Yalçın Karadaş (İstanbul 2. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı) Yalçın Karadaş: “Pozitif farklılık yaratacağım”

0
469

-Neden bağımsız adaylık? Neden HDP, AKP ya da CHP değil?

7 Haziran yaklaşıyor. Mevcut düzen partilerinden umudunu kesenlerin ve kimliklerinin, sınıflarının, farklılıklarının ötelendiğini düşünenlerin; ÜLKEDEKİ KUTUPLAŞMANIN ve MUTSUZLUĞUN, ŞİDDETİN nedenlerini sorgulayanların bu seçimlerde nasıl davranacakları merak konusu.

Toplumda bu güne dek pek görülmemiş ciddi bir arayış söz konusu.

Benim çevremde de hareket olağanüstü. Öncelikle mevcut siyasi partiler hakkındaki düşüncelerimi kısaca belirterek sorunuzu yanıtlamaya çalışayım:

AKP: İktidar partisi olarak bir dönem daha yoluna devam edeceği kesin. Desteklemiyorum ve ayrıştırıcı, partizan bir yapı olarak görüyorum. Dahası, TEK ADAM yönetimi altında olması, parti ve ülkemiz için büyük tehlike. Kafkasyalıları-Çerkesleri devletin her kademesinden hızla tasfiye ediyorlar ve bu anlamda CHP’nin ilk iktidar yıllarıyla örtüşüyorlar. Rusya Federasyonu yönetimi ile dirsek temasında, ortak karar ve yöntemler ile halkların geleceğini karartmaya çalışıyorlar.

TEK ADAM olmak için çabalayan ve hukuk ve hakkı çöpe atan RTE’nin artık hiçbir sözüne zerre kadar inancım kalmadı. GEZİ OLAYLARI’na kadar pek çok arkadaşımdan farklı olarak doğru bulduğum tüm politikalarını desteklemiş, yanlışlarını da eleştirmiş idim. Ancak Gezi ve 17 ve 25 Aralık olayları ne olduklarını ifşa etti. Yolsuzluk ve partizanlık almış başını gidiyor ve meclis aritmetiği sayesinde pislikleri kapatılıyor. AYIPTIR! HESABI MUTLAKA SORULMALIDIR!

İktidardan “demokratik yolla” düşürülmeli. Bunun için güçlü, “gerçek sol” ve “liberal sağ” partiler ile arkalarında özgür düşünceli, “ideolojik ezberleri-kalıpları olmayan” kitleler bulunan TAM BAĞIMSIZ yapılar hızla örgütlenmeli.

Benim iddiam bunu başlatacak ilk adımı atmak.

CHP: Bizi AKP iktidarına mahkûm eden ve ayrışmadıkça bu ülke için yapacağı hiçbir şey kalmamış, “çağdışı” kalmakta ısrarlı ve “tutucu” bir parti. Hızla içlerindeki gerçek demokrat ve sol kesimler ile sağcı- ırkçı ve “tekçi” kesimin ayrışması gerekiyor. Yani aralarında olmam beklenemez.

MHP: Söyleyecek sözüm yok. Çağın dışında kalmış, farklı kimliklere kesinlikle tahammülü olmayan bir yapı ve ilelebet bu haliyle küçük kalacağı kesin. Bu yapıyı temelden reddediyorum.

HDP: Tek rakibim gördüğüm HDP için de düşüncelerim açık:

HDP GEÇMİŞİ ve BUGÜNKÜ SÖYLEM ve YÖNTEMLERİ İLE MAALESEF GÜVEN VERMİYOR BANA. Öncelikle gerçek demokrasi ve Türkiye’nin tüm kimliklerinin partisi iddiasında olan bir yapının bileşenlerinin bazılarının ÖNDERLİK adı altında tam da benim karşı olduğum LİDER SULTASI denen anti demokratik kavramla bütünleşmiş olmaları büyük bir sorundur.

Çok başlı ve tutarsız farklı söylemleri ile güvenimi daha da sarsıyorlar. Sanki İmralı, Kandil, KCK, Demirtaş, Buldan ve samimiyetlerine inandığım ve benim en yakınlarımın da içlerinde olduğu KÜRT OLMAYAN DEMOKRAT yapılar arasında her an sorun ortaya çıkacakmış gibi. Çünkü gördüğüm kadarı ile bunlar ağırlık koyma şansları olmayan, sadece renk verici, sol oyları toparlayıcı bir işlev görüyor. Beni çok ilgilendiren konu ise aday seçilecek örneğin Çerkes kimlikli arkadaşın kim olduğu ve meclise gidecek sıraya konup konmayacağı; bu eylemi kimlerin, hangi kıstaslara göre gerçekleştirecekleri. Dahası o kişinin örneğin bir Yaşar Güven kadar temsil yeteneği, genel kültürü, emeği, Kafkas halklarının tarihine ve bugününe dair katkı almadan söz söylemek durumu söz konusu olduğunda ne kadar yeterli olacağı çok çok önemli. Net değil kafam bu konuda anlayacağınız. Sırf devrimci ve Çerkes diye bu kadar önemli bir zamanda meclise gidecek insanlarımızın nitelikleri çok önem arz ediyor.

Ayrıca barış görüşmelerinin şekli ve karşılıklı hakarete varan, güvensizlik ifade eden söylemleri, AKP ile bir anlaşma yapmış olma ihtimalleri, adayları belirlerken benim yakın arkadaşlarımın devre dışı kalması ve bu son eylemde yok sayılmaları, barajı aşamama ihtimalinin yüksekliği ve aşamamaları halinde B planlarının olmayışıki ben bu planın maalesef PKK TERÖRÜ ve DEVLET ŞİDDETİ’ne dönüş olduğunu düşünüyorum; bağımsız olarak garanti olan 40 VEKİL yerine parti olarak girerek SIFIR VEKİL riskini TÜM TÜRKİYE HALKLARININ SIRTINA YÜKLEME SORUMSUZLUĞUNU DOĞRU VE ADİL BULMUYORUM!

BU İŞTE BAŞKA BİR HESAP OLMASINI DA KUVVETLE MUHTEMEL GÖRÜYORUM! UMARIM BEN YANILIR ve ÖZÜR DİLERİM!

Hayatımın son 20 yılını ciddi okuma ve yazma eylemlerine ayırmış, ülkenin tüm sorunları yanında Kafkasyalılar’ın- Çerkesler’in ulusal demokratik hakları için sadece Kafkas yapıları ve yayınlarında değil, ondan çok ve özellikle Türkiye kamuoyunda yazı ve söyleşileriyle “ezberbozan” terimini hak ettiğini düşünen bir insanım.

Son 10 yıldır bir kesim insanımız, siyasete bağımsız ya da bir parti ile girmem konusunda, halkımı ve mensup olduğum mimarlık camiasını, emeği sömürülenleri, sesi çıkamayanları, kimlikleri reddedilenleri, hakları apaçık gasp edilenleri vb. mağdur kesimleri TBMM’de temsil etmem için baskılarını arttırmış durumdalar. Tüm bu vb. nedenler ile TAM BAĞIMSIZ olarak yola çıktım.

-Neden 2. Bölge?

Tamamen rastlantısal bir durum 2. Bölge adaylığım. Aslında benim başarı şansım İstanbul 1. Bölgede çok daha fazla. Şile’den Tuzla’ya dek her yerde izim olduğu, buralarda büyüdüğüm için. Ancak buradan aday olarak daha önceden ortaya çıkan saygı duyduğum bir büyüğümüzün önünü kesmek ve oylarımızı bölmek istemediğimden seçime 2. Bölgeden gireceğim. Ama belli olmaz, bakarsınız bir istişare sonucu 1. BÖLGE adayı olarak da karşınıza çıkabilirim. Daha vakit var son karar için.

Yıllardır yaptığım mücadeleyi, bağımsız ve diyaloğa açık yapımı izleyen ve beni sürekli siyasete girmem için ikna etmeye çalışan pek çok insan var. Bunlardan İÇD’den (İstanbul Çerkes Derneği) bir arkadaşımın önerisi ile İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayları Anket yoklamasına katıldım. Aradan bir hafta geçtiğinde benden önce ankete katılmış tüm partilileri-bağımsızları geride bıraktığımı gördüm. Beklemediğim bir ilgi ve destek beni bu günlere kadar getirdi.

Artık ideallerim için bunca yıldır yaptığım mücadelenin meyvesini toplama şansım ortaya çıkmış idi. Amacımın milletvekili olmak değil, halkımın dağılmışlığına engel olacak bir toparlanma ve diyalog sürecini başlatabilmek olduğunu beni yakından tanıyan herkes bilir.

Belki bu sayede özellikle son 15 yıldır her tür uğraşıma rağmen bir araya gelmeyi reddeden formel- informel tüm yapıları ve kişileri bir araya getirir ve “diyalog” denilen ve -her görüşün kendisini yücelterek reddettiğiolmazsa olmaz olguyu hayata geçirebilirdim.

-Seçimlere kadar nasıl bir çalışma yürüteceksiniz?

İzin verirseniz ben şu ana kadar (20 Mart 2015) neler yaptığımı anlatayım öncelikle:

Anketlerde hızla yükselip, birinci sıraya yerleşince Çeçen Sürgünü’nün yıldönümüne rastlayan 23 Şubat 2015 tarihi için HEDEFİ DARALTARAK CEPHEYİ GENİŞLETELİM başlığı ile ilk toplantımızı İÇD’de düzenledik.

Toplantıya milletvekili aday adayı olarak sadece ÇDP ve TAM BAĞIMSIZ ADAY ADAYI olarak da ben katıldım. Kendim için ozamanlar “Aday adayı” diyordum çünkü ben halkımın istişareleri sonucunda bana bu görev verilir ise ancak o zaman ADAY olacağımı çok defa ifade ettim. Neredeyse tüm dernek temsilcileri toplantıda yer aldılar ve sorular sorarak katkıda bulundular. Ne yazık ki HDP’yi destekleyeceğini beyan eden yapılar ve mecliste grubu bulunan partileri temsil edenler ne konuşmacı olarak ne de katılımcı olarak yer almadılar.

Toplantı son derece verimli geçer iken, ÇDP başkanının ve parti üyelerinin halkı bekleterek 45 dk. geç gelmeleri, geldiklerinde başkanlarının üstten bakan tarzı, söylemlerindeki SÜREKLİ SUÇLAMA ve HİZAYA ÇEKME üslubu katılımcıların sert tepki göstermelerine ve ikide bir hazirûnu sakinleştirmek için benim, İÇD yönetiminin ve ÇDP adayı Sn. Günsel AVCI’nın müdahale etmemize neden oldu.

Buna karşın yararlı olduğu kesin olan toplantıların devamı için İKKD ve KAFFED yönetimleri karar aldılar ve kamuoyuna duyurdular.

7 Mart 2015 günü Ankara’da KAFFED’in toplantısına, tüm ısrarlarıma karşın ÇDP adayları katılmadılar. Daha sonraki İKKD toplantısında da -özellikle Sn. Kenan Kaplan’ın çokça yaptığı gibi- gerçek dışı beyanla davet edilmediklerini söylediler. Halbuki toplantıya mecliste grubu bulunan tüm partiler ÖZEL DAVET ile, diğer tüm parti ve bağımsızlar GENEL DAVET ile çağrılmış idiler. Zaten ben Ankara’ya yola çıkmadan önce özellikle saygı duyduğum ve iyi niyetinden hiç kuşkulanmadığım Sn. AVCI’yı telefonla arayarak 45 dk. kendisini ikna etmeye uğraşmış idim.

KAFFED toplantısı ÇDP, AKP ve MHP’nin net olarak ALEYHLERİNE sonuçlandı. Ben ise TAM BAĞIMSIZ olarak KAFFED tarafından KABUL gördüm ve bu durum kayıtlara girecek şekilde açıklandı.

Her şeye rağmen YAN YANA DURMA ve İSTİŞARE konusunda tüm muhalif yapılarla bir araya gelme anlayışımda netim. Nitekim 9 Mart İKKD toplantısında da bunu açıklıkla ifade ettim.

9 Mart İKKD toplantısı ne yazık ki ÇDP’nin BİNDİRİLMİŞ KITALAR taktiği ile yürütüldü. Ancak halkın tepki ve soruları ile öncelikle kendileri için hüsran oldu. Son derece anti demokratik bir şekilde 7 İÇD adayı masaların başına oturarak, beni ve HDP adayını sandalye üstünde EŞİT OLMAYAN bir şekil ve AYIP bir yöntemle karşılarına aldılar. Bu durumun parti adında yer alan ÇOĞULCULUK ve DEMOKRASİ ile hiç ilgisi olmadığını da ifade etmek zorunda kaldım. Böylece bir puan daha kaybettiler, zira yine Sn. K. Kaplan her zaman olduğu gibi esti gürledi; suçladı, büyüklendi ve uzun uzun tutarsız propaganda ile mevcut şanslarını da yok etti.

14 Mart Adıge DİL GÜNÜ ve 15 Mart HAZİRAN SEÇİMLERİ İÇİN GÖRÜŞME toplantılarına KAHRAMANMARAŞ ve İSKENDERUN’da devam ettim. Doğu Akdeniz Kafkas Dernekleri Başkanlar Kurulu Toplantısı ve Adıge Dil Günü (Adıge BZE MAFE) etkinliğinde Anadilimiz ve seçimler konusundaki görüşlerimi kamuoyu ile paylaşma şansımı bir kez daha iyi kullandım.

Tüm hazîrun tarafından fikirlerim ve yöntemlerimin ciddiye alındığını görmek beni mutlu etti.

Nitekim 16 Mart 2015 günü İSTANBUL TAM BAĞIMSIZ ADAY YALÇIN KARADAŞ’I DESTEKLEME GRUBU adlı oluşumun finansal destek sözü hayat geçti. Herkese içtenlikle teşekkür ediyorum. Çünkü benim 33 yıllık birikimimi bitirmek demek olan para meselesinde bana büyük bir destek verdiler.

DÇH’deki (Demokratik Çerkes Hareketi) değerli kardeşlerim yaptıkları önemli açıklamada, DEMOKRASİ GÜÇLERİ içinde gördükleri beni desteklediklerini net olarak ifade ettiler.

Bu süre zarfında SADECE KAFKASYALILAR- ÇERKESLER İÇİN DEĞİL, AYIRIMSIZ TÜM ÜLKEMİZ İNSANLARI İÇİN; EMEK ve HAK-HUKUK, ADALET, BARIŞ ve EŞİTLİK İÇİN; RENKLERİ SOLMAMIŞ; FARKLILIKLARI TÜM KİMLİKLERİN ORTAK GÜCÜ HALİ- NE GELMİŞ, “ÇEŞİTLİLİK İÇİNDE HEP BİR ARADA” YAŞAMAK İSTEYENLER İÇİN YOLA ÇIKTIĞIMI anlatabildiğimi sanıyorum.

Bu çalışmalara ve toplantıların tümüne katılmaya ve toplantı organize etmeye beni destekleyen her kimlikten insan ile devam ediyorum. Yapılabilecekler konusunda pek çok öneri aldım ve bunları herkese yaymanın önemli olduğunu düşündüm. Zira, yalnız başıma ve manevi destekler ile başarı şansımız olamaz ve yapılacakları programlamak için fazla vaktimiz kalmadı.

1- TANITIM VİDEOLARI, konuşmalarımdan, kitaplarımdan, yazılarımdan seçmeler…

2- ÜNLÜ İNSANLARIMIZIN DESTEK MESAJLARI (Doğan Kuban, Tan Oral, Aydan Çelik, Atilla Saral, Mehmet Aslantuğ, Janset, Arzum Onan, Türkan Şoray, Ediz Hun, Mert Fırat, İlksen Başarır, Cem Özdemir, Vatan Şaşmaz, Gupse Özay, İrem Sak vd. tanıdığımız ve Türkiye toplumunun gönlünde yeri olan FARKLI GÖ- RÜŞTEKİ diğer insanlar)

3- Doğrudan beni destekleyen her gruptan insanın ve sokaktaki HALKIN destek mesajları (inşaat işçileri, sömürülen mimar- mühendisler, emekliler, gençler, işsizler, adaletsizlikten, kutuplaşmadan bunalanlar vs.)

4- Gazete ve dergiler ile sanal gazetelere röportajlar ve ilanlar,

5- Afiş ve el ilanları,

6- TV programlarına çıkma imkânları (Eskiden çıkmış olduğum İMC TV vb. fikrimi sansürlemeyecek, saptırmaya çalışmayacak kanallar)

7- Seçim irtibat ofisi oluşturmak,

8- Seçmen beklentilerinin neler olduğuna dair ANKET çalışmaları vs.

9- HUKUKİ DESTEK grubu oluşturmak…

Herkesin, her grubun yüz yüze diyalog çağrılarına ve önerilere, eleştirilere açığım.

-Seçimlere katılıma göre değişecek olmakla birlikte seçilmek için gereken 80 bin oy için hedef kitle?

2. Bölge Çerkes seçmen nüfusu konusunda bilginiz var mı? Çizelgede nüfus yapısını gördüğümüz 2. Bölgede bir bağımsız ÇERKES adayı rahatlıkla çıkartabilecek seçmen sayısı mevcut. Ancak elbette her insanın kendi siyasi beklentileri ve desteklediği yapılar farklıdır. Ben asla bir etnik üzerinden siyaset yaparak yeterli destek alınacağına inanmadım; etnik partileşmelere de inanmadım. Benim kitlem sadece Çerkesler-Kafkasyalılar değil, söyleşinin ilgili bölümlerinde net olarak açıkladığım,

Temsil edildiğini sanıp, aslında hiç temsil edilmemiş ve hep kullanılan kitleler…

Onların düzen partilerine veya alternatif yapılar olduğunu iddia eden, çokça soru işaretiyaratarak yoluna devam edenlere değil, benim gibi TAM BAĞIMSIZ ve HAKLARINI TBMM’DE SONUNA KADAR TEK BAŞINA DA OLSA SAVUNACAK, ALIŞILMIŞIN DIŞINDAKİ BİR İSME OY VERECEKLERİNİ DÜŞÜNÜYORUM.

-Seçilirseniz Meclis’te neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Çerkesler özeli dahil. 7 Haziran seçimlerinde bağımsız aday olarak İstanbul’dan SEÇİLME ŞANSIM -bana verilen İNSAN ve LOJİSTİK DESTEK sözü yerine getirilir ise- YÜKSEKTİR. Buna engel oluşturabilecek iki olgu söz konusu:

1.si HDP’nin desteklenmesi kararını bir türlü gözden geçirmeyen arkadaşlarımın sürekli olarak “OYUM HDP’YE” sloganını her yerde kullanmaları ki haklarıdır.

2.si ÇDP’nin hala bu kadar zor duruma düşmüş iken benimle ve diğer yapılarla İSTİŞAREDEN KAÇMALARI ve SÜREKLİ SAPTIRMA, HAKARET, YALAN ve İFTİRA KAMPANYASI SÜRDÜREN ÜYELERİNİ UYARMAMALARI.

Çerkesler olarak İstanbul’dan biri kesin, ikincisi muhtemel 2 bağımsız aday çıkartabilme şansımız hala var.

Neler yapacağımı azar azar paylaştığım için tekrar etmek istemiyorum.

Kendilerini temsil etmek istediğim kesimler:

“Temsil edildiğini sanıp, aslında hiç temsil edilmemiş kitlelerin, insanların, kimliklerin temsilcisi” olarak gördüğüm, kimlikleri, farklılıkları yok sayılan, reddedilenler, inşaat işçileri, mimar-mühendisler, teknikerler, emeği alenen çalınan her tür kafa ve kol emekçileri, emekliler, işsizler ve artık iş bulma ümitleri tükenmekte olan gençler, adaletsizlik, fırsat eşitsizliği, partizanlık ve adam kayırmacılıktan bunalan; ülkemizin geleceğini karanlık görüp, kutuplaşmadan, partilerin ve siyasetçilerin yalanlarından nefret eden; oy vermeyi epeydir bırakmış olan herkes,

Tek başıma bile olsam mecliste pozitif farklılık ve kendileri için kazanım yaratacağımdan emin olsunlar!

Kendilerini temsil etmeyeceğim ve sosyal hayatımda hep olduğu gibi, mecliste de etkin şekilde aleyhlerine -hukuki yollarla- çalışacağım, hırsız, arsız; edepsiz ve haksız- hukuksuz kazançla topluma efendilik taslayanlar; üç kuruş maaşı verirken canı alınıyormuşçasına gerilen; asla sigortalı işçi çalıştırmak istemeyen, çalıştırsa da asgari ücretle sigortalı gösterenler;

İşçi güvenliğini gereksiz masraf görüp, işçi canını verdiğinde zavallı ailelerin çaresizliğinden yararlanarak “sus parası” ile yoluna devam edenler; mobbing uzmanı işve – ren ve müdürler, şefler. Her şeyi kendilerinin geleceği için mübah görenler… haksız kesintileri ve tacizci reklamları ile halkı bunlatan bankalar, özelleştirmeden sonra hemen zengin olmak için haksız hukuksuz paraları iç eden firmaların sahipleri…

TBMM’de ve her ortamda takipçisi olacağım, gerçekleştirmek için emek vermeyi sürdüreceğim aşağıdaki temel taleplerin sadece Çerkesler için değil, tüm ülke ve insanları için önemli olduğunu düşünüyorum:

1- 1980 darbesinin ürünü olan anayasa baştan aşağı yenilenmeli ve vatandaşlık hiçbir etnik adla tanımlanmamalıdır.

2- Ülkenin tüm insanları eşit olmalı ve buna uygun olarak, talep edilecek dillerde yayın ve eğitim için devlet koşulsuz destek vermelidir.

3- Herkes istediği adı ve soyadı kullanabilmeli, yaşadıkları yerin asıl adını alabilmeli ve buna engel olabilecek her tür kanun değiştirilmelidir.

4- Okul kitaplarında halkları küçümseyen ve hedef gösteren kısımlar müfredattan çıkarılmalıdır.

5- Cumhuriyetin kuruluş tarihi tüm yalan ve gizliliklerden arındırılmalıdır.

6- Devlet ve tüm kesimler hızla silahsızlandırılmalıdır.

7- Hakları gasp edilmiş kesimlere karşı pozitif ayırımcılık, eşit düzeye gelinine kadar sürdürülmelidir.

8- Hangi görüş iktidar olursa olsun, Kemalist bir devlet politikasına uymak zorunda olduğu yanlışı terk edilmelidir. “Devlet için insan” değil, “insan için devlet” kavramı geçerli olmalıdır.

9- Üniversitelerde Kafkas, Balkan ve Ortadoğu Enstitüleri açılmalı ve ülkemizde her şeye karşın yaşamını sürdürebilen ve yok olmuş tüm diller araştırılmalıdır.

10- Herkesin ve her kesimin ülkenin gerçek sahibi olduğu psikolojisi yerleştirilmelidir.

11- Asker siyasetten elini çekmeli, yargı sadece kendi işini yapmalı, güçler ayrılığı ilkesi olması gerektiği hale getirilmelidir.

12- İnsan hak ve özgürlükleri ve kültürel çoğulculuk, devletin yeni temel taşları olmalıdır. Çerkesler özelinde ise şunları hep söyledim ve yazdım; bunları mecliste ve her ortamda hayata geçirebilmek için mücadelem sürecektir:

13- Abhazya ve Güney Osetya bağımsız devletleri üzerindeki ambargo kaldırılmalı; bu devletler hemen tanınmasa dahi, milyonlarla ifade edilen nüfusa sahip Kafkas kökenli halkların çifte vatandaşlık hakları için devlet çaba göstermelidir.

14- Çerkes sürgün ve soykırımı TBMM’ce kabul edilmeli ve UNPO’nun 1997 kararına göre çifte vatandaşlık ve Anayurda dönüş hakları; Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilmelidir.

Kemalist jakobenliğin dayattığı, Türk etniği dışında herkesi inkâr eden, halkları mutlu edememiş; sömürüden, baskıdan yana oligarşik ırkçı sistem yerine; biz de Çerkes kimliğimize sahip çıkarak, kimseyi kendimizden aşağı ya da yukarı görmeden, ülkenin tüm kesimlerinin sahip çıkacağı ve onur duyacakları; eşitlikten, birlikten, barıştan ve özgürlükten, kültürel, dilsel çeşitlilik ve zenginlikten, demokrasiden yana olan tavrımızı; GERÇEK DEMOKRATİK SOSYAL HUKUKDEVLETİ içinde yaşama isteğimizi açıkça beyan ediyor ve buna uygun çalışmalar yapacağıma söz veriyorum.

Özetle: ezberleri mecliste de bozmaya devam edip, sesi çıkmayanların sesi olacak, yaşamak için çalmayı değil, çalışmayı tercih edenlerin haklarını her ortamda savunacak; hırsızlık, edepsizlik, şiddet, yolsuzluk ve ben yaptım olduculuklara; kent ve doğanın, insan emeği ve kadının yağmasına karşı duracağım.

Tek başıma bile olsam meclis’te tüm türkiye kimlikleri adına pozitif farklılık yaratacağım!

-Jıneps’in S. Demirtaş söyleşisini okumuşsunuzdur. Cizre konusu, başkanlık sistemi pazarlığı ve %10’a aşmak konularındaki açıklamaları var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabii ki yıllardır emek verdiğim, Yayın Kurulu üyeliği yaptığım, abonesi olduğum, onlarca yazı yazdığım, taşıdığım ve zamanı gelince yerimi gençlere bıraktığım JINEPS gazetesini herhalde en dikkatli okuyan üç kişiden biriyim. Romanı bile çizmeden, not almadan okuyamayan bir mimar olarak çok dikkatle Sn. Demirtaş ve diğer partililerin söyleşilerini okudum. Söylemlerin samimi olduğu konusunda kuşku duymuyor isek, söylediklerinin çoğunun altına ben de imzamı atabilirim. Ancak yukarıda açıkladığım için eleştirilerim ve kafamdaki sorular hakkında tekrara gerek görmüyorum.

Zira benim asıl yapmam gereken başkalarını eleştirmek değil, neden ortaya çıktığımı ve neler yapacağımı anlatmaktır.

Barajı aşabilmelerinin zor olduğunu düşünüyorum. Büyük bir risk aldılar bence. Bakalım ne olacak? Kazanamadıklarında Türkiye’yi neler bekliyor hep birlikte göreceğiz.

Kısa bir zaman öncesine kadar iki etnikli bir anayasa isteyen, Türkler ve Kürtleri asli unsur kabul edip, diğer tüm halkları yok sayan hatta küçümseyen söylemler bu güvensizliğe katkı koymuştur. PKK hareketinin devletle çatışması 40 bin insanın canına mal olmuştur ve bu canların içinde bu ülkenin her kimliğinin çocukları vardır. Güveni tesis etmek özeleştiri ve net açıklamalar ve tutarlı eylem ve söylemler gerektirir. Ayrıca Kürt hareketinin bu günlere gelene kadar ortaya çıkan gelişmelerde tek başına etkili olduğu yanılsaması da terk edilmelidir.

Kürtler kendilerine Türkler gibi “ayrıcalık” istemezler, “eşitlik” isterler; kendilerini doğru ifade ederler ise; şiddet sarmalına tekrar kapılmazlar ise tüm kimlikler ile demokratik yeni bir Türkiye hayata geçer.

Kapalı kapılar ardında devlet ve hükümet organları ile sadece kendi halklarına ilişkin pazarlıkların yapılması durumu ise olmasını hiç düşünmeyeceğimiz ve asla tasvip etmeyeceğimiz daha büyük sorunlara yol açabilir ki, bu konuda hiçbir zaman taviz verilemez.

Bu ülke hepimizin ve bu ülkede kimse kimseden bir adım önde ya da arkada olamaz. Tüm kimlikler farklılıklarını koruyarak “birlikte” yaşamalı ve Türkiye’nin renklerini daha fazla soldurmadan, yan yana barış ve sevgi içinde; eşit olarak yaşayan halklar topluluğu olmalıyız. Aksi durum kaos ve yıkımdır.

Umarım haklarındaki güvensizliğim için ben yanılmış olur ve kendilerinden özür dilerim.

Kendilerine seçimde ve barışçı ve demokratik yollarla mücadelelerinde başarılar diliyorum.

-Okuyucularımıza mesajınız?

JINEPS TARİH YAZMAKTADIR; OKUYUN OKUTUN VE DESTEK OLUN! BİR OYUNUZ VAR ONU ÖZGÜR İRADENİZLE KİME GÜVENİYOR, İNANIYORSANIZ ONA KULLANIN!

7 Haziran seçimleri için özellikle sanaldan kışkırtıcı, kafa karıştırıcı, diyalog yollarını baştan tıkayıcı söylemlerini aylardır sürdüren, sabırla polemiğe girmek istemediğim yakın arkadaşlarımı da bu vesile ile daha akl-ı selim davranmaya davet ediyorum.

UMARIM TÜRKİYEMİZ ve TÜM KİMLİKLER için mutlu ve UMUTLU bir sonuç alacağımız günleri görürüz.

JINEPS gazetesi emekçilerine ve okurları ile destek verenlerine onurlu yollarında nice on yıllar diliyor hepsini selamlıyorum. İYİ Kİ VARSINIZ!

THAM FİĞAPSOU MARJE!


Yalçın Karadaş

Yalçın KARADAŞ; ya da ezberleri bozmak için kaleme aldığı yazılardaki adıyla Anzor KEREF.

1960 yılında Kayseri-Pınarbaşı, Büyük Kabaktepe köyünde doğdu.

İTÜ Mimarlık Fakültesi’ni 1982 yılında bitirdi. Mimarlık mesleğini 33 yıldır yurt içi ve dışında sürdürüyor.

1990 yılında Hayri ERSOY, Ali ÇUREY, Erdoğan YILMAZ, Murat ÖZDEN ve bir grup arkadaşı ile “Nart Yayıncılık” şirketinin kuruluşunda bulunarak, ilk sahibi oldu.

“Metis Çeviri” dergisinde Dışek E. ile birlikte “Çerkesce’den Öyküler”i, Yaşar Güven ile Kafkas Kültür Derneği (Bağlarbaşı) duvar gazetesi “Savsırıko” ekibiyle “Basında Çerkesler- 1” kitabını yayınladılar.

Çeşitli gazete ve dergilerde Demokrasi, Ulusal Sorun, Kafkasya, Türkiye Tarihi, İnşaat Sektörü ve Mimarlık mesleği üzerine fikir yazıları ve yazı dizileri yayınlandı.

2007 yılında “Uzunyayla” (Kafkas Diasporası) web sitesi okurları tarafından verilen “Yılın Köşe Yazarı” ödülünü aldı.

“Jıneps Gazetesi” yayın kurulu üyesi ve yazarı, “DİÇEG” (Demokrasi İçin Çerkes Girişimi) eşsözcüsü olarak sivil örgütlenmelerde yer aldı. “Kafkasyalı Yazarlar Birliği” başkanı, “Kafkas Kültür Derneği”, “TMMOB Mimarlar Odası” ve “Mimarlık Vakfı” üyesidir.

Evli ve iki çocuk babası olup, Türkçe dışında İngilizce, Rusça ve anadili Çerkesce (Adiğebze) biliyor.

Yayımlanmış Diğer Kitapları:

Abhazya’da Yaşam ve Kültür, Nart Yay. İstanbul, 1990 (Hayri Ersoy- Kutarba ile çeviri)

100 Aykırı Soruda Türkiye’yi Anlamak, Sorun Yay. İstanbul, 2009

Çerkes Kimliği- Türkiye’nin Sorunları, Sorun Yay. İstanbul, 2009

Çerkesleri Anlamak- Türkiye Rusya ve Kafkaslar, İmleç Kitap, İstanbul, 2010

Yağma Ülkenin Mimarı- İbretlik Bir İnşaat Serüveni, Belge Yay. İstanbul, 2013

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz