Köylüler Seyyare, Elitler TKP

0
410

Günlerden 16 Nisan 1924, yer TBMM, Karesi milletvekili Ahmet Süreyya (Örgeevren) konuşuyor;

“O da şurasıdır 1 Ağustos 1914 ve 20 Teşrinisani 1922 tarihleri arasında geçen zaman zarfında yüz elli kişinin istisnasiyle şu kabil ceraimi ika etmiş eşhası aa mecburuz. Fakat efendiler 1922 tarihinden sonra dahi hiyaneti vataniye cürmu ika et¬miş eşhası aa mecbur muyuz? Yoksa okudukları liste içerisinde -kendileri itiraf ettiler- elan müsellâh olarak Çerkez çeteleri adalarda Türkiye vatanı aleyhine, Türklük aleyhine çalışmaktadır, diyorlar. Demek bugün de çalışmakta berdevamdırlar.

Onların cetvele ithaline, onların yüz elli kişilik listeye ithaline ihtiyaç yoktur. Bunlar dünün de haini vatanıdır, bugünün de haini vatanıdırlar. Bunları af için ahdi mecburiyetimiz yoktur. Evet onları 1914’ten 1922’ye kadar aettik.

Fakat onlar bugün de mücrimdir. 1922’den son¬ra yapılan ceraim aedilemez, Hükümet bundan ne-den tegâfül ediyor? Neden bu sarahati hukukiyeyi an¬lamakta izharı aczediyor? Ne için noksan cetveller¬le geliyor?”1

Biz Çerkesler, 1914’ten bu yana ne yapmıştık? Çerkes Teavün Cemiyeti’ni kurmuştuk! Şimali Kafkas Cemiyeti’ni örgütlemiştik! Şimali Kafkasya Cemiyet-i Hayriyesi’ni kurmuştuk! Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti’ni kurmuştuk! Ğuaze gazetesini çıkarmıştık! Diyane dergisini çıkarmıştık! Çerkesce alfabe basmıştık! Beşiktaş Anas Terakki Okulu’nu açmıştık! Çerkes Kız Mektebi’ni açmıştık! Bereket Jimnastik Kulübü’nü kurmuş (Beşiktaş Jimnastik Kulübü), Şimali Kafkasya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmiştik! Ve de İzmir Çerkes Kongresi’ni yaptık!

Ne “Osmanlı” ne de “Türk” olabildik! Olmak zorunda da değildik.

Mustafa Butbay anılarında şöyle diyor; “İstanbul Hükümeti bizleri İttihat ve Terakki’nin bir biçim değiştirmişi ve onun bir propagandacısı saymış o yolla İngiliz zabıtasına malumat vermiştir… Bir gün bir İngiliz subayı, yanında bir İngiliz polisi olduğu halde cemiyetin Beyoğlu merkezine geldi, bizi dağıttı, kasayı mühürledi, mevcut evrak ve defterleri müsadere etti.”

Mustafa Butbay, anılarında Kafkasya’ya gidişlerini ise şu şekilde anlatıyor;

“Ebubekir Pilyef adında biri daha, İstanbul’a delege sıfatı ile geldi. İstanbul’a gelmeden önce de Sivas’a giderek orada Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüş, Kafkasya siyaseti hakkında düşüncelerini sormuş ve uygun cevaplar almıştı. Türkiye’den bir kurulun Kafkasya’ya gitmesini orada kararlaştırmışlardı.Bu Kurul Tiis’te bulunan Kuzey Kafkasya Geçici Hükümeti emrine verilecek ve ondan alacağı direktif üzerine orada çalışacaktı. O sırada Sivas’tan gelen Vasıf Bey’in -Binbaşı Vasıf- huzuru ile Bekir Sami Bey’in Teşvikiye’deki evinde bir toplantı yaptık. Bu toplantıda hemen yola çıkmamızın Sivas’ça uygun bulunduğunu Vasıf Bey söyledi… Kafkasya meselesini iyice bilen ve evvelce bir denizaltı ile Kafkasya’ya seyahat eden Aziz Meker Bey Tiis’te idi.”

Kimdi yola çıkanlar?

1- Kurmay Albay İsmail Berkok, 2- Ben (Mustafa Butbay), 3- Pilot Yzb. Tevfik, 4- Topçu Üsteğmen İsmail Hakkı, 5- Piyade Teğmen Cudi, 6- Piyade Teğmen Muzaer, 7- Altı öğretmen asker (Hakkı Bey ve askerleri)2

1336 (1920) yılı Şubat ayının ikinci günü, Kafkasya’ya gitmek üzere, İstanbul’dan Gülnihal vapuru ile yola çıkarlar.

Acaba, İstanbul hükümetinden tokat yiyen Şimali Kafkasya Cemiyeti üyeleri Sivas kongresinden mi medet umuyorlardı? Daha meclis açılmamış, hükümet kurulmamış, Heyet-i Temsiliye’nin iradesi ile Şimali Kafkasya Cemiyeti Hayriyesi Heyeti Kafkasya’ya niçin gidiyorlardı?

Binbaşı Vasıf kimdi? Meşhur Karakol Cemiyeti’nin kurucusu Kara Vasıf mı? Şüphesiz!

TBMM yeni açılmış, ikinci gün: Tarih24 Nisan 1920, Cumartesi;

“MUSTAFA KEMAL PAŞA HAZRETLERİ (Ankara)

Kafkasya’ya gelince; malûmunuz Kafkasya, Şi¬malî Kafkasya, Çerkezistan, Gürcistan ve Ermenis-tan parçalarından mürekkeptir. Çerkezler bidayetten beri fevkalâde hassas bulundular, her halde minelkadim kendi vatanları olan Şimalî Kafkasyada müsta¬kil yaşamak arzusunu, zevkini duymuşlar ve bunun için çalışmakta bulunmuşlardır… Oradaki dindaşlarımıza tavsiyemiz dahi yine kendi dahülerinde kendi kuvvetler ile mevcudiyetlerini izhar ve ispat etmek ve badehu manatı-kı islâmiye yapabilecekleri surette birleşmek noktası olmuştur. Ve diyebiliriz ki Kafkasya faaliyet ve âmalimilliyenin tecellisi ve memleket ve milletimizin istiklâli halâsı noktai nazarından memleketimizden uzak değil, tamamen akşamı asüyei (vataniyemizin) bir parçası gibi telâkki olunabilir. Bütün bu mıntıkadaki cereyandan resen malûmattar bulunuyoruz.”3

Meclis kürsüsünden Mustafa Kemal Atatürk böyle söyleyerek, Kafkasya’da meydana gelen olayları yakından takip etmekte olduğunu belirtmektedir.

5 Ocak 1921 tarihinde ise Dağıstan’ın istiklalinin, Sovyet Rusya tarafından tanınması münasebetiyle Lenin’e bir telgraf çeker.4

Oysa Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan’ın bağımsızlıklarını tanıyor, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımıyordu. Kafkasya’ya giden heyetten iki kişi yolarını ayırırlar, Mustafa Suphi ve arkadaşlarına katılırlar. Bunlar Pilot Yzb. Tevfik ve Topçu Üsteğmen İsmail Hakkı beylerdir.2

Peki! Kimdir Mustafa Suphi? O zamanın Sivas sancağından bir Çerkes’in oğludur. Babası bir Osmanlı valisidir. Türkiye Komünist Partisi’nin Kurucu başkanıdır.5

Peki! Ethem Nejat Kimdir? O da İstanbullu bir Çerkes’in oğludur, Çerkes Teavun Cemiyeti üyesi, Çerkes alfabesi yapan Ahmet Cavid Paşa’nın torunudur.6

Zamanın en iyi eğitim almış kişilerindendirler. Mustafa Suphi Fransa, Ethem Nejat Almanya’da ihtisas yapmışlardır.

Topçu Üsteğmen İsmail Hakkı daTKP’nin ilk Merkezi Heyeti arasında yerini alır.7

Bunlar, Çerkes elitlerinin çocuklarıydı ve Anadolu’nun sol öncüleriydi.

Anadolu halkları el ele vererek seferber oldu, elbirliği ile yedi düvele karşı durdu.

Teşkilat-ı Mahsusa elemanı Ethem Bey, Ege’de Yunana karşı durması için göreve çağrıldı. Midesinden hastaydı, uzun yıllar cephelerde aldığı onlarca kurşun yarasının ağır tahribatını vücudunda taşıyordu. İç isyanlar, batı cephesi, kuzey cephesi, güney cephesi, at koşturdu dörtnala. Düşmanla Ankara arasına aşılmaz duvar oldu.

Çerkes Ethem’in çıkardığı gazetenin adı ”Yeni Dünya” idi, Mustafa Suphi’nin Rusya’da çıkardığı gazetenin adı da “Yeni Dünya” idi.

Ethem, Çerkes kimliğini taşırken, özel milisleri de kalpakları, kamaları, kamçıları ve at koşumlarıyla, Anadolu’da, köylü Çerkes halkının çocuklarıydı. Öyle ki,Yunanlılardan geçiş hakkı talep ederken protokole; “Çerkeslere, törenleri izlemeye ve özel kıyafetlerini giymelerine izin verileceği gibi, kamalarını taşımakta da serbest bırakılacaklardır” şartını 4. Madde olarak koyduruyordu.8

Hem Kuvayy-ı Seyyare’de Anadolu’ya set oldular hem de kendi kimliklerine sahip çıktılar; “Hain” oldular.

Onlar, kimliklerine, herşeye rağmen sahip çıkmak için İzmir Çerkes Kongresi’ni de yaptılar.

Batı cephesini örgütleyenler arasında bulunan Albay Bekir Sami, Kurtuluş savaşında yararlılık göstermiş Çerkeslerin, şehit ve gazi ailelerinin, Gönen ve Manyas’tan sürgün edilmelerine vicdanı dayanamayarak, 11.8.1923’te Müdafa-i Milliye Vekili Kazım Özalp Paşa’ya telgraf çeker: “Vaktiyle Bursa’dan, Balıkesir’de bulunan yüksek kişiliğinize çektiğim telgraf ‘Çerkesci’ olmadığıma ve vatan meselesinin nazarımda herşeyin üstünde bulunduğuna yeterli tanıktır.” diyor.9

“Çerkes” kimliğini üzerinden çoktan çıkardığını beyan ediyor.

Aynı onun gibi, Çerkes Teavün Cemiyeti’nin elit “Çerkesci”leri ,“ Biz Çerkesiz” diyen Çerkesleri telin ettiler, Osmanlı’da seçkindiler, Cumhuriyet’te de seçkin olmayı yeğlediler; ne Çerkes Ethem’e ne de Karadeniz’de öldürülen çocuklarına sahip çıkamadılar.

1 Mayıs 1920 tarihinde, TBMM’de “Türk” kavramına Sivas Milletvekili -ve Çerkes- Emir Bey karşı çıkıyor; “Bu Vatanda Çerkes, Çeçen, Kürt, Laz ve daha bir takım İslam kabilelerinin bulunduğunu, sadece Türk demenin ‘tefrika’ya yol açacağını” söylüyor. Mustafa Kemal söz alarak; ”Kurtarılmasına azmettiğimiz vahdet (birlik), yalnız Türk, yalnız Çerkes değil hepsinden kaynaşmış bir İslam unsurudur. Bunun böyle anlaşılmasını ve kötü vehimlere meydan verilmemesini rica ediyorum” diyor.10

Anadolu’da mantar gibi çoğalan Çerkes derneklerini bu gün de kıvançla ayakta tutanlar; okumuş, tüccar, zanaatkar, memur ve emeklisiyle köy kökenli Çerkes kimlikli bireylerdir. Aralarında, geçmişin o şehirli, elit “Çerkescileri” yoktur.

Onlar ancak “Dedem Çerkesmiş!” diyerek, uzaktan, kızarak seyrediyorlar. Onlar bizi, muktedirin işine gelen; “bu devleti biz kurduk” ve “Orduda, MİT’te, her yerde biz varız” masalıyla kandırdılar.

Evet! Varız; Diğer halklar ne kadar varsa, biz de ancak nüfusumuz oranında, o kadar varız.

Anadolu’da, diğer halklar ne kadar ”hain” ve ne kadar ”kahraman” ise bizler de o kadar “hain” ve “kahraman” olduğumuzu bilmeliyiz.

Kim olduğumuzu bilmeliyiz…

Kimliğimizi bilmeliyiz.

Çerkes duruşuna sahip çıkmalıyız.


Kaynakça:

1-TBMM Gizli Celse Zabıtları, Devre II. Cilt:4,16 Nisan 1340(1924), 39 ncu inikat 2. celse. 2-Mustafa Butba, Kafkasya Hatıraları,Yayına hazırlayan Ahmet Cevdet Canbulat, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-1990 3-TBMM Gizli Celse Zabıtları,: 1,24-4-1336, C:4, 24 Nisan 1336 1920) Cumartesi, Îkincî Înîkat Dördüncü Celse, Açılma Saati: 4.05 4-Mustafa BIYIKLI, Kaynakçalı Ve Açıklamalı Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası Kronolojisi, Dumlupınar Üniv. Sosyal Bilimler Dergisi, S.22, Aralık 2008 5-A. Metin Boran, Yürünmemiş Yolu Yürümek: Suphilerin Anadolu’ya gelişi TKP kurucu Merkez Komitesi üyelerinden Süleyman Nuri, Suphi’nin Çerkez halkından olduğunu yazar. https://teorikdergiler.files.wordpress.com/2014/07/marksistteori-1.pdf 6-(a)-Ethem Nejat Arkadaş, 23 Kanunusani 1923 ZENON, “Çünkü gayet garibet olarak Ethem Nejat Yoldaş, kendisi ‘Çerkes’ olduğu halde, hemen 1917 senelerine kadar mutaasıp bir ‘Türkçü’ idi.” Mustafa Suphi ve yoldaşları, Güncel Yayınlar, 1977 (b)-Mustafa Suphi Ve Yoldaşlarını İttihatçılar mı Öldürttü. S. Halit KAKINÇ, Toplumsal Tarih Dergisi s.61, Ocak 1999 (c)-Turancı Sosyalist Ethem Nejat, Yunus YILMAZ, İleri Yayınları, Kasım 2012, İstanbul (d)- Bir Öncü- Ethem Nejat, Jiy Zafer Süren, Jıneps Gazetesi, Ekim 2014 7-Hamit Erdem, Mustafa Suphi, Sel Yayıncılık, İsatnbul-2010, 3.baskı 8- Meryem Çakır Türkiye Büyük Millet Meclisinin Tutanaklarında İç İsyanlar (1920-1934) Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2005, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim Dalı Cumhuriyet Tarihi Bilim DALI 9-Sefer E.Berzeg, Çerkes-Vubıhlar, Soçi’nin İnsanları, Ankara-2013 10-Taha Akyol, Atatürk ne demişti?, Hürriyet Gazetesi, 21 Kasım 2013

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz