kaydediyor, daha güçlü saydığı ikinci olasılıkta ise bu adı, Anadolu baş tanrısının adlarından biri (diğer adları Teşup, Tarkhun, Adra, Sanda/Kanda) olarak kabul ettiği “Dada” ile ilişkilendiriyor ve “burunsal n sesi düşmüş çeşitlemesi” sayıyor.
“Danda, yukarıda incelediğimiz “dada” adının daha doğru biçimidir ve aslında Da/Ada tanrıçanın adı ile, “-lı, -sı” anlamındaki (buradan keza, “tapınıcısı” anlamındaki) wanda/anda takısından türetilmiştir; özellikle Ada/Da’yı eş olarak tutan tanrıyı, Ada/Da’nın erkeğini kasteder” diye yazıyor. Yine aynı şekilde, Kanda/Sanda çeşitlemesinin “Luwi baş tanrısının adı” olduğunu, “kutsal, iyi, güzel” anlamında “kuwa/suwa/swa” önekini aldığını belirtiyor (Umar, s. 192-200-373-764).
Yukarıdaki açıklamalar Adige-Abaza dilleriyle çok uyumludur.
Kanda/Sanda, Kinda/Sinda sözcükleri, Umar’ın belirttiği gibi, “kutsal, iyi, güzel” anlamında “kuwa/suwa/swa” ön ekini almış olabilir. Çünkü, ilkçağlarda Anadolu’da konuşulan Hatti dili, Pelasg dili ve bu dillerle ilişkilendirilen Kuzey Kafkasya dillerinin tamamında kural olarak ön ek görüldüğü gibi, Abaza dilinin Apsuva lehçesinde “ki” sözcüğü “kutsal” anlamına gelir, “si” biçiminde bir değişiklik de mümkündür, ancak “Danda, Kanda/Sanda” gibi sözcüklerin ortasındaki “n” harfinin düşürülmesi mümkün değildir. Bu konudaki görüşlerimizi Kandaules Efsanesini incelerken daha ayrıntılı olarak aktaracağız.
Adigelerde Görülen Talostan Klanı
Adigelerde Talostan adında bir klan bulunmaktadır. Yine Adige dilinde “Talustan, Talostan, Toleston” sözcükleri etnik ad olarak kullanılmaktadır. Bu sözcüklerle “Tantalos” sözcüğü arasında, ses ve anlam yönünden hiçbir fark bulunmamaktadır. “Tan” ve “talos” kök sözcükleri, “Tan-talos” sözcüğünde bulunduğu gibi, “Talos-tan, Talus-tan ve Toles-ton” sözcüklerinde de bulunmaktadır.
“Atali/Ataliy, Dan, Danakay, Danil, Danuk, Du, Dule, Tale, Tali, Taliy, Tan, Tene, Telaho, Tole, Tol gibi eril; Andole, Dane, Taney, Tan gibi dişil etnik adlar da Adige dilinde halen kullanılan ve incelediğimiz sözcükle ilişkili olan adlardır.
Sonuç
Araştırmada bazı eksiklikler vardır. Değişik adlar altında ancak hep aynı nitelikte toprağın bereketini artırmak için kutsal düğünle evlenen çiftlerden yeterince söz edilemedi. Kutsal ağaç tanrıçası, dağ anası ve hayvanlar hakimesi gibi üç temel özelliği bulunan neolitik tanrıça ile Tantalos arasındaki ilişkinin de tam olarak incelenebildiği söylenemez. Ancak takdir edersiniz ki bu konular bir gazete yazısının sınırlarını çok aşar.
Konuya Kandaules Efsanesiyle devam edeceğiz.
Kaynakça
-Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İst.
-Gunda Ankuab, Türkçe-Abazaca Konuşma Kılavuzu ve Sözlük, İst.
-G.F. Turçanınov, Kafkasya’da Bulunan Antik Eserlerin Keşfi ve Yazılarının Çözümlenmesi, Ank.
-Joseph Campbell, Doğu Mitolojisi, Ank.
-Martin Bernal, Kara Atena, İst.
-Ömer Büyüka, Aphaz Mitolojisi Anaç mı? İst. (1)
-Ömer Büyüka, Kafkas Kaynaklarına Göre İlk Yaratılışlar-İlk İnsanlık-Kafkas Gerçekleri, İst (2)
Sayı : 2013 11
Yayınlanma Tarihi: 2013-11-01 00:00:00